Bu maçı uzun uzadıya anlatmanın bir manası yok. Magic takımından çok Nets’in yetersizliği belirledi maçı. Oyuncu kabiliyetiniz, kadro derinliğiniz sınırlı olabilir ama bu seviyede hiçbir antrenörün bir NBA takımını bu şekilde oynatmaya hakkı yoktur. Deron Williams’sız takım bu şekilde oynayacaksa, Avery Johnson’un o görevde işi ne? Genel geçer bir durumdur; alt sıralardaki takımlar sezon sonuna doğru, siz deyin oyuncuların sonraki sezon takımda olup olmama kaygısı, ben diyeyim coach’ların kıçı kurtarması, takım oyunu olarak yükselişe geçerler. Dünkü Nets takımı sezon öncesi kampın beşinci gününden bir görüntü verdi bizlere. Maçın 4. dakikasında mola alıp, mola dönüşü ilk hücumda bir de 20 sn.’lik mola aldığında acaba maçın ilerleyen dakikaları için ne gibi önemli tavsiyelerde bulundu AJ, çok merak ettim dün gece. Sezon ortasında Nba.com’un takımlar için yaptığı karnenin en kötü hocasıydı AJ (En iyi notu alan yani A+ alan dört hocadan biri de SVG idi).Açıkçası Gerald Wallace ile olabilecekleri geçen seneki Charlotte Bobcats takımı en fazla bu anlayışla. Onlar daha çok Brooklyn etiketiyle piyasa yapmaya devam etsinler. Her sene hayal kırıklığı olmaya devam edeceklerdir. Carmelo’nun canı sıkılır bir iki sene de Brooklyn’de takılır, sonra John Wall’u alırlar takasla, çılgın partiler gece hayatı muazzam, her sene de ellerine almaya devam ederler.
2012-2013 sezonu için de oynayacağını açıkladıktan sonraki ilk maçıydı Howard’ın. Hal ve hareketlerinden koca bir sıkıntıdan kurtulduğunun emarelerini gördük. Menajeri Dan Fegan ile ilgili sıkıntıları olduğu, kafasını karıştıran birinci unsurun o olduğu yönünde haberler dolaşıyor sık sık; her ne kadar bu konularda sır vermese de Howard… Maç öncesi ve sonrası sevincini, jameer ile olan röportajını izlemeniz Howard’ın ruh haliyle ilgili fikir verecektir. Maç la ilgili görülmesi gereken anlardan biri de, Baby Davis’in attığı basket faul sonrası bench’te oturan Howard’a doğru Melo- pitbull dansı yapmasıydı. Bu maç için yazılacak pek bir şey yok başta belirttiğim gibi… Howard’ın takasıyla ilgili bir yazı planladığım için de yazıyı burada sonlandırıyorum. Pazar gecesi Miami’ye gidiyor Magic. Saat 01.00’de Cnn-Türk’te olacak yanlış bilmiyorsam… Bir de ilgilenenlere bu sabah (Pazar sabahı saat 08.00’de) Formula-1, Avustralya GP ile başlıyor. Schumacher’ın iddialı olduğu bir sezon bizi bekliyor gibi. Ferrari taraftarları için ise kolay bir sezon olamayacak gözüküyor, yine Alonso’nun peygambervari performansları için dua edecekler.
17 Mart 2012 Cumartesi
Orlando Magic 86 - 70 New Jersey Nets
Salata'da Neler Var?
NBA,
New Jersey Nets,
Orlando Magic
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
15 Mart 2012 Perşembe
San Antonio Spurs 122-111 Orlando Magic
Bugünkü Orlando Sentinel’den George Diaz’ın dediği gibi; Orlando şehri, Dwight Howard sayesinde, NCAA oyunları için söylenen ‘Mart Çılgınlığını’ yaşamış oldu. Aslında bırakın Mart ayını, şu son 24 saatte o kadar şeyler konuşuldu söylendi ki, kafamız ‘git gel’lerden o kadar karıştı ki, bu son 24 saatten güzel bir film senaryosu çıkarılabilir diye düşünüyorum. Daha iki gün öncesine kadar herkes Howard’ı bir yerlere takas etmişti, dün geceki Spurs maçından önce sezonu Orlando’da tamamlayacağını açıkladı ancak Orlando yönetimi Howard’ın ETO’sunu yani o artı 1 sezon için serbest kalma opsiyonunu kullanma ihtimalini göz önüne alarak Dwight’tan, sonraki sezonu oynaması için garanti istedi. Bundan sonra, Orlando bu durum karşısında takas yapar kesin diye düşünüldü, ama maçtan sonra % 99 ihtimalle Howard’dan kontratını sonuna kadar götürme sözü aldılar, ve bir sene daha- gelecek sezon sonuna kadar Howard’ı takımda tutmayı başardılar. Sıcağı sıcağına yapılan röportajda, Howard, aslında pek de hoş (niyetli) olmayan tavsiyeler aldığını itiraf etti ve bu süreçte özellikle şehir taraftarında yarattığı hayal kırıklığından dolayı hepsinden özür diledi. Sezonun henüz başında, Carmelo vb. birçok insandan fikirler aldığını, bunun bir iş olduğunu ve herkesin geleceğini düşünmesi gerektiği şeklinde demeçler verdiğini dün gibi hatırlıyorum. Buna karşılık, Carmelo vb. adamlardan eğer tavsiye alacaksa Carmelo kafasında bir adam olduğunu ama o çok istediği şampiyonluk yüzüğünü rüyasında bile göremeyeceğini düşünmüş ve buna yakın şeyler yazmıştık. Açıkçası bu son itiraflarından, haklı çıkmanın gururunu yaşıyoruz. Çünkü; şu aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi Magic takımındaki atmosfer, iklim bu tip kirli basit adi düşünceleri barındıramayacak kadar güzellikte elemanlara sahiptir. Basketbolunu çokça eleştirdiğimiz Nelson’dan, baygın surat Clark’a kadar herkes egolarını frenlemiş, bu takımın birer parçası olduğunun bilincinde insanlar.
Maça dönecek olursak: Bir gece önceki Miami galibiyetinin verdiği özgüvenle başladı Magic maça. Aslında maç başlangıçlarını, hücum tarafında kusursuza yakın oynayan bir SVG takımı var yıllardır. Bu seneki en büyük sıkıntı, çokça sıkıntısı çekilen, bench takımı yani ‘second unit’… İlk yedi-sekiz dakikadan sonra başlayan rotasyon Orlando takımına çok büyük zarar verdi Magic takımına; Spurs maçı da onlardan biriydi klasikleşen bir şekilde. Spurs ikinci takımı sahaya girdiğinde ilk yarıda Leonard ve Neal ile ikinci yarıda ise Manu ve Splitter ile rakibinin ikinci takımını ezdi geçti. Magic takımında, daha sonrasında birinci takımlar oyuna döndüğünde ritimlerini bulmaları kolay olmuyor, bu yüzden maç başlarında ortaya koyulan üstün hücum performansının pek bir manası da kalmıyor. Takasla da ne yazık ki, bench için, dilimizde tüy bitti gerçi, bir uzun takviyesi yapmayı uygun görmedi yönetim kademesi. Eğer Davis’in bu performasıyla mutluysalar diyeceğimiz bir şey yok ama, şu andaki hiçbir şeye benzemeyen saçma sapan basketboluyla Baby Davis, herhangi bir takımda bırakın süre almayı havlu bile sallayamaz, şu andaki süresi tamamen uzun yokluğundan. Asgari, Koufos gibi bir uzun katkısına bile çok ihtiyacı var Magic’in. (Hatta yaptığım Portland- Denver- Orlando arasındaki takas önerimle Nelson ve Q-rich karşılığında Felton ve Koufos’u bile takıma eklemiştim ama yönetim dikkate almadı sağolsun beni.) Yönetim Howard’a yoğunlaşmış olabilir ama Horford’un sağlıklı olması durumunda Atlanta ve Sixers’a bile elenebilir bu uzun rotasyonuyla. Sonuçta Howard peygamber değil, insan canlısı. Artık, Baby Davis hamlesinin iflas etmiş olduğunu itiraf etmek gerekiyor.
Nelson her nekedar ilk üç çeyrek insan üstü şut soksa da, Parker’ın hemen hiçbir penetresine engel olamadı. Üstüne Pick&roll savunmasında Baby Davis sıvayınca, üstüne de Nelson’un yedeği protez bacak Duhon olunca, baştan sona Parker’ın tecavüzüne sahne oldu maç. Pick& roll savunmasında oyun kurucunuz ya da dış oyuncunuz hiçbir çaba sarf etmeyince tüm savunma dengeniz bozuluyor ister istemez. Yani 5 gün önceki Pacers maçının yarısı savunma yapabilseydi Magic, maçı zorlanmadan kazanabilirdi ama bir gün önce Orlando’da Miami’ye karşı oynamış üst düzey mücadele vermiş bir takımın sahaya çıktığını da göz ardı etmiyoruz. Abartmıyorum, play-off’larda karşı karşıya gelse bu iki ekip Magic zorlanmadan süpürebilir Spurs’u. Ama sezon içinde her maç aynı performansı veremiyorsunuz, hele ki böyle bir sıkışık sezonda bu daha da zor bir hal alıyor. Bu maçla ilgili gözüme takılan bir adamdan da bir iki cümle bahsedeyim. Çok kısa süre alsa da DeAndre Liggins, belki bu takımda kendini gösteremeyecek ama, ileride eğer şansı da yardımcı olursa bir Trevor Ariza kalibresinde oyuncu olabilir. Şu anda basketbolu hala ham ama Ariza’nın da öyle kolay kolay bu işi öğrenemediğini görmezlikten gelemeyiz, Gerald Wallace’da aynı şekilde Sacramento’da kenarda oturduktan sonra geldiği nokta ortada, o yüzden Liggins için bir işaret koyalım buraya, ileride yüzümüzü kızartmaz umuyoruz.
Cuma gecesi artık Mehmet Okur’suz ama Gerald Wallace’lı Nets karşısında umarız zorlanmayız ama bu seneki bench’i ile Magic’ten bunu beklemek biraz zor…
Maça dönecek olursak: Bir gece önceki Miami galibiyetinin verdiği özgüvenle başladı Magic maça. Aslında maç başlangıçlarını, hücum tarafında kusursuza yakın oynayan bir SVG takımı var yıllardır. Bu seneki en büyük sıkıntı, çokça sıkıntısı çekilen, bench takımı yani ‘second unit’… İlk yedi-sekiz dakikadan sonra başlayan rotasyon Orlando takımına çok büyük zarar verdi Magic takımına; Spurs maçı da onlardan biriydi klasikleşen bir şekilde. Spurs ikinci takımı sahaya girdiğinde ilk yarıda Leonard ve Neal ile ikinci yarıda ise Manu ve Splitter ile rakibinin ikinci takımını ezdi geçti. Magic takımında, daha sonrasında birinci takımlar oyuna döndüğünde ritimlerini bulmaları kolay olmuyor, bu yüzden maç başlarında ortaya koyulan üstün hücum performansının pek bir manası da kalmıyor. Takasla da ne yazık ki, bench için, dilimizde tüy bitti gerçi, bir uzun takviyesi yapmayı uygun görmedi yönetim kademesi. Eğer Davis’in bu performasıyla mutluysalar diyeceğimiz bir şey yok ama, şu andaki hiçbir şeye benzemeyen saçma sapan basketboluyla Baby Davis, herhangi bir takımda bırakın süre almayı havlu bile sallayamaz, şu andaki süresi tamamen uzun yokluğundan. Asgari, Koufos gibi bir uzun katkısına bile çok ihtiyacı var Magic’in. (Hatta yaptığım Portland- Denver- Orlando arasındaki takas önerimle Nelson ve Q-rich karşılığında Felton ve Koufos’u bile takıma eklemiştim ama yönetim dikkate almadı sağolsun beni.) Yönetim Howard’a yoğunlaşmış olabilir ama Horford’un sağlıklı olması durumunda Atlanta ve Sixers’a bile elenebilir bu uzun rotasyonuyla. Sonuçta Howard peygamber değil, insan canlısı. Artık, Baby Davis hamlesinin iflas etmiş olduğunu itiraf etmek gerekiyor.
Nelson her nekedar ilk üç çeyrek insan üstü şut soksa da, Parker’ın hemen hiçbir penetresine engel olamadı. Üstüne Pick&roll savunmasında Baby Davis sıvayınca, üstüne de Nelson’un yedeği protez bacak Duhon olunca, baştan sona Parker’ın tecavüzüne sahne oldu maç. Pick& roll savunmasında oyun kurucunuz ya da dış oyuncunuz hiçbir çaba sarf etmeyince tüm savunma dengeniz bozuluyor ister istemez. Yani 5 gün önceki Pacers maçının yarısı savunma yapabilseydi Magic, maçı zorlanmadan kazanabilirdi ama bir gün önce Orlando’da Miami’ye karşı oynamış üst düzey mücadele vermiş bir takımın sahaya çıktığını da göz ardı etmiyoruz. Abartmıyorum, play-off’larda karşı karşıya gelse bu iki ekip Magic zorlanmadan süpürebilir Spurs’u. Ama sezon içinde her maç aynı performansı veremiyorsunuz, hele ki böyle bir sıkışık sezonda bu daha da zor bir hal alıyor. Bu maçla ilgili gözüme takılan bir adamdan da bir iki cümle bahsedeyim. Çok kısa süre alsa da DeAndre Liggins, belki bu takımda kendini gösteremeyecek ama, ileride eğer şansı da yardımcı olursa bir Trevor Ariza kalibresinde oyuncu olabilir. Şu anda basketbolu hala ham ama Ariza’nın da öyle kolay kolay bu işi öğrenemediğini görmezlikten gelemeyiz, Gerald Wallace’da aynı şekilde Sacramento’da kenarda oturduktan sonra geldiği nokta ortada, o yüzden Liggins için bir işaret koyalım buraya, ileride yüzümüzü kızartmaz umuyoruz.
Cuma gecesi artık Mehmet Okur’suz ama Gerald Wallace’lı Nets karşısında umarız zorlanmayız ama bu seneki bench’i ile Magic’ten bunu beklemek biraz zor…
Takas öncesi son mutlu aile tablosu mu?
122 - 111 kaybedilen Spurs maçı sonrası Orlando'ya dönerken uçakta çekilen fotodur. Maç yazısı Tolga'dan, belki de taksa yazısı da :) bu arada Wafer'ın nasıl bir eleman olduğunu apaçık gösterdiği pozu da dikkatlerden kaçmasın ...
Salata'da Neler Var?
NBA,
Orlando Magic
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
14 Mart 2012 Çarşamba
Orlando Magic 104 - 98 Miami Heat
Bu tip maçlarda alınan galibiyetlerin oyuncu ve antrenörlerin haricinde taraftara da bir özgüven sağladığını belirtelim öncelikle. Takımınızın, Wade’li Lebron’lu ya da Rose’lu Bryant’lı takımlara karşı basketbol olarak yakın veya üstün işler yapabilmesi dışında mücadele ve sertlik bakımından da aynı şekilde cevap verebilmesi ve başa baş giden bir maçta galip gelebilmesi taraftarının da mutlu olmasını sağlayabiliyor. Hele bir de basketbol dışı haberlerin dedikoduların -hatta bu konuda NBA resmi yayın organı bile bir haftadır anasayfa üzerinde aynı anda üç tane haber koyup iyice sinir bozucu hale getirdiğinde olayları- bu kadar tavan yaptığı bu dönemde böyle mutlulukları arar olduk.
Öncelikle bu kritik maçtan önce çıkan bir iki ufak çirkinliğe değinelim, sonra maça geçebiliriz: Haber kaynağını net hatırlamıyorum ama- her ne kadar takım genel müdürü Alex Martins yalanlasa da- Howard’ı takımda tutmak için, sezon sonunda SVG ve Otis Smith ile ilgili kararın Howard’ın iki dudağı arasına bırakılması sözünün verildiği söylendi. Dün geceki galibiyetten sonra Howard’ın, sezonu Orlando’da tamamlamak istediğini söylemesi biz şüpheci gelenekten gelmişleri ne yazık ki derin düşüncelere gark etmiştir. Gerçi maçtan önce SVG’ye bunla alakalı gelen sorulara ‘ Birilerini mutlu edecekse beni kovabilirsiniz’ ve bu işlerde gösterilemeyen asgari ahlakla ilgili şövalyece soylu düşünceleri sadece basketbol kalitesi değil insanlık kalitesinin bu iklimin fersah fersah üzerinde olduğunu gösterdi bizlere. Howard’ın SVG ile mutlu olmadığını, coach’luk tarzını beğenmediğini biliyoruz; ve Howard’ın saçma sapan bir kafada olduğunu, basketboldan atladığı çağı SVG’ye borçlu olduğunu defalarca yazdık, tekrara düşmeyelim. Açıkçası SVG’nin bir hayal kırıklığı yaşadı aşikâr, aynı biz vicdan sahiplerinde olduğu gibi.
Her ne kadar bu satırlardan Otis Smith’e defalarca kızsak da o da zurnanın son deliklerinden biri SVG gibi. Eğer SVG ve Otis ile ilgili bu çirkin tezgâh kurulmuşsa, etik davranış hassasiyeti her geçen gün azalan bu organizasyonun diğerlerinden biraz daha farklı olduğunu düşündüğümüz Magic ile ilgili şahsen büyük hayal kırıklığı yaşayacağımı belirtip biraz da maçtan bahsedelim.
En son Indiana maçı ile ilgili yazarken, Reddick’in takıma önderlik etme hususunda aldığı büyük yolla ilgili daha dişe diş maçları da görüp değerlendirmek gerekir demiştim. Dünkü maç, o karakter sınavının gösterebileceği maçlardan biriydi ve bu sınavı da mükemmele yakın atlattı diyebiliriz. Aynı şekilde bu sene sadece attığı üçlüklerle değil, kafa olarak da çağ atlayan bir Anderson için aynı şeyleri söyleyebiliriz. Bir kere iki oyuncu da kesinlikle yılmıyorlar. Bir ara 20-0’lık bir seri yakaladığında Heat, seriyi bozan, sadece seriyi bozması değil, soğukkanlıca pozisyonu kovalayıp doğru şutu bulan Reddick oldu. Bu konuda Hidayet’in bir iki seneye sürelerinin azalacağını düşünürsek, eğer Reddick’in de içinde olduğu fantastik bir takas yapılmazsa, Magic saha içi liderliği için aday bir isim bulmuş diyebiliriz. İki sene önce Chicago’nun teklifini karşılayan Otis Smith’in kırk yılda bir de olsa olumlu işler yapabildiğini görmüş olduk böylece(sıkıntılı şu günlerinde biraz da övelim sevinsin dostumuz, o da kul sonuçta). Reddick’in bir diğer muazzam özelliğini de yazmadan geçmeyelim: Transition hücumda ya da fast-break hücumlarda, SVG etkisi tabi ama, mükemmele yakın derecede iyi pozisyon alabiliyor, yaptığı koşular kusursuza yakın doğrulukta.
Orlando’nun bu sene sıkça düşütüğü bir kabızlık durumunun da olduğunu arada belirtmişken açalım konuyu. İkinci periyodun ortalarında 8 farkla öndeyken, 20 sayı atamadan yiyen Orlando’nun bu hali anlaşılacak gibi değil. Hani sayı atamayabilrsiniz, ama neredeyse her dönen hücumdan da sayı yemenin, geçmiş senelerin savunma şampiyonu bir takım için izah edilebilecek bir yanı yok kolay kolay. Daha önceki Boston maçında altını çizmiştim. Boston 25’lerden gelip maçı aldığında, ekstra gözü dönmüş bir hücum yapmadılar, sadece savunmada bir ‘B’ planlarının olması ve tutması onlara maçı getirdi. Dün ve daha önceki izlediğimiz Orlando’nun ise savunma için bir ‘B’ planı ya da ‘B’ planı oyuncusu yok. En fazla rakibin kısa forveti Durant gibi uzunsa Clark’ı oyuna sürebiliyor Magic. Savunma katkısı verir diye takasla alınan ‘Baby’nin maçta kafasının çok gidip gelmesi de hiçbir maçın kolay kazanılamamasına neden oluyor. Dün 20-0 yaparken Heat, Jones attığı sekiz sayıyı hemen hemen aynı pozisyonlarda aynı yerden, hepsi de transition hücumdan atması ise Magic taraftarları üzerinde psikolojik sıkıntılar yaratmasına neden oluyor. Lebron, Wade ve Bosh’un buldozer gibi yıka yıka gittikleri penetreleri savunmada ortanın üzerinde, o bahsettiğimiz konsantrasyon kayıplarının olduğu dönemler hariç , bir takım savunması yapabildi Magic, hatta ikinci yarı kusursuza yakın yaptı savunma. Öyle ki içerideki trafikten, şimdiye kadar 21 üçlük denemiş Wade’den 3 tane olmak üzere, maç başı 15 üçlük kullanan Heat, 23 üçlük kullanmış bu maçta. Hücumda fark yaratan adamsa, adını anmadan geçmeyelim, Nelson oldu. Doğruluğu tartışılır kararlarla kullandığı hücumlar bir kenara koyarsak, dün için ‘sokan haklıdır’ diyebildik Jameer için. Yine de geçmişe nazaran daha delici oynaması olumludur, ama yılların verdiği hayal kırıklığı ve tecrübeden dolayı erkenden övgüler dizmeye başlamanın manası da yok diyebiliyoruz.
Aslında Heat karşısında 22 top kaybı yapıp, 16 tane de faul kaçıran bir takımın galibiyet çıkarması kolay iş değil. Daha önce bir Washington maçının yazısında Cenk hocam şöyle bitirmişti: ‘Savunmayı unutmuş insanlar topluluğu elbet bir gün özüne dönecektir.’ Sanırım birkaç maçtır o öze o kıvamına geri döndüğünün sinyallerini veriyor Magic.
Öncelikle bu kritik maçtan önce çıkan bir iki ufak çirkinliğe değinelim, sonra maça geçebiliriz: Haber kaynağını net hatırlamıyorum ama- her ne kadar takım genel müdürü Alex Martins yalanlasa da- Howard’ı takımda tutmak için, sezon sonunda SVG ve Otis Smith ile ilgili kararın Howard’ın iki dudağı arasına bırakılması sözünün verildiği söylendi. Dün geceki galibiyetten sonra Howard’ın, sezonu Orlando’da tamamlamak istediğini söylemesi biz şüpheci gelenekten gelmişleri ne yazık ki derin düşüncelere gark etmiştir. Gerçi maçtan önce SVG’ye bunla alakalı gelen sorulara ‘ Birilerini mutlu edecekse beni kovabilirsiniz’ ve bu işlerde gösterilemeyen asgari ahlakla ilgili şövalyece soylu düşünceleri sadece basketbol kalitesi değil insanlık kalitesinin bu iklimin fersah fersah üzerinde olduğunu gösterdi bizlere. Howard’ın SVG ile mutlu olmadığını, coach’luk tarzını beğenmediğini biliyoruz; ve Howard’ın saçma sapan bir kafada olduğunu, basketboldan atladığı çağı SVG’ye borçlu olduğunu defalarca yazdık, tekrara düşmeyelim. Açıkçası SVG’nin bir hayal kırıklığı yaşadı aşikâr, aynı biz vicdan sahiplerinde olduğu gibi.
Her ne kadar bu satırlardan Otis Smith’e defalarca kızsak da o da zurnanın son deliklerinden biri SVG gibi. Eğer SVG ve Otis ile ilgili bu çirkin tezgâh kurulmuşsa, etik davranış hassasiyeti her geçen gün azalan bu organizasyonun diğerlerinden biraz daha farklı olduğunu düşündüğümüz Magic ile ilgili şahsen büyük hayal kırıklığı yaşayacağımı belirtip biraz da maçtan bahsedelim.
En son Indiana maçı ile ilgili yazarken, Reddick’in takıma önderlik etme hususunda aldığı büyük yolla ilgili daha dişe diş maçları da görüp değerlendirmek gerekir demiştim. Dünkü maç, o karakter sınavının gösterebileceği maçlardan biriydi ve bu sınavı da mükemmele yakın atlattı diyebiliriz. Aynı şekilde bu sene sadece attığı üçlüklerle değil, kafa olarak da çağ atlayan bir Anderson için aynı şeyleri söyleyebiliriz. Bir kere iki oyuncu da kesinlikle yılmıyorlar. Bir ara 20-0’lık bir seri yakaladığında Heat, seriyi bozan, sadece seriyi bozması değil, soğukkanlıca pozisyonu kovalayıp doğru şutu bulan Reddick oldu. Bu konuda Hidayet’in bir iki seneye sürelerinin azalacağını düşünürsek, eğer Reddick’in de içinde olduğu fantastik bir takas yapılmazsa, Magic saha içi liderliği için aday bir isim bulmuş diyebiliriz. İki sene önce Chicago’nun teklifini karşılayan Otis Smith’in kırk yılda bir de olsa olumlu işler yapabildiğini görmüş olduk böylece(sıkıntılı şu günlerinde biraz da övelim sevinsin dostumuz, o da kul sonuçta). Reddick’in bir diğer muazzam özelliğini de yazmadan geçmeyelim: Transition hücumda ya da fast-break hücumlarda, SVG etkisi tabi ama, mükemmele yakın derecede iyi pozisyon alabiliyor, yaptığı koşular kusursuza yakın doğrulukta.
Orlando’nun bu sene sıkça düşütüğü bir kabızlık durumunun da olduğunu arada belirtmişken açalım konuyu. İkinci periyodun ortalarında 8 farkla öndeyken, 20 sayı atamadan yiyen Orlando’nun bu hali anlaşılacak gibi değil. Hani sayı atamayabilrsiniz, ama neredeyse her dönen hücumdan da sayı yemenin, geçmiş senelerin savunma şampiyonu bir takım için izah edilebilecek bir yanı yok kolay kolay. Daha önceki Boston maçında altını çizmiştim. Boston 25’lerden gelip maçı aldığında, ekstra gözü dönmüş bir hücum yapmadılar, sadece savunmada bir ‘B’ planlarının olması ve tutması onlara maçı getirdi. Dün ve daha önceki izlediğimiz Orlando’nun ise savunma için bir ‘B’ planı ya da ‘B’ planı oyuncusu yok. En fazla rakibin kısa forveti Durant gibi uzunsa Clark’ı oyuna sürebiliyor Magic. Savunma katkısı verir diye takasla alınan ‘Baby’nin maçta kafasının çok gidip gelmesi de hiçbir maçın kolay kazanılamamasına neden oluyor. Dün 20-0 yaparken Heat, Jones attığı sekiz sayıyı hemen hemen aynı pozisyonlarda aynı yerden, hepsi de transition hücumdan atması ise Magic taraftarları üzerinde psikolojik sıkıntılar yaratmasına neden oluyor. Lebron, Wade ve Bosh’un buldozer gibi yıka yıka gittikleri penetreleri savunmada ortanın üzerinde, o bahsettiğimiz konsantrasyon kayıplarının olduğu dönemler hariç , bir takım savunması yapabildi Magic, hatta ikinci yarı kusursuza yakın yaptı savunma. Öyle ki içerideki trafikten, şimdiye kadar 21 üçlük denemiş Wade’den 3 tane olmak üzere, maç başı 15 üçlük kullanan Heat, 23 üçlük kullanmış bu maçta. Hücumda fark yaratan adamsa, adını anmadan geçmeyelim, Nelson oldu. Doğruluğu tartışılır kararlarla kullandığı hücumlar bir kenara koyarsak, dün için ‘sokan haklıdır’ diyebildik Jameer için. Yine de geçmişe nazaran daha delici oynaması olumludur, ama yılların verdiği hayal kırıklığı ve tecrübeden dolayı erkenden övgüler dizmeye başlamanın manası da yok diyebiliyoruz.
Aslında Heat karşısında 22 top kaybı yapıp, 16 tane de faul kaçıran bir takımın galibiyet çıkarması kolay iş değil. Daha önce bir Washington maçının yazısında Cenk hocam şöyle bitirmişti: ‘Savunmayı unutmuş insanlar topluluğu elbet bir gün özüne dönecektir.’ Sanırım birkaç maçtır o öze o kıvamına geri döndüğünün sinyallerini veriyor Magic.
Orlando Magic 104 - 98 Miami Heat
Salata'da Neler Var?
Miami Heat,
NBA,
Orlando Magic,
tolga
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
12 Mart 2012 Pazartesi
Orlando Magic 107 - 94 Indiana Pacers
Amerikan basınının Howard’ı yolladığı takımlar arasına en son Thunders ve Bulls’u da ilave etmesiyle, bu sezon Howard’ın oynamadığı takım kalmadı… Bundan en büyük eğlenceyi basın çalışanları ve nba yöneticileri çıkartsa da, Howard’ın gidip gelen kafasından mutluluk duymayan tek grup Orlando Magic cephesiydi. Takas dedikodularının sonlanmasına üç-dört gün kala, işte Magic cephesinin artık dayanılmaz migrenvari ağrılar çektiği bu dönemde sezonun en kolay, izleyenlerin ve SVG’nin oflama puflama çekmediği bir maç çıkardı Magic, Pacers karşısında. Üstelik takımın saha içi kumandanı Türkoğlu ve şu sıralar çılgın atan J-Rich’ten de yoksundu takım.
Maçın rahat geçmesinin en önemli nedeni, bir gece önce Pacers’ın Miami’de uzatmaya giden kıran kırana bir maç oynamasıydı, diyebiliriz. Magic takımının hakkını yemeyelim ama, Pacers’lı oyuncuların surat ifadeleri, ‘eksiksiniz meksiksiniz ama hiç takılacak halimiz yok,’ diyordu. Maçın ilk yarısında neler gelişti yazamayacağım; nedeni de, Amerika’da saatlerin değişmiş olduğu ve bundan da benim haberim olmadığı için bir saat geç bilgisayarın başına oturmam. Tekrarını izlemek de işime gelmedi açıkçası, zaten ilk yarı skorunu gördüğümde aklıma ilk gelenler az önce Pacers ile ilgili yazdıklarımdı, zira ikinci yarı ile beraber düşündüklerimi bizzat kanlı canlı görmüş oldum. Maçın ikinci yarısı da o kadar sıkıcı geçti ki, bakın sadece izleyenler için değil, oynayanlar için de aynı şekilde, can sıkıntısından Howard ve Baby Davis, Hansbrough’a fena sardılar. Baby’nin konrolsüzlüğünü daha önce görmüştüm de, bu maç iyice zıvanadan çıktı. Howard’ın, Hansbrough ile olan kapışmalarını maç içi gerginliğine veriyorum ama Baby Davis’in durup dururken savunmada Hansbrough’u garip el kol hareketleri yaparak savunması, her dönüşte ufak bir omuz atması, her şeyi geçtim, hücumda kullandığı sekiz şutun neredeyse hepsini üçlük çizgisinin biraz içerisinden kullanması ( bir tanesinin de üçlük olduğunu belirtelim, süre dolarken filan değil, bildiğiniz saçma sapan bir yerde el üstü denilebilecek bir pozisyonda) SVG takımına yakışmayacak çirkinlikte hareketlerdi. Sezon başından beri süregelen istikrarsızlığı, bekleneni isteneni verememesi onda olumlu yönde değişiklikler yaratamadı ne yazık ki, o da bunun farkında olacak, iyice kontrol dışına çıkmaya başladı.
Bundan önceki iki maçta ligin en dibindeki takım olan Bobcats’e yirmilerden gelip maç verme, ve Bulls deplasmanında yine 18 sayıdan Bulls’u maça ortak etme vakalarını yaşayan bir takım taraftarı mutlaka bu maçta da çok rahat değildi açıkçası. Bu sene neredeyse hiçbir maçı rahat bitiremedi Magic. Bunun sebebinin büyük ağırlığı, tüm Nba’in de bildiği bir şey, bench zayıflığıydı. Yani maça ne kadar iyi başlarsak başlayalım, ‘second unit’ dedikleri bench takımı Howard’ın ruh halinden daha dalgalı performans veriyor. Sadece hücum performansından bahsetmiyorum, ki Nba’in en az sayı atan bench’i olduğu herkesçe malum, savunma performansı da o kadar rezil olabiliyorum. Dün gecenin rahat geçmesinin en büyük nedeni, her Pacers maçında olduğu gibi Howard’a karşı tahta bacaklarıyla savunma yapmaya çalışan Hibbert (Howard bu sezon Magic ile Pacers arasında oynanan maçlarda- 3/1 Orlando- %70ün üzerinde oynadı yanılmıyorsam.) ile beraber içine Turkoğlu’nun 2009 hali kaçan Reddick’in üstün oyunuydu. Ama gelgelelim, maç kafa kafaya gittiğinde rakip takımlar Reddick’in savunma zaafiyetinden yararlanmaya çalışıyorlar. Dün gece Pacers o noktaya gelemedi hiç, Paul George ile olacak iş değildi zaten o. Reddick’in savunma bilgisine diyecek bir şeyim yok, ancak bariz fiziksel zaafları var; Bobcats maçında Henderson’un üzerimize atlamasının sebebi de maçtan atılan Paul Silas’ın yerini alan oğul Silas’ın (Stephen Silas) bu zaafı değerlendirmesiydi. Bulls’un da atlamasına az kalmıştı ki, bu sefer ilahi güçler devreye girdi sanki ve Korver gözü kapalı atacağı üçlüklerin hiçbirini sokamadı. Celtics ve Bobcats’e karşı alınan utanç verici yenilgilerden birini daha almaya ramak kalmıştı.
Bu maçla ilgili olumlu şeyleri de not etmekte yarar var: Bir kere Reddick, kafa olarak muazzam bir ilerleme yaşamış, bu açık. Hidayet’in bir iki seneye artık bu süreleri alamayacağını hesaba katarsak, bol pasa dayalı Avrupa basketbolu oynayan bu takımın saha içi generallerinden biri belki de birincisi olabilir. Ama daha kafa kafaya maçlarda ne yapar, bu maçlarda kanıtlaması gereken bir ton iş var, bunları da görmek gerekir. İkincisi, yine bu maç özelinde, eksik kadroya rağmen, Nelson’un ortalık bana kaldı anlayışında oynamaması da olumlu diğer göstergeydi. Tabi bu Nelson’la olacak iş değil, bir SVG mucizesidir. Her ne kadar Howard SVG’nin coach’luk tarzını yani çok bağırıp çağırmasını beğenmese de Nelson’un o kalın kafasına başka nasıl sokulurdu, bu da bilim konusu. Bir Wizards bir Bucks olmadıysa bu takım SVG’ye çok şey borçlular. Üçüncüsü ise, takım savunmasında, tabi Pacers’ın vurdumduymaz aptallıklarını bir kenara koyacak olursak, yardımlaşma görmediğimiz seviyelerde idi, bu yüzden bireysel zaaflar fazla göze batmadı. Hatta bir pozisyonda Paul George, Reddick’i karşısında görüp, nasıl olsa yerim ben bu uşağı diye düşünüp yediği ikili sıkıştırmada( sayı olmasına rağmen) gözlerimi yaşarttı takım savunması.
Salı gecesi baba bir maç var, Heat ile. O maça Heat iki gün dinlenmiş geliyor. Asıl curcuna ondan sonra…
Maçın rahat geçmesinin en önemli nedeni, bir gece önce Pacers’ın Miami’de uzatmaya giden kıran kırana bir maç oynamasıydı, diyebiliriz. Magic takımının hakkını yemeyelim ama, Pacers’lı oyuncuların surat ifadeleri, ‘eksiksiniz meksiksiniz ama hiç takılacak halimiz yok,’ diyordu. Maçın ilk yarısında neler gelişti yazamayacağım; nedeni de, Amerika’da saatlerin değişmiş olduğu ve bundan da benim haberim olmadığı için bir saat geç bilgisayarın başına oturmam. Tekrarını izlemek de işime gelmedi açıkçası, zaten ilk yarı skorunu gördüğümde aklıma ilk gelenler az önce Pacers ile ilgili yazdıklarımdı, zira ikinci yarı ile beraber düşündüklerimi bizzat kanlı canlı görmüş oldum. Maçın ikinci yarısı da o kadar sıkıcı geçti ki, bakın sadece izleyenler için değil, oynayanlar için de aynı şekilde, can sıkıntısından Howard ve Baby Davis, Hansbrough’a fena sardılar. Baby’nin konrolsüzlüğünü daha önce görmüştüm de, bu maç iyice zıvanadan çıktı. Howard’ın, Hansbrough ile olan kapışmalarını maç içi gerginliğine veriyorum ama Baby Davis’in durup dururken savunmada Hansbrough’u garip el kol hareketleri yaparak savunması, her dönüşte ufak bir omuz atması, her şeyi geçtim, hücumda kullandığı sekiz şutun neredeyse hepsini üçlük çizgisinin biraz içerisinden kullanması ( bir tanesinin de üçlük olduğunu belirtelim, süre dolarken filan değil, bildiğiniz saçma sapan bir yerde el üstü denilebilecek bir pozisyonda) SVG takımına yakışmayacak çirkinlikte hareketlerdi. Sezon başından beri süregelen istikrarsızlığı, bekleneni isteneni verememesi onda olumlu yönde değişiklikler yaratamadı ne yazık ki, o da bunun farkında olacak, iyice kontrol dışına çıkmaya başladı.
Bundan önceki iki maçta ligin en dibindeki takım olan Bobcats’e yirmilerden gelip maç verme, ve Bulls deplasmanında yine 18 sayıdan Bulls’u maça ortak etme vakalarını yaşayan bir takım taraftarı mutlaka bu maçta da çok rahat değildi açıkçası. Bu sene neredeyse hiçbir maçı rahat bitiremedi Magic. Bunun sebebinin büyük ağırlığı, tüm Nba’in de bildiği bir şey, bench zayıflığıydı. Yani maça ne kadar iyi başlarsak başlayalım, ‘second unit’ dedikleri bench takımı Howard’ın ruh halinden daha dalgalı performans veriyor. Sadece hücum performansından bahsetmiyorum, ki Nba’in en az sayı atan bench’i olduğu herkesçe malum, savunma performansı da o kadar rezil olabiliyorum. Dün gecenin rahat geçmesinin en büyük nedeni, her Pacers maçında olduğu gibi Howard’a karşı tahta bacaklarıyla savunma yapmaya çalışan Hibbert (Howard bu sezon Magic ile Pacers arasında oynanan maçlarda- 3/1 Orlando- %70ün üzerinde oynadı yanılmıyorsam.) ile beraber içine Turkoğlu’nun 2009 hali kaçan Reddick’in üstün oyunuydu. Ama gelgelelim, maç kafa kafaya gittiğinde rakip takımlar Reddick’in savunma zaafiyetinden yararlanmaya çalışıyorlar. Dün gece Pacers o noktaya gelemedi hiç, Paul George ile olacak iş değildi zaten o. Reddick’in savunma bilgisine diyecek bir şeyim yok, ancak bariz fiziksel zaafları var; Bobcats maçında Henderson’un üzerimize atlamasının sebebi de maçtan atılan Paul Silas’ın yerini alan oğul Silas’ın (Stephen Silas) bu zaafı değerlendirmesiydi. Bulls’un da atlamasına az kalmıştı ki, bu sefer ilahi güçler devreye girdi sanki ve Korver gözü kapalı atacağı üçlüklerin hiçbirini sokamadı. Celtics ve Bobcats’e karşı alınan utanç verici yenilgilerden birini daha almaya ramak kalmıştı.
Bu maçla ilgili olumlu şeyleri de not etmekte yarar var: Bir kere Reddick, kafa olarak muazzam bir ilerleme yaşamış, bu açık. Hidayet’in bir iki seneye artık bu süreleri alamayacağını hesaba katarsak, bol pasa dayalı Avrupa basketbolu oynayan bu takımın saha içi generallerinden biri belki de birincisi olabilir. Ama daha kafa kafaya maçlarda ne yapar, bu maçlarda kanıtlaması gereken bir ton iş var, bunları da görmek gerekir. İkincisi, yine bu maç özelinde, eksik kadroya rağmen, Nelson’un ortalık bana kaldı anlayışında oynamaması da olumlu diğer göstergeydi. Tabi bu Nelson’la olacak iş değil, bir SVG mucizesidir. Her ne kadar Howard SVG’nin coach’luk tarzını yani çok bağırıp çağırmasını beğenmese de Nelson’un o kalın kafasına başka nasıl sokulurdu, bu da bilim konusu. Bir Wizards bir Bucks olmadıysa bu takım SVG’ye çok şey borçlular. Üçüncüsü ise, takım savunmasında, tabi Pacers’ın vurdumduymaz aptallıklarını bir kenara koyacak olursak, yardımlaşma görmediğimiz seviyelerde idi, bu yüzden bireysel zaaflar fazla göze batmadı. Hatta bir pozisyonda Paul George, Reddick’i karşısında görüp, nasıl olsa yerim ben bu uşağı diye düşünüp yediği ikili sıkıştırmada( sayı olmasına rağmen) gözlerimi yaşarttı takım savunması.
Salı gecesi baba bir maç var, Heat ile. O maça Heat iki gün dinlenmiş geliyor. Asıl curcuna ondan sonra…
Salata'da Neler Var?
Indiana Pacers,
JJ Redick,
Orlando Magic,
tolga
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)