Sayfalar

21 Mart 2009 Cumartesi

Adam Gibi Futbolcu

"İlk maçta oyundan çıkarken de davranışları olay olmuş. Burada da sahanın ortasında soyunma odasına kızgın bir vaziyette gitmesi hiç hoş bir görüntü değildi. Karara saygı duymayabilir, ama giydiği formaya saygı duyması gerekir. Galatasaray büyük bir kulüp, Lincoln’e hiç yakıştıramadım."

Galatasaray'ı 2-3 mağlup ettikleri maç sonrası Lincoln üzerine Olic'in yorumları.

20 Mart 2009 Cuma

En Subjektifinden Galatasaray Reçetesi

Aşağıdaki görüşler tamamen şahsıma aittir, fena halde subjektiftir ve sadece ve sadece benim görüşümü yansıtır.

1) Bu sezonu unut ve kadroyu gelecek sene takımda kalacak adamlardan oluştur.
2) Lincoln, Linderoth, Nonda ve De Sanctis ile yolları ayır, sat ya da geri gönder.
3) Ümit Karan ve Hasan Şaş'a teşekkür et, gerekiyorsa etmeden Şükür'e, Penbe'ye, Erdem'e yapıldığı gibi kapının önüne koy, alışıksın sen buna Galatasaray!
4) Çok fazla para kazandırmaycaksa Arda ve Servet'i satma takımda tut, hatta Arda'yı asla elden çıkarma.
5) Aydın, Semih, Cem Sultan, Murat ve kirada olan gençlerden en iyi verim alabileceklerini A Takıma kanalize et.
6) Takım kaptanlığını Arda, Ayhan ve Kewell üçlüsüne ver.
7) Kewell'ın sözleçmesini 2010'dan daha ileriki bir tarihe kadar uzat.
8) Yabancı transferlerini şimdiden bitir, piyasada bir dünya serbest kalacak kaliteli oyuncu dolu.
9) Uğur iyileşemiyorsa mutlaka bir yabancı transferini sağ beke yap.
10) Adnan Sezgin denen adamdan bir şekilde kurtul, ya da onu etkisiz hale getir.
11) Kalli'yi acilen defet, bir daha Galatasaray'ın 1 km yakınına yaklaşmasına izin verme.

19 Mart 2009 Perşembe

Benitez Liverpol'la Tekrar İmzaladı

11 Ocak'ta takılmış kafamıza Benitez neden imzalamıyor diye sormuşuz. Hatta o gün aynı postta Scolari sezon sonunu görür mü de demişiz de o konuya hiç girmeyelim. Muhtemel bir Real Madrid geçişi söz konusu olabilirdi eski Real Madrid B Takımı çalıştırıcısı Benitez'in, Calderon halt etmese. Ancak öylesine bir belirsizlik kapladı ki Madrid'i, kim başkan olacak, neler dönecek, kim gelecek kim gidecek tam bir muallak. Madrid havası bulutlu olunca bir anda rotasını tekrar Merseyside'a değiştirdi anlaşılan Rafa Benitez ve hazır hem Real'i hem United'ı dörder golle parçalamışken fırsatı kaçırmadı, şu ana kadar açıklanmamış olsa da astronomik bir ücret karşılığında 2013-2014 sezonu sonuna kadar, sözleşme yeniledi. Yönetimden ve taraftardan son sonuçlardan sonra yeniden destek bulan Benitez takımı tekrar şampiyonluk potasına sokarak United hanedanlığına bu sene olmasa da gelecek sene son verebileceğinin sinyallerini kuvvetlice vermiş oldu. Şampiyon olmayan bir takımı 2 defa Şampiyonlar Ligi Finali oynatan bir tenik direktör olarak artık tek hedefi EPL kupasını kaldırmak Benitez'in. Onun kafası rahat olunca oyuncuları da stresten uzak ve patronun 5 sene boyunca kim olduğunu bilerek önemli performanslar verecektir bence. Benitez'in sıradaki işi Gerrard, Reina, Torres, Kuyt gibi önemli isimleri elinden kaçırmadan bir kaç önemli parça daha katarak Liverpool'u İngiltere'nin en iyi takımı haline getirmek. Umalım Keane'de olduğu gibi kan uyuşmazlığı yaşamaksızın becerebilir şu işi İspanyol ve artık sıkıldığımız United'dan biraz olsun kurtuluruz.

Hidayet Türkoğlu 30 Yaşında

Türk Basketbolunun şu an için şüphesiz en büyük oyuncusu ve Milli gururumuz Hidayet Türkoğlu 19 Mart 1979 doğumlu ve gün itibariyle 30 yaşına gelmiş durumda. Kendisine eşi ve yeni doğan kızıyla birlikte uzun ve sağlıklı bir ömür diliyoruz. Umarız Magic formasıyla belki de bu son sezonunda final oynar Hidayet.

Milvaki Yoğurdundan Cacık Olmaz

Zorlu Cavs maçı sonrası Magic'in Celtics'e darbe vuran Bucks'a yenileceği görüşündeydi bir çok arkadaşımız (Bunların en başı da Alkın adında bir zattır). Hatta iddaa kuponlarına bile yazdılar bunu. Bu sabah kalktıklarında yaşadıkları hüsranı anlatmaya sanırım hacet yok. Yine sağlam bir deplasman performansı veren Orlando MAgic'te Lewis azıcık da olsa toparlanınca işler tıkırında gitti. Takımı en önde sürükleyen isimler Howard ve Hidayet olurken her iki oyuncu da triple-double'a yaklaştılar. Dün akşamki maçtan iki sonuç çıkıyor benim nazarımda. 1.si Howard üzerine, tıpkı Wizards maçında olduğu gibi bu maçı da 7 asistle tamamladı ve yaptığı asistler hep boyalı alan dışındaki boş şutörlere idi. Eğer Howard böylesine pas dağıtır şekilde oynamaya devam ederse üzerine gelecek yardım savunması da hafifleyeceği için harika birebir performanslar verecektir. Eğer rakipler dış şutörü riske edip Howard'a fazlaca yoğunlaşırlarsa bu sefer dış şutlarla Magic sonuca rahat gidebilir. Yeter ki Howard her maç bu şekilde oynasın. Maçtan 2. sonuç ise başlığın ta kendisi. Bucks play-off yapamaz bu sene bu istikrarsız ve hevessiz oyunuyla. Şimdiden tatil köylerinden rezervasyon yaptırıp şezlongları ayırtmaları gerek, hazır erken rezervasyon indirimleri günlerindeyken bu fırsatı kaçırmak yazık olur.

18 Mart 2009 Çarşamba

Bolton Taraftarı Megson'a Takmış Durumda


EPL takımlarından Bolton Wanderers'ı çalıştıran Gary Megson özellikle bu sezon takımı hedeflenen noktalara taşıyamayınca taraftardan ciddi anlamda eleştiri görmeye başladı. Hatta öylesine ileri gitmişki bazı taraftarlar için Megson'ı beğenmeme hali, Teknik Adamla dalga geçmeye başlamışlar. İngiliz Guardian gazetesi de her hafta bir teknik direktörü tiye alan fotolar arasında ödüllü bir yarışma düzenlemekte ve bu haftaki kurban Megson olmuş. Bu fırsatı kaçırmayan Bolton taraftarı da Megson'a bir hayli yüklenmiş. İlk resim ince bir alay içerirken sonrakiler biraz sınırı aşan cinsten, daha fenaları da var dereceye giren ve ortalıkta dolaşan ancak ben 5 tanesiyle yetiniyorum. Hava durumu gibi olan yukarıdakini gerçekten çok beğendim; Megson'la hava Bolton'da hep bulutlu...

"Baba sana neden kronolojik bir hata diyorlar?"

Aferin Evladım, Aynen Devam!

Fenerbahçe'nin İspanyol futbolcusu Daniel Güiza Marca Gazetesine verdiği demeçte, “Uzun zamandır, milli takıma çağırılıp, çağırılmayacağımı düşünmekten kafayı yiyorum” dedi.

Ya sen nasıl insansın, sen nasıl profesyonelsin, Fenerbahçe seni nasıl aldı?!?

Not: Resim ve haber Hurriyet.com'dan alıntıdır.

Cleveland'da Play-off Provası

Çok güzel bir maç oldu, tam play-off havasındaydı hem oyuncular hem hakemler. Son saniyeye kadar kopmayan bir maç, hatalı hakem kararları, göz alıcı performanslar ve hayal kırıklıkları. Yaşanan heyecan ve alınan zevk play-offlar için tüm NBA severlere umut verdi. 1:24 kala 93-92 öne geçen Magic'i önce James'in uzak üçlüğü sonra Howard'a 1 saniyede çalınan 3 saniye kaarı yaktı. 43 sayı atan James son noktayı serbest atışlarla koyarken Lewis hariç Magic takımının performansı şahaneydi. Hep takım olmaktan bahsettik, dün gece Magic tam bir takım gibiydi. Alston gerektiğinde sayı yükünü kaldırabileceğini de gösterirken Lee hiç çaylak gibi oynamadı. Howard üzerindeki baskıyı dışarı dağıttığı toplarla aşmaya çalışırken, Pietrus isteneni yaptı yine bençten gelip. Tek sorun Lewis'deydi, takım sahaya çıkarken o evde kalmış gibiydi, son bir kaç maçta öylesine kötü şut atıyor ki sanki yerinde dublörü oynuyor (Son 4 maçta 26'da 3 üçlük isabeti biraz fikir verir herhalde). Dün geceki maç Cleveland'ın 30-1'lik iç saha galibiyet oranını yakalarken biraz da olsa destek aldığının açık ispatıydı ama en önemlisi James'in o şutu sokamadığı maçların kaybedileceğinin ve her kimle oynarlarsa oynasınlar, rakipleri disiplinli mücadele ettikçe çok zorlanacaklarının göstergesiydi. Dün gece Nisan-Haziran arasına bir prova yaptık, çok ama çok zevk aldık.

Hamburg'ta Bir Türk: Özcan Arkoç

Galatasaray'ın yarın akşam sahasında UEFA çeyrek finali için karşı karşıya geleceği Hamburg'ta iz bırakan önemli bir Türk var: Özcan Arkoç. yaşı 50-60 arası olanların rahatça hatırladığı bir isim ama bizler gibi 70 veya 80'lerde doğanlar onu pek tanımıyor. Futbola Vefa'da başlayıp 1958'de Fenerbahçe'ye transfer oluyor Özcan Arkoç. 1958-1959 sezonunda kurulan Türkiye Profesyonel Futbol Ligi'nde Fenerbahçe'nin ilk resmi kalecisi oluyor ve Fenerbahçe ilk şampiyonluğunu kazanırken yine kaledeki isim Özcan Arkoç. Daha sonra 1962 senesinde futbol bugünkü gibi abartılmadığı ve düşmanlık gibi görülmediği için Beşiktaş'a transfer oluyor Arkoç. 2 sezon burada forma giydikten sonra Avusturya'nın Austria Wien takımına geçiyor. Buradaki performansıyla dikkat çekince bu sefer Almanlar'ın ünlü kulübü Hamburg kanca atıyor Arkoç'a, çekip Almanya'ya getiriyorlar. Alman takımında 1967 senesinde kaleye geçip 8 sene ayrılmıyor oradan, tam 159 lig maçına çıkıyor sakatlık ve ceza nedeniyle oynayamadığı maçlar dışında. Hamburg'da bir efsane oluyor, Kupa Galipleri Kupası finalinde 1968'de Milan'a 2-1 kaybeden Hamburg'un kalesindeki isim de o oluyor. 1976'da futbolculuk kariyerine 37 yaşında son veriyor Özcan Arkoç ve Hamburg'un yardımcı antrenörlüğüne getiriliyor. O sezon Teknik Direktör Kuno Klötzer'le birlikte Kupa Galipleri Kupasını getiriyorlar Hamburg'a. Klötzer bu başarının ardından daha büyük paralara Hertha Berlin'e geçince Rudi Gutendorf geliyor Hamburg'a ama bu evlilik çok kısa sürüyor ve kovulan Gutendorf'un yerine Özcan Arkoç Teknik Direktörlüğe getiriliyor Hamburg'ta. Sözleşmesi yenilenmeyince sezon sonu görevden ayrılıyor. Daha sonra alt lig takımlarından Wormatia ve Holstein'da görev alıyor bir süre ve Teknik Direktörlüğe devam etmeyerek Hamburg'a yerleşiyor ve hala Hamburg'ta fazlasıyla saygı duyulan futbol duaenlerinden biri.
Almanya'da iz bırakan ilk Türk futbolcu, Metin Oktay'ın ağları yırtan golünü yiyen kaleci, yurtdışındaki ilk Teknik adamımız olmasıyla aslında Türk Futbol tarihi için çok önemli bir isim Özcan Arkoç. 9 kez milli formayı giyen ve "Benden ideal bir birinci adam olmaz ama çok iyi bir ikinci adam olur" diyebilecek kadar da mütevazi bir adam. Özcan Arkoş Türk Futbol tarihinin unutumaması gereken isimlerinden.

17 Mart 2009 Salı

Milan'ın Kalesi

Sezon başında Ancelotti takımın 1. kalecisinin Kalac olacağını söylediğinde şaka yapıyor zannetmiştik. Kalac'ı kalede gördüğümüzde ciddi olduğunu anladık. Ancak Avustralyalı kaleci ile Milan'ın 3 direğinin evliliği pek uzun sürmedi. Sonrasında eski toprak Abbiati'ye geri dönmek zorunda kaldılar. Zamanında kovmaktan beter etmişlerdi Abbiati'yi. Hakkında taraftar pankartlar açmış yediği goller sonrası aleyhine tezahüratla yapmışlardı. Bir anda kurtarıcısı oldu Milan'ın Abbiati. Uzun boyunu iyi kullanamıyor, hantal, refleksleri zayıf denen adam belki de kaleciler için en verimli yaşlardan birinde, 31 yaşında, geçti Milan kalesine. Eskiye göre daha iyi olduğu kesindi, başka alternatifi de yoktu zaten Ancelotti'nin, Abbiati en mantıklı seçeneğiydi. Önündeki ağır defansa rağmen Abbiati fena maçlar çıkarmadı, Milli takıma De Sanctis yerine 3. kaleci olarak tekrar çağrılır mı diye düşünülürken Siena maçındaki sakatlığı Milan'ın kalan o azıcık şampiyonluk şansını da sanki aldı götürdü. Son 3 sezonda 3 ayrı takıma kiralanan (Juventus, Torino, Atletico Madrid) ve takımın istenmeyeni adamı olan Abbiati'ye böylesine muhtaç kalmaları Ancelotti'nin Milan'daki geleceği için bariz bir eksi oldu kuşkusuz. Şimdi kalede tekrar ve yeniden son yılların en saçma gollerini yiyen Dida var. Geride alan Serie A haftalarında en az 1-2 tane "Böyle gol yenmez!" videosu bekliyoruz. Kalac mı dediniz, galiba onu Ancelotti bile ne yaptığını unuttu.
Naçizane düşüncem bu takıma seneye bir kaleci bir de Teknik Direktör gerek.

Ali Okancı'dan Mesut Özil Röportajı Detayları

Televizyon dünyasının çok sevdiğimiz yüzlerinden biri olan ve yazdığı blogla da her an erişebildiğimiz bizlerden biri haline gelen Habertürk'ten Sevgili Ali Okancı geçen hafta sonu Mesut Özil'le bir röportaj gerçekleştirebilmek için Bremen'de imiş. Gün içerisinde tamamı www.htspor.com'da izlenebilecek olan röportajın detaylarını ve önemli kısımlarını blogunda bizlerle paylaşmış Okancı. Mesut'un ruh halini ve saha dışı yaşantısını oldukça iyi analiz ederek vermiş bizlere, kendi adıma Mesut hakkında düşündüklerimin doğru olduğunu görmek sevindirdi beni. Henüz yolu o tarafa düşmemişler şu cenahtan devam etsinler.

16 Mart 2009 Pazartesi

2. Sıraya Doğru

Dwight Howard'ın yine canavarlaştığı, Hidayet'in sahalara döndüğü, yedeklerin yine verimli olduğu ve Alston'ın iyice takıma ısındığı, takımı fazlaca zorlamayan bir maç oldu. Hido-Memo kapışması olarak lanse edilse de Hidayet'in sakatlık sonrası kendini fazla sıkmadığı, Memo'nun deplasman turunda perişan olduktan sonra kendini hiç maça veremediği bir karşılaşma yaşadık. Maçla ilgili pek anlatılacak şey olmasa da Orlando'nun Alston'ın gelişiyle ve taşların yerine oturmasıyla birlikte yeniden takım olma yolunda hızla ilerlediğini, oyuncuların kendine güveninin hızla arttığını ve en sonunda yedeklerden katkı alınmaya başladığını görmek Orlando Magic taraftarlarına Doğu 2.liği yolunda ciddi bir moral kattı. Salı günü Cleveland ile kısa bir süre sonra da Boston'la oynayacak olmak, aradaki müsabakalarda ise Bucks hariç formu iyi olmayan takımlarla karşılaşmak ciddi şekilde iştahlandırıyor hem takımı hem de biz taraftarları. Geçen seneki başarısını şimdiden yakalayan ve gün geçtikçe üzerine çıkan Magic'i en azından Konferans finallerinde görmek akkımız diye düşünüyorum.

Bu arada sadece 2 dakika 12 saniyede çift teknik faulle kendini oyundan attıran emektar, vefakar Koç Jerry Sloan'u en içten dileklerimle kutluyorum. Sanırım bir NBA rekoru kırdı dün gece ihraç konusunda.