Sayfalar

29 Ağustos 2009 Cumartesi

VILLAREAL URFA'YA GELİYOR!

''GAP ARENA''DA VILLARREAL SESLERI:
'GAP ARENA'DA VİLLARREAL SESLERİ...

Beykapısı Semti'nde 1992 yılında temeli atılan ve Türkiye'nin bu alandaki en büyük projeleri arasında gösterilen stadyum, çeşitli nedenlerle yıllardır bitirilemedi. 2006 yılında kaba inşaatı tamamlandıktan sonra Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne devredilen stadın eksiklerinin tamamlanması için aynı dönemde bir ihale daha yapıldı.

Şanlıurfa'da yapımı 17 yılda tamamlanan 30 bin seyirci kapasiteli stadyumun resmi açılışı dolayısıyla dörtlü turnuva planlandığı ve bu turnuva için İspanya Birinci Ligi (La Liga) takımlarından Villarreal'e de teklif götürüldüğü bildirildi.

Aradan geçen sürede stadın, tribün tenteleri, atletizm pisti, koltuk döşeme ve aydınlatma işi, soyunma odaları, tribünlerin beton kaplanması, elektrik ve ses aksamı, sıhhi tesisatı, ihata duvarı, yedek kulübeleri, kale direkleri ve kısmen çevre düzenlemesi tamamlandı. Son olarak çimlendirme ve skorboard eksiği de giderilen stat, resmi açılış için gün sayıyor.

Modern görünümü nedeniyle sporseverlerin ''GAP Arena'' adını verdiği ve aydınlatma çalışmaları da tamamlanan statta Şanlıurfaspor, zaman zaman gece antrenmanları yapıyor. Stadın resmi açılışı için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün izni bekleniyor.

''GAP ARENA''DA VILLARREAL SESLERI

'VILLARREAL SICAK BAKIYOR

Şanlıurfa Gençlik ve Spor İl Müdürü Hakan Altu, stadyumda incelemelerde bulunduktan sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, resmi açılış için Villarreal takımıyla görüştüklerini bildirdi.
Statla ilgili son rötuşların tamamlandığını, birkaç hafta içerisinde açılış için hazır hale geleceğini ifade eden Altu, ''Şanlıurfa'nın stat hasreti kısa süre içinde neticeye varacak'' dedi.

Türkiye'nin en modern statları arasında yer alan 30 bin seyircili stadyumun açılışının adına yakışır şekilde gerçekleştirilmesi için çalışmalarını sürdürdüklerine değinen Altu, şunları kaydetti:

''Resmi açılış için Villarreal takımıyla görüşüyoruz. Kuvvetle muhtemel açılış için onları getireceğiz. Villarreal'in hukuk danışmanıyla İstanbul'da 2005 yılında gerçekleştirilen Şampiyonlar Ligi finali sırasında tanışmıştık. İyi bir dostluğumuz var. Yazışmalarımız sürüyor. Onlar da buraya gelmeye sıcak bakıyor. Ancak bu konu henüz neticelenmedi. Villareal de gelirse stadyumda dörtlü bir turnuva yapmayı planlıyoruz.''

30 BİN KİŞİLİK STAT

Açık ve kapalı antrenman sahaları, tartan piste sahip 8 parkurlu atletizm pisti, soyunma odaları, tamamı kapalı seyirci tribünü, antrenman salonları, naklen yayın odaları, toplantı salonları ve 3 bin araçlık otopark bulunan stat, 26 bin 400 metrekarelik alanda kuruldu. 30 bin kişilik stat, sahip olduğu olanaklar bakımından Türkiye'nin en büyük stat projelerinden biri olarak gösteriliyor.

28 Ağustos 2009 Cuma

20 Numara: Tuncay Şanlı

Nonda Gidiyor mu?

ga nonda

Dün Nonda'nın son maçıymış Galatasaray'la. Golle veda edecek yani eğer ederse Shabani. Ben en çok De Sanctis'in ona Shabani diye seslenmesini sevmiştim. İlk geldiğinde de sevinmiştim ama Monaco'daki Nonda değildi ne yazık ki. Fakat Fener'e gol atarak tam bir G.Saray'lı olmuştu. Edu ve Volkan sağolsun. Arada sırada sakatlıklar yaşamasaydı, Hakan Şükür'ün egemenliğine yenilmeseydi çok daha iyi olabilirdi. Etkili bir forvet. Mevcut kadroda kesinlikle Baros'un alternatifi değil ama sahaya girdi mi tabi ki rakip defansa korku salıyor. Salacaktı. Fransa'da çok iş yapabilir aslında hala. Ama o

KAPAK OLDU*

TUNCAY-STOKE

Bu transferi yorumlayacağım ama biraz sabır. Bu kapağı hazmetmek gerek...

*Ekleme saati 17.18: Tuncay'ın tekrar Premier Lig'de oynayacak olması çok iyi. Herkesin "kaldı da n'oldu!? Fener'e gelseydi Avrupa Kupası'nda oynayacaktı!" dediğini biliyorum. Fenerbahçe'nin de tek kandırma yöntemi bu mu yani? Avrupa'da da minimum Twente, Sheriff ve Steaua Bükreş'le oynayacaktı. Bu mu lan Avrupa! Moldova, Romanya ve Hollanda'nın Trabzon'u bile olmayan takımlarıyla 2'şer kez oynamak Tuncay'a ne katacak ki? Katabilir ki? Geçen yıl Arsenal'e, Liverpool'a golü vardı Tuncay'ın. Senede minimum ikişer defa Liverpool, Arsenal, Manchester United, Chelsea ile oynamayı tercih eden Sakaryalıya destek olun biraz ya! Fenerbahçe çok seviyor zaten Avrupa'da oynayan Türkleri geri getirmeyi!

Al yanaklı forvetin askerlikten 'yırtmak' için avrupada kaldığını biliyoruz. Kimi milliyetçi arkadaşlarımıza göre bu vatan hainliği olarak, kimilerine göre de 'parası olan konuşur' olarak yorumlanıyor. Biliyorum. Fakat bu durum yasalarda yer alan ve her Türk vatandaşının yararlanabileceği bir haktır. Bu tercihi böyle yorumlamamak gerek. Fırsatı olan bu şıkkı değerlendirsin. Değerlendiremeyen de 'ok' atıp kimseyi yaralamasın. Çünkü bazen sivrilttiğin ok kendini vurur...

Yarın Sunderland ile oynanacak maçta forma giyebilecek durumda olsa da, ben giymesini beklemiyorum. Daha dün formayla poz veren futbolcunun sahaya çıkması benim düşünceme aykırı. En az bir hafta antremana çıksın takımla şöyle bir oturup çay içsin hocası Tony Pulis'le... Sonrasında da zaten 2-3 haftaya kalmaz ilk 11'de yerini garanti altına alır. Forma numarası belli değil. Giymesi muhtemel 7,9,17,10 numaralar dolu. Ben atıyorum ve 54 (Sakarya) giyer diyorum. En kısa zamanda öğreniriz...

Muamma Bitmez ki

tuncay_milli

Tuncay'ın transferi sonunda yine gerçekleşemedi. Ya da onu da bugün açıklayacaklar. Dün gelen flaş haber sonrası Tuncay'ın M'brough'dan Stoke City'ye transfer olacağını okuduk öğrendik. Pardon olduğunu bile söyleyenler oldu. Ben bile dedim olmuş diye. Yazdık, çizdik bunu hatta. Ama bir daha şöyle İngiliz basınına bir bakayım dedim. Telegraph hala "Stoke City Tuncay için girişimlerde bulunuyor" diyor. Stoke City'nin resmi internet sayfasında ise henüz "Tuncay'ı aldık. Hadi hayırlı olsun" demiyor. Ama dün aynı anda Tuncay'la beraber transfer olacağı söylenen Alman stoper Robert Huth formayla pozu vermiş, Stoke City kameralarına açıklamalarını yapmış bile. Hiç sevmem futbolcu formayı giymeden "Transfer oldu" demeyi. Gazetede dedik napalım. Ama transfer ihtimali bitmiş değil. Tuncay haftalık 65bin sterlinde diretiyormuş. Bu parada anlaşılırsa Stoke City forması giyecekmiş... Olmadı Aston Villa'ya...

huth

Asidi kaçmış kola gibiydi...

serdar-eyilik

Çok da yorumlanası bir maç değil. Maçları izleyememekten şikayetçiyim. Adam gibi oturup izleyebildiğim maç bu gerzek maçtı. Ama Serdar Eyilik'i tekrar izleyebilmek güzel oldu. Fakat bu çocuğun son vuruşlarını biraz daha geliştirmesi gerek. Kaleciyle çok rahat karşı karşıya kalabiliyor aralara iyi kaçarak. Sağolsun Arda'da arkadaşlarının bu kaçışlarını iyi değerlendiriyor. Serdar karşı karşıya kaldığında akıllı vuruşlar çıkarabilirse çok gol atabilir.

Dün Aydın yine ilk 11'de başladı. Maç öncesi Rijkaard'ın bu çocuk hakkındaki açıklamalarını gazetelerden okudum. "Aydın'ı satmayın benim en önemli silahım olacak" demiş. Netanya maçı dışında tetiği çekip, hedefi 12'den vurduğuna şahit olamadık ne yazık ki. 3-4 asist yaptı Sami Yen'de sonraki maçlarda aynı performansı göremedik. Artık bir patlama yap Aydın! Emre B. Hagi'den çok şey kattı kendine. (Inter değil de daha fazla forma giyebileceği bir kulübe gitseydi hala Avrupa'da forma giyer ve Gerrard, Lampard, Xavi ile kıyaslanırdı.) Senin de Kewell'dan ve Keita'dan öğrenebileceğin çok şey varken bu fırsatı değerlendirmelisin! Beni duyamasan da umarım bunları gerçekleştirirsin!

Barış bu performansıyla daha çok yedek oturur. Kendine çeki düzen vermesi ve Feldkamp dönemindeki Barış olması gerek. Elano kendini zorlamadı sanırım. Ama attığı sayılmayan gol yine klastı. Maçın skoru kötüydü ama daha önce verdiği tat nedeniyle asiti kaçmış olsa bile içilen cola gibiydi Galatasaray. Oturup içtik, maksat ağzımız ıslansın...

Sonu benzemesin ama bu çocuk biraz Hasan Şaş'a benziyor

serdar-eyilik2

Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Rakipleri

Ertem Şener Sıkıntısı

Desportivo'dan Murat Türker kusura bakmasın ama mesai arkadaşı Ertem Şener kadar bir canlı yayını idare edemeyen ve rezil eden 2. bir isim daha bilmiyorum, görmedim. Önüne ya dizüstü bilgisayarını koymuş ya da çıktıları almış oradan devamlı bilgiler veriyor. Öteki taraftan Kura çekimi konuklarla devam ediyor. Uwe Seeler geliyor gidiyor, Jadson geliyor gidiyor, adamlarla 10 dakika civarında konuşuluyor fakat biz ne dediklerine ilişkin tek kelime anlamıyoruz, anlatılmıyor çünkü, dinlememiz de yasak. Kura çekimine başlanıyor, yoldan çevirdiğin adamın anlatacağı kadar anlatılıyor kura çekimi, Lisbon orda, Hamburg burda. Ne takımlarla ilgili bir bilgi var, ne finalle ilgili bir bilgi var. Kura çekimi yapılırken arkadan ufak doneler veriliyor, ondan bile faydalanmıyor Şener.

D-Smart'ın kıdemli adamlarından Şener, bizim artık bıktığımız yayın standardı ile, bilmediği yabancı dili ile, acayip benzetmeleri ve ilişki kurmaları ile bizi çok ama çok sıkıyor. Hele bir de futbolun endüstrileşmesini anlatırken aldığı haz yok mu o da beni hasta ediyor!

Daha Çok Hollandalı Daha Çok!

25 Milyon Euro'ya artık Bayern oyuncusu Arjen Robben. Akşam saatlerinde Münih'e giderek kontrat görüşmelerine başlamış vaziyette. Bir sorun çıkmaz ve yarın da resmi imzayı atar en geç. Van Gaal daha çok Hollandalı alarak sorunu çözebileceğini düşünüyor, sırada Ribery karşılığında Van der Vaart var. Acaba bizim bilmediğimiz "Ne kadar çok Hollandalı, kadar çok başarı" diye bir formül mü var?

Beşiktaş açığını İlhan Mansız'la kapadı!

RODRIGTABATA

Beşiktaş yine milyonlar saçarak Gaziantepli Tabata'yı gece operasyonuyla takıma katkı. Siyah Beyazlı takım 10,5 numara açığını Brezilyalı ile kapatırken, ayrıca yıllardır özlemi çekilen İlhan Mansız'ın boşluğu da böylece doldurulmuş oldu... Hadi hayırlısı

27 Ağustos 2009 Perşembe

İftardayız

Blog partnerim Sevgili ozhano, foreverbigfb blogunun sahibi Sevgili foreverfb eşleriyle birlikte bu gece bizde iftardalar. Sofra hazır, beklemedeyiz. Bu gece hem beraber açacağız oruçları hem de takımlarımızı Avrupa Ligi'ne birlikte yolcu edeceğiz.

E hadi gelsenize artık :D

Ertesi gün eklemesi: Çok güzel iftar oldu dün akşam, hem ağırlamaktan hem birlikte olmaktan çok mutlu oldum. İnsana dost gerek be arkadaş!

Son 32 - Madrid Yolu

Beşiktaş'ın Avrupa macerasına devam edebilmesi için 4. torbadan gelecek takım çok önemli. Wolfsburg veya Kazan gelmezse en azından Avrupa Ligi için umutlanabilir Beşiktaş. Şöyle bir grup da fena olmazdı hani:

Sevilla
CSKA Moscow
Beşiktaş
Debrecen

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Wolfsburg Kaynıyor

Dzeko ve Ziani idmanda idmanda birbirine girer, takım ruhu kaybolur, kimya bozulur, formül fos çıkar. Wolfsburg fena halde kaynıyor, endüstriyel futbol karşıtları bizler üzülüyoruz.

Dobracı Sergen

Bu Kaçıncı Allah Aşkına!?!

Hiç mi okumuyorsunuz yaptığınız haberi, hiç mi kontrol etmiyorsunuz kopyalayıp yapıştırdıklarınızı? İnsanın yaptığı işe azıcık saygısı olur be kardeşim!

Aachen'daki Lezzet Durağı: La Dolce Vita

Almanya seyahatinin 4 gününü geçirdiğimiz Aachen'da yurt dışına çıkışlarımız içinde ilk kez aç kalmadık! Ya da daha doğru bir tabirle doya doya yemek yiyebildik. McDonalds, Burger King ksakacında tavuklu menüler etrafında geçen öğünlerdense, Aachen'da keşfettiğimiz lezzet durağı adeta unutulmazlarımız arasına girdi.

La Dolce Vita. Bir İtalyan restoranı. Akdeniz mutafağının çeşitliliği ve damak tadımıza uygunluğunu düşünerek eşimin ısrarıyla oturduk restorana. Menüsü makarna ve pizza ağırlıklı olmakla beraber etli ve vejeteryan ürünlerlerle de gayet genişti. Makarna yemeğe karar verdik ve kullandıkları ürünleri görmek istedik. Menü geneli İtalyanca olduğu için ne olduğunu çözemediğimiz şeyleri incelerken "Türkçe'de onun adı fesleğen" dememle birlikte İtalyan garson, ki sonradan adının Antonio olduğunu öğrendik, heyecanla bizi çekerek bahçedeki masada oturan orta yaşlı bir beyin yanına getirdi. Beyefendi restoranın sahibi Nejat Temel imiş, yani bildiğin Türk. O zengin menü ve adını ilk kez duyduğumuz yemeklerin arkasından bir Türk çıktı. Ankaralı, RWTH Metalurji Mühendiliği mezunu, zamanında tekstil, sağlık ürünleri ve sanayi makineleri ticareti yapmış, 12 senedir Gıda sektöründe karar kılmış tam bir beyefendi. Daha yemeği yemeden güleryüzü ve hoş sohbetiyle doymuştu bile karnımız.

La Dolce Vita'nın menüsündeki bir çok yemeğin kendi buluşu ve tarifi olduğunu öğrendik. Diğerlerini her yerde yersiniz ama makarna çeşitlerini denemenizi ısrarla tavsiye ediyorum deyince kendisinin bizim için seçim yapmasını istedik. Pasta di crema Tartuffo (Türüf mantarı soslu bandelude makarnası) ve Kuzu etli Rigatoni. Yemekler gelene kadar merak içindeydik, tereddütlüydük ama tabaklar önümüze konduktan sonraki 15 dakikada aldığımız zevki anlatmanın imkanı yok. Özellikle türüf soslu bandelude bizi kendimizden geçirdi. Türüf mantarı çok nadir bulunan ve kilogramı binlerce tl değerinde olan bir mantar. Nejat Bey o mantarı ve yoğun lezzetini ekonomik kullanıp bildiğimiz kültür mantarı ve sadece irmik ile yumurtadan mamül makarnası ile birleştirip harika bir lezzet bütünü çıkarmış ortaya. Ha keza kuzu etli rigatoni de öyle. Sonraki günler farklı ve leziz pizzalarını ve makarnalarını denesek de son gün yine de vazgeçemedik Pasta Tartuffo'dan.

Yemek hazırlanırken gelen yeni fırından çıkmış küçüçük ekmeklerle ikram edilen, halis tereyağı ve taze baharatlardan oluşan, özellikle kırmızı biber, dere otu ve sarmısağın muhteşem bir tat kattığı aperatif tadımlığı da mutlaka tatmak gerek.

Geniş menüsü ve farklı tatlarıyla Alexanderstrasse'nin Peterstrasse ile birleştiği köşede hizmet veren La Dolce Vita'ya yolunuz Aachen'a düşerse mutlaka uğrayın, eğer Aachen'da yaşıyorsanız hemen yarın gidin derim. Hatta selamımızı da iletin Nejat Bey'e....

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Rötar Yorgunu

Uçağımız tam 4 saat rötar yapınca Düsseldorf'tan bir hayli gecikmeli dönmüş olduk. Rötarlı dönüş sonrası Havalimanı'ndan bir de Sakarya'ya kadar araba kullanmak bir hayli hırpaladı. Ramazan'a duyulan özlemle tutulan oruç da haliyle kafaya vurdu, ancak kendime geliyorum iftar sonrası. Uçağın rötar sebebi yolcu camlarından birinin kırılmasıymış. Değiştirilmesi ve uçağın tekrar hazır hale gelmesi bir hayli uzayınca haliyle dengemiz de bozuldu. Ama olsun 1 hafta içine sığdırılmış 1 kongre, 3 ülke, 4 şehir ve 2 otel'in nazarlığı olsun bu da.

Aachen'a en yakın havalimanları Köln ve Düsseldorf'ta. Biz Düsseldorf'u tercih ettik moda ve fuar kenti olması nedeniyle. İner inmez trenle Aachen'a geçtik. Aachen'da kalırken hem bir kongreye katıldık hem de Hollanda'nın Maastricht ve Belçika'nın Liege şehirlerini ziyaret ettik kiraladığımız arabayla. Sonrasında 3 günü Düsseldorf'ta geçirip döndük Türkiye'ye.

Anlatacak çok şey var ama öylesine yorgunum ki hem dolu dolu geçen seyahat hem rötar hem Ramazan fazla geldi. Kendimi toparlar toparlamaz döneceğim Salata'ya. Gitmeden şunu da söylemezsem ölürüm :D Düsseldorf'un hatta Almanya'nın en ünlü alışveriş caddesi "Königsallee", kısaca Kö diyorlar. Yani neymiş Düsseldorf'un orta yeri Kö'ymüş!

23 Ağustos 2009 Pazar

Harry Redknapp'ın yapılacaklar listesi

notebook-pages(small)

Terbastı!

Maçtan sonra atılan en orjinal manşetti bence. Aklımıza neden gelmedi bilemiyorum. Herkes gibi klasik bir bakışla "Trabzon Avrupa'ya Fransız" dedik... Kim demedi onu da sorgulamak gerek.

umutbulut2

Avrupa kupası maçlarının oynandığı perşembe gecesi en fazla süre aldığım maçtı televizyon karşısında. Karadeniz ekibi eski zamanlarda estirdiği fırtına sebebiyle aldığı sıfatı gibi başladı maça.
Abluka altındaydı Toulouse kalesi, çatır çutur şutlarla kaleyi yoklaya yoklaya hem bizi hem de kendilerini şaşırttılar. Hele bir de çataldan dönen top vardı ki inanılmaz. Trabzon sonunda iyi oynayıp avrupada istenen sonuca ulaşacak mı soru işareti oturmuştu ki kafama, Andre-Pierre Gignac hiç gerek yok bu konuyla boşuna ilgilenme başka şeylere yönel dercesine soru işaretimin noktasını mükemmel bir voleyle kaleci Sylva'nın uzanamayacağı köşeye gönderdi.

Bu durumda ne yaşanabilirdi ki? Romantik yaklaşımıma güzel bir tokat gelince fransızın ayaküstüyle bir kendime geldim ama Trabzon sanki hele bir durun der gibiydi. Yine aynı bindirmelere devam ettiler. Bu arada Engin Baytar, çiçek ekip kaytarmadı bizim Aydın gibi. Maçın en etkili isimlerinden biriydi. Trabzon'un kanat ataklarındaki en etkili isimdi. Goldeki mükemmel hareketlerine de ben şaştım kaldım. Evet geçen sene de böyle güzel hareketleri oluyordu ama disiplinsiz hareketleri bunun önüne geçiyordu... Bu yıl böyle devam ederse Trabzon'un en önemli transferi olur
.enginbaytar

Maçın devamına fazla bakamadım. Bunda Toulouse'un gollerinin de etkisi oldu. Maçtaki en anlamlı şeyse tribünlerin "Fatih Tekke" diye bağırmasaydı. Umut Bulut yıllardır bu takımda nasıl forvet ben anlam veremiyorum. Bir gün verimli olduğunu görmedim. Gökhan Ünal'sa Kayserispor sonrası hiçbir şey! Bugün gazetlerde yönetimin radikal kararlar alıp Yattara veya Cale'den birini gönderip yabancı forvet alacağı yazılıyordu. Hakkaten radikal olur. Bu takımda sol bek yoktu geçen yıl, arada sırada Tayfun Cora zorunlu olarak o bölgede oynuyordu sağ bek olmasına karşın. Bazen Giray'ı bile gördük orada. Hugo Broos eminim ki Cale'nin gönderilimesine kesinlikle karşı çıkacaktır. Geçen yılın en büyük transferi idi Bordo-Mavili takımın. Yattara'nın gönderilmesi halinde ise hem taraftarlar hem de yönetimde ayrılıklar yaşanabilir. Ne olursa olsun bu takımın heyecan katan Yattara'dır.

Trabzon yabancı bir golcü almaktansa kendi içinden bir golcü çıkarmalı. Yıllardır Fatih Tekke'den başka bir golcü çıkamadı şu takımdan. En son Sadri başkan transfer yapmayı düşünmediklerini söylüyordu. Ancak transfer konusunda bir ipucu vermişti: "Yeni bir transfer düşüncemiz, girişimimiz yok. Alırsak genç ve Türk oyuncular alabiliriz." Mehmet Batdal Bank Asya'nın açılış maçında Kocaeli'ne 2 gol attı... Hem genç, hem Türk, hem golcü, hem de Trabzonspor Sportif Direktörü Ünal Karaman'ın Ümit Ulusal Takımdan öğrencisi...

mehmet-batdal

Centilmen Büyücü

arda-keita

Dibimdeki Tallinn maçını izleyemedim. Fark olacağını biliyorduk zaten. İçim içimi yiyiyor mu yiyiyor şu maçları adam akıllı izleyemediğim için. Sağdan Keita, soldan Aydın, ortadan Arda, Baros ileride yırtıcı güç... Gol atamaması benim için çok önemli değil. İlla ki gol atacaktır. Bu onun için çok sorun değil. Önümüzde daha çok maç var. Ama Sabri'nin hataları artık fazlasıyla göze batmaya başlamış. Aydın'ın da Rijkaard'ın kendisine ne kadar çok güvendiğinin farkına varıp performansını artırması gerek. Bu yıl da bir şeyler yapamazsa daha da yapamaz. Ayrıca rtık dar alanda da top oynamasını öğrenmeli.

Maç öncesi yazımda devam Keita demiştim. Duymuş heralde ki devam etti mükemmel oyununa. Frikik golünü zap esnasında gördüm. Çok büyük süprizdi benim için. Muhtemelen herkes için de süpriz oldu. Çünkü an itibariyle sahada o mesafeden frikik atacak adam yoktu. Topa en sert vuran adamımızın Keita olduğunu biliyorduk frikikten gol atacağını beklemiyorduk.

Maçın ertesi gününde tüm gazeteler, köşe yazarları haliyle Keita'yı övüyordu. Tabi ki çok haklılar. Fakat Polat'ın, kendi otelinde yaptığı basın toplantısında söylediği "Sihirbaz Yöneticiler" sözünden kaynaklı olacak ki, tüm manşetlerde ve tüm köşe yazarlarının başlığında sihirbaz kelimesi kullanıldı Keita için. Hani gündemi yakalamak oradan espri çıkarmak için yapıldı bu. Bundan eminim. Hatta belki başkan Polat'a yaranmak için bile yapılmış atılm

ış olabilir bu başlık. Bir sihirbaz da Keita'mız oldu artık bu sayede. Daha bir kaç maç daha devam ederse Keita böyle başlıklar değişmez.

harry_kewell_gs

Hogwarts gibi olduk maşallah... Bir Harry Potter'ımız var, yönetim kısmında Haldun Üstünel'imiz var, bir de Keita eklendi. Sıra kimde bilmiyorum ama bu takımın sihirbazı kim ne derse desin bence Harry Kewell'dır. Zira attığı golden sonra hiç sevinmeden Hakan Balta'yı gösterip başıyla bu gol senindir jestinde bulunabilen çok centilmen kalmadı futbol dünyasında...