Sayfalar

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Liverpool kendine gelmiş…

Liverpool-Stoke
Tottenham maçından sonraki yorumumda bu takımın bir kendine gelmesi gerek. Durup dururken sezon başında kendilerini ilerleyen haftalar için strese soktular demiştim. Ama Anfield'a gelince işler değişmiş belli ki... Hatta Gerrard'ın da kafasını kurcalayan sorular çözülmüş gibi. (Ben sorunları var heralde diye yorumlamıştım Tottenham maçındaki ruhsuzluğunu) Fakat dün yaptığı iki assist hatta Glen Johnson'ın golünden önce attığı korneri de sayarsak toplamda 2,5 asist ile maçın yıldızı olmuş maşallah. Hele o Mascherano'nun uzun topunu nefis bir zamanlamayla önüne alıp Kuyt'a kestiği top haftanın hareketi bile olabilir.

3 dakikalık özet görüntü üzerinden Liverpool hakkında derin derin bir yorum yazmak anlamsız olur. Zaten Turkcell Süper Lig'i yorumlayanlar hakkında da en çok kızdığımız yönleri buyken benim bunu yapmam ne kadar mantıklı? Çizgimizi bozmayalım ama Liverpool'u gerçekten kendine getirir bu galibiyet. Voronin'in geri dönmesi çok iyi oldu kanımca. Kanatlara hız katacaktır. İlginç bir Hertha Berlin döneminden sonra Kırmızıların da tehlikeli isimlerinden biri olacak. Gerçi takımda kalmasını Benitez'in ekonomik kriz sebebiyle transfer yapamamasına bağlayabiliriz. Rafa bu yüzden Tuncay'ı bile alamadı.

Glen Johnson'a bir paragraf ayırlmalı. Kendisi için Tottenham maçından sonra "Bu yıl Dani Alves’ten sonra kendinden çok bahsettirir mevkisinde. Ciddiyim. İzleyelim görelim." demişim. İkinci maçında beni haksız çıkarmadı. Attığı ikinci goldeki esnekliği ve estetiği enfes. Son goldeki, kanat bindirmesi ve gole açlığı mükemmel. Yaptığı assistin 3-0'dan sonra ve 90. dakikadan sonra geldiğinin altını çizmekte fayda var. =) Ya bu David N'Gog ne yapar?

Maçın Golleri burada

'Spur'düler

HULL-SPURS

Fotospor başlığıyla başladığım ilk takip yazıma başlamak beni içten içten çelişkiler dünyasına sürükledi. Ama yani şu skordan sonra daha ne denebilir ki. Geçen yılın ilk yarısının flaş takımı Hull City deplasmanından 5 golle döndük! Televizyonda izleyemedik haliyle. Ama canlıskor sitelerinden sürekli takipteydim. Tottenham gol attıkça ben mest oldum. Defoe'nin dün kırmızı oynadığını söylemek pek mümkün. Daha maçın hemen başında aşırtma bir vuruşla golü denemiş. Attığı goller de kolay değil. 5 kişi arasından ölü noktaya topu göndermek kolay değil. Golü attığı anda bölgeyi iyi incelerseniz tek Tottenham'lı o var. İkinci gol de çok benzeri. Ancak Hull City'nin verdiği o açık açık değil! Çatladı Kapı Spor defansı vermez o açığı. (Hıncal yorumundan alıntıdır.)

Hull City'nin attığı golde kaplanların hocası Phil Brown'ın etkisi büyük. Ama Brown yedikleri üçüncü goldeki defansif hatayı çözemezse yıl boyunca maç başına ortalama 3 gol yerler. Geçen yılki performanslarından da oldukça uzak kalıcakları ise açık bir gerçek.

Defoe'nin ise ne kırmızı oynadığını attığı son golden öncesinden başlayarak iyi bir izlerseniz anlarsınız ne demek istediğimi. İkide iki oldu. Sıradaki gelsin! diyordur Harry...

Maçın Kısa Özeti ve Golleri

20 Ağustos 2009 Perşembe

Takip Listesi

beni-takip-edin-cocuklar

Bu yıl daha derli toplu bir blog olma amacındayım desem de inanmayın. Pek de inandırıcı değil zira. Ne olur ne olmaz derli toplu olamayız belki. Ama bu yıl özellikle takip edeceğim ligler, takımlar, teknik adamlar ve futbolcular belirledim. Sürekli takip edeceğim diğer iki lig de Premier Lig ve Bundesliga olacak. Aslında zaten blogumu takip eden biri bu iki lige olan ilgimin farkındadır. Aldığım bu karardan mütevellit sizlerin benden takip edebileceklerinizin listesi şöyledir. -Bu liste genişletilecektir o konuda eminim-

Takımlar: Galatasaray, Trabzonspor, Tottenham Hotspurs, Arsenal, Liverpool, Wolfsburg, Eintracht Frankfurt, Schalke 04...

Futbolcular: Tuncay Şanlı, Sebastien Bassong, Glen Johnson, Michael Owen, Jack Wilshere, Sebastian Giovinco, Esteban Granero...

Teknik Direktörler: Michael Skibbe, Hugo Broos, Bülent Uygun, Felix Magath...

eklemelerinizle bu listeyi genişletebiliriz...
sevgiler volkanbk3

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Tuncay'ı bir rahat bırakın

Ne zaman bir futbolcumuzu avrupada bir lige göndersek aradan bir yıl geçmeden geri transfer etmek için çabalara giriyoruz. Elbette gittiği ilk sene yeterince forma bulamaması da bunda etken oluyor. Sanki bütün yeni transferler bir an evvel ilk 11'e girip takımının yıldızı oluveriyor?!

tuncay-sanli

Tuncay da ilk senesinde takımının parlamaya aday oyuncularındandı. Ancak ikinci yılında tüm takım "Bu takımda sadece Tuncay var" demeye başladı. En iyi sezonunda takımının lig düşmesi tabi ki onun suçu değil. Takımı iyi oynatamayan Gareth Southgate'in Afonso Alves inadıdır Middlesbrough'yu Championship'e gönderen.

Şanlı'nın alt lige düşmesini fırsat bilen ve spor gazetesi oldukları iddiasında bulunan tüm gazeteler yıldız oyuncuyu hemen Fenere transfer ettiler. Aziz Yıldırım da zaten hemen "5 kuruş vermem" cevabını verdi. Sonra da sesleri kesildi bizim 'spor' gazetelerinin.

Cobansalata'dan sevgili Ozhano da Tuncay'ın transferi hakkındaki kendince üç ihtimali yazmış.

1. Tuncay gelecek, Fener'e imza atacak ve paşa paşa askerliğini yapacak.

2. İlgili maddede bir açık aranıp Tuncay'ın durumu oraya sıkıştırılmaya çalışılacak.

3. Genelkurmay Başkanlığı Tuncay'a özel ya da onu da içine alacak şekilde yukarıdaki maddede bir esneklik ya da değişiklik yapacak.

Ben de kendimce bu ihtimalleri yorumlayayım. Öncelikle birinci ihtimal mümkün ama gelir gelmez askerliğini yapacak karmaşasını ortadan kaldıralım. Çünkü öyle bir kural yok. Öyle olsa Galatasaraylı Semih Kaya hemen askere alınırdı. Ama resmi olmasa da güvendiğim arkadaşlarımdan aldığım bilgiye göre kural-yasa futbolcuların 38 yaşına dek askerliklerini tecil ediyor. 2. şıkka ben anlam veremedim. Neyi düşünerek öyle bir ihtimal oluşturdun Ozhano anlat bize de... =))

Son ihtimale ise kesinlikle karşıyım. Böyle isimlerin torpille ya da baskıyla yasaları çiğnemesinden hiç hoşlanmıyorum. Bunun Aziz Yıldırım forsuyla yapılacak olmasının da bu karşıtlığımda etkisi büyük elbette. Ama Süleyman Hurma da yapacak olsaydı istemezdim.

Sonuç olarak Tuncay'ı rahat bırakın. Bu adamın İngiltere'ye giderkenki en büyük amacı elbette Championship'te oynamak değildi. Premier Lig'de Arsenal'e gol atmaktı. Yaptı. Bir süre yurtdışında iyi bir lige forma gimymekti. Diğer yandan da yasalardaki 3 yıl faal olarak yurtdışında çalıştıktan sonra ülkeye döndüğünde bedelli askerlik hakkına sahip olmaktı. Kaldı bir senesi. Öyle ya da böyle bu adam transfer büyük bir takıma transfer olamazsa da şu 15 gün içinde Championship'te mücadelesine devam edecek. Halı saha ruhundan gelen Sakaryalı da bulunduğu ligden sıkıntı duymadan futbolunu oynayacaktır.
sevgiler volkanbk3

16 Ağustos 2009 Pazar

Hattıni bil!

obama-topaloğlu
Evet Trabzon havaalanında böyle karşılanıyorsunuz. Bence dünyanın en komik durumu. Bir yanda Obama, diğer yanda Topaloğlu. Görür görmez ne yaşayacağını şaşırıyor insan. Zaten uçak inerken sağıma bakıyorum uçak evlerin dibinden geçiyor. Soluma bakıyorum deniz var. Nereye indiğimizi tam anlayamamanın şoku ve havaalanının yerine olan hayranlığım katılıyor. Ardından da bu reklamı görünce dumur olmakla karadenizli zekasını övmek arasında kalmaktan ne yapacağını bilemiyor ve sadece gülüyorsun. Sabahın 8buçuğunda böyle neşeli bir şekilde karşılanmak tabi ki ilaç gibi geliyor. Bir anda uykusu açılıyor insanın. E peki ne işim var benim sabahın köründe orada değil mi?