Sayfalar

27 Eylül 2008 Cumartesi

Yazık Oldu Bu Çocuğa: Shaun Livingston

Sakatlık fotoğrafını tekrar koymayacağım, bilen biliyor, bilmeyen de iç parçalayan sakatlıklar serisinden bakıversin, sağ tarafta bir yerlerde. Clippers sahip çıkmadı bu çocuğa, tamam biraz çelimsiz, sakatlığa yatkın bir vücudu var ama senin formanı giyerken sakatlandı bu adam. Gavur değil ya kardeşim, üstelik kumaşı da iyi. Kontrat bitti koyuverdiler kapı önüne. Bir ara Portland ilgilendi şimdi Wolves ile görüşüyor, anlaşamazsa sonu D-League gibi gözüküyor belki de riske girer bir Avrupa takımı kapar getirir. Ama her şeyin ötesinde Clippers'ın yaptığı ahde vefa kavramının yanından geçmez, ayıptır, en önemlisi günahtır gözümde.

6 Haftalık Hoca Kinnear

"Sanırım Chris Houghton'ın kenarda yardıma ihtiyacı vardı, ben de bunu yapmak için geldim. Ekim sonu kulüp satışından sonra farklı bir ismin takımın başına geleceğini düşünüyorum, o zamana kadar Newcastle için elimizden geleni yapacağız."

idi Joe Kinnear'ın göreve geldikten sonra söylediklerinin özeti. Hem durumun hem de sonunun farkında, son dönemlerde alıştığımızın aksine, mütevazi bir adam. Sadece 6 haftalığına anlaştılar Kinnear'la. Ekim sonu gibi takımın satılması neredeyse kesin. Yeni bir kulüp sahibi, yeni transfer çılgınlıkları ve sonlarının ne olacağını bilmeyen Newcastle taraftarları. Bir tek Kinnear biliyor sonunun ne olacağını. Demek ki Emre Castle'dan kaçmış aslında farkında olmadan.

Giderim! Korkma Alacaklar!

Thierry Henry diyor ki giderim. Silmeye çalıştıkları Eto'o'yu post Ronaldinho döneminde forvette tek isim olarak düşünen Barça kenarı ve yönetimi Henry'i harcadı ya da harcıyor desek yanlış olmayacak. Ama sakın korkma Henry alıcın çok, çoktan seçmeli adresin hazır. Ada seni bekliyor. İster Londra sokakları yeniden ya da Manchester'ın 2 yakasından biri daireni hazırladı, biletler postaya verilmeye hazır.

Milli Takım Kalesi

Milli Takım kalesine kimi yakıştırıyoruz? diye sormuştum konuya ilişkin fikri olanlara. Ufak bir anket yaptık. Birim alan genel alanın özelliklerini taşır teoreminden hareketle ufak bir değerlendirme yapalım sonuçlar hakkında. Oylamada;

Volkan %35
Başka bir isim %16
Serdar %14
Tekrar Rüştü %7
Tolga %6
Recep %6
Serkan%1

oranında oy almış. Oy verenlerin çoğunluğu Volkan'ı tercih etse de gözüken 3'te 2'lik bir kesimin Volkan'ın yerine bir alternatif aradığı. Fenerbahçe kalesini koruyor ve bir çok uluslararası maçta o kalede duruyor olmasının vermiş olduğu izlenimle seçenekler arasında öne çıkmış Volkan. Hemen arkasındaki tercih ise arkasında paslanan ma yeteneği ve fiziğinden bir şey kaybetmeyen, en nihayetinde bu sezon Kocaelispor'u tek başına ayakta tumaya çalışan Serdar Kulbilge. Rüştü'den vaz geçemeyenler ve seçeneklerden başka isimleri o kalede görmek isteyenler de mevcut.

Uzatmadan direk bir mesajdır aslında bu. Türk futbolseveri o kaleye gözü kapalı kimseyi koyamıyor, ülkenin kalesini kimseye kolay kolay emanet edemiyor. Yabancı kaleci sayısının artışı, Anadolu takımlarında bir türlü istikrar yakalayamayan ya da yakalattırılmayan eldivenlerimiz. Ne kadar etkili orta saha, forvet yetiştirirsek yetiştirelim kanadımız hep kırık. Savunma oyuncusu sıkıntımız bu kadar barizken, kalemizde de fazlasıyla sıkıntılıyız aslında, hep bir fazlasını atmak zorundayız yediğimizin. Kaleci sorununu bitirmek için proje üretilmeli bu ülkede yoksa sonumuz David James'e mecbur İngiltere'den farklı olmayacak.

26 Eylül 2008 Cuma

25 Eylül 2008 Perşembe

Get Smart

Geçen gece arkadaşlarla dışarıda iftar yaptıktan sonra bir de sinemaya gidelim dedik. 2 çifte de özellikle eşlerimize hitap edecek bir film aradık. En uygunu "Get Smart - Akıllı Ol" gibi geldi. Girerken baz tereddütlerim vardı hatunlar açısından, keza Çıplak Silah türünden filmlerden pek fazla haz etmez, daha ziyade dram ya da gerçekçi diyebileceğimiz, pek mantık hatası içermeyen filmleri tercih ederler bizimkiler. Riski aldık ve girdik tabii. Ekseriyetle 2 kişilik patlamış mısırlardan birini rahatlıkla bitirir, eşimin küçük mısırına sulanırım sinemada. Ancak bu sefer tam anlamıyla gülmekten çıkarma noktasına kadar geldiğim için kendi mısırımı bile bitiremedim. Öyle güldük ki dördümüz birden, girerken aldığım capuccino, arada aldığım su ve mısırın bir kısmını yerlere saçtım. Sanırım benden sonra salonda temizlik yapan arkadaştan sağlam bir kalay yemişimdir. O kadar komik kadar eğlenceli bir filmdi ki Get Smart, bir kaç kez daha izlesem aynı şiddette gülebileceğimi zannediyorum. Dördümüzün de çenesi ağrıdı, ya da en azından Sevgili Cem ve benim çenelerimizin yerinden çıkmasına ramak kalmıştı ve kızlar da hiç ummadığımız kadar güldüler. Sözün özü; canınız sıkkın, gülmek ve kafanızı dağıtmak istiyorsunuz, o zaman durmayın bu filme gidin kardeşim, verdiğiniz paraya değer. Dikkat ettiyseniz oyuncu, yönetmen, senaryo falan anlatmadım hiç, gerek yok çünkü, hepsi muhteşem, filmin herşeyi muhteşem, bi taraftan da aklıma sahneler geliyor yazamıyorum. Neyse kesiyorum burada, kendiniz için bir şeyler yapın bu filmi kaçırmayın.

Bugün nedense hiç spor yazma isteği belirmedi içimde, bir nevi blogtan bir gün çalmak olsun bu post da.

24 Eylül 2008 Çarşamba

Hidayet Orlando'dan Ayrılabilr

Orlando Magic Forveti Hedo Türkoğlu Sezon Sonu Serbest Kalabilir


Brian Schmitz, Orlando Sentinel, 24 Eylül 2008


Kısa forvet Hedo Türkoğlu, yaz sezonunun ardından Pazartesi gecesi ülkesi Türkiye’den Orlando’ya gelip takıma katılan son oyuncu oldu. Türk bu yazın hayranlık duyduğu takım ve şehirle geçireceği son yaz olmamasını umuyor şu sıralar. Salı günü verdiği demeçte, sezon sonu serbest oyuncu olabilmek için kontratındaki opsiyonu kullanmayı düşündüğünü açıkladı ve Magic’le 6 yıllık, 39 milyonluk kontratının sona erebileceğinin sinyalini vermiş oldu. Eğer takımda kalırsa son sezonunu 2009-2010’da 7.3 milyona geçirecek. Geçen sezon En Çok Gelişme Kaydeden Oyuncu Ödülü’nü kazandıktan sonra doğrusu düşündüğünü yapabilecek özsermaye ve hakka kavuşmuş durumda. Gelecek Mart ayında 30 yaşında olacak, bu da demek oluyor ki bu yaz onun karlı bir kontrat imzalaması için son şansı.


“Opsiyonu kullanıp serbest kalmak mantıklı geliyor.” diyor Türkoğlu ve gülerek ekliyor “Bir yaş daha genç olacağım.”

“Orlando'da kalmak çok hoşuma gider… Ama sonuçta bu bir iş. Benim işimde oyunumu oynamak. Eğer oyununuzu oynamazsanız, hiçbir yerde kontrat alamazsanız. Umarım Orlando ile anlaşır ve yeni bir kontrat imzalarız, bekleyip göreceğiz. Şu an için kalacağım ya da gideceğim demek çok zor.”


Magic Genel Menajeri Otis Smith kulübün “Türk’ü tutmak” istediğini ve Şubat ayındaki son takas gününe kadar Türkoğlu’nun menajeri Lon Babby bu konuyu detaylı olarak görüşmek istediklerini söyledi. “Görüşmemizde söyleyeceğimiz şey Hedo’nun serbest kalmasını istemediğimiz olacak, o zamana dek çok iyi bir çözüm yolu bulmalıyız.”


Yeni sezonun hazırlık kampını gelecek Salı (30 Eylül) RDV Sportsplex’te açacak olan Magic’te yönetim, bir an önce Hedo’yu takımda tutmak için ne yapmaları gerektiği hakkında bir fikir edinmek istiyor. Türkoğlu’nun bu yaz Golden State ile serbest oyuncu iken 50 milyona beş senelik kontrat imzalayan kısa forvet Corey Maggette’ninkine yakın bir kontrat isteyeceği konuşuluyor. Magic’in elinde hali hazırda 3 tane ağır kontrat bulunmakta: Rashard Lewis (6 yıl ve 116 milyon), Dwight Howard (5 yıl ve 85 milyon) ve Jameer Nelson (5 yıl ve 40 milyon)


Smith’e Magic’i lüks vergisi cezasına sokabilecek sezon başına ortalama 10 milyon dolarlık bir kontratı Türkoğlu’na verip veremeyecekleri sorulduğunda cevabı “Eğer rekabet edebilir kalmak istiyorsanız her şey yapılabilirdir. Bu bizim teklif edeceğimiz kontratta ne kadar yaratıcı olabileceğimize bakar. Hangi paraların konuşulacağı konusunda şu an için çok emin değilim.” Gözüken o ki Türkoğlu ve Magic (Şubat’tan önce) anlaşamazlarsa Magic Hedo’yu bedavaya kaybetmektense takas edebilir. Türkoğlu da takas edilebileceğinin bilincinde olduğunu söyleyerek sözlerini “Bu benim elimde olan bir şey değil. Olando beni takas edebilir. Bu sonuçta bir iş.” şeklinde sürdürdü.


Smith Türk’ü tutacakları konusunda kendinden emin hissettiğini, Hedo’nun menajeri Lon Babby’nin de mantıksız - anlaşılamaz bir adam olmadığını söyledi. Ayrıca Smith, Orlando’ya geldiği günden beri bir oyuncu olarak devamlı gelişen Türk’ün, özellikle Stan Van Gundy’nin uta dayalı sisteminin önemli bir ismi olduğunu ekledi. “Eğer serbest kalmaya karar verirse, en iyi senesini benimle geçirmiş olacak. Tabiî ki bunun bir sebebi vardı. Türk’ün yaptıklarının arkasında durduk, ve ona bir çok ciddi özgürlük tanıdık. Fakat Keyon Dooling gibi, o da kendisi için en iyi olacak şeyi seçmekte özgür.”


Çeviri: CENKY, NBAKolik.com için çevrilmiştir.

Orlando Magic 2008-2009 (20. Sene Özel)



"Kanat"landı

Spor yorumculuğunu ve üslubunu hiç sevmezdim ama hayata tutunuşu ve kavgasına hayrandım. Erken oldu, 54 yaş ayrılmak için bu dünyadan çok erken. Eşine, yakınlarına ve sevenlerine sonsuz sabırlar. Ekran önemli bir rengini, spor basını önemli bir emektarını kaybetti.

Gitti Gidiyor: Topun Ağzındakiler

Juande Ramos - Tottenham Hotspurs

Massimiliano Allegri - Cagliari

Bojan Prašnikar - Energie Cottbus

Mark McGhee - Motherwell

Matt Derbyshire

İngiliz Futbolu'nun yeni umutlarından biri. Blackburn'un geçen sezondan beri jokeri. Son 2 sezonu Rovers formasıyla çıktığı 62 resmi maçta 14 gol atarak geçirdi ki, bu maçların büyük çoğunluğunda maça kulübede başlamıştı. İngiliz U-21 takımın son 1,5 senedir vazgeçilmezlerinden. Ince bu sene iyice üzerine düşmeye başladı, 4 resmi maçta 3 gole imzasını koydu. Hafta sonu takımını 3 puana taşıyan isimdi. Santa Cruz ve McCarthy gibi adamların son 2 senede oyununu geliştirmesine katkısı çok fazla. Her geçen sezon çok daha kuvvetli bir görüntü sergiliyor. En önemli dezavantajı 1.85'lik boyuna karşın kafa toplarında çok etkili olamaması, bunu da hızı ve ustalıkla kullandığı her iki ayağı ile kapatmaya çalışıyor. Fotoğraftakiler yeni doğan ikizleri, herhalde İngiltere'de adet böyle çocuklarının annesiyle hala evli değiller, o da bizi ilgilendirmez. İngiltere'nin parlayan yeni yıldızı olmaya kuvvetle aday.

İki Resim Arasındaki 32 Fark


Öküz öldü ortaklık bozuldu derler ya onun gibi bir şeyler. West Ham'ın göğüs reklamı XL firmasındaydı. XL İngiltere, Almanya, Fransa, Avustralya gibi ülkelerde hizmet veren bir hava yolu ve turizm şirketi, XL Leisure Group açık ismi. Aslında bu sezona da anlaşarak başlamışlardı ama ne olduysa vazgeçtiler, ya da anlaşma bir şekilde bozuldu, bilen varsa başımız üstüne (Edit: giigle loop sağolsun bilgiyi verdi, XL'e devlet el koymuş, bir nevi iflas). Sezon başından reklam baskılı, ki formaların üzerinde reklam fabrika çıkışı mevcut yani tam anlamıyla baskı değil de aslında forma reklamlı üretilmiş elektronik baskılı olarak, baskıları sökmek mümmkün değil dolayısıyla. West Hamlılar da çözümü reklamın üzerini oyuncuların numaralarıyla kapatmakta bulmuşlar. İlk bakışta renk uyumsuzluğu nedeniyle biraz itici gelse de sonra insan alışıyor. 32 yaşındaki, 32 numaralı Di Michele 3-1 kazandıkları maçın 3 golününün 2'sini atıp 1'ini attırırken, reklamı kapatan "32" yeniden doğuşun simgesi gibi parıldıyor.

Sal Gitsin

Bu hafta bitmeden işi biter, Marbury'nin kontratı satın alınıp, Brooklyn çocuğu salıverilecek. Dibe inen başka bir yıldız, boşa saçılmış milyonlar. Knicks doğru yolda, Walsh fena hareketler yapmıyor.

Çerez

Gianluca Nani - Gianfranco Zola

Fotoğraf Guardian gazetesindeki Zola incelemesinden. İpleri elinde tutan West Ham Futbol direktörü Gianluca Nani, alttakini zaten tanıyoruz, Zola. Yorum belli, Zola Nani'nin yeni kuklası. Sezon sonu bakalım ipleri tutan değişecek mi? Bu arada Zola Carling Cup'ta Watford'a kaybederek kupadan elendi, ipler daha da sıkılaşır mı?

Shareef Abdur-Rahim

Sadece 32 yaşında ayrılmak zorunda kaldı parkelerden. Boyalı alanın etkili oyuncularındandı sakatlık belasına bulaşmadan önce. Özellikle 2003'te Atlanta forması giyerken sakatlanan dek çok baskın ve etkili bir oyun oynuyordu. Son 5-6 senesini adeta diziyle kavga ederek geçirdi. Vancouver'da yıldızlaşarak başladığı kariyeri Atlanta'da sakatlıkla tanışana dek müthiş gitti. Sonrasında takas olduğu Portland ve Sacramento'da hiç o eski haline geri dönemedi. Geçen sezon başı geçirdiği sakatlığı adeta kariyerinin yönünü çizmiş oldu. Son sağlıklı sezonu 2006-2007 idi ama araz bırakan sakatlığı ile gerekli katkıyı sağlayamadı. Sakatlığını yenip dönmeye çabalamaktansa, artık sıkılmaya başladığı parkelere veda etti. 2005-2006 sezonunda ilk play-off maçına çıkana kadar NBA'in play-off maçı oynamadan en çok normal sezon maçına çıkan oyuncu rekoru onundu. 2002'nin All-Star'ı sonradan Memphis'e taşınan Vancouver tarihinin belki de ilk en önemli yıldızı. Selam sana koca Şerif!

23 Eylül 2008 Salı

İç Parçalayan Sakatlıklar #5

Djibril Cisse - 07.06.2006 - Fransa Çin Milli Maçı

Zico Özbekistan'a

Eto'o gittiğinde Özbekisan'a ciddi transfer spekülasyonları olmuştu, hepimiz de çok şaşırmıştık, gerçi o transfer olmadı Eto'o Barça'da formasını geri aldı. Sonrasında 35'lik Rivaldo'nun Bunyodkor kulübüne imza attığına şahit olduk, olabilir dedik, ciddi sponsorları olan bir kulübe kariyerinin sonunda önemli paralar almaya gitti. Ama şu son anlaşma beni fazlasıyla hayrete düşürdü. Zico da Bunyodkor ile anlaşmış! 1 senelik anlaşma yapmak üzere Taşkent'e uçuyormuş! Sezon başı adı Chelsea ile geçen bir adamın 3 ay sonra Özbek ligine gitmesi acayip geliyor bana. Demek ki para herşey olabiliyormuş bazen. Demek ki bizim basında Zico hakında bazıları doğru sözler söylemiş Avrupa'da çalıştıracak takım bulamaz diye, bulamadı, artık Asya'da. Zico'dan önceki örnek Micheal Laudrup'tur herhalde, takımıyla Avrupa'da başarılı olup dikkat çektikten sonra takımsız kalan hoca hususunda. Şu sıralar sezon başı istediği paranın altına Rusya'da. Demek ki neymiş, para para para!

22 Eylül 2008 Pazartesi

Newcastle Nijeryalılar'a

Kimisi Amerikalı'nın, kimisi Rus'un. Bazısı Arabın, bazısı Mısırlı'nın. Bir Nijeryalılar eksikti İngiliz futbolunda, onlar da gelmek üzere, kadro tamamlanacak az kaldı. İngiliz futbolunda İngiliz kalmadı, lig oyuncularının yüzde altmışı yabancı ve bu oran her transfer dönemi artıyor. Bakalım ligde kalan son İngiliz takım sahibi, son İngiliz Teknik direktör, son İngiliz futbolcu payelerini kim alacak. Öyle çok uzak sanmayın, yakındır 10 seneyi bulmaz bu gidişle. Ver 350 milyonu Nijeryalı, sapına kadar senindir Castle, hayrını gör!

Maradona Inter'e mi?

Şu sıralar Arjantin ve İtalyan basınları Maradona'nın 2.İtalya seferini manşetlerine taşıyorlar. İtalya'da oynadığı dönemde Napoli şampiyonluğa taşıyan efsanenin bu sefer Inter'in Teknik danışmanlığına getirilmesi söz konusu. Dünya şampiyonu ama eskinin kokain bağımlısı damgalarını da üzerinde taşıyan, fakat futbolun vazgeçilmezi tabii ki Maradona. İşin aslı Mourinho'nun üstüne veya yanına gelmesi falan değil tabi, Inter'in Güney Amerika şubesi olması isteniyor Maradona'dan. Maksat cevherleri kimse kapmadan Inter'e getirmek. Anlaşma çok yakın gözüküyor. Ben asıl Mourinho'nun havasını düşünemiyorum "Arjantin Ligi'nde bir oyuncu var, izlemeye bir eleman göndereceğim bugün yarın. Kim mi, ya şu bizim Diego yok mu hani bir dönem top oynadı ya Napoli'de falan o işte." Yapar mı yapar.

Nefret Ettirdin Artık!

Cristiano Ronaldo'yu 2008'in en çok mide bulandıran ismi olarak ilan ediyorum sevgili blog takipçileri! Seks skandalı, Real transferi, sevgililerinin skandalları falan derken artık nefret ettim bu adamdan. Şu sıralar kokain satan ve geceleri hayat kadınlığı yapan sevgilisiyle gündemde. Ondan önce modern köleydi, yok alemciydi, içkiciydi, yatta sevişti, parkta güneşlendi, denizde öpüştü! Offf bunalttın artık Ronaldo, içimizi sıktın. Bir de çıkıp ilk çıktığın maçta Mike Riley gibi bir hakeme ders vermeye kalkıyorsun. E çık git artık hem magazin hem spor sayfalarından, yeşilde topuna bak!

Değişen Saray ve "Yeni"çeriler

Geçen zaman içerisinde Galatasaray'ın transfer politikası ve Skibbe hakkında bir çok yorum yapmıştık. Alttaki gönderide de bahsettiğimiz gibi takımı tanımaya çalışan hocanın yanlışlarının fazla olması ve hatta bunların ciddi maddi kayıplara karşılık gelmesi söz konusu. Dün itibariyle kadrodaki sakat sayısı 11'e varmış olan bir takımın ise sanki tam kadro ve devamlı bir arada oynayan oyunculardan oluşuyormuş gibi performans göstermesi de siyah ve beyaz kadar birbirine zıt bir durum. Ama istikrar söz konusu olduğunda, alışkanlık kazanılmaya başladığında, ki bu alışkanlık hem yanındaki adama hem de mevkiye olan alışkanlıktır, aynı adamların oynadığı top şekil değiştirmeye başlıyor. Hem yoğunluktan hem sinirden üzerine yazamadığımız Bellinzona maçının Lincoln'ün biraz hareketlenmeye başladığı maç olduğu aşikar. Takımdan kesilmeler, kötü performansı üzerine verilen demeçler sanki meyvesini vermiş gibi. Dün gece çok uzun zamandır ilk kez oyuna kendini verdiğini ve arkadaşlarını oynatmaya çalıştığını gördük. Çok yakın zamanda "Satın gitsin!" dediğimiz adamdan çok farklıydı. En azından inanmışlığını sürdürse ve Schalke yıllarına yaklaşsa bile çok verimli olabilir, yoksa aynı vurdumduymazlığı sürdürerek 1 maç komutanı 10 maç turisti oynarsa külliyen zarardır camiaya.

Dün akşamın "ben balon değil futbolcuyum" diyen adamı da kuşkuşuz Baros. Bellinzona maçındaki gollerine, iyi ve yıpratıcı performans katkılı oyunuyla devam etti. Toplu oyunda çok hızlı olması ve topu ayağına adeta yapıştırarark sürmesiyle rakip savunmayı çok yoruyor. Kuşkusuz Baros'un iyi oyunu takıma seviye atlatacaktır ama Milan Baros geldi diye de Galatasaray Milan olmamıştır (bu sezonki Milandan bahsetmiyorum). Nonda ile uyumu çabuk yakalamaları çok büyük avantaj ama gol kaçırma virüsüher ikisine de bulaşmış durumda, acil şifalar.

De Sanctis'in yine kalesinde güven verip, arkadaşlarının başlarını arkayaçevirtmediği bu maçta en önemli kazançlar eskiye göre sakinleşen ve pozisyonun hakkını vermek için çabalayan Hasan Şaş, Volkan Yaman ve Alpaslan Erdem'di. Bir sakatlığın bir oyuncuya ne kadar yarayabileceğini geçen sene post-Linderoth döneminde Topal ile görmüştük. Şimdi ise bu dalgaya 1 değil 2 kişi takılmış durumda. Dün geceki maç hem Volkan hem A.Erdem için "Ben de en az Balta kadar oynarım" dedikleri maçtı. Hatta Balta'dan kat kat fazla defansif ve ofansif verim verdikleri, verebileceklerini ispatladıkları maçtı. Skibbe Balta'da ısrar etmez ve en azından bir rotasyon yakalarsa Galatasaray solu bu sene çok iş yapar.

Kewell'a ise denecek söz bulamıyor insan. Böylesine üstün bir profeyonel, iş ahlakı doruk noktada ve işini severek yapan adamı bulmak çok zor. Galatasaray'n son yıllardaki en büyük transferi, bakalım nereye kadar iyi kullanabilecek Galatasaray onu. Netice sözü yine istikrara getiriyor, kadro istikrarı, kazanma alışkanlığı kazanan takımların önünün açık olduğu en azından moral olarak her maça önde başladıkları gerçek. Bellinzona galibiyeti Galatasaraylı oyuncuların kafasındaki bazı engelleri yıkmış, yıkılan engellerin altında kalan Kocaelispor oldu. Engin İpekoğlu'nun kale ve forvet dışındaki er mevkide sorunu had safhada, işi çok zor. Bir kaç kelime de Kocaelispor taraftarına: Arkadaş 4 hafta olmuş lig başlayalı, seneler sonra takımın orada tutunmaya çalışıyor, oynadığın takım lig şampiyonu, yenilgi olabilir ama oyuncuların ciddi mücadele ediyor, neden oyuncuları yuhalamak, biraz sabır göstersek ölür müyüz?