Sayfalar

4 Nisan 2009 Cumartesi

Kariyer Bitiren Hareket

İlk resimde V işareti yapan futbolcu İskoç Barry Ferguson, 2. resimdeki ise Allan McGregor. Her ikisi de bu hareketi yaparken görüntülendikleri için İskoç Futbol Federasyonundan ömür boyu bir daha milli takıma seçilmeme cezasına çarptırıldıkları gibi bir de kulüpleri Rangers tarafından kadro dışı bırakılıp satış listesine konuldular. Peki neden?

V işareti Birleşik Krallık topraklarında çok büyük hakaret olarak sayılmakta. Orta parmak ve işaret parmağı V'yi oluşturulurken diğer parmaklar kapalı ve yüze dönük pozisyonda ise bu hareket "Otoriteye saygısızlık" anlamına gelmekte. En argosundan Türkçesini şöyle söyleyeyim "S..eyim senin otoriteni, sen ne bilirsin ki!" Bu hareketi iki oyuncu Teknik Direktörleri Walter Smith tarafından yedek bırakıldıkları için Hocalarına dönük yapmışlar. Kenarda tutulmalarının sebebi ise İzlanda maçından önceki gece barda sabahlayıp sarhoş olarak kampa dönmeleriymiş. Hocaları haklı, topçular şimdi üzgünler ve hem kariyer hem de maddi olarak çok zarardalar ama nafile. Artık İskoçya sınırlarında futbol oynayamayacaklar. McGregor ülke dışında takım bulabilir mi bilmiyorum ama Ferguson'a hemen Zenith talip olmuş, hafta içi bu transfer bitebilir.

Cleveland'a Kamyon Çarptı

Hava atışından son saniyeye kadar acayip dengesiz bir maç oldu. Sanki Magic'in karşısına çıkan ekip Lig lideri Cavs değil de lig sonuncusuydu. Lebron James dışında ben bu maçı kazanmayı boşverin, oynamaya geldim diyen oyuncu bile yoktu. Az skorlu bir karşılaşma olacağı ve özellikle Magic'in savunmaya konsantre olacağını söylemiştim. Gerçekten de öyle oldu ama Cavs'in yerinde yeller esince ciddi bir fark oluşturdu Magic hücumu. Sıkışan maçları açmakta Magic Hidayet'ten çok faydalanır ve Hidayet'in kullandığı şut sayısı yüksekse anlarız ki rakip Howard ve Lewis'i kitlemiş. Maç boyu Hidayet kendini şut kullanmak zorunda bile hissetmedi. Sadece 7 şut çıktı Hidayet'in elinden. Yedekler ilerleyen dakikalarda fark 40 sayıları geçince bolca süre aldılar. Hatta Foyle bile forma giydi, düşünün artık Cavs ne kadar kötüydü. Sanırım Cavs ve Magic arasında bir kaç sene daha böylesi bir maç görmeyiz. Ancak şu skoru gördükten sonra son Toronto mağlubiyetine yanmamak elde değil. O maç kazanılmış olsa Cavs ile sadece 2 maçlık bir fark kalacaktı. Bu moral ve form durumuyla maç kaybetmesi muhtemel olan Cavs'in elinden belki de Doğu 1.liğini alma şansı doğacaktı, hiç olmadı tepe karışacaktı. Yapacak bir şey yok artık, kalan tüm maçları kazanmak zorunda Magic ve rakiplerinin özellikle de Boston'un tökezlemesini beklemek durumunda.

3 Nisan 2009 Cuma

Doğu Cephesi Muharebesi

Bu sabaha karşı saatler 03:10'u gösterdiğinde Doğu Konferansının play-off finaline ışık tutacak bir maç başlayacak. Orlando Magic sahasında Konferans ve NBA lideri Cleveland Cavaliers'ı konuk edecek. Dün gece Wizards deplasmanında beklemediği bir tokat yiyen Lebron ve tayfası kendilerine ters gelen Magic'i iyice 3. sıraya itip liderliklerini pekiştirmek isteyecekler. Öte yandan Alston'ın gelmesiyle özellikle son maçlarda ritmini yakalan Orlando'nun 3 Büyüğü Howard, Lewis ve Hidayet Amway Arena'yı Kralın askerlerine dar etmek için hazırlar. Muhteşem bir maç olacak, özellikle savunmaların kıran kırana kapışmasını izleyeceğiz ve bence 3 hanelere kolay kolay gitmeyen bir skorla karşılacağız. Basketbolseverler için hafta sonuna zevkli başlamak için iyi bir fırsattır kaçırmayın derim. Fanatizmimden dolayı tabii ki Orlando saflarındayım yine ve mesaj veren bir galibiyetin duacısıyım. Haydi Magic, 20. yıl şerefine!

Bayrak Anfield'da Dalgalanmaya Devam Edecek

Liverpool kaptanı ve takımın simge ismi Steven Gerrard takımıyla 2012-2013 sezonu sonuna kadar sözleşme yeniledi. Yani 32 yaşına kadar Merseyside'da kalması garanti oldu çok büyük bir sürpriz olmazsa. Yeni ücreti haftalık 150 bin Pound. Yıllık kazancı 7 milyon 800 bin Pound'a yani bizim parayla yaklaşık 18,5 milyon TL'ye denk geliyor. Güle güle yesin Gerrard, abuk sabuk adamların astronomik paralar kazandığı şu ortamda, böylesine kıymetli bir bayrağın bu parayı kazanması normaldir. Benitez'in kafası rahatlamıştır, takımın ana kolonu yerinde bakalım ilk katlarını yaptığı binası daha ne kadar yükselecek.

Sven Goran Eriksson'a Meksika'dan Tekme!


Arkadaş zaten ne işin vardı Meksika'da? Telefon bekliyormuş taliplilerden, tekrar EPL'de çalışmak istermiş, hadi canım!

Eşi Defne Samyeli'nden Eren Talu ve Seyrantepe Gerçeği

Hayallerinin peşinde koşmak adına risk alan insanlara çok saygı duyarım.Emin ve sakin sularda olmak pahasına, içgüdülerine, isteklerine gem vurmak bana göre değil.

Yapı itibariyle ben de öyleyim. Risk almaktan çekinmesem, kimin ne diyeceğine çok takılsam, ben, bugünkü ben olmazdım. Haa, ‘bugünkü ben’ iyidir, kötüdür, doğrudur, değildir, bilemeyeceğim.
Tek bildiğim benim bugünkü Defne’den çok memnun olduğum.
Daha memnun olduğum bir başka şey de, kendime eş olarak müthiş bir adam seçmiş olmam.

Kocam Eren zaten hayran olunacak birisi. İyi kalpli, kimsenin ayağına basmayan, şefkatli ve hassas bir adam.
Bu geçtiğimiz yılda, bu özelliklerine ek olarak, ne kadar ‘kahraman’ bir yüreği olduğunu da anladım.
Eren, hayallerinin peşinde koştu.
Ve Galatasaray’ın yeni stadının yapımı ihalesine girdi. Daha önce pek çok ihaleye girmişti; ama bunun Eren için önemi vardı:
Çünkü Galatasaray'a stad yapacaktı.

Bilen bilir. Eren’in ailesi beş kuşaktır Galatasaraylı. Galatasaray Lisesi’nin bahçesinde babasının dedesi Recaizade Mahmut Ekrem’in büstü var.

Sarı kırmızılı takımın Seyrantepe konusundaki makus talihini değiştirmek onun için öyle bir tutku halini aldı ki, bir çok aklı başında kişinin girmeyi bile düşünmediği ihaleye resmen balıklama atladı.
Projeyi ihaleye çıkaran TOKİ’nin Başkanı Erdoğan Bayraktar, bundan birkaç ay önce aynen şöyle dedi:

‘Bu işi yapacak bir deli aranıyordu. Bulundu. Eren Bey resmen delilik yaptı.’
Evet, delilikti.
Zira, şartları çok ağırdı.
Önce yaklaşık 200 milyon dolar kadar bir para harcayıp sıfırdan bir stad inşa etmeniz gerekiyordu.
Stad da devletin, arsa da devletin olacaktı.
Ev yapıyor olsanız, bir yandan maketten satarak para bulmanız mümkün. Hiç bir şeyini satamayacağınız, garanti olarak gösteremeyeceğiniz bir stadın inşaatını nasıl finanse edersiniz?

Delilik melilikti; ama gün, başka bir gündü. Başarı adına risk alabilmek için doğru bir gündü. Potansiyel ortaklar ve bu işe finansman sağlamak isteyen bankalar kapıda resmen kuyruktaydı.
Sonra ne olduysa oldu; Türkiye’nin siyasi iklimi değişti. İlk yabancı ortak, dayanamadı gitti.

Bu arada neredeyse Haziran ayı olmuştu; çok değerli bir 6 ay kaybedilmişti. Bürokratik engeller, stad zemininin ‘elverişsiz’ çıkması yüzünden değişmesi gereken planlar nedeniyle inşaat Haziran’da başlayabildi.

Bu arada yeni ortak arayışları devam etti.
Eren, varını yoğunu ortaya koyarak inşaata devam etti. Galatasaraylılar’a söz vermişti; stadın vaktinde yetişmesi lazımdı.
Dünyayı sarsan ekonomik kriz Türkiye’nin de kapısını çalınca yeni ortak ve finansman bulmak iyice zorlaştı.
Kocam yılmadı; her ihtimali değerlendirdi. Körfez ülkelerini gezdi. Hatta bir süre Dubai’de resmen yaşadı diyebilirim.
Sonunda Abu Dhabi Emiri’nin akrabası Şeyh Nahayan’in şirketini ortak olarak buraya getirdi.
Dertler bitmedi.

Zaten birinci günden itibaren aile olarak bu ihaleyle ilgili başımıza gelenler, Alacakaranlık Kuşağı gibi dizi olur.

Sadece bürokratik, ekonomik engellerden söz etmiyorum.
Bir kaç kere çok ciddi anlamda kasıtlı olarak batma noktasına getirildik.
Son bir buçuk yılda insanoğlunun istediği zaman ne kadar karanlık olabileceğine şahit olduk. Bazı dost bildiklerimizin bizim zor durumda olmamızdan çıkardıkları keyfi gözlemledik. Bazı yeni ve harika arkadaşlar edindik.

Ailemizin ve en yakın dostlarımızın desteğinin ne kadar önemli, ne kadar şükredilesi olduğunu keşfettik.

Bu proje kapsamında öyle şeyler yaşadık ki, Eren kamuoyuyla paylaşılmasına rıza göstermediği takdirde bunlar benimle mezara gidecek.

Kocam, isyan çıkaran işçilere para ödeyebilmek için yine Dubai’de yaşamaya başladığı günlerde, yetişebildiği kadar her ortamda yayınlara katılıp demeç vererek kibarca işin aslını anlatmaya çalıştı.
Anlayan anladı; anlamayan/dinlemeyen anlamadı.
Bunu yaparken, vakitsizlikten uzayan sakalıyla, AKP'ye yaranmaya çalışmakla suçlandı.

Defalarca her şeyimizi kaybetme noktasına geldik.
Eren, bu ortamda kendisinden çok daha büyük şirketler, inşaatlarına çoktan kilit vurmuşken, ortaklar finansmanı kesmiş olmasına rağmen çözüm üretti; inşaatı sürdürdü.

Ne zaman ki işçiler,-yönlendirildiklerini sonra gelip bize itiraf ettiler- onu zor durumda bırakmak için inşaatta iyice taşkınlık yapar hale geldiler ve de GS bayrağını indirdiler; o zaman o inşaatı artık terk etmeleri gerekti.
Şimdi, her şey yolunda gibi.

Yola devam yani. Bu hafta yeniden betonlar dökülmeye başlandı.
Galatasaraylılar, stadlarına kavuşacak.

Yeni bir problem çıkabilir mi? Elbette, hiç bir şeyin garantisi yok hayatta.

Ama bilin ki, bazen hiç bir şey dışarıdan göründüğü gibi olmuyor.
Çok değerli bulduğum, sevdiğim bir insanın, inandığı iş için kahramanca çarpışırken hak etmediği ithamlarla karşı karşıya kalması sonucu, bu yazıyı yazayım dedim de, tarihe bir not düşelim.
Geçen haftaki yazımda demiştim: Allah, kınayanın başına böyle ihale versin.

Geri alıyorum, vermesin.
En azından herkese.
Bir aile olarak herkes bizim kadar güçlü duramayabilir.
Kıssadan hisse:
İnandıklarımız için yola devam. Kim ne derse desin.

Not: Defne Samyeli'nin Güneş Gazetesi'ndeki yazısıdır.

Bu Lost Adamı Hasta Eder

Lost 12. Bölüm Fragmanı

Daha 11. bölümün etkisinden çıkamamışken alın size 12. bölümün kısa fragmanı ve şok şok şok! Bu dizi bitince ne yapacağız biz Allah Aşkına? Fragman Türkçe altyazılı ve yüksek kaliteli, nessima.com tarafından hazırlanmış, hazırlayanlara sonsuz teşekkürler.

Ayrıca bir de hemen aşağıda dizi içerisinde henüz yayınlanmamış ve Comic-Con 2008′ de yayınlandıktan sonra hemen internete düşmüş olan Dr. Pierre Chang'in arka plandaki gizli isimlerle birlikte hazırladığı ve Purge'ü anlatıp Dharma'nın tekrar kurulması gerektiğini anlatan video var. Video'da geçen isimlere de dikkat.

Pierre Chang'in şoke eden videosu

2 Nisan 2009 Perşembe

Shearer İş Başında

Newcastle United ve İngiltere Milli Takımının efsane futbolcusu Alan Shearer EPL'de düşme hattında bulunan eski takımı Newcastle United'ın başına getirildi geçtiğimiz gün. Bugün sabah ise takımıyla Teknik direktör olarak ilk idmanına çıktı. Fotoğraf bu sabah çekilmiş ve Shearer enstantanede tesislere giriş yapmakta. Bugün öğleden sonra basına tanıtılacak olan Shearer'ın kontratı şimdilik sezon sonuna kadar, Shearer takımı EPL'de tutmayı başarırsa en 2 senelik bir ilave koparacaktır. Ama işi gerçekten çok zor. Hemen daha ilk maçında Hiddink'le kendini bulmaya başlayan Chelsea karşısına çıkacak. Çok sevdiğim bir futbolcu olan Shearer'ın "İyi futbolcudan iyi teknik adam olmaz" genellemesini kırmasını bekliyorum. Başarılar büyük golcüye. Bu arada ne zaman Mehmet Yıldız'ı seyretsem aklıma Shearer düşerdi, onu şimdi ekranlarada daha sık görecek olmak futbolu koşulsuz sevenler için güzel bir hediye.

Yine Raptors Yine Hüsran

"We’ve been taking a lot of things for granted, we’ve got a real tough stretch coming up here, and if we continue to play like this, it could get real ugly. … Hopefully, it will serve as a wake-up call."

Maç öncesi oyuncularını rehavete kapılmayın diye uyarıp, Boston'ın Charlotte'ı 2. uzatma sonunda yenmesiyle Doğu'da takımı 3. sıraya düşen ve Polyannacılık oynamak zorunda kalan Orlando Magic koçu Stan Van Gundy'nin maç sonrası sözleri. Yorum yapmıyorum bu maça, umarım son lakayıt maçıdır Magic'in bu sezonki.

Maradona'ya 6 Tokat

Farklı ve tam anlamıyla çok pis bir psikolojinin ve ruh halinin eseri olsa da Arjantin - Bolivya maçı keyfimi yerine getirdi. Arjantin'in Terim'i Maradona, onun acayip kadro tercihleri ve cezayı kesen Bolivya. Arjantin tarihinin en ağır yenilgisini yaşadı bu gece, Türkiye en iyi jenerasyonlarından biriyle çimlere gömülürken. Tam 6 gol attı Bolivya Arjantin'e, acımadılar, biraz daha vakit olsa daha atacaklardı da. Botero maçın yıldızıydı dersek haksızlık yapmış oluruz, Bolivya külliyen yıldızdı. Carrizo, Papa, Montenegro, Di Maria gibi adamlar Arjantin Milli takımını hak eden adamlar değil. Sahada yürüyen Tevez ve Gago gibileri ise adeta nankörlük yapıyorlar. Sanırım Riquelme tercihi gündeme gelir ivedilikle ve neden Veron 11'de yoktu, Aguero neden tercih edilmedi diye sorular arka arkaya çarpılır Maradona'nın yüzüne. Oh olsun demek istiyorum, böyle inat adamlar bunları hakediyorlar diyip çok pis ruhi rahatlama yaşıyor gibi yapıyorum.

Korumalı Futbol Üniversiteler Ligi Çeyrek Final Değerlendirmeleri

Az maç ve bol hükmen yenilgiye sahne olan bu sezonun Üniversiteler Ligi’nde A ve D gruplarında yapılan son maçlarla tüm çeyrek finalistler ortaya çıkmış oldu. A grubundan ODTÜ ve Gazi Üniversitesi, B grubundan Hacettepe ve Bilkent, C Grubundan Koç Üniversitesi ve Eskişehir Anadolu, D grubundan ise Bilgi ve Boğaziçi çeyrek final yapan takımlar oldular. Karşılaşmalar 4-5 Nisan’da oynanacak. Eşleşmeler ise aşağıdaki gibi gerçekleşti:


ODTÜ --- Anadolu Üni.

Koç Üni. --- Gazi Üni.

Hacettepe Üni. --- Bogaziçi Üni.

Bilgi Üni. --- Bilkent Üni.


Değerlendirmelere ilk eşleşmeyle başlayalım. A grubunu sürpriz yaparak 1. sırada tamamlarken aynı zamanda geçen senenin şampiyonu Gazi Üniversitesini de yenen ODTÜ eski günlerine dönüyor gibi. Rakipleri Anadolu Üniversitesi nefes kesen maçların yaşandığı C grubundan üçlü averajla çıkan bir takım. Anadolu Üniversitesi’nin en kuvvetli yanı kuşkusuz 26 numaralı HB Göksel üzerinden kurdukları oyunlar. Kısa boyunu ve kıvrak vücudunu hızla çok iyi kullanınca tutulması inanılmaz zor hale gelen bir oyuncu, hatta balık gibi desek yeridir, tam yakaladım derken elinizden kayıveriyor. Bu oyuncu üzerinden oynadığı karılaşmalarda bir çok TD bulan Anadolu’nun aksayan yönü ise 3 maçta bir hayli TD yiyen savunması. Öte yandan çok kuvvetli bir savunması olan ve Gazi gibi hücum gücünü ustalıkla durduran savunmasına karşın ODTÜ’nün hücum takımının maç içi sürekliliği olmaması ODTÜ’nün dezavantajı olarak ön plana çıkıyor. Gözüken o ki iki ekibin en kuvvetli takımları aynı anda sahaya çıkacak ve kilidi çözen ODTÜ Hücum takımının performansı olacak.


Koç Üniversitesi Gazi Üniversitesi maçı Çeyrek Final Maçları içerisinde kuşkusuz en zorlu olanı. C grubu 1.si Koç hiç maç kaybetmeden gelirken, Gazi’nin şok ODTÜ yenilgisi onları Koç deplasmanına götürüyor. Koç Üniversitesi’nin en büyük avantajı maçı kendi sahalarında oynuyor olmaları. Nizami olmayan, boyu kısa, kale direkleri olmayan ve devamlı rüzgarlı bir havaya sahip sentetik sahalarına gelen rakipler bir hayli zorlanıyorlar Koç karşısında, ancak bu sahada oynuyor olmak onlara da sakatlık sıkıntısı yaratmakta. Bir çok oyuncusu bu sahada sakatlık geçiren Koç Üniversitesi’nin son sağlık durumunu bilemiyorum ancak her iki ekip için de sağlık açısından zorlu bir maç olacağı kesin. Gazi her ne kadar ODTÜ’ye yenilmiş olsa da hala çok önemli bir takım. Geçen sezonki şampiyonlukta emek sahibi ve Kulüpler Ligi’nde oynayan tecrübeli oyuncularıyla Koç’a bir hayli sorun yaratacaklardır. İki ekibin de iş bilen hücum takımlarının izleyenlere zevkli ve bol TD’li bir müsabaka sunacağını düşünüyorum. Koç Üniversitesi ODTÜ’yü geçmek istiyorsa 73 numaralı kaptan Furkan’ın savunmayı iyi organize etmesi gerekecek orası da su götürmez bir gerçek.


Bu sezon hem kulüpler Ligi hem de Üniversiteler Ligi’ni götüren ve Bilgi Üniversitesi’nin arkasında çeyrek final yapmayı başaran Boğaziçi eski günlerine dönmeye çalışıyor. Ancak karşılarındaki ekip Hacettepe olunca doğal olarak ümitler biraz kırılıyor. Şampiyonluğu geçen sezon finalde kaybeden bunun acısını Kulüpler Ligi’nde çıkaran her zaman güçlü Hacettepe bu eşleşmenin tartışmasız favorisi. Henüz bu hafta sonu iki ekip Kulüpler Ligi’nde İstanbulda karşı karşıya geldiler ve gülen taraf deplasmanda Hacettepe oldu. Her iki takımdan Pro oyuncuları çıkardığımızda kalan kadro ağırlığı bakımından Hacettepe yine önde gibi. Hacettepe 2 maçı hükmen kazanmış olma ve daha az maç yapma dezavantajını kuşkusuz Kulüpler Ligi’ndeki maçlarla örtmekte. Kuvvetli savunma takımıyla Hacettepe Boğaziçi’ne çok sıkıntı yaratacaktır. Eğer Boğaziçi savunması Hacettepe’yi 2 çeyrek durdurabilirse belki bir şansları olur diye düşünüyorum.


Son eşleşme ise D grubu 1.si bu sezonun en büyük sürprizlerinden Bilgi ile Bilkent arasında yaşanacak. Bilkent eski özlenen günlerinin sinyallerini verirken, her geçen sezon işi daha ciddiye alan Bilgi İstanbul takımları arasında sıyrılıp son sekize kalan Üniversite oldu. Bu sezon takip edebildiğimiz kadarıyla kuvvetli bir hücum takımına ama ona nazaran daha zayıf bir savunmaya sahip olan Bilkent’in maçları bol skorlu geçmeye aday. Bilgi de hücum etmeyi seven ve savunması aksayan bir takım. Dolayısıyla bu maç da çok skorlu geçer ve izleyenlere zevk verir kanaatindeyim.


Eşleşmelerden 4 Ankara takımının mutlu sonla ayrılacağını düşünüyorum. ODTÜ, Gazi, Hacettepe ve Bilkent yarı final yaparak birbirlerine rakip olacaktır. Maalesef İstanbul’da bu sporun seveni ve yapmak isteyeni çok olsa da Ankara’da bu iş daha fazla ciddiye alınıyor ve takım yapıları çok kararlı. Dolayısıyla favoriler grup 2.si olarak deplasmanlara gidiyor bile olsalar Ankara takımları.


Çeyrek Final yapan tüm takımlara başarılar diliyor ve Korumalı Futbol’a yaptıkları katkı için şükranlarımı sunuyorum.

1 Nisan 2009 Çarşamba

Andrew Bynum Playboy Partisinde

Son dönemde takım olarak form düşüklüğü yaşayan Lakers'ta özellikle pota altında Bynum'un eksikliği iyice hissedilirken ve Kobe Bryant hastalığına rağmen takımına katkı sağlamaya çalışırken şu yukarıdaki fotoğraf ortalığı karıştırdı. Hasretle beklenen adam Andrew Bynum, hem de dizinden tedavisinin devam ettiği süreçte Playboy tarafından verilen partide görüntülendi. Sağa sola bakınarak gezse belki bu kadar tepki çekmeyecekti ama omzuna aldığı mankenle ortalarda turlaması kafalarda bir çok soru işareti bıraktı. Bakalım Lakers yönetimi ve Zen Master bu olaya nasıl tepki verecekler. Bu arada Bynum'un partilerde keyfine baktığı o gece Lakers Atlanta'ya ertesi gece de Charlote'a kaybetti.

Divac da Kirişlerdeki Yerini Aldı

31 Mart 2009 Salı

Miami'de Bildik Senaryo

İlk çeyrekte Lee'nin erken 2 faul alıp çıkmasıyla oyuna giren Pietrus Wade'i bir hayli iyi savundu. Miami bu nedenle 21 sayıda kalınca ilk çeyrekte 7 sayılık farkı yakalamak Magic için çok zor olmadı. Ancak 2. çeyrekte çok başarılı bir takım savunması yaptı Heat ve Magic yedeklerini bir hayli iyi kitlemeyi başardı. İkinci çeyreğin sonuna doğru tekrar oyuna giren Alston'un içe penetreleriyle tekrar oyuna tutunan Magic bir ara geri düşse de devreyi Pietrus ve Hido'nun sayılarıyla önde kapatmayı başardı. Özellikle 2. çeyrek umut vermezken Howard'ın %100 serbest atış, Hidon'nun %0 saha içi isabet yüzdesiyle oynaması, buna rağmen Howard'ın 10, Hido'nun 6 sayı atmış olması ilginç bir ayrıntı oldu. Devre arası normalde 15 dk olması gerekirken, aşağıda anlattığım forma emekliliği töreni nedeniyle 1 saat sürdü.

İkinci devreye Magic adına iyi başlayan isim ilk devrenin neredeyse tamamını kenarda geçiren Lee oldu. Attığı 2 üçlükle hem kendini buldu hem de Heat'i savunmada değişiklik yapmaya itti. Heat maça tutumaya çalışırken en büyük yardımı basit düdükler çalan hakemlerden gördü. Başa baş giden maçta Magic sayılarının üretiminde hep servisi yapan ise Hidayet'ti. Lewis'in de temposunu yakalamasıyla Heat'in sıkıntısı arttı. Bir ara O'Neal bir ara Chalmers Wade'e yardmcı olmaya çalışsade sıklıkla skor üretiminde yalnız kalan Wade Heat'i oyunda tutmaya çalıştı. Heat o kadar Wade merkezlibir oyun oynuyor ki onun kenarda oturduğu her saniye hem oyun hem de skor olarak eziliyorlar. 3. çeyrek sonunda oyunu 70-69'a getirdikten sonra kenara geldi Wade ve 1:50'lik sürede bir anda fark 7 sayı oluverdi. Wade'in tekrar oyuna girmesi ve Magloire'ın hareketli oyunuyla Heat tekrar maça asıldı. Son çeyrekte kalasikleşen şekilde Magic'i oyunda tutan isimlerin başında Hidayet geldi (4.çeyrek 8 sayı). Magloire'ın rolünü daha sonra Chalmers üstlendi ve Wade'le beraber galibiyet için her şeyi yaptılar. Magic'te ise her hücumda bir başka oyuncu ön plana çıkarken son 2 dakikaya kafa kafaya girildi. Miami öne geçme şansını kullanamayınca Lewis ve Howard'la 5 sayı öne fırlayan Magic'i Wade yakalamaya çalışsa da son saniyelerde topu hep Redick2e veren ve ona yapılan taktik faullerde sayıya ulaşan Magic maçı da 101-95 kazanmayı başardı. Hakemler Mourning için bu anlamlı gecede biraz da bizim tuzumuz olsun diye çok uğraştı ama maç sonu oynatmayı bilen Koç ve oynamayı bilen takım maçı kazanmasını bildi.

Alonzo Mourning

Bu geceki Miami - Orlando maçında her şeyden önce bir yıldızın kayışına şahit olduk. 15 senelik profesyonel basketbolculuk kariyerinin 11'ini Heat'te geçiren, 2 defa böbrek nakli olan ama basketbolu diz sakatlığı nedeniyle bırakmak zorunda kalan Alonzo Mourning resmen emekli oldu ve forması da Heat tarafından emekli edildi. 33 Numaralı forma artık American Airlines Arena'nın tavanında asılı...
Adına düzenlenen törende Florida Valisi, Georgetown Üniversitesinden koçu John Thompson, Patrick Ewing, Udonis Haslem, Pat Riley söz aldı. Riley Mourning'in kurduğu fona bir de Heat adına 50.000 $'lık bağışta bulunarak eski oyuncusunu onore etti. O koca adamı ağlarken, sanki en sevdiğini kaybetmişçesine yaşlanan gözlerini silerken görmek herhalde ancak gerçekten severek ve aşıkçasına spor yapmış olanların anlayabileceği bir şey. Gerçek basketbolseverler için Mourning bir azim ve istikrar abidesidir. Haslem'in söylediği gibi antrenmanda en çok çalışan ve en geçe kalan adam salondan çıkarken arkasını dönüp baktığında Zo'nun hala çalıştığını görürdü. O basketbolseverler için kuşkusuz bir efsaneydi. İnanılmaz bir profesyonel, harika bir halk insanı. Zo artık emekli, bizlerse onu seyredip, azmini, sporculuğunu görmüş olanlar, çok şanslıyız.

Orlando @ Miami

Hala ayakta olan basketbolseverler için

http://atdhe.net/live-tv-5746.html

30 Mart 2009 Pazartesi

Yeniden Rezerv Lig Meselesi

Şu yazıyı 5 Temmuz 2008'de yazmışım, hatta o kadar sevinmişim ki yazmamış, içimdekileri dökmüşüm. Bir bakalım o gün yazılanlara:

"Sonuna kadar destekliyorum Rezerv Lig kurulması fikrini. Bak İngiltere'ye gör faydasını. Hiç acabalara yok gerek. Rezerv Lig elzemdir, şarttır. Sakatlıktan çıkmadan oynayıp futbol hayatı biten yıldızlar, 20 yaşından sonra takımlarından kopmak zorunda kalıp kariyerleri sönen gençler, A takımı hocalığına soyunacak antrenörler için bir cennet olur Rezerv Lig. Sözü edilen bir 23 yaş sınırı var, doğru tespittir. 23 yaştan büyük 3 oyuncuya da müsaade edilmesi gündemde, o da çok önemli bir yaklaşım, bu sayede her hafta 18 dışında kalan 3 A takım oyuncusu maç eksiğini kapamış olur. Senelerdir beklenen bir hamleydi, yine TFF değil de Kulüpler atıldı başlaması, yapılması için. Helal olsun hayata geçirmeye çalışanlara fikri bile güzel. Bu ligin yayın hakları satılıp, maçlar iddaa'ya da alınırsa işte o zaman kendi yağında kavrulan ve gelir de getiren bir lig halini alır, tadından yenmez Rezerv Lig. Mesela İngiltere'de Ligin isim hakları bile satılmıştır. Haydi Kulüpler Birliği, haydi TFF Türk Futbolu'nu 1 adım daha ileriye taşıyacak bu fırsatı kaçırmayın."

O günden bugüne değişen hiç bir şey yok, ne rezerv ligin adı geçiyor ne de kimse hatırlatıyor. Herkes bir takıldı kim şampiyon olacak, hakemler ne biçim hatalar yaptı falan filan. Bugün Can Arat'ı, Aykut Erçetin'i, Alpaslan'ı, Uğur İnceman'ı, Ferhat'ı, Özgürcan'ı, Hakan Arıkan'ı, Ferhat Çökmüş'ü, Aydın'ı, Yasin Çakmak'ı vesaire vesaireyi yani Türk Futboluna ve kulüplerine uzun seneler hizmet edebilecek bir çok adamı gün gün kaybediyoruz. Can Arat 1,5 - 2 sene önce Milli takım oyuncusuydu, Aykut Galatasaray'a şampiyonluk getirdi, Özgürcan yeni Hakan Şükür'dü, öyleydi böyleydi. Ferhat; Özgürcan küme düştü, ötekiler oynayamıyor, paslanıyor. Hasan Şaş gibi uzun sakatlıklardan dönenler kendilerini test edemiyor. PAF için yaşı dolanlar ortada kalıyor. Rezerv Lig bu ülkeye acilen getirilmesi gereken bir uygulama. Maç tecrübesi, maç kondüsyonu ve kuvveti 18'e giremeyenler nerede kazanacak, A takımda buldukları en önemli şansta Yaser gibi kırmızıyı gördüklerinde onlara nasıl kızacağız başka türlü?

İngiltere'de Premier League'de sahne alan takımların rezerv takımları kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmış olan rezerv ligde oynuyorlar. Kuzey Ligi;
Güney Ligi ise;
takımlarından oluşmakta. Kendi aralarında çift devreli lig usulüne göre yaptıkları mücadele sonucunda Kuzey ve Güney Liglerinin galipleri 2 ayaklı final maçına çıkıyorlar ve şampiyon belli oluyor. 2005'ten beri düzen bu şekilde, daha önceleri kuzey ve güney şampiyonları final maçı oynamadan 1. ilan ediliyorlardı. Son şampiyon Liverpool'dan önce şampiyon olan Reading rezervleri A takımları ertesi sene küme düşünce otomatikman ligden ayrılmak zorunda kalmış. Anlaşıldığı üzere bu lig sadece EPL'de mücadele eden 20 takıma yönelik ve onların yapmış oldukları yatırımların heba olmaması için düşünülmüş, ayrıca altyapıda yaşını doldurmuş oyuncular için de bir kendini gösterme şansı. Örneğin Steven Gerrard ve Jamie Carragher gibi Liverpool'un yaşayan efsaneleri önce A takımda değil hep rezerv takımda oynayarak başlamış profesyonel kariyerlerine. Zamanında Fowler'ın, Rooney'nin sakatlık sonrası hep kendilerini rezerv takım maçlarında test ederek takımlarına döndüğünü de biliyoruz.

Ve Türkiye'de hala rezerv ligi umursamıyoruz!

29 Mart 2009 Pazar

Kısayız, Adam Paylaşamıyoruz

Tam bir taktik savaşı, takımlar birbirine denk, her şey kafaya kafaya. Bir duran top, yapılamayan adam paylaşımı ve boşa giden bir 90 dakika. On yıllardır en büyük derdimiz adam paylaşımı, senindi benimdi derken giden puanlar, kaçan şampiyonalar. Üstüne bir de genellikle kısa adamlardan kurulu olunca ne rakibe duran topta tehlike yaratıyoruz ne de kendi kalemizi layıkıyla savunabiliyoruz. Adam paylaşımını bir şekilde öğreniriz belki de ne zaman uzun ve sıçramayı bilen futbolcular çıkaracağız biz?