Sayfalar

Manchester United etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Manchester United etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Eylül 2012 Çarşamba

Helalinden Bir United Analizi

Manchester United çok büyük bir camia, Ferguson çok büyük bir hoca, hepsine tamam ama Manchester acaba gerçekten eski Manchester mı? Bence bu sorunun cevabı hayır. Son maçlarını 4 farklı kazanmış olabilirler ama United'ın ciddi sorunları var.

Rooney'in sakatlığı sonrası sakatlanan Van Persie çabuk kendine geldi. Dolayısıyla Santraforda problemleri yok. Üstelik Hernandez de hazır kıta. United'ın tek sağlam noktası belki de en uç noktaları.

Kırmızı şeytanların asıl sorunu orta sahada. Cleverley 3 ayrı kiralık sürecinden sonra takımda yer bulmuş bir adam ancak oyunun kaderini değiştirecek bir adam değil, sadece çok ama çok koşuyor. Carrick 7. sezonunda bence en kötü görüntüsünü çiziyor. Daha 31 yaşına rağmen sanki 37-38 yaşında son sezonunu oynayan bir veteran görüntüsünde, ağır ve tonlarca isabetsiz pasın mimarı. Yeni transfer Kagawa Hamit'in United versiyonu gibi. Takıma entegrasyonu henüz sağlanamamış, çok kaliteli bir kumaş ama henüz takımın bir parçası değil. Paul Scholes eskisi gibi asla değil. 90 dakikaya yetecek gücü yok, ancak sıkışan maçları çözmek için 20-25 dakikada faydalı olabilir. Anderson ise eski günlerinden çok uzak ve formaya aday bile değil gibi görünüyor. Şu yapıda ilk 11 çıkacak 3 ismin ne kadar verimli olacağı ciddi bir muallak. Galatasaray'ın ise lehine. Her halükarda United orta sahanın ortasında yaratıcı özellikleri minimum adamlarla oynamak zorunda.

Kanatlarda sağda Valencia sezona çok iyi başladı ve yeri garanti ancak sol tarafta ne olur ne gider belli değil. Ferguson'la transfer nedeniyle arası gergin olan Nani bir maç var bir maç yok. Onun yokluğunda asıl yeri orası olmayan ancak İngiliz futbolunun bel bağladığı Welbeck sol açık oynuyor. Welbeckli bir sol kanat her daim Galatasary'ın lehine olacaktır. Bu sezon Giggs Sir'ün planlarında biraz gerilerde kalmış gibi ancak Şampiyonlar Ligi açılışında Ferguson Giggs ile solda 20 senelik bir nostaljiye imza atabilir ki ben şahsen öyle yapmamasını umarım. Giggs Scholes'un aksine gücünü 90 dakikaya yayabilecek fizik durumunda halen.

Şeytanların defansında son dönemde sakatlıktan çok çekmiş ancak birkaç haftadır kendisini bulmuş 2 isim var. Ferdinand ve Vidic. Bu iki isim tecrübeleri ve sertlikleriyle dikkat çekerken ikisinin de nispeten ağır oyuncular olması Umut'u, ilerleyen dakilarda da Burak'ı aralarına yapılacak koşularla savunma arkasına sarkıtabileceğimiz ihtimalini ortaya çıkarmakta. Bu ikili ne kadar ağırsa solda Evra sağda ise Rafael o kadar çabuk oyuncular ve ters kademeye sık sık girerek gol pozisyonlarını bitiren isimler. Sentezinde sertlik ve çabukluğu birleştirmiş bir savunmaya karşı oynayacak ki Galatasaray, rakibin kornerlerinde iyi paylaşım yapılmazsa skor tabelasında 5 ya da 15 numaraların birer gol attığını okuruz maç bitiminde. Evra ve Rafael de tıpkı Gökhan Gönül gibi maç sırasında rakip gol çizgisine en yakın oyuncular olabilirler zaman zaman.

Neticesinde kanatları çok kuvvetli ancak göbekte nispeten yavaş ve yaratıcı özellikleri düşük bir takımla çıkacak karşımıza Manchester United. Çok ve kısa paslarla adam eksiltip göbekten iki stoper arasına atılacak toplarla Galatasaray gol bulabilir. O yüzden bu maçta Terim'in geri dörtlüsünü pek rakip sahada görmeyeceğimizi ve Umut'un Ferdinand ve Vidic'in arasına çılgınca deparlar atacağını öngörüyorum. Özellikle Selçuk'un birebir adam eksiltip atacağı derin toplar Cim-Bom'a Umut !(belki de Burak!) olacaktır.

Bu maçtan Galatasaray'ın 3 puanla ayrılması bir sürpriz sayılmamalı, Terim'in takımına oynaması gereken oyunu çok iyi anlattığının göstergesi olarak değerlendirilmelidir.

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Final'den Aklıma Kazınanlar

Herkes gibi beni de fazlasıyla duygulandıran sahne kupayı Abidal'in kaldırmasıydı. Söylenecek söz yok Barcelonalı futbolcu ve teknik ekibe.

Barcelona'nın neden dünyanın en iyi takımı olduğunu gösteren en ince ayrıntı ise oyuna 88. dakikada giren Puyol'a o ana kadar kaptanlık pazubandını taşıyan Xavi'nin Puyol istemeden koşarak gidip kaptanlık bandını vermesiydi. Bu takımda inanılmaz bir saygı, ağabey-kardeş ilişkisi ve mütevazilik var. Yaptığı işe ve arkadaşlarına bu denli saygılı olan adamların başarısız olması da beklenen bir sonuç değil benim nazarımda.

Maçın 85. dakikasında Sir Ferguson maçtan umudunu kesmiş, yerinde çökmüş bir yüz ifadesiyle otururken, sahadaki 10 oyuncusu da ona eşlik etmekteydi. 10 oyuncu diyorum çünkü yalnızca bir tanesi neden efsane olduğunu ve o yaşa gelmişken neden hala United 11'inde ve herkesten daha fazla o formayı hak ettiğini gösteriyordu. Hakeme, arkadaşlarına ve susan seyirciye ardı ardına isyan eden adam Ryan Giggs'ti. Bu kupayı United kaybetmiş olabilir, Ferguson yenilmiş olabilir ama önceki gecenin Barcelona ile birlikte şampiyonu Giggs'ti benim için. Yeşil sahaya çok yakışıyorsun onurlu adam...

23 Ocak 2010 Cumartesi

Neye şaşıracağımı şaşırdım!



Messi geçen hafta 101. golünü attı. 6. sezonunda böyle bir sayıya ulaşmasına şaşıranların sayısı çok. Nedeni ilginç. Bu adam santrafor değilmiş! Bu yüzden 187 maçta 101 golü geçmesi anormal bir durum olarak görülüyor. Bu savı üzerine basa basa dile getirmek çağdaş futbolda çok doğru değil. Değişen futbolda, artık golcü oyuncu tanımı da değişiyor. Santrafor olmak çok gol atmak anlamına gelmediği gibi, forvet ya da kanat oyuncusu olmak da az gol atmak anlamına gelmiyor artık.

Barcelona'nın oynadığı taktikte santrafor yok! İleri üçlü yani forvet elemanları var. Ve doğal olarak bu üç isim, bu takımın gol yükünü çekecek isimler. Aralarından biri de illa ki öne çıkacaktır. Bu da Messi oldu. Dünyanın en iyi takımının, belki de futbol tarihinin en iyi takımının forvet oyuncusunun 101 gole ulaşmasına santrafor olmadığı için şaşırmak kimi kalıplardan hala kurtulunamadığının göstergesi olsa gerek. Bu konuda soru işareti oluştu kafamda:
  • Messi santrafor değilse nedir?
  • Santrafor Güiza'ysa neden Messi kadar gol atamaz?
  • Gol atmak için Santrafor mu olmak lazımdır yoksa Messi mi olmak lazımdır?

Messi dönüşen futbolda santraforsuz oynanan sistemin gol ayağıdır. 101 gol atmasına şaşırmak zekilik ile delilik arasındaki ince çizgide olmaktır. Dönüşen futbolda santraforlar değil, forvetler gol kralı olmaktadır artık. Forlan, C.Ronaldo, Anelka... Gol krallığını zorlamaktadır... Tevez, Totti, Ronaldinho...

Asıl şaşırılması gereken konunun, hakiki bir sağ kanat oyuncusu olan, gerçekten bir santrafor olmayan George Best'in Manchester United kariyerinde 361 maçta 137 gol atması değil midir? Messi'nin bu kadar çok gol atmasına şaşıran kişilerin George Best'in bu yaptığı karşısında şaşkınlıktan o ince çizginin dışına çıkmaları gerekmez mi?

Kendi döneminde sağ kanat oyuncularının giydiği 7 numaralı formayı efsaneleştiren George Best Manchester United kariyerinde 361 maçta 137 gol attı. Kariyeri boyunca oynadığı 579 maçta ise 205 gole ulaştı. Üstelik santrafor değil... Gel de şaşırma!