Sayfalar

13 Şubat 2010 Cumartesi

İşi Öğrenen Adam

Milan'ın başına geçtiğinde açıkçası kendisinden hiç bir beklentim yoktu. Uzun süre bir istikrar yakalayamadı, ne kadro ne de sonuç istikrarı. Çok uzun süre çok kötü futbol oynadı Milan. Ama haftalar geçtikçe özellikle Ronaldinho üzerinde çok çalışması ve takımı hoca olarak tanıması onu başarıya götürmeye başladı. Oyuncu olarak her ne kadar senelerdir Milan'ın içinde olsa da, antrenörlük ve insan idare etmek çok farklı bir şey. Yavaş yavaş oyun istikrarı sonra kadro istikrarı yakalanmaya başlandı Milan'da. Eksiklerini iyi etüt etti Leonardo, elindeki cevherlerin pasını sildi. Huntelaar, Ronaldinho, Pirlo yeniden kendilerini buldular. Bitmiş Dida bile performans vermeye çalışmakta. Leonardo gerçekten işi öğrenmeye başladı. Milan ona bir kaç sene sabrederse, ki mutlaka edecektir, Leonardo da Milan'ın başındaki efsane adamlardan biri olacaktır. Benim içimse Van Basten'e yanar durur. O da buralarda olabilir, oyuncu olarak efsane olduğu çimlere adını bir de hoca olarak yazdırabilirdi. Ama şans Leonardo'ya güldü.

12 Şubat 2010 Cuma

Recep İvedik'ten Ne Bekliyoruz?

Recep İvedik 3 ile ilgili 2 gündür çok ciddi eleştiriler yer buluyor gazete sütunlarında. Hatta bazı sinema yazarları neredeyse hakaret boyutuna getirmiş durumda bu eleştirileri. Bu eleştirileri okuyan ve ilk 2 filmi de izlemiş bir sinemasever olarak hiç zaman kaybetmeden bugün Recep İvedik 3'ü izlemeye gittim. Filmden sonra dolayısıyla hem kendime hem de her ne kadar beni duymayacak olsalar da kıymetli sinema eleştirmenlerine şu soruyu sormak istiyorum:

Recep İvedik filmlerinden ne bekliyorduk, bu filmlerde ne bulduk?

Ben kendi adıma cevabını vereyim. Ben hem bu filmden hem önceki ikisinden şunları beklemiyordum:

Bana bir şeyler öğretmesini
Sanatsal çekimler görmeyi
Çok yüksek oyuncu ve karakter performansları
Başı ve sonu olan devamlı ve mantıklı bir hikaye
Muhteşem bir senaryo
Düzgün Türkçe
vs. vs.

Benim bu filmlerden beklediğim tek şey beni güldürmesiydi. Sonuç olarak ne oldu? Filmin bir çok sahnesinde bağıra bağıra güldüm. Netice itibariyle o çok bilmiş sinema yazarı arkadaşların dediği gibi "öteki" ya da "eğitim ve kültür seviyesi düşük" falan da değilim. Bildiğin, normal, sıradan bir insanım. Bu kadar zor mu yani hayatı 2 saatliğine bir kenara bırakıp hiç bir beklenti içinde olmadan, gerçekten yaptığı her hareket kendisinin de dediği gibi hayvanca ama komik olan bir adama ve onun maceralarına gülmek. Filmin başından sonuna, tıpkı diğer 2 bölümde olduğu gibi, bir hikayesi var. Tamam film belki skeçlerin arka arkaya bağlandığı bir şekilde ilerlemekte ama yine de bir hikayeye tutunuyor ve fazlasıyla eğlendiriyor final sahnesi sona erene kadar. Şimdi ben bu filmden çıktıktan sonra filmi kelimesi kelimesine, sahne sahne hatırlasam ne olur, filmden tek replik hatırlamasam ne olur? Sonuçta ben bu filmi izlerken hayattan 2 saatliğine kopup sanal bir dünyada bütün negatif enerjimi boşaltmışım. Şimdi bu adam gelecek sene Recep İvedik 4'ü çekse yine ilk günden gider izlerim, 5'e de 6'ya da 10'a da giderim, eğleniyorum çünkü. Eğlendiğin bir aktiviteyi sürdürmek, zevk aldığın şeyi yapmaya devam etmek kültürsüzlükse özür dileriz çok bilmiş sinema eleştirmeni büyüklerimiz (!) tanıdığım en büyük kültür fakiri, cahil benim o zaman.

Her yapılan, çekilen film sanatsal değer taşımak zorunda mı kardeşim, her film Oscar adayı mı olacak! Gidin, izleyin, eğlenin arkadaşım. Dinlemeyin o çok bilmiş, kendini beğenmişleri.

Hastayım o gömleğe arkadaş!

King James Ağır Geldi

Geçen gün övdğümüz Carter'ın oyunda olduğu süredeki skor farkına ve elemanın şut yüzdesine dikkatinizi çekerim. O kadar çok isterdim ki pişman olmak...

11 Şubat 2010 Perşembe

Mark Viduka Futbolu Bırakıyor

Premier League'in önemli golcülerinden özellikle Celtic, Leeds United ve Middlesbrough'daki performansı ve 2006 Dünya Kupası'ndaki oyunu ile adından çokça söz ettirmiş olan Avustralya Milli Takımı eski kaptanı Mark Viduka futbolu bırakma noktasına gelmiş durumda. Ülkesinde Melbourne Heart takımı ile transfer görüşmeleri yapan ve bu takıma transfer olması beklenen golcü oyuncu artık futbol oynamak istemediğini belirtmiş ve teklifi reddetmiş. Yakın çevresi Viduka'nın futbolu kalben bıraktığını söylerken yakınlarda bir açıklama yapmasını bekliyorlarmış. Henüz 34 yaşında olan ve çok kuvvetli bir fiziğe sahip olan Avustralyalı oyuncu Dünya özellikle ülkesi futbolu için önemli bir kayıp olacak kuşkusuz. Viduka profesyonel kariyeri boyunca oynadığı Milli maçlar haricindeki 512 maçta attığı 252 golle en golcü aktif futbolculardan biriydi. Golcü oyuncunun ayrıca Avustralya ile çıktığı 43 maçta 11 de milli golü bulunuyor.

Takası Gelen Adamlar

Tyrus Thomas - Chicago Bulls
Tracy McGrady - Houston Rockets

Tyrus Thomas gerek saha içi gerek saha dışı davranışlarıyla zaman zaman çok takdir edilen zaman zaman ise lanet edilen bir adam. Azimli ve agresif bir uzun forvet olmasına karşın çok istikrarsız. Chicago en sonunda dayanamayıp onu takas edilecekler listesine koydu. Bir çok talibi var ve takası hem mümkün hem de çok yakın gözüküyor şu sıralar. 2010 yazı için bütçe azaltmak isteyen Bulls için de bu önemli bir fırsat keza bir çok takım Thomas karşılığında 2010 ve sonrası için draft 1. tur haklarını ve nakit para öneriyor. Bu sezon kontratı bitecek olan Thomas'tan en azından bir potansiyel oyuncu kazanmış olacak Bulls takasını yapabilirse. Yoksa gelecek sezon için durum iki ucu sıkıntılı bir değnek olarak gözüküyor, Thomas'a qualifying offer yapsan da olmaz yapmasan da olmaz. Düşünün ki Bulls istediği FA'i kadroya katamıyor ve Thomas'a mecbur kalmış. QO yapılırsa kontrat yaklaşık 6,5 milyondan başlayacak, yapılmazsa bedavaya gidecek. Madem öyle faydalanılamayan adamı draft hakkı karşılığı vermek çok mantıklı gözüküyor. Spurs, Knicks, Kings, Hornets, Nuggets ve bir kaç takımın Thomas'ı istediği de resmilemiş durumda. Thomas'ın 2006 4. sıra seçimi olduğunu da hatırlatalım.

T-Mac ise asla düzelmeyen Yao ile birlikte düşünüldüğünde son yılların en büyük hayal kırıklığı. NBA'de mevcut oyuncular içinde en pahalı yıllık kontrata sahip olan McGrady'nin kontratı bu sezon bitiyor. O ve Ming olmadan play-off yapmaya çalışan Rockets aslında sezon sonuna kadar T-Mac'e dokunmak istemiyor ve bütçede açacağı yerden faydalanmak istiyordu. Ancak son dönemde bir çok akıl çelici ve takımı play-off resminde tutucu teklif alınca planlarını tekrar gözden geçirmeye başladılar. Özellikle Knicks'in Al Harrington teklifi akıl çeldirici. Adı açıklanmayan bir kaç play-off hedefinden uzaklaşmış takım daha talip T-Mac'e. Hedefleri Rockets'da iş yapabilecek bir oyuncularını gelecek sezonki 23 küsür milyonluk bütçe boşluğu için takas etmek. Zaten lotaryadan önemli bir ismi kadroya katacak olan bu takımlar serbest bir bütçeyle daha iyisini yapabilecekleri görüşündeler ki bence haklılar. Eğer Rockets play-off yapmak istiyorsa T-Mac'i sezon sonu bitecek kontratı olan sağlıklı oyuncular + draft hakları karşılığında verebilir. Riske girmeyelim bir de lotarya deneyelim derlerse de saygı duymak gerekir.

Sözün özü Thomas ve T-Mac şu an ligde takası en muhtemel adamlar. Butler, Ray Allen gibi isimlerin üzerine dönen dedikodular olsa da bu ikisi yer değiştirecek gibi. T-Mac belki de New York'a takas olursa birden iyileşiverir.

Danimarkalı Batuhan

Kendisini bir şey zanneden, burnu havada, ukala, kolaycı ve aşırı kendini beğenmiş. Arsene Wenger senelerdir ona nasıl tahammül ediyor anlayamıyorum. Dün geceki Liverpool maçında yine çok kötüydü, rezaletti. Batuhan'la akraba olmalarından şüpheleniyorum. Batuhan 91'li Bendtner 88, Batuhan 1.92 Bendtner 1.93, ikisi de birer sezon kiralık oynamışlar, Batuhan 2 sezondur bir var çok yok, Bendtner bir var bir yok. Bendtner de tıpkı Batuhan gibi çok konuşuyor karşısında mikrofon, gazeteci gördü mü. Fiziklerine ve kendilerine yazık eden 2 genç santrafor, formalarının ve oldukları yerin değerini bilmeyen.

10 Şubat 2010 Çarşamba

100.000 Müşteri!

29 Mayıs 2008'de Çoban Salata'yı ilk açtığımda işin bu kadar büyüyeceğini, buralara geleceğini itiraf ediyorum tahmin etmemiştim. Arada sıkıntılı dönemler yaşamış olsak ve uzak kaldığımız dönemler olsa da sıklıkla takip edilen bir blog haline gelmiş olmak bizler için büyük bir gurur. Başından beri olan ben, sonradan katılıp çok kaliteli ve zevkli işler çıkaran ozhano ve arada uğrayan volkanbk3 ile, hiç bir blog veritabanında aratılmadan, hiç bir blog ağına üye olmadan, sadece ve sadece kendi yağında kavrulup diğer bloggerlardan aldığı destekle yoluna devam eden bir blog Çoban Salata. Onlarca blog açılmış ve bir çoğu da sonrasında dayanamayıp kapanmışken hala devam ediyoruz en az ilk günkü hayecanla.
Ve Çoban Salata bugün, yani 10.02.2010 tarihi itibariyle, açıldıktan yaklaşık 20,5 ay sonra 100.000 tekil ziyaretçi sayısına ulaştı. Sayfa görüntülenme, diğer bir deyişle ziyaret sayısı da yaklaşık 150.000 oldu. Bir kere göz ucu ile bakanından, her gün takip edenine, tüm ziyaretçilerimize ya da bize göre salatamızın tadına bakmaya gelenlere sonsuz teşekkürler. Teşekkürler hiç bir kar amacı gütmeden, tek bir çıkar beklemeden, yalnızca sevdiğimiz ve paylaşmak için yaptığımız bu işi her gün daha güzel hale getirdiğiniz için. Bundan sonra da bu blogun ne parayla ne pulla ilişkisi olmayacak, sadece sporu ve hayatı konuşmaya devam edeceğiz. Nice 100.000'lere sağlık, huzur ve mutlulukla hepberaber varmak dileğiyle... 
 
Bu da yüzbininci müşterimiz, taa Burdur'lardan ulaşmış bizlere :)

Okay Karacan

Ne kadar özlemişsin maç anlatmayı. Ya biz senden maç dinlemeyi? Kimin aklına geldiyse helal olsun, çok güzel oldu Karacan'ın sesinden futbol, yeniden.

Blogger'ın Gücü Blogların Okunma Gücü!

Blogların gazeteler, spor siteleri ve benzeri portallarca takip edildiğini biliyorduk da, Spor kulüplerinin de blogları takip ettiğini bugün öğrendik. Bir okuyucumuzun gönderdiği yorum sonrası blogların sıkı takip edildiğini bir kez daha gördük. Daha önce yazıları, yorumları çalınan çok blogger dostumuz olmuştu ama bu sefer faydalı olmuş bir blog yazısı. 2 gün önce ozhano yazmış ve sormuştu TSL'de oynayan bu futbolcunun gerçek adı ne? diye. Yazıdaki oyuncu 3 farklı ismini bulduğumuz Gençlerbiliği'nden H.Meriç'ti. Gençlerbirliği'nin kendi sitesinde Hursşut Meriç olarak geçiyordu futbolcunun adı. Bugün bir de baktık ki aylardır Hursşut olan isim Hurşut olarak düzeltilmiş. Biz de 2 gündür herhangi bir medya kuruluşunda bu konuya ilişkin bir haber olmayınca bu değişikliğin nedeninin yazdığımız yazı olduğunu anladık. Demek ki blogların sporun içindekiler tarafından fazlaca takip edildiği son derece doğruymuş. Ha biz bunu sevinmek, övünmek, ukalalık yapmak için mi yazdık? Tabii ki Hayır. Tek amaç ufak bir kanıt da olsa blogların fazlasıyla takip edildiğini ispatlamak. Bakarsınız az sonra aşağıdaki gönderi takıldığımız haber başlığı da değişir :)

Doll mu Türkçe Bilmiyor Bunu Yazanlar mı?

Bugün adeta bir tepki verme günü oldu blogta. Bu sefer de Gençlerbirliği İnternet Sitesi yöneticileri nasibini alsın. Yukarıdaki ekran görüntüsü genclerbirligi.org.tr'den. Doll'un yaptığı bir açıklama sonrası yanlış anlaşılmasından yakındığını anlatıyor haber, ama başlık ne "Taraftarımıza Yanlış Anlaşıldım". Biz Türk Dili uzmanı mıyız, bu işin profesürü müyüz, değiliz. Ama herhalde aralarında bizlerin de olduğu sporseverler birazcık düzgün Türkçe ve özeni hak ediyordur. Çok mu zor yani "Taraftarlarımızca Yanlış Anlaşıldım" yazmak?

Bu kadarı da Ayıp!

Neymiş efendim, piyangoymuş Gignac'ın sakatlığı. Ayıptır, hatta terbiyesizliktir. Nasıl olur da birinin sorunu, sıkıntısı şans olarak, piyango olarak kabul edilir. Ama ilk değil bu, kaçıncı olduğunu unuttuk. Buysa spor basını, gazetecilik, HELAL OLSUN!

Lost in Southwest

9 Şubat 2010 Salı

Cem Sultan Alternatif Olamaz mı?

Baros sakat, Jo sakat, Kewell sakat, uğruna Nonda gönderilmiş olan Dos Santos futbol oynamayı unutmuş ve çok ama çok güçsüz, takımda başka santrafor yok. Arda'dan bir anda golcü olmasını, kafa topu almasını, bir sürü gol atmasını bekliyoruz. Kulübeye dönüyoruz maç kurtarması beklenen hücum oyuncuları Emre Çolak, Barış Özbek ve Ayhan Akman. Takımda bir sezonda 10'dan fazla gol atmış tek isim yok. İster al Dos Santos'u koy ister Elano'yu, olmadı Keita'yı ya da yine Arda'yı bu adamlar hiç bir şey üretemezler. Rijkaard'ın hiç denemeden gönderdiği Serkan Çalık bile en azından santrafor olduğu ve orada oynamayı bildiği için bir şeyler verebilirdi, ama geçmiş olsun. Sözün özü o 3 sakat iyileşip dönmeden A takım kadrosunda santrafor nitelikli, gol atmayı bilen adam yok.

O zaman bir taraftar olarak soruyorum ben de. Dos Santos'u bulup çıkartan, ona fazlasıyla güvendiğini her hareketi ile gösteren, ayakta duracak hali olmasa da sahada tutan Rijkaard görmüyor da, Neeskens de mi görmüyor A2 takımındaki cevheri? Cem Sultan bilmem kaç kere Milli olmuş, uzun boyuyla hava toplarına hakim, doğuştan santrafor ve yetenekli bir genç. Bugün Emre Çolak'ı düşünmeden takıma koyabilen bu teknik ekip nasıl oluyor da Cem Sultan'ı görmemezlikten geliyorlar. Duruşuyla ben santraforum diyen Cem Sultan hiç mi oynayamaz şu takımda, hiç mi işe yaramaz? Galatasaray'ın şu anda ihtiyacı olan santrafor gol atan değil, ileride çapraz koşu yapıp alan boşaltacak, kafa topu alabilecek, duvar pası yapılabilecek, gerektiğinde ileride top tutup takımın çoğalmasını sağlayabilecek santrafor. Bu adam da kulübün elinde var hem de aynı tesislerde her gün antrenmana çıkıyor ve teknik ekibe bir seslenme uzakta. Neden Emre Çolak gibi Cem Sultan da değerlendirilmesin ve kendi değerini, olması gerektiği yeri bulamasın? Ne kaybederiz ki! Sadece ve sadece kazanırız.

Carter Patladı! Vinsanity Geri mi Döndü?

Eski Carter'ı çok iyi tanıyorduk ve neredeyse ondan eser kalmadığından emindik. Taa ki 2 gece öncesine kadar. Vince Carter hayati Boston galibiyetinde 20 sayıyla katkı verirken New Orleans maçında adeta patladı ve rakip potaya tam 48 bıraktı. Ben gözlerime inanamadım kendi adıma. Daha bir kaç gün önce yerlerde sürünen, koşmaya hali olmayan adam keklik gibi sıçrıyordu parkede. Daha ne kadar sürer Carter'ın bu hali, Orlando'ya neler katabilir bilmiyorum ama hayra alamet değil bu gelişme, kesin başa gelecek bir şeyler var:) Sonuç itibariyle Orlando Doğu Konferansı 2.liğine yerleşti sürpriz bir şekilde. Keşke bu sürpriz sürse de sezon sonu mahçup olsam.

Amerikan Futbolu'nu Sevme Nedeni

Çünkü Amerikan Futbolu Sürprizlere Açıktır :)

8 Şubat 2010 Pazartesi

Saints Şampiyon, Brees MVP

New Orleans Saints favori Indiana Colts'u QB Brees'in etkili oyunu, ki zaten MVP seçildi, ve kicker Hartley'in isabetli vuruşlarıyla 31-17 geçerek New Orleans tarihinin ulusal takım sporlarındaki ilk şampiyonu oldu. Kendi adıma yayın kalitesini çok beğenmedim, reklam kustuk ama yayını kurtaranlar adeta spikerlerdi. Manning önemli hayal kırıklığı yarattı, özellikle Saints'in son TD'sindeki hatası yıkıcı oldu. "Hücum maç kazandırır, savunma şampiyon yapar" sözünün canlı kanıtıydı bu maç, kendi adıma çok eğitici oldu. Yeni sezon bakalım hangi sürprizi getirecek?
Drew Brees - 2010 MVP

7 Şubat 2010 Pazar

Superbowl'u Spormax de Canlı Yayınlıyor

Dün Digiturk Foxsports'da olacağını söylemiştik Superbowl'un. Bunda bir değişiklik yok ilavesi var. Spormax de Türkçe anlatımla verecek NFL Superbowl'u, ayrıca yayın HD olacak, imkanı olanlar için güzel bir haber bu. İyi sabahlar diyelim hayranlarına.

Euro 2012 Grupları

Teknik Direktörü olmayan Milli Takımımızın Euro 2012 Eleme Grubu rakipleri oldukça çetin bana göre.Yükselen Belçika ve Avusturya, Almanya'nın yanına bize kazık misali oturmuş durumda. Çok zorlu maçlar olacak, bu ağırlığı kaldırabilecek adam kim olacak en çok onu merak ediyorum.