Sayfalar

4 Eylül 2009 Cuma

Güle Güle Yaşlı Kurt

NBA'e draft edilmedi Bowen, yeterli görülmedi, hiç bir takım denemeye bile çağırmadı onu. Bir çok NCAA oyuncusu gibi o da çıkışı Avrupa'da buldu. Toplamda 3 sene Fransa'da 1 sene CBA'de oynadıktan sonra Heat onda bir ışık görüp takıma aldı ancak 10 günlük kontrat bittiğinde istediklerini alamamışlardı Bowen'dan. Bowen NBA için çalıştı, çalıştı, çalıştı. Ondaki değişimin farkına ilk varan Celtics oldu. İlk senesinde umut verdi, zaman zaman ilk 5 bile çıktı ama ertesi sene tam bir kabustu onun için. Bütün sezon yalnızca 30 maçta parkeye basabildi o da genelde maçlar bittikten sonra, fark açıldığında. Sezon sonunda Celtics ona yeni kontrat vermeyince Philadelphia yolunu tuttu ki bu zamanlar onun asla skorer bir yıldız olamayacağını tam anlamıyla idrak ettiği zamanlardır. Bulduğu kısa sürelerde iyi savunma yapmaya çalışması onun için bir referans olmaya başladı. Beklemediği Bulls takası ve sonrasındaki salıverilme onun NBA'e adını öğretmesi için bir fırsat oldu. O sezonu Miami'de tamamlarken Boston'daki ilk sezonu kadar süre almış ve savunmasıyla ön plana çıkmaya başlamıştı bile. Ertesi sezon takımdaki yeri ve rolü sağlamlaştı. 82 maçın tamamında oynarken 72 maça ilk 5 başlıyordu. Bir anda Miami çok önemli bir savunmacı kazanmıştı, hiçten gelen adam Miami'ye maç kazandırıyordu savunmasıyla. O sezon ilk kez NBA 2. Savunma takımına seçildi ve namı yürümeye başladı. Kimileri susturucu dedi ona kimileri durdurucu. Ama bir gerçek vardı ki rakip akım skorerlerinin karşılarında görmek istemediği 3-4 savunmacıdan biri haline gelmişti.

Sezon sonunda kontratı bittiğinde Popovich ve Spurs onu almak için harekete geçti. Heat'in onu takımda tutmak istediği ama Amiral Robinson'ın kişisel isteği ve ilgisi sonrası Bowen'ın Spurs'le imzaladığı söylenir. Sakatlık ve ceza dışında parkeye ayak basabildiği tüm maçlara ilk 5 çıkar Bowen. Szczerbiak'a attığı okkalı tekme hala youtube'da en çok izlenen videolardandır. Yine NBA 2. Savunma takımına seçilir, artık tescilli bir sert savunmacı, kaya hatta kimilerine göre pisliğin tekidir.
Sonraki 6 sezon sadece 6. sezonunda tek maç kaçırarak tüm maçlarda oynar ve ilk 5 çıkar. Bir kez daha NBA 2. Savunma takımına seçildikten sonra beş sezon aralıksız NBA'in En İyi Savunma takımına seçilir. Bu 5 sezonun ikisinde NBA'in en iyi 2. savunmacısı olur. Spurs'le 3 şampiyonluk yaşar. Bowen'la eşleşmek rakip skorerler için tam bir kabustur bu dönemde. Korkusuzdur, gözüpektir, saldırgandır.

Ancak her güzel şeyin olduğu gibi bu hikayenin de bir sonu var. Bowen özellikle 2007-2008 sezonu sonunda çeşitli sakatlıklar yaşamaya başlayıp ayaklarındaki hızı kaybedince senelerdir çok da alışık olmadığı yedek sırası günleri başlar onun için. Artık 38 yaşında olan Bowen fazla süre bulup oynamadıkça, hızı iyice azalır, reaksiyon zamanı düşer ve zaten çok az kullandığını şutları sokamamaya başlar. Takımdaki önemli oyuncuların sakatlıklar nedeniyle uzak kalışı ve Spurs'ün de bir türlü tam kadro sahaya çıkamaması, tamamlayıcı Bowen'ı tamamlayacak parça bulamaz halde bırakır. Artık bir anda yavaş, yaşlı ve yetersiz bir adamdır Bowen. 81 maçta parkeye inse de süresi yarı yarıya azalmıştır. Sadece 10 maça ilk 5 çıkar ve sezon sonunda Richard Jefferson karşılığında Bucks'a takas edilir. Bowen olduğu, efsane olduğu takımdan kopar. Bucks da kucak açmaz ona ve kontratını satın alıp serbest bırakır onu. Bu sezon için kazanacağı parayı da cebine koymuş olan Bowen, geçen sezon yedek sırasında otururken çokça düşündüğünü yapar ve basketbolu bırakır. Bırakırken söylediği söz ise şudur Bowen'ın:

"Nasıl başladığınız değil nasıl bitirdiğiniz önemlidir. Umarım benim yaşadıklarım geldiği yerden bir türlü memnun olmayan oyunculara örnek olur."

Son sözleri iyice düşmeden zamanında bırakmayı ve çalışmayı öğütler hala. Bowen önemli bir örnektir sadece sayı atarak basketbolcu olunmayacağı noktasında.

Güle güle Yaşlı Kurt...

1 yorum:

tolga dedi ki...

Hocam,blog olarak yine es geçmediniz,ve yine basketbol muhabbetlerimize tad renk vermiş olan bir adamı daha,öyle göstermelik bir şekilde değil,gayet içten ve uzun bir şekilde uğurladınız.Hocam,bu adam bize neler katmadı ki;sayesinde ne çakallıklar yapmadık ki,sayesinde yaptığımız faulleri nasıl temize çıkarmadık ki(kardeşim,ne faulu ya,sanantonyodaki adamı hiç mi izlemedin,bırak kız gibi oynamayı).Sokak spor kültürümüzün temel hareketlerinden biri olan,sahanın en iyilerine “o sporun en göze çarpan adamın ismini verme” hareketine boyut katmış bir adamdır bu yiğit.(Şimdi yiğit dedim,hocam sen kurt demişsin,hatta yazıda da denildiği gibi susturucu durdurucu denmiş;ama hakikaten ne desen,mesela kurt yerine çakal, de;zamk,de;404,de;kaynanadili,de;hepsi şık bir takım elbise gibi oturuyor adama. )genelde şöyle deriz ya:off,adama bak,kobe gibi maşallah-jordanın yandan yemişi-oooh,nasıl sokuyor üçlükleri stoyakoviç gibi.ama bu adam sayesinde,sokak basketbolünde,kenarda köşede topla arası pek iyi olmayan arkadaşları gaza getirme maça dahil etme şansını yakaladık.bowen beni affetsin ama,üniversitede takıma az adam katmadım sayesinde,yani sömürdüm adını biraz,tabi ben wallace’ı da unutmayayım. “onur,bizim bowenimiz” diye arkadaşımı az gaza getirmedim,ama cidden işe yaradı.En kötü ihtimal,bu topu oynayanlara istek getirtti,o kesin.Yani,savunmalarının sanat boyutu güdük kaldı,bowen kadar işin inceliklerini herkes öğrenemedi,belki onu örnek alan dostlar bile o kadar izlemedi kendisini ama,en azından adını duyduğumuz andan itibaren bir hırs bir arzu geldi oyunlarımıza,kapışmalarımıza.bir teşekkür de,nba live’da köşelerden üçlükler sokarak san antonioyu seçmekten pişmanlık duydurtmadığı,arkadaşlar karşısında bir hafta galibiyetin-ve üçlüklerle geleni özellikle- dayanılmaz hafifliğini yaşattığı için teşekkür ediyorum kendisine,aynı anları yaşayan arkadaşlar gibi.