Sayfalar

14 Mart 2009 Cumartesi

Başkent Turu

Washington Wizards maçı adeta Magic takımı oyuncuları ve teknik kadrosu için bir başkent turu tadında geçti. Tıpkı bir önceki Chicago maçı gibi fazla süre bulamayan oyuncuların başta sakatlık sorunuyla fazlasıyla uğraşmış olan Pietrus'un sahne aldığı bir maçtı. Hücumda ve savunmada ciddi katkı verirken triple-double'a fazlasıyla yaklaştı. Ama ötesinde çok fazla asist yapmayan ya da daha doğrusu ikili-üçlü sıkıştırmalar geldiğinde boş adamı bulma özrü olan Howard bu maçta çoğu jump-shaot'a çıkan 7 asist yaptı. Bu ayrıntı Orlando Magic açısından play-off adına umut verdi kuşkusuz. Alston'ın iyi bir şut performansı yakalaması da güzel bir artıydı. Hidayet'in sakatlığının da kolay fikstüre denk gelmiş olması önemli bir şans oldu Magic için. Öte yandan Washington Wizards'ın bu tükenmişliği beni fazlasıyla üzdü. Koca takımda bir Jamison var ve herkes onun eline bakıyor, çok yazık. Ne oldu bu Arenas'a? O kadar parayı cukka götürdü, adam otarda yok, bu nasıl sakatlık, bi ara bir gözüküyor sonra hoop sakatım fenayım. Bir kaç senede kendini zor toparlar bu Wizards. Yazık ki ne yazık. Buradan sevgili kardeşim Alkın'a okkalı bir geçmiş olsun ve uzunca bir sabırlar temennisinde bulunuyor, kaçıyorum.

12 Mart 2009 Perşembe

Büyücü

Harry Kewell'ın yakın zamanda yayınlanan röportajlı bir biyografisi vardı. Four Four Two mu yoksa Galatasaray Dergisi miydi hatırlamıyorum orada eski antrenörlerinin Kewell'a ilişkin hatıraları ve yaşadıkları yayınlanmıştı. Kewell'ın aslında Leeds'e ilk geldiğinde sol bek olarak oynadığını ancak hücumdaki etkili performansı ve attığı goller nedeniyle önce sol açığa sonra sağ açığa alındığını anlatıyordu hocaları. Leeds'te 16-18 yaş seviyesinde bir çok kez defansta görev alan oyuncunun defansif niteliklerinin daha çok küçük yaşta oturduğunu düşünecek olursak bu akşam kırmızı kart sonrası defansın göbeğine geçmesi aslında yadırganmamalı. Hemen kart sonrasında frikik kullanılmadan barajın içindeyken kenara "Me, me, ben!" diye avazı çıktığı kadar bağırması onun ne kadar kendine güvendiğini ve bu işi ne kadar iyi yapabileceğini bildiğini gösteriyordu aslında hepimize. İngiliz futbolunda adettir "versatility" denilen özelliğini geliştirmeye çalışırlar futbolcularının. Bir çok oyuncuyu değişik mevkilere adapte etmeye çalışırlar. Zorunlu hallere hazırlarlar oyuncularını hocalar daha ufacık yaşlardan itibaren. Buna önemli örneklerden biri Gareth Barry'dir, diğeri Paul Scholes'tur, daha bir çok isim sayılır ama konudan kopmadan Kewell'a gelelim biz. Galatasaray'a gelirken çok büyük transfer, çok önemli adam, uyum sağlarsa muhteşem olur demiştik ama kimse bu derece sahiplenebileceğini Galatasaray formasını sanırım düşünmemiştir. Bu gece Kewell kendine neden "Büyücü" lakabının takıldığını öğretmiş oldu bizlere. Bir baktık sağ açıktı Kewell, sonra bir ara sol açığa dönüşüverdi, ama son numarası muhteşemdi. Büyücü bu gece Hamburg'da sahne aldı, bu yolda daha ilerilere gittikçe Galatasaray, onun büyüsü hiç ama hiç unutulmayacak. Vatansever olduğunu zaten biliyorduk ama büyücülüğü bizde derin bir iz bıraktı.

Gocce Di Memoria



Bu aralar benim de ilgi duymaya başladığım bir şarkı Gocce Di Memoria. Ferzan Özpetek'in Karşı Pencere filminin en vurucu şarkısı. İnsanı içine alıp kendi yaşanmışlıklarını hatırlatıyor, derinlerden bir şeyler çekiyor, sonra bırakıveriyor birden ve darma duman oluyorsunuz: Anılardan Düşen Gözyaşları...

Gocce Di Memoria

Sono gocce di memoria
queste lacrime nuove
siamo anime in una storia
incancellabile

Le infinite volte che
mi verrai a cercare
nelle mie stanze vuote
inestimabile
inafferrabile
la tua assenza che mi appartiene (che mi appartiene)

Siamo indivisibli
siamo uguali e fragili
e siamo gi cos lontani (lontani)

Con il gelo nella mente
sto correndo verso te
siamo nella stessa sorte
che tagliente ci cambier
aspettiamo solo un segno
un destino, un'eternit
e dimmi come posso fare
per raggiungerti adesso
per raggiungerti adesso
per raggiungere te

Siamo gocce di un passato
che non pu pi tornare
questo tempo ci ha tradito
inafferrabile

Racconter di te
inventer per te
quello che non abbiamo

Le promesse sono infrante
come pioggia su di noi
le parole sono stanche
so che tu mi ascolterai (mi ascolterai)
aspettiamo un'altro viaggio
un destino, una verit
e dimmi come posso fare
per raggiungerti adesso
per raggiungerti adesso, mmm
per raggiungere te, yeah

Anılardan Düşen Damlalar (Gözyaşları)

Bu yeni gözyaşları
anılardan düşen damlalar
silinmesi imkansız bir hikayenin
parçalarıyız
boş odalarda arayacaksın beni
defalarca

Tutamıyorum ellerimle
bana ait olan
paha biçilemez yokluğunu
biz ayrılamayız

Biz öylesine benzer ve kırılganız
ve öylesine uzağız birbirimizden
içimde hissederek soğuğu
sana koşuyorum

Kaderimiz aynı seninle
ve bizi değiştirecek
yalnızca bir işaret bekliyoruz
bir gelecek ve bir sonsuzluk
söyle bana şimdi

Ne yapmalıyım ulaşmak için sana
sana kavuşmak için ne yapmalıyım
geri gelmeyecek bir geçmişten

Düşen damlalarız biz
zaman ihanet etti bize
artık dönüşü yok
seni anlatacağım herkese

Sahip olamadıklarımızı yaratacağım senin için
düşen yağmur damlaları gibi
verilen sözler de aktı gitti
kelimeler yorgun

Ama biliyorum beni dinleyeceğini
başka bir yolculuğu, bir kaderi, bir gerçeği bekleyelim
ve söyle bana şimdi
ne yapmalıyım ulaşmak için sana

Amway'de Yedek Talimi

Hidayet'in dinlendirildiği, yedeklerin kazanıldığı, Chicago'nun orada bile olmadığı bir maçtı. Kısacası bu maçın yorumu olmaz.

10 Mart 2009 Salı

Mehmet Demirkol'a Sorum Var

Aşağıdaki paragraf çok sevdiğim Mehmet Demirkol'un 10 Mart tarihli yazısından. Yedeklerin ısınma alanı ile ilgili tespitleri ve eleştirileri var. Yazıyı okuyunca hemen Aralık ayında Allianz Arena'da izlediğim 1860 München - Nürnberg maçı geldi aklıma. Önce yazıyı okuyun sonra altındaki fotoğraflara bakın lütfen.

"Yedekler ortada
Kadir Has Stadı’nda inşaat sürüyor. Yerel seçimler öncesi şık bir propaganda olması nedeniyle Fenerbahçe maçında açıldı biliyorsunuz. Ancak kimsenin şikayet etmeye hakkı yok. Çünkü Saracoğlu’na da zamanında kalasların arasından yeni dökülmüş betonların üzerinde girmişliğim vardır. Madem inşaat devam ediyor bir düzenleme yapmak da şart. Şu anda yedekler kalenin arkasında değil yanında ısınıyor. Kale direğinin dibinde hatta... Bu kurallara aykırı... Sahanın yan tarafında kulübelerin olduğu bölgede bir düzenleme yapıp orada bir alan açmak lazım. "

Şimdi sorum şu; ben de katılıyorum, ısınmak için kullanılan alan orası olmamalı ama acaba her ayrıntıyı çok fazla mı irdeliyoruz be Mehmet Ağabey? Yorumu olan varsa buyursun paylaşsın...

Meira Zenith'te, Peki Kim Stoperde?

Fernando Meira çok fazla büyütülecek özelliği olmayan, oyunu düz oynayan, ortalama bir kafacı, ama iş disiplinine sahip, kuvvetli ve inatçı bir oyuncu. Stuttgart'ta izlerken keşke bizim takımda olsa demiştim bir çok kez. Almanya'dan kopup geldiğinde ise inanamamıştım bu transfere.Uyumlu ve verimli Meira, daha az paraya daha çok başarı için seçmişti Galatasaray'ı ve ben hayretler içinde kalmıştım. Ama hiç düşündüğüm gibi olmadı Meira Galatasaray evliliği. Daha ilk resmi maçında oynaması gereken yerde oynatmadı onu Skibbe, orta sahaya koydu. Sonra stopere geçti Emre Güngör'ünden Aşık'ına, Servet'inden Topal'ına yanına bir sürü adam geldi geçti. Ne birlikte uyum sağlayabildi, iyi bir ikili olabildi biriyle ne de düzgün top oynayabildi. Tam Servet'le kaynaştılar hoop Skibbe aldı orta sahaya yine. Geri döndü yanındakiadam değişti, tandemin bir sağında bir solunda oynadı. Meira bir yama gibi hep açıkları örtmekte kullanıldı. Olmadı, tutturamadık dikişleri ve en sonunda söküp aldılar Fernando'yu. Zenith'e satmaya karar verdi Galatasaray Meira'yı. 4 milyon Euro civarında bir paraya gelmişti takıma 3 milyon kazandırararak gidiyor şimdi Rusya'ya. Hiç bir yere oturtamasak takımda da gönlümüze adam duruşuyla, ciddi bakışıyla kazındı. Meira'yı ben çok sevdim, o oynamaktan ben seyretmekten yeterince keyif alamadığımız için de hep düşüneceğim ya gitmeseydi diye.

Buraya kadar hikaye güzel 3 milyon kardayız, 7 milyon Galatasaray'a mesir macunu. Peki kim oynayacak stoperde? Hakan Balta'yı koyarsak oraya, ki oynamışlığı var yarım sezon Manisa'da sırıtmaz da sol kanatta kim giyecek forma? Volkan desen ligin en büyük kalçasına sahip, Alpaslan desen aklı hep hücumda. Acaba riske etmektense sol kanadı herkesin çok güvendiği Semih'i koysa Korkmaz Bülent, tıpkı Denizli'nin korkmadığı gibi, Semih korkar mı ki? Şu hayat FM olsa ben de Korkmaz olsam koyardım Semih'i, açar 3 boyutlu görünümü seyre dalar, gurur duyardım altyapımla.

Yine Sakatlık, Yine Detroit, Yine Paspas

Senelerdir süren ve önüne geçemediğimiz bir hastalık halini aldı Detroit maçları Magic için. Dün akşamki maç da dahil olmak üzere son 41 resmi maçın 31'ini Detroit alırken sadece 10 tanesi lehimize sonuçlandı. Boston, Cleveland, Lakers, San Antonio'yu defalarca kez dize getiriyoruz ama bir şekilde Detroit maçlarında kayboluyoruz. Bu sezonki normal sezon maçlarımızın tümünü kaybemiş olduk ve yine süpürüldük Detroit'e. Tamam ters takım, sert takım ama insan başka şeyler de aramaya başlıyor. Acaba muska falan yazdırıp takım otobüsüne mi sakladı bu Michiganlı topçular?

Dün geceki maç iyi aşladı Magic için ama süre geçtikçe hem Detroit konsantrasyonun artması hem de hiç beklenmeyen bir sakatlık planları bozdu. 2. çeyrekte Hidayet'in bir hızlı hücum sonrası suratının ekşidiğini gördük, sonrasında oyundan çıkıp bir sağlıkçı ile soyunma odasına gitti hızlıca. 2. yarıya çıktığında tanıdığımız Hidayet'ten eser olmdığını gördük. Acı çektiği ve rahat olmadığı her halinden belliydi.3. çeyreğin ortasında oyundan çıtı ve bir daha da oyuna dönmedi. Zaten Detroit'e karşı baskı altında oynayan ve Boston yorgunu olan takım bir anda sendelemeye başladı. Lewis de sanki Hidayet'e göbekten bağlı ya onun oyunu da bozuluverdi birden, Howard'a top inmemeye başladı, şut seçimleri acayipleşti. Özellikle Prince ve Hamilton'ın akıllı - sakin oyunlarıyla da Detroit sonuca ulaşmayı başardı.

Hidayet'in sol aşıl tendonunda gerilme ve ağrı olduğunu öğrendik maç sonunda. Aşırı bir zorlama ya da herhangi bir ters hareket sonrası kopmaya kadar gidebilir aşil tendonundaki gerilmeler. Nelson'dan sonra tam takım toparlanmışken Hidayet'i de kaybetmeyi kaldıramazdı Magic. O yüzden riske edilmedi Hidayet ve sanırım önümüzdeki Chicago maçında da dinlendirilecek. Yarın daha kesin bilgilere ulaşıız kuşkusuz sakatlıkla ilgili. Takım şu anda 46-17 ile Doğu 3.sü ve Lig 4.sü olarak yoluna devam etmekte. Dilerim şu anda 6. sırada olan Detroit 7. ya da 5. olarak bitirir de ligi 3. olursak finale kadar karşılaşma durumumuz olmaz.

Magic@Pistons: Hala Ayakta Olanlar İçin

http://www.justin.tv/ziggi1/popout

adres budur, iyi seyirler.

pw:andromedanet.com

9 Mart 2009 Pazartesi

Boston'da Orlando Baskını

Garnett ve Rondo gibi iki önemli oyuncusunu sakatlık nedeniyle sahaya süremeyen Celtics bu açığı kapatmak için sert ve iyi savunma yapmak zorundaydı. İlk devrede bunu beceremelerse de ikinci devrede Magic'i durdurdular ama bu sefer Magic'in maç boyu iyi uyguladığı savunma stratejisine takıldılar. Hidayet Pierce'ı son derece iyi kitlerken Ray Allen Celtics'te sivrilen isim oldu.Magic takım halinde iyi ynarken sivrilen isim olmadı, bu da ilerisi için kuşkusuz umut verici. Başka bir sakatlıkla karşılaşmazsa bu takım en az Konferans finali yapabilecek kıvama gelmiş durumda. Bu arada Rondo lige ilk girdiğinde Fantasy kadroma aldığımda bana "Abi rondo işine yaramaz yerine blender alsaydın!" diyen sevgili arkadaşıma saygılarımı gönderiyorum, o kendini bilir.