Galatasaray senin yüreğindeydi, şimdi sen her Galatasaraylı'nın yüreğinde. Bu kadar duaya mekanın cennet senin, yok değilse söyle, her neredeysen biz de oraya geleceğiz, seninle dolu Galatasaraylı yüreğimiz son kez çarptığında.
Galatasaray senin yüreğindeydi, şimdi sen her Galatasaraylı'nın yüreğinde. Bu kadar duaya mekanın cennet senin, yok değilse söyle, her neredeysen biz de oraya geleceğiz, seninle dolu Galatasaraylı yüreğimiz son kez çarptığında.
"My basketball career will be over in 735 days, in 2010"
"Longest tenured Orlando Magic player" yani Orlando Magic formasını en uzun süre giyen oyuncu. Ben özellikle son 3 senesi hastalık derecesine dönüşmüş, ötesinde ik kurulduğu seneden beri şiddeti artarak devam etmiş bir Magic taraftarıyım. Bu takımın sembol ismi önümüzdeki 10 sene boyunca bir aksilik olmazsa Dwight Howard olacak, ama bugünden önceki on seneye damgasını vuran, adeta forma aşkıyla yanıp tutuşan ve önüne konulan her mukaveleye imza atan bir isim vardı. İşte o ilk cümlede bahsedilen adam Pat Garrity. Geçirdiği sakatlıklara karşı sabrıyla, envayi çeşit hocanın hep takımda görmek istediği adam oluşuyla, unutulmaz üçlükleriyle ve gençleri takımın ağabeyi olarak sahiplenişiyle örnek bir sporcuydu kaptan. Magic formasıyla toplam 513 normal sezon maçına çıkan Garrity bu kategoride Nick Anderson'dan (692) sonra 2. sırada olarak kariyerini bitirdi. %40'lık kariyer 3 sayı ortalaması ve eskittiği 5 koçla Pat aklımızdan ve kalbimizden asla silinmeyecek bir Magic emektarı. 32 yaşında parkelerden ayrılmak zorunda kaldığın için çok üzgünüz büyük kaptan. En yakın zamanda 8 numaralı formayı Amway Arena'nın tavanında asılı görmek istiyoruz!
"I'm at 2 percent body fat and 245 pounds and my (knees) ... I feel like I can do anything I want on the court again"
"Milli Takım’a kadar yükselen, ancak son Avrupa Şampiyonası’nda ay-yıldızlı formadan uzak kalan Beşiktaşlı futbolcu, Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nun seçmelerinde, “Futbol parkuru”nu geçemedi, üniversiteli olma hakkını kaybetti. ÖSS notunun yanısıra, özel yeteneğin de etkili olduğu okulun seçmelerine katılan siyah-beyazlı oyuncu, top sürme, top kontrolü ve isabetli şut atma hedefine dayalı bir parkura girdi. Ancak bu aşamayı 90 saniyede geçen İbrahim Toraman’ın bu derecesi yeterli olmadı. İbrahim’in, kendine olan aşırı güveninden dolayı, yapması gereken hareketleri fantastik bir şekilde gerçekleştirmeye çalıştığı, bunu gerçekleştiremeyince de zaman kaybettiği ifade edildi. BESYO seçmelerinin elektronik ortamda ve objektif yapılması nedeniyle milli sporcu bile olsa kimseye iltimas tanınmadığı belirtildi. Okul Müdürü Prof. Dr. Sami Mengütay, İbrahim Toraman gibi bir sporcuyu okulda görmek istediğini ancak derecesinin yeterli olmadığını belirterek, “Aslında rekor kırabilecek bir sporcuydu. ÖSS puanı da çok yüksek olmadığı için bu sonuç ortaya çıktı” dedi. Toraman, Avrupa Şampiyonası’nda yer almadığı için de amacına ulaşamazken, Fenerbahçeli Semih ve Uğur, Marmara Üniversitesi, Servet de İstanbul Üniversitesi BESYO’ya Avrupa üçüncülüğü nedeniyle sınavsız alındılar."
İngiliz takımı Arsenal'in kadrosunda uzun süre boyunca tek İngiliz'di o (hala da öyle sayılır ya). Daha 16'sı yeni bitmişti Arsenal'e geldiğinde. Global takımın yerel topçusuydu, artık değil, dün akşamdan sonra hiç değil, o hat-trick'ten sonra asla. Euro 2008 yolunda İngiltere'yi dağıtan Bilic'in takımını dün akşam o tek başına dağıttı. Kendi sahasında yerle bir oldu Hırvatlar. İngiliz futbolu içinse yepyeni bir yıldız doğdu, küllerinden falan değil hem de, kendi ülkesinin, kadrosunda hiç İngiliz bulunmayan takımından, yepyeni bir kıvılcımdan, ateş oldu yanıyor artık. O artık Trio Walcott, benim için mucize Walcott,19 yaşında ve en az 15 senesi daha var o ülkede.
Çok severdim Zola'yı. İtalya'da da İngiltere'de de muhteşem performanslar sergilemiş, her ne kadar Baggio'nun gölgesinde kalsa da her zaman İtalya'nın en istikrarlısı olmuştu gözümde. CM'nin vazgeçilmeziydi, her gittiği takıma hemen adapte olurdu oyunda, gerçekte ise muhteşem frikik atardı, hareketli toplara vurmakta tam bir ustaydı. Onun maçlarını izlemek bir şölene katılmak, muhteşem bir konserin en ön sırasında olmak gibiydi benim için. Tanışmak istediğim futbolcuların başında gelir hala, o küçücük boyu ama kocaman beyni ve yüreği ile hep hayranı olarak kalacağım. Bugün West Ham'a imzayı atıyor ve takımın başına geçiyor, ilk ciddi teknik direktörlük deneyimi 2005'te Cagliari formasıyla futbolu bıraktıktan sonra. Bilen bilir Pierluigi Casiraghi ( bu blogda onun adına bir gönderi mutlaka olacak) ile birlikte U-21 ve Olimpik Milli takım çalıştırıyordu son 1 senedir. ama bu sefer işi ciddi, geldiği yer kurtlar sofrası. Umarım en az futbolculuğu kadar olur hocalığı. Önün açık olsun Zola, sana güvenen çok fazla!
Dün akşam iftar saatinde eşimin rahatsızlanması ile son 24 saatim hastane - iş - rapor alma telaşı - eşimi aklımdan çıkaramama ve onun için endişelenme beşgeninde geçti. Aşkam üzeri tansiyon düşmesi - mide bulantısı - istifra - baş ağrısı dörtlüsünün etkisinden kurtulup kendine gelmesiyle ben de kendime geldim. Gerçekten evlilik çok farklı bir olgu. Sevdiğin hasta ise daha hastasın ama daha kuvvetlisin de, tam bir paradoks. Zaten aşk, sevgi ve bağlılık formülü de bir anda var olmuyor mu!Ben Emre karekterinde bir adamın Milli Takım'a çağırılmasına bile karşıyım. Türk Milli Takımı'nın kaptanlığı o kadar ucuz değil. Türk Milli Takımı'nın kaptanlığını bu düzeye düşürmeye kimsenin hakkı yok.
Basın tribününe işaretler yapan, İsviçre maçında olayları çıkarıp ceza almamıza sebep olan adamı 'benim liderim bu' diyemezsin. Türk gençliğinin önüne böyle bir örneği lider diye koyamazsın. Çünkü bu spor olaylarının ahlaki bir yönü de var. Türk Milli Takımı kaptanlarını gözünün önünden geçir ve o listeye Emre'yi de koy bakalım. Yakışıyor mu?"
PES alışkanlığıdır en kuvvetli takımları alıp birbirine giydirme sevdası. Inter, Man Utd, Barça, Real, Brezilya, Arjantin en çok tercih edilen takımlardır. Bu sevdadan sıkılıp kayınbiraderle farklı takımlar alıp onlarla kapışalım dediğimiz bir gün almıştım ilk kez Sevilla'yı. Kanoute'den umutluyken Luis Fabiano ile coşmuştum. PES çoğunlukla objektiftiftir oyuncuların yetenek, güç ve kapasitelerinde. Fenerbahçe karşısında izlediğimiz Fabiano'dan çok değişikti oyunda Luis Fabiano. İspanya Ligi gol krallığında 2. sıradaydı geçen sezon, öncesinde yine vasatın üstündeydi genelde. Ama itiraf edeyim hiç bu kadar etkili ve öldürücü olduğu bir maçını izlememiştim. Dunga 9 numaraı ona vermiş Şili maçında. Hiç Ronaldo, Adriano falan aratmadı perfrmansıyla. Uzun bacakları ve boyuna rağmen fuleli koşusuyla apayrı bir Brezilya forvetiydi. Özellikle attığı 2. golde gücünü dosta düşmana gösterdi. Önü açık Fabiano'nun ve futbolun güzelliğinin peşinden koşan bizler için de BrezilYa maçları tekrar ve yeniden kaçırılmayacak maçlar.
New York Jets'e takasını ayrıntılı olarak anlatmıştım Favre'nin. Futbolu bırakması gündemdeydi, bırakmadı, 4 numaralı Jets formasını geçirdi sırtına ve ilk icraatını gerçekleştirdi. Miami deplasmanında Dolphins'i 2 TD pasıyla Favre'nin Jets 20-14'le geçti, ve tabii ki aynen düşünüdüğünü gibi Favre'nin etrafını saran basın ordusu. Jets'in kaderini, sıralamadaki yerini, hiç olmadı gazete sütunlarında kapladığı alanı değiştirecektir Favre, işe başladı bile. Yolun açık ve sakatlıktan ırak olsun koca çınar! Bu arada Favre'nin eski takımı Green Bay bu gece çıkacak ilk maçına, bakalım halef Rodgers neler yapacak?
Ramazan ve orucun iyiden iyiye sıcak havayla birleşip dehidrasyon yaşayan bünyeyi, başta beyin olmak üzere tüm organlarıyla haşlama telaşında olduğu şu dakikalarda bırakın yorum yapmayı falan okumak ve hatta oturmanın bile zor gelişine karşın sevgili Ersin'in blogunda okuduğum bir olayı sizle paylaşmak istiyorum. Benim diyen pilotun kolay kolay yapamayacağı iştir olan biten. İstikbal göklerdedir vurgusunun çağdaş, modern, cesur ve sapına kadar yetenekli Türk pilotuna selam olsun. Resim de sözkonusu uçağın modeli bir uçağın resmidir, onu da kapak olsun diye koydum. Tıklanırsa üstüne falan büyür, ellerimle büyüttüğüm geyiğini falan yapabilirsiniz serbesttir, bilet kesilmez.THY’nin kaptan pilotu uçağı görerek yaklaşma yöntemiyle pisti bir kez pas geçti. Pilot yön bulmaya yarayan sistemlerin ve telsizin devre dışı kalmasına rağmen ikinci denemede görerek Lome Havalimanı’na indi. İnişin sorunsuz olması nedeniyle yolcu ve mürettebatın korku dolu anları da son buldu. Navigasyon ve haberleşme sistemleri devre dışı kalan uçağın teknik arızası daha sonra uçakta bulunan teknisyen tarafından giderildi."
Son Arnavutluk maçında Linderoth'un da sakatlanmasıyla GS sağ kanadında oynayabilecek oyuncu kalmadı. Adeta lanet var gibi o bölgede! Uğur, Emre Güngör, Sabri, Barış ve Tobias Linderoth sırayla sakatlandılar ki bu adamlardan sadece ve sadece Uğur Uçar gerçek bir sağ bek. Gerisi Emre hariç hep orta sahadan bozma. Tüm ölü sezon boyunca futboldan anlayanlar bu takımın forvete, orta saha takviye yapmadan önce mutlaka ama mutlaka sağ beke adam alması lazım diyerek kıçını yırtarken, müthiş hoca, Alman dehası Skibbe de dahil olmak üzere GS idari ve teknik kadrosundan kimsenin aklına gelmedi oraya birilerini almak. Şimdi Linderoth idare eder derken o da kaydı elden, sakatlığının ciddiyetine göre Cim Bom'un hasarı değişecek. Ha yok arkadaş biz zaten Serkan'ı sağ beke aldık bunları düşünerek derse ki yönetimden veya teknik kadrodan biri işte o zaman o adamın suratını sıvamak lazım uygun maddeyle. 18 yaşında, tecrübesiz ve antrenmansız bir adamdan ne verim alabileceksiniz Allah aşkına. Gözüken o ki acilen Emre Güngör iyileştirilip sağ beke konulacak yine. O çocuğa da yazık, Galatasaray'a da.