Sayfalar

20 Eylül 2008 Cumartesi

Anlamı Bilinmeyen İstikrar

Ramazan günlerinin geçmişe göre daha uzun olması ve hesapta olmayan küçük facialar gördüğüm kadarıyla sırf beni değil zevkle takip ettiğim bir çok blog yazarını klavyein uzağına itmiş durumda. Mesela ben kendi adıma perşembe ve cuma yaşadıklarımı, her ne kadar mutlu sonla da bitse, anlatmak dahi isemiyorum. Her neyse klavyenin başına oturduğumuz üzere kafamızdakini sayfaya aktarmak lazım.
İstikrar sporda özellikle de futbolda olmazsa olmaz bir terim. Örneğin bugün sorsak bir çok 25 yaş üstü Galatasaraylı, 88-89'daki Mustafa Denizlili Galatasaray 11'inin en az 8-9 oyuncusunu bir çırpıda sayabilir. Simovic-İsmail-Semih-Cüneyt-Erhan-Bülent-Prekazi-Uğur-Tanju-Kovacevic isimleri benim aklıma şu anda gelenler. Trabzonspor'un Türkiye Ligi'nde 6 şampiyonluk aldığı o dönemi hatırlayalım, efsane kadro deriz hep ve hep de aynı adamlar vardır 11’lerde. Fazla uzağa gitmeden geçen seneye dönelim Çeyrek Final yapıp Chelsea’ye turu son anda kaybeden Fenerbahçe’yi hatırlayalım: Volkan – Gökhan – Edu – Lugano – Carlos – Deivid – Aurelio – Alex – Vederson (Uğur) – Semih (Kezman). Alternatifleriyle birlikte 10 mevkii hemen sayabiliyoruz. Ve UEFA şampiyonu Galatasaray’ı sayalım son olarak da, 4 şampiyonluğun çekirdek kadrosudur aynı zamanda: Taffarel – Popescu – Bülent – Capone – Hakan Ünsal – Okan (Ümit) – Emre (Ergün) – Suat - Hagi – Arif – Hakan. Yine muhteşem ve akıllara azınmış bir kadro. Bu adamların çoğu 4 sene boyunca çekirdeğini ve mucizesini oluşturmuş Galatasaray’ın.

Şimdi günümüze gelelim. En büyük sıkıntımızın istikrar olduğu iddiasındayım. Geçen sene Şampiyonlar Ligi’ni karıştıran Fenerbahçe bu sene daha futbol oynamaya başlayamadı. Şampiyon Galatasaray ancak uyanmaya çalışıyor. Hangi takıma bakarsanız bakın devamlı bir yeniden yapılanma. Yapılan onlarca transfer, gönderilen onlarca futbolcu, hoca. Son örnek Raşit Çetiner. Geçen sezon Konya’yı ligde tutmayı başaran, lige de hiç fena olmayan 4 puanla başlayan, tüm sezon başını ve geçen sezonun sonunu takımıyla geçirmiş, eksiklere göre transfer yapıp yeni sezona giriş yapmış bir adamı sırf evinde Denizli’yi yenemedi diye kovan bir zihniyet. 3 haftalık performansı genele yaysa en az 44 puanla Konya’yı ligde tutması kesin, takımın performansını biraz yükseltebilirse UEFA adayı, aman şu an evinde maçları televizyondan izleyen bir adam. Uğur Meleke geçenlerde çok güzel bir konuya değinmişti: “Bizde transfer hiç bitmez” lafının verdiği zararları anlatmıştı. En büyük zararı istikrarın öğrenilememesi ve günlük yaşamanın sanki normalmiş gibi kabul edilmeye başlanması. Ligdeki hocaların yarısı değişmiş, 1’i daha 3. haftada kovulmuş, kadrolar en az %50 oranında değişmiş geçen seneye göre ve başarı bekleniyor her ama her takımdan, nasıl mümkünse.

4 büyük takıma bakınca kadrosundan kayıp vermeden takviye yapan Beşiktaş’ın savunmada da oyuncu istikrarı yakalamak üzere yaptığı hamlelerin ne kadar olumlu olduğu gözükmekte. 11 forma 14-15 oyuncu arasında gidip geliyor ki bu kimyanın yakalanması için çok önemli. Fenerbahçe’nin kayıplarının takıma zarar verdiğini, Galatasaray’ın yeni transferlerinin mevkilere göre değil taraftara göre yapıldığını gördük hemen sezon başında. Daha 11’i belli olmayan bu iki takımın hazırlık maçlarından itibaren kazanma alışkanlığı da kazanamamış olması, yeni hocaların takımı çözme çalışmalarıyla birlikte onları çok gerilerde bıraktı, hem futbol hem sonuç anlamında. Takımın kadro, oyuncunun oynama, hocanın kazanma istikrarına aç olduğu bir ortamda isimler ve sonuçlar devamlı değişiyor. Kadrosunu baştan aşağı değiştiren Trabzonspor ise 4 maçtır neredeyse aynı 11’le ligin tepesine oturuyor. Her ne kadar çok haz etmesem de kendisinden Ersun Yanal çizdiği yolda istikrarlı bir şekilde ilerliyor.

Anlattıklarımız ve bunca senedir şahit olduklarımız da gösteriyor ki istikrarı kovalamanın aksine yapılan sansasyonel hareketler ya da radikal kararla gelen başarılar hep geçici ve göz boyamaktan öteye geçemiyor. İşte o nedenle Baros (yeni kaliteli transfer anlamında), Gökhan Ünal, Tolga Zengin, Kazım, Aydın Yılmaz ve Karabulut v.b. birçok oyuncu devamlı oynamak, hep kadroda olmak, çimlerin kokusunu derin derin içine çekmek zorunda. Kulübedeki adamları da artık rahat bırakmalı artık dar görüşlü yönetimler ki Türk Futbolu’nun çıtası hiç düşmemecesine yükselsin.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Witaj Polska (Merhaba Polonya)

Takım

Lider

Elvan İçin

Elvan dış görünüşüyle ve kökleriyle tabii ki Türk değil ancak henüz 16 yaşında Enka tarafından Türkiye'ye getirilip burada yetiştirilmesiyle, öğrendiği Türkçesiyle, kendii Türk hissetmesi ve bayrağa olan bağlılığıyla artık tam anlamıyla bizden biri. Uzun süreli bir proje, üzerinde çalışılmış bir değer Elvan. Kros'tan piste geçisini Türkiye'de gerçekleştirip bu ülkede Elvan olup, bu ülke için yarışmış, terini dökmüş bir pırlanta. Atletizm'de artık Türkiye'nin adı da en azından uzun mesafe yarışlarında zikredilebiliyorsa bunun en etkili sebebi.

Avrupa atletizm birliği yılın en iyi atletlerini seçiyor. Elvan da en iyi bayan atletler arasında aday gösterilmiş, bize düşen de ülkemiz adına rezil geçen olimpiyatlara göndere bayrağımızı çektiren Elvan'a destek olmak.

Haydi Elvan için verelim oylarımızı! (Oy verme Sayfası için tıklayın)

Volkan Demirel ve Milli Kale Anketi

Çok fazla şey söylemeyeceğin Volkan ile ilgili. Yakışıklılığı (öyle deniyor ya) ve vücut yapısını bir tarafa bırakırsak bence ne Fenerbahçe ne de Milli takım kalesine yakışmayan bir adam. Üstelik, tamamen şahsi görüşümdür, ondan daha yetenekli adamların bu ülkede harcandığı kanaatindeyim. Fenerbahçe'de harcanan Recep, Serdar, Ankaragücü'nden Serkan Kırıntılı, kendini her sezon geliştiren Tolga. Kendi adıma ben Recep ve Serkan'ı çok yakıştırıyorum o kaleye. Peki bloga giden gelen sizler acaba neler düşünüyorsunuz. Kısa bir süre için sağ trafta bir anket açalım, yorumları buraya alalım.

Forma Çıkarma Fenomeni

Futbol müsabaka yönetmeliğinde açık açık yazıyor forma çıkarmanın cezası: Sarı kart. Her sezon öncesi takımlara MHK tarafından seminer veriliyor, kurallar tekrar tekrar hatırlatılıyor, anlatılıyor. Yavaştan işkillenmeye başladım acaba MHK ya da kulübün ilgili eğitmenleri kasten atlıyorlar mı forma çıkarma konusunu. Bırakın çıkarmayı formayı, artık altına herhangi bir mesaj içeren atlet giyp, formanın altından onu gösterirseniz bile mesaj içeriğine göre sarı kartla cezalandırıyorsunuz. Ama her nedense ve nasılsa Türkiye Süper Ligi'ndeki oyuncuların bundan haberi yok. Sadece bu hafta Galatasaray'dan Nonda 12. dakikada attığı gol sonrası forma çıkarma yüzünden sarı kart gördü ve bütün maçı fiziksel mücadeleleri zorlayamadan geçirdi, Ankarasporlu Ediz arkadaşının attığı golden sonra formasını çıkarıp 2. sarıdan oyundan atıldı, Ankaragücü'ne son dakika golüyle beraberliği getiren Moine gol sevinci ile formasını çıkarıp 2. sarıdan oyundan atıldı. Anlamak mümkün değil. Bu oyuncular oynayamadıkları maçların parasından mahrum kalırken bir de kırmızı kart yüzünden kulüplerinden para cezası alıyorlar. Hem kulüplerine hem de kendilerine okkalı birer kazık atıyorlar. Acaba aşırı sıcaklar mı çarptı bu adamları ?!?

Miccoli ve Amoruso

Her ikisi de İtalyan futbolunda bir dönemin çok önemli forveti, hali hazırda emektarı ve adeta yıllanmış şarapları. CM/FM fanatikleri için İtalya'da transfer edilebilecek bir dönemin en önemli yerli forvetleri. Miccoli şu anda Palermo, Amoruso ise Torino foması giyiyor. Miccoli 30, Amoruso ise 34 yaşında. Hafta sonunda Miccoli Roma'yı adeta tek başına yıkarken, Amoruso takımına 1 puan getiren golü attı. Takımlarının her ikisi de 11'in değişmez isimleri konumundalar şu an için. İtalyan futbolunu yaklaşık 17-18 senedir imkanlar elverdiğince takip eden bir adam olarak 30 yaş ve üzeri böylesi kıymetli adamları, acaba kariyeri sonlanacak mı derken, hala sahalarda ve üretirken görmek çok zevkli. Şu taraftar ve şike rezillikleri de olmasa İtalya Ligi eski havasını bulabilse keşke...

Oklahoma Thunder Sell Out

Sell Out tüm biletlerin tükendiği anlamına gelen bir tabir. Seattle sahibi tarafından memleketi Oklahoma'ya taşınınca adı da değişmiş Thunder olmuştu. Bir kaç sezondur Seattle'da zarar eden, sezon kombinelerini satmakta başarısız olan, maçların çoğunu ancak dörtte üçü dolu tribünlere oynayan takım, yeni şehrinde önemli bir seyirci desteğine ve dolayısıyla sağlam bir gelire sahip olacak. Taraftar bütün kombineleri sadece 5 günde tüketmiş. Seattle Supersonics NBA'in uzun süre önemli bir rengiydi, umarım dolu tribünleriyle Thunder da NBA resminde önemli ve güzel bir renk haline gelebilir. Kendi adıma Orlando Magic - Oklahoma Thunder maçını heyecanla bekliyorum.

15 Eylül 2008 Pazartesi

Gazza, Wassup Man?


Neydi ne oldu derler ya, bu laf Paul Gascoigne'in üzerine şu sıralar cuk oturuyor. Uzun süredir alkol tedavisi görüyordu, hatta hayatının tehlikede olduğunu söylüyordu doktorlar. Tedavi gördüğü klinikten kaçıp, bir otel odasında karısı ve kızını iyice bir haşladıktan sonra, uyuşturucu ve alkol etkisinde baygın olarak bulunmuş. Resimlere bakarsanız 50 yaşını çoktan geçmiş gibi, ama yaşı hali hazırda sadece 41. Deli fişeğiydi İngilizler'in, şimdilik patlamış fişeği. Nasıl düzelir, düzelebilir mi çok merak ediyorum ama 96'da Avrupa Şampiyonası finallerinde attığı o muhteşem gol hiç aklımdan çıkmadı. Bol şans Gazza, fazlasıyla ihtiyacın var anlaşılan.

İç Parçalayan Sakatlıklar #4

Mike Phillips - 2005 - Pitssburgh Panthers Nebraska Maçı