Sayfalar

1 Mayıs 2009 Cuma

Güle Güle Bülent!

Dakika 84, skor 1-0, taraftar Bülent Hoca istifa, Cevat Güler oley diye bağırıyor, Bülent Korkmaz bitti. Bu maçtan sonra karakter gösterip istifa ederse saygınlığını korur, yoksa zaten kovulacak. Çok üzgünüm Büyük Kaptan bunları yaşamamalı, yaşatmamalıydı. Özür dilerim ozhano.

3. Uzatmada Kazanan Chicago Bulls

Rondo'nun son şutunu Rose bloklar, Allen'ın 51 sayısı güme gider, Bulls taraftarı çılgına döner, Chicago umutlanır, Magic fazladan dinlenme fırsatı yakalar, basketbolseverler bayram eder!

Takım Olmak Meziyettir, Rakibi Tüketmek De...

Bu seri boyunca oynanan 5 maçın hiç birinde Magic ilk yarıda 50 sayıyı geçememiş, 3 sayılık atışlarda büyük sıkıntısı yaşamış, şutörleri doğru düzgün şut sokamamıştı. Bu sefer işler ciddi şekilde değişti. Howard ve Lee olmadığı halde her iki çeyrekte de 30 sayı buldu Magic. İlk devreyi 9'da 6 üçlük isabetiyle kapattılar. İlk 5 çıkan Redick, Lewis ve Hidayet 21'de 13 isabet
yakaladılar. Magic takım olarak %57.5 ile hücum etti.Howard olmamasına rağmen ribauntlarda 19'a 15 üstünlük kurdu Sixers karşısında Magic. Post-up, kat oyunları, isolation, pick-n-roll, penetre üstü pas ilk devrede gördüğümüz setleridi Stan Van Gundy'nin. Adeta eleştirilere cevap verircesine çeşitlendirdi Magic hücumunu. DiLeo neler olup bittiğini bir türlü çözemedi. Savunmada inanılmaz dağınık oynadı ilk devreyi Sixers ve bu onlara 14 sayılık fark olarak geri döndü. Seri boyunca 2 kez 18 sayıdan geri gelmeyi başarmıştı Sixers ve 2. devreye çıkarken bunun moralini, enerjiyle birleştirip seriye devam etmek isteyeceklerdi. Ama ilk devre istatistikleri sanki maç sonu istatistiklerinin de aynı olacak gibiydi.

2. yarıya Hidayet ve Lewis şut kaçırarak başladılar ki bu Sixers için iyi bir fırsattı. Sanki bir ara tempo yakalayıp farkı eritir gibi oldular ama hiç beklenmeyen 2 isim oyuna ve skora öylesine bir katkı yaptılar ki! Redick ve Gortat adeta sürklase etti Sixers'ı. Bir ara Gortat adeta Howard gibi oynamaya başladı. 3. çeyrekte tam 8 sayı ve 4 ribaunt yaparak pota altında mesaj veriyordu adeta. 3. çeyreğin bitmesine 2 dakika kala fark 22'ye kadar çıktı.Bu andan sonra Sixers 7-0'lık bir seri yakalayarak çeyreği farkı 15 sayıya indirerek kapatmayı başardı. Kendi adıma 3 çeyrek boyunca Iguodala ve Young'ı aradım sahada. Ama her topun arkasında Miller ve Williams'ı gördüm. Sixers adına üzüldüm, maça gelen bir kısım inançlı seyircisi adına. 4. çeyrek Hidayet'in basket ve asistleriyle başladı. 15'e inen fark yeniden 22'ye kadar çıktı. Şutör bir takım olmayan ve bence potaya Howard'ın olmadığı bu gecede saldırdıkları her pozisyonda sayı çıkartacak olan Sixers oyuncuları fütursuzca şut attılar, acayip pas oyunları denediler. Tüm sezon oynadıkları gibi oynasalar her şey çok farklı olabilirdi ama DiLeo'nun önceden tahmin ettiğim gibi Howardsız Magic için bir B planı yoktu. Fark 24'e çıktığında iyice sinirleri bozulan Sixers'ta Dalembert bir şekilde Hidayet'i çıldırttı ve 2. teknik faulünü alan Hidayet oyundan ihraç edildi. Çok sık görmediğimiz ve Hidayet'ten beklemediğimiz bir hareket ama, Dalembert'in Hidayet'in kulağına neler fısıldadığını cidden merak ediyorum. Neyse lafı fazla uzatıp sinir bozmayalım. Hidayet'in atılmasıyla kısa sürede 5-0'lık seri yakalayınca Sixers Van Gundy aldığı molayla olaya el koydu. Bu dakikadan sonra aslında saati kullanmak bence en doğru taktik olacaktı, Van Gundy de aynı şeyi düşündüğünü gösterdi. Hatta bu mola onun koçluk kalitesini gösterdi, Dileo ile aralarındaki farkı gün ışığına çıkardı. Süre azaldıkça Sixers oyuncularının paniği arttı, saçma sapan hücumlar ve çok kötü bir savunma yaparak farkın 25 sayıya kadar çıkmasına neden oldular. Tabi bu dakikadan sonra harikalar yaratmalarını beklemek doğru değil ancak bir karakter göstererek eleniyor olabilirlerdi. Maç biterken salonun yarısından çoğu boşalmıştı. Zaten böylesi önemli bir maçta biletlerin tamamını tüketmeyen bir seyirci profilinden de kalıp takımlarını alkışlamaları beklenmezdi. Açıkçası Sixers seyircisi de üzdü beni bir basketbolsever olarak.

Özetle Howard'ın yokluğunda Gortat'ın Howard süveterini giyerek coştuğu, Lewis'in 118 milyonluk kontratı neden aldığını gösterdiği, Redick'in ben de varım dediği, Alston'ın gerçek bir oyun kurucuya yakın bir performans verdiği ve inanmak çok güç ama Stan Van Gundy'nin normal süre bitmeden kameralara gülerken yakalandığı sihirli bir geceydi. NBAKolik forumunda dediğim gibi şu an ben demiştim deme ukalalığının dayanılmaz hafifliğini yaşıyorum. Bu maçla ilgili dün saat 18:42'de NBAKolik forumunda yaptığım yorumla sözlerime son veriyor, yeni programlarda görüşmek üzere diyorum :)

Forumdaki Howard ve Lee yok bu maçı Sixers alır söylevleri üzerine tarafımdan edilen kelam:

"Ortaya ilginç bir iddia atayım o zaman Howard yoksa Orlando rahat kazanır, seri 4-2 biter."

Orlando @ Philadelphia Canlı Yayın

http://www.atdhe.net/6688/watch-orlando-vs-philadelphia

30 Nisan 2009 Perşembe

Philadelphia'da Müthiş Maç

Bu geceki Orlando Magic - Philadelphia maçı muhteşem olacak. Önceki neredeyse tamamı sıkıcı sadece son anları zevkli maçların aksine bu sefer tüm maç çekişmeli geçecek. Howard'ın dirseğiyle başından sakatalanan Lee ve dalembert'e attığı dirsek nedeniyle ceza alan Howard yok. Gortat ve Redick'in Magic'te ilk 5 başlaması bekleniyor. Bu da acayip bir maç olacağını gösterir. Sixers'ın savunma planları Magic'in hücum planları külliyen değişiyor. Maç gece 02.30'da izlemek isteyenlere bulursam buradan link vereceğim, takipte kalın derim.

Sedat Balkanlı'yı Kaybettik

Söyleyecek pek söz kalmadı Sedat için. Altın Kafa olarak hatırlayalım onu. Hasta halinin fotoğrafını koymak istemiyorum, çakı gibi olduğu zamanlardan bir fotoğrafla süsleyelim anısını. Hastalığı ALS idi. Allah kimseye yaşatmasın, yaşayanlara da acil şifalar dileyelim. Daha önce ayrıntılı bir şekilde bahsetmiştik ALS'den, bilmeyen, merak eden varsa şuradan o yazıya gidebilir. Ailesine sonsuz sabırlar, ama her şeyden önce eşinden Allah razı olsun, örnek bir eş, harika bir Türk kadını. Rahat uyu Altın Kafa!

29 Nisan 2009 Çarşamba

Galatasaray Anketi Üzerine

Gelecek sezonda Galatasaray'da kimleri görmek istemiyorsunuz diye sormuştuk Çoban Salata okurlarına. Oy veren herkese teşekkürler. Önce öne çıkan sonuçları bir verelim sonra yoruma geçelim:

Linderoth %60
Ümit Karan %56
Nonda %56
Feldkamp %55
Hasan Şaş %54
Adnan Sezgin %52
Sabri %52
Lincoln %46
Bülent Korkmaz %45
Sağlık Ekibi %44
Mehmet Güven %44
De Sanctis %42

Sonuçlara bakarak söyleyebileceğimiz ilk şey taraftarın Linderoth'tan umudu kestiği. 2 sezondur çıktığı antrenman sayısı neredeyse Galatasaray'ın oynadığı maç sayısını geçmeyen İsveçli kariyeri boyunca hiç ciddi sakatlık yaşamadığı için ona buz adam, demir adam lakapları takılımıştı. Ama Galatasaray macerası onun için belki de kariyerini bitren bir süreç oldu. Ona bel bağlayan Galatasaray'ın kaybettiklerini saymaya gerek bile yok. Ve şimdi 1 numaralı istenmeyen adam Linderoth, garanti parasını alıyor ve hiç bir şey vermiyor.

2. çarpıcı sonuç ise takımın en eskileri Hasan Şaş ve Ümit Karan'la ilgili. Taraftarın yarıdan fazlasının gitsin dediği bu iki ismin özellikle bu sezonki performanslarına baktığımızda kariyerlerinin en kötü dönemlerini geçiriyorlar demek yanlış olmayacaktır. Hasan belki biraz parlamıştı lig başında ama sakatlandıktan sonra iyileşip döndüğündeki vücut şekli, fazla kiloları ve kurtulamadığı asabiyeti onu istenmeyen adamlardan biri haline getirdi. Karan için söylenebilecek hiç bir şey yok. Senelerdir kendi adıma vasat bir futbolcu olduğunu, Hakan Şükür ve Arif'le oynama fırsatı yakaladığı için bu denli gol atabildiğini söyledim durdum. Kendisi gibi önce golü düşünen forvetlerle partnerlik yapınca durumu ortada.
Sabri ayrı bir inceleme konusu. Hiç bir oyuncu yoktur ki tribünde hem onu gırtlaklamak isteyen hem de omuzlarda taşımak isteyen taraftar grubu olsun. Ben 1. gruptanım. Aslında bir orta saha oyuncusu olan Sabri adam yokluğunda sağbekliğe devşirilip oraya mahkum edilmiş, bu sayede Galatasaray'ı da kendisine mahkum edilmiş bir oyuncu. O olduğu için senelerdir sağbek alınmayışı sonucu, Uğur da sakatlandıktan sonra, artık bu sezon balonu patladı. Çünkü önünde ilk işi hücum etmek olan Kewell var. Altyapı'dan geliyor olması, hasta Galatasaraylı olması onu sevenlerin çokluğunu açıklıyor ama, sahada agresifliğini, devamlı kavga ediyormuşcasına gözüken yüz ifadelerini ve yanlış saha içi tercihlerini ney nasıl açıklayacak orasını bilmiyorum. Sonuç olarak Sabri taraftarın desteğini de önemli ölçüde kaybetmiş durumda.

Taraftarın Galatasaray'ın yabancılarına güveni kalmadığını da anlatıyor anket sonuçları. Sakatlık adam Linderoth, kontratı alıp üzerine yatan ve adeta geçen sezona göre 2 vites düşük hızda seyreden Nonda, istikrarsız De Sanctis ile Problem adam Lincoln istenmeyenler arasında başta gidiyorlar. Taraftarın Baros ve Kewell dışındaki yabancılara sıcak bakmadığı, bire bir takıma katkı yapan adamı tuttuğu ortada. Kewell ve Baros'la ilgili bugüne kadar herhangi bir sorun yaşanmamış olması da bu isimlerin Galatasaray karakterine daha uygun adamlar olduğunu zaten göstermekte.

2 alttaki gönderi de Bülent Korkmaz'la ilgili yaptığım tespitlerin ankette de desteklendiği gözükmekte. Bülent Galatasaray'a erken geldi, üstelik bir taktik dehası falan da değil. Bu da onu kullanılabilir ve harcanabilir hale getirmekte. Kesin olansa hala taraftarın yarısından fazlasının Bülent'e inandığı. Bizler ne kadar Bülent kalsın ve başarılı olsun istesek de tıpkı Adnan Polat'ın dediği gibi "Bizler aslında önceden yazılmış bir senaryonun figüranlarıyız be Kaptan!"

Mehmet Güven'e söylecek sözümüz yok, senelerdir hep aşağı doğru gidiyor performansı. 4 sene önce Ümit Milli takımda oynayan Mehmet ile bu Mehmet arasında çok büyük fark var. Mehmet'e Mehmet Güvensiz diyorum ben 2 sezondur, taraftar da aynı fikirde Altyapıdan geliyor ve Şampiyonlar Ligi'nde, UEFA'da home-grown oyuncu statüsünü dolduruyor olmaktan başka faydası yok senelerdir ne Galatasaray'a ne kendisine.

Sağlık ekibine tepkide haklı mıyız, yoksa Sağlık ekibinin yapacak şeyi mi kalmıyor fiziken kötü durumdaki oyuncuların sakatlıklarına, bir türlü çözemedik. Onların tespitlerine göre yön bulan tedaviler acaba yollarını mı kaybediyorlar belirsiz. Tepki almaları doğal, Galatasaray tarihinde belki de şu iki sezon boyunca yaşanan kadar sakatlık yaşanmamıştır.

Son mesajsa Adnan Polat'a çıkmış anketten. "Yönetimini destekliyoruz ama şu Adnan Sezgin ve Kalli'den kurtar Galatasaray'ın yakasını artık!" diyor taraftar. 12 Ocak'ta sormuşuz biz de Hangisi Başkan diye. Son Dönemlerde Futbol Şubesi'ni tamamiyle Haldun Üstünel'e bağlayarak bir hamle yaptı Polat ancak şu an için yarım hala. Adnan Sezgin ve Kalli ne kadar çabuk ayrılırsa Galatasaray'dan, çok başlılıktan ne kadar çabuk kurtulursa Florya, o kadar çabuk gelir başarı.

Bir parantez de destek gören takımda tutulması istenen isimlere. Aykut, Emre Aşık, Emre Güngör, Hakan Balta, Alpaslan, Uğur, Servet, Serkan Kurtuluş, Ayhan, Barış, Mehmet Topal, Kewell, Arda, Baros, Serkan Çalık, Cevat ve Nezihi Hocalar. diğer isimlere güven giderek azalıyor, Polat yönetimine muhalifler üçte 1 düzeyine gelmiş. Taraftarın mesajı şu; takıma her şeyini veren adamlar ve gençlere sahip çıkıyoruz. Genç de olsan şöhretli de takıma bir şey vermiyorsan seni Galatasaray'da istemiyoruz.

Günün Diyaloğu

Philadelpia 76ers Koçu Tony DiLeo:

Howard hem hücumda hem savunmada devamlı boyalı alanda, yani devamlı orada, dışında değil. Devamlı orada olup da neredeyse hiç üç saniye almıyor olması anlaşılır gibi değil. Ayrıca Lig Yönetiminin mutlaka Howard'ın Dalambert'e attığı dirseği tekrar izleyip değerlendirmesi gerekir.

Orlando Magic Koçu Stan Van Gundy:

Nedir yani top oynamayı bırakıp bir sonraki maçta hakemlerin hangi düdüklerini çalacağını mı ısmarlayacağız. Çıkıp topunu oynayacaksın, kazanabiliyorsan kazanıyorsundur. Ayrıca ben de Lig Yönetiminin Howard'ın Courney Lee'ye dirsek attığı pozisyonu tekrar izleyip değerlendirmesini istiyorum, sonuçta bir oyuncumuzu sakatladı Howard.

Tarih Tekerrürden İbarettir

Sixers için söylenecek en özlü söz sanırım tarih tekerrürden ibarettir. Geçen seneyi hatırlayalım Detroit serisini.3. maç sonunda 2-1 Sixers öndeydi, 6. maç sonunda 4-2 ile elendiler. Bu seride de işler aynı seyrediyor. 6. maç Philadelphia'da ama o maça yakın taraf yine Magic.

Maçın hemen başında alakasız bir pozisyonda Howard'ın dirseği Lee'nin başına çarpınca en azından bu maç için Magic Lee'yi kaybetmiş oldu. Çoğunlukla Redick'i oynattı 2 numarada Van Gundy. Tamam kadrodaki tek saf 2 numara Redick ama, ne hücum ritm ne de savunma direnci bakımından bugün Avrupa'da bile forma bulmakta zorlanacak yapıda Redick. Zaten maç boyunca onun üzerinden oynadıkları neredeyse her pozisyonu sayı ile bitirdi Sixers. Hidayet'in savunmasını yine oldukça sert yaptılar, her pozisyonda zorlandı hücumda. Bileğinin iyiye gittiğini zannediyorduk ama daha kötüye gittiğini ve iğneyle oynamaya devam ettiğini öğrendik. Özellikle penetreleri bitiremiyor, kuvvetli kalamıyor son adımına. Lee yokken Hidayet'i böylesine kısıtlamışken Sixers'ın maçı alamaması onlar için serinin sonunun yaklaştığının göstergesi.

İki eksiğiyle güç kaybeden Magic'te özlediğimiz adam Lewis sahne aldı uzun süre sonra. Howard da kendi oyununu oynayıp serbest atışlarda isabet bulunca Sixers'ın işi kolay bitti. Alston'a da ayrı bir parantez açmak gerek. İlk 3 maç çılgınca, fütursuzca içeri dalan Alston bir hayli fırça yedikten sonra Van Gundy'den 2 maçtır gerçekten tam bir oyun kurucu gibi oynuyor. Sadece gerçekten gerektiğinde içeri penetre ediyor, penetre üzeri çok güzel paslar çıkarıyor. Demek ki böyle oynanabiliyormuş. Bilmem kaç sezondur Nelson'da izlediğimiz bu zaafı Alston'ı play-off'ta gerçekleştirirken gördüğümde sinirim çok bozulmuştu. Benim kıstaslarım oyun kurucunun hangi işi ne zaman yapması gerektiğini seçebilmesi en üst sırada. Ha ben NBA, basketbol otoritesi falan değilim ama bilinçli bir basketbol izleyicisiyim en azından ve bu oyundan zevk alan biri olarak sahada böyle oyun kurucular görmek en doğal hakkım diye düşünüyorum.

Magic'in bu maçtaki tek eksiği diğer 4 maçta da yaşandığı üzere anlamsız bir rehavete kapılmalarıydı. Fark 10'un üzerine çıktığında sanki maç bitti, hadi zamanı eritelim de gidelim psikolojisine girip abuk sabuk bir hale bürünüyorlar. Bu sefer bunu daha çabuk aştılar, Van Gundy belli ki mental olarak da ciddi şekilde çalışıyor.

Tahminim son maçı da Magic alır ve Chicago'yu yine uzatmaya giden maçta yenen Boston'la konferans finali için kapışmaya hazırlanır.

Bu arada dün Lewis neden bu kadar silik oynuyor diye soran bir arkadaşıma "Kızı çok uzun zamandır hastanede, hastalığını çözememişler bir de kardeşi kanser olmuş, adamın asabı, morali çok bozuk, kendini kolay kolay maça veremez. Belki kızının iyileşme sürecine girmesi bir etki yapar bu akşam patlar."demiştim. Hem Lewis'in patlaması hem de maçı NBATV'de anlatan Orkun Çolakoğlu'nun Lewis'le ilgili aynı bilgiyi vermesi bir anda bana "Orlando insider" görüntüsü kattı, bir hayli güldük.

Leo Franco Galatasaray'daymış

Haber El Mundo Deportivo'dan. Leo Franco Galatasaray'a 3 yıllığına imza atmış, 2,5 milyon Euro dan bahsediliyor. Bence yakışır demiştim 18 Nisan'da, gelse de kaleci seyretsek, endamıyla, boyuyla.

28 Nisan 2009 Salı

Cevaplar...

1. Bülent Korkmaz'la çıktığımız hangi maçı rahat rahat seyrettin?
Emre atılana kadar Hamburg maçı ve İstanbul BŞB
2. Bülent Korkmaz'la hangi maçı iki farklı kazandık?
İstatistikler yok öyle bir maç diyor
3. Skibbe zamanında zevk veren maçları mı yoksa şu anki sistemi mi tercih ediyorsun?
Skibbe zamanında oynanan "one man show"dan ben kendi adıma zevk almıyordum. Yapı olarak takım oyunu, yardımlaşma ve hiç kimsenin aşırı yıldızlaşmadığı sistemleri tercih ederim. Bülent de onu yapmaya çalışıyor
4. Sadece vefa olsun diye koskoca kulüp daha palazlanmamış bir teknik adama teslim edilir mi?
Edilmez, edilmedi de zaten
5. Eğer amaç vefa ise neden Arif değil de Bülent getirildi?
Amaç vefa değil, olsaydı da Bülent'in gelmesi normal. Altyapıdan gelip ömür boyu sadece o formayı giymiş adama teslim etmek takımı gayet mantıklı.
6. Skibbe olsaydı şu anda ne durumda olurduk?
Aynı veya daha kötü durumda olurduk. Skibbe oyuncuların yerleriyle çok fazla oynayıp rakibi analiz etmeyen bir hocaydı. Üstüste gelen sakatlıklarla yapacakları Bülent'ten fazla olmazdı.
7. Bırak Skibbe'yi takımın başında Bülent yerine ben olsaydım şu anda ne durumda olurduk?
Takımın başında sen olsan UEFA'da yarı final oynuyorduk şimdi, ligde de Sivas'ın önündeydik.
8. Cevat Hoca mı Bülent mi?
Denenmiş bir tecrübe varken maceraya girmezdim.
9. Sence takımda Bülent'i seven bir tane yabancı var mı?
Yok gibi duruyor.
10. Takımda Bülent'i seven kaç Türk var?
Kesinlikle Sabri ve Arda, üzerlerine 3. adamı sayamam ama.
11.Skoru korumaya yönelik futbol sence Bülent'in eseri mi yoksa futbolcuların kendilerine olan güvenlerinin sarsılmasından mı kaynaklanıyor?
Bülent tüm kariyerini savunma oyuncusu olarak geçirmiş olmanın etkilerini yansıtıyor takıma. Oyuncu değişikliklerinde geç kalıyor ve takımın yorulduğu dakikalarda gerekli müdahaleyi zamanında yapamıyor olması, Skibbe'den kalan kondüsyon enkazı takımı geriye yaslıyor.
12. Bülent Korkmaz Galatasaray futbol takımına şu ana kadar ne verdi?
Semih, daha kuvvetli-güçlü bir takım.
13. Bülent Korkmaz Galatasaray'dan şu ana kadar neler götürdü?
Yaratıcı ve çabuk oyun
14. Bülent Korkmaz sezon başında bu takımın başında olsaydı sezon başı gelen hangi futbolcuyu ya da futbolcuları istemezdi?
Lincoln'ü sattırırdı, Hakan Şükür'ü takımda tutardı.
15. Sence futbolcunun sevmediği bir teknik adam başarılı olabilir mi?
Futbolcular yeterince karakterli ve profesyoneller ise olabilir.
16. Bülent'in teknik taktik bilgisi hakkında yorumun nedir?
Yaratıcılık ve hücum zenginliği noktasında çok kısıtlı. Bir Teknik Direktör'den çok Amerikan Futbolundaki Savunma koordinatörü-antrenörü gibi bir kadro olsa ona %100 uygun bir adam.
17. Hala daha gelecek sezon takımın başında Bülent'in kalacağına inanıyormusun?
Yönetimin alengirli konuşmalarından net olorak kalmayacağı görülüyor.
18. Bülent'i ne zaman desteklemeyi sona erdirirsin?
19. Bülent ne yaparsa desteklemeyi sona erdirirsin?
18 ve 19'a birlikte cevap vereyim. Bülent'in sezon başında kendi oluşturduğu takımla neler yapacağını görmek gerek. Yabancı teknik adamlara tanınan özgürlük ona da tanınırsa bir şeyler yapabileceğine ciddi olarak inanıyordum. Bana kalsa Cevat Güler'le ikisi daha önce İsveç Milli Takımında uygulanan 2'li teknik direktör sistemiyle eşit yetkiyle çalışsalar Galatasaray muazzam yerlere gelir. Ancak son maçlarda gördüğümüz kadarıyla Bülent Güler'i sadece bir danışman gibi görüyor. Halbuki ondan yeterince faydalansa söylediklerini zamanında yapsa çok daha iyi sonuçlar alabilirdi Galatasaray. Bunlara ilave olarak Fenerbahçe ve Ankaraspor maçlarının 90. dakikasında oyuncu değişikliği yaptığını görünce ciddi şekilde tereddüt ettim Bülent'ten.

Özet olarak diyebilirim ki Galatasaray'ın başında olmak çok büyük bir sorumluluk ve gelişimini daha tam anlamıyla tamamlamamış Bülent'in işi çok zor. Güler'le yeterince paylaşımda bulunmaması ve futbolculuğundaki agresifliğini saha kenarında yansıtamıyor olması onun buralara erken geldiğinin kanıtı. Ben yine de fırsat verilir ve kendisi de büyük sözü dinlerse Galatasaray'ın çok önemli bir hoca kazanacağına inanıyorum. Ancak taaa ilk göreve geldiğinde senin söylediğin gibi Sevgili ozhano Bülent gelecek sezonu göremeyecek, Rıdvan gibi, Ertuğrul gibi ona da yazık olacak.

Günlerin Sonu

Cumartesi günü söylemiştim günleri sayılı diye. O istifa etmese yönetim kovacaktı. Karakter gösterisi oldu biraz, paya falan ihtiyacım yok, tazminat istemem babında havasını da yaparak gidiyor. Verdiği mesajlar çağdaş antrenörlük kalıbındaydı zaten hep,karizması çizilse de çizgisini değiştirmedi. Aferin demek gerek "Her türlü imkanım vardı, yapamadım, başarısızım." diyip gidiyor, bir anlamda sorumluluğu üzerine alıp oyuncularını da kurtarıyor. Tercihleri yanlış hareket şekli çoğunlukla doğru bir adam Ersun Yanal. Bundan sonraki Teknik Direktörlük hayatında başarılar dileyelim, tabi üst seviyede daha ne kadar hocalık yapabilir, hangi takımlar onu ister düşünmek gerek. Sakıp Özberk, Yılmaz Vural senaryolarına benzeyeceğine LigTV'de yorumculuk yapsın daha iyi.

27 Nisan 2009 Pazartesi

Yazık Oldu Klinsmann Efendi'ye

O artık Bayern yedek kulübesindeki koltuklara değil, Amerika'dan gelmesini umduğunu telefonu beklerken birasını yudumlayacağı cafelerin barların koltuklarına oturacak. O bir türlü kendini sevdiremediği Bayern taraftarının önünde değil başka renklere gönül vermiş ve sırf takımın başına o geçti diye takımının maçlarına daha bir hevesle gelecek yeni kulübünün taraftarlarının önünde yönetecek yeni kadrosunu. Tıpkı taraftaralar gibi kendisini bir türlü sevemeyen futbolcu ordusuna değil, ona saygı duyan emekçilere verecek taktiğini. Premier League'de hocalık yapacak bir gün Klinsmann ve Avrupa kupalarında eşleştiği Bayern'i elerken gülmeyecek bıyık altından, içi acıyacak ama o yine de işini yapacak, yine de, her şeye rağmen, her türlü nankörlüğe karşı o bir Bayernli olarak kalacak.

Yazık oldu Klinsmann'a, bence futbolcuları yedi başını, ama olsun Klinsmann çamura düşmekle değer kaybetmez. Altın saçlı ve kalpli adamı çok seviyoruz hala!

Last Shot Series: Hedo Time!

Bu seri beklenmediği şekilde heyecana ve maç kurtaran şutlara sahne oluyor. Bunun açıklaması Sixers'ın gençlik katkılı enerjisi ve sakatlık artı maç içi açılan fark rehaveti etkisiyle kendini kandıran Magic oyuncuları olarak yapılabilir. Lewis ve Hidayet fena halde kötüoynuyorlar bu seride, her ikisi de daha şut ritmini yakalayabilmiş değiller. Tamam birinin diz bağlarında birinin ayak bileğinde sorunlar var, belki hareket kabiliyetleri de kısıtlandı ama yüzlerinde o ışık da yoktu, ta ki dün geceye kadar.

Bazı koçlar vardır yaptıkları her hareketin altında alacakları övgüye muhtaçlık yatar "Ben elimden gelen her şeyi yaptım ama beceremediler" der. Bazıları ise "Yapabileceklerini biliyordum ama bu sefer olmadı, bir dahakine yapacak" der. Stan Van Gundy 2. tipten. Asla oyuncusunu ateşe atmayan, onu dürüstçe yüzüne eleştiren bir koç. 4 maçtır ortalarda olmayan Hidayet'i kazanmak belki de bu maçı kazanmaktan çok daha fazla önemliydi onun için. Son topu Hidayet'e verdi. "Yapabileceğini biliyordum, her ihtiyacımız olduğunda hep oradaydı" dedi Hidayet maçtaki ilk üçlüğünü soktuktan ve maçı kazandırdıktan sonra. İlk 10 sayısını ilk 15 dakikada atan Hidayet sonra kayboldu. Ne zamanki 4. çeyrek başladı, her geçen gün bileği de daha iyiye giden Hidayet yine 7 sayıyla sahne aldı. Bu kısır maçta son çeyrekte 7 sayının anlamı çok büyük. Hele hele bu 7'nin son 5'i Magic'in de son 5 sayısı. 79-69'dan sonra daha maçın bitmesine 4 küsür dakika varken habersizce gelen rehavet ve Sixers'ın enerji patlaması yine gelen maçı götürüyordu. Halbuki bütün maç harika bir savunma yaptı Magic, pick-n-roll'ları tıkadı, penetreleri kısıtladı, dış şuta mahkum bıraktı rakibini. Ama hızlı bir seri ve kimse istemedi topu son hücumlarda, Hidayet'ten başka. Bütün maç hücumda dökülen, 5. dakikadan sonra ribaunt bile alamayan, tek bir asist yapamayan Hidayet çıktı ve maçı tek başına aldı. "Hedo şutu çıkardığında gözlerimi kapadım, açtığımda maçı kazanmıştık, bu işleri çok iyi yapıyor" diyordu Howard maç sonu basın toplantısında.
Magic acayip bir takım, Van Gundy alışık olmadığımız türden bir Koç, Hidayet'se çok tuhaf bir adam, ne biz tam çözebildik onu ne de koca NBA.

"Her şeye rağmen koçunuzun size güvendiğini ve topu size verdiğini görmek çok önemli, bende çok emeği var, ben de çıktım ve şutu soktum"