Sayfalar

23 Ocak 2010 Cumartesi

Yılmaz Vural’a Milli Takım Kulübesi Açıldı :)


Uruguay maçı sonrası Maradona (Arjantin Milli Takımı Teknik Direktörü)


Werder Bremen maçında Arjen Robben'in golü sonrası Louis van Gaal (Hollanda Milli Takımı eski Teknik Direktörü)



bu da herhalde Ankaragücü Teknik Direktörüyken Yılmaz Vural
Uçan-kaçan fotoğrafını bulamadım -olan varsa göndersin-

 
(Bunlar da benden olsun - cenky)

Sergio Canales


Sevilla karşısında ilk defa izlemiştim bu çocuğu. Sahadaki en genç isimdi. Uzun, ince, güçlü, dengeli, bileklerine hakim bir görüntüsü belli oluyordu. Ama ilk 4 şutunu dışarı atmıştı. Henüz 18 yaşında ama özgüveni yüksekti. Bu da onu cesur yapıyordu ve takımının ilk şutlarını atan isim olmaktan çekinmedi. Şutlarının dışarı gitmesindeki en büyük etken topu ayağına tam oturtamamış olmasıydı. Uzaktan şut atarak değil de kaleciyle karşı karşıya kaldığında yaptıkları beni oldukça şaşırtmıştı. Sevilla'ya attığı ilk gol nefis bir incelik içeriyordu. İkinci gol ise harika bir zekaya sahip olduğunu gösteriyordu Canales'in. İki gol de özgüven ön plandaydı. Takımın abisi ve kaptanı Pedro Munitis'e de teşekkür etsin Sergio. Bayramda bir çikolata, kolonya alıp elini öpmeye gitsin. Böyle paslar verilmez bir forvete. Gollerden sonra Chelsea, Real Madrid, Manchester City falan sıraya girmiş... İlk ben buldum bu çocuğu demek istiyorum!


NBA'de Sezonun Sürpriz Takımı


Geçen hafta NBA Konferans sıralamalarına baktığımda son dönemlerde iyice biz olduk diye bağıran takımları play-off resminde görmüştüm. Bunun üzerine blog takipçilerinden NBA izleyicisi olanlara bir soralım bakalım "NBA'de bu sezon en büyük sürprizi hangi takım yaptı" diye düşünüp bir anket açtık. 6 günde 50 kişinin katıldığı anket aslında hem NBA'de en çok "baba" takımların takip edildiğini hem de diğer takımlardan çoğunlukla az haberdar olunduğunu gösterdi. Oy kullananların % 38'i şu anda Batı Konferansında 9, sırada olan ve 4.lükten sadece 1,5 maç geride olan Oklahoma City Thunder'ı ilk sırada gösterdiler. Yine Batı Konferansı 11.si Memphis 2. oldu. Sanırım herkes Memphis'i ligin en kötü 3-4 takımından biri olacak diye bekliyordu, yoksa 11. sıradaki bir takımın böylesi ilgi görmesi normal olmazdı. Bence asıl büyük sürpriz takım Bobcats 3. sırada çıktı anketten. Keza Charlotte doludizgin geliyor ve gelene 20 gidene 30 sayı fark atıyor şu sıralar. Bobcats'in bu formunu devam ettirirse Doğu'da 5. olma ihtimali de oldukça kuvvetli. Onlar için belki de yapılabilecek en önemli tespit Brown ile Jackson'ın kimyalarının uyması olacaktır. En sonunda doğru adamı buldular belki de. 2 sezondur artan başarılarına alışkın olduğumuz Portland son sırada çıktı anketten. Bir de bunlardan daha sürprizi var diyen 7 arkadaş var ki onlar hangi takımları kastetti çok merak ediyorum.

Sonuçta Çoban Salata okuru NBA takipçileri bu sezonun ilk yarısının sürprizi Oklahoma City Thunder'dır diyor.

Hidayet'in İsyanı


Dün gece bu sezon hiç göremediğimiz Hidayet'i gördük sahada. Gerçi maçın 2. yarısında çıktı sahneye ama olsun özlemiştik böylesine bir Hidayet'i. Bu Hidayet'i geçen 2 sezondan çok iyi hatırlıyoruz aslında. Bu Hidayet son damla teri akana kadar savaşan, takımı için didinen ve asla vazgeçmeyen Hidayet. Son 4-5 maçtır Hidayet'in saha içindeki kendinle kavgasını izliyorduk. Bir türlü şut sokamıyor, savunma yapamıyor, ritm bulamıyordu. Dün gece maçın ilk yarısında erkenden aldığı 3 faul onu bençe mıhladı. Ama 2. yarıya çıktığında kendine isyan eden bir adam vardı sahada. Haftalardır pota altına giremeyen adam her fırsatta içeriyi zorlamaya çalıştı. Yine şut sokamıyordu belki ama bu sefer hem rakibi hem de kendini yenmek için oynadı. Ne zamandır yoktu suratındaki o hırs. Dün gece patlamak üzereydi, doldu doldu doldu ve patladı. Jarret Jack takımı tabelada tutarken o takımını ama önce kendini ateşledi. Öyle savaştı ki, öyle didindi ki, Hidayet dün gece Ocak ayının başından beri üzerinde olan ruhsuz, heyecansız ve bitik görüntüsünden sıyrıldı. Bu maç bu sezon için miladıdır Hidayet'in, bir daha kolay kolay onu bitik görmeyiz. Hem skor hem de çaba olarak Hidayet her geçen gün daha iyiye gidecektir. Bunu 13 senedir oynadığı maçların neredeyse % 70'ini seyretmiş biri olarak inançla söylüyorum. Toronto'nun artık gerçekten Hidayet'i var, imzalar şimdi kurudu.

Neye şaşıracağımı şaşırdım!



Messi geçen hafta 101. golünü attı. 6. sezonunda böyle bir sayıya ulaşmasına şaşıranların sayısı çok. Nedeni ilginç. Bu adam santrafor değilmiş! Bu yüzden 187 maçta 101 golü geçmesi anormal bir durum olarak görülüyor. Bu savı üzerine basa basa dile getirmek çağdaş futbolda çok doğru değil. Değişen futbolda, artık golcü oyuncu tanımı da değişiyor. Santrafor olmak çok gol atmak anlamına gelmediği gibi, forvet ya da kanat oyuncusu olmak da az gol atmak anlamına gelmiyor artık.

Barcelona'nın oynadığı taktikte santrafor yok! İleri üçlü yani forvet elemanları var. Ve doğal olarak bu üç isim, bu takımın gol yükünü çekecek isimler. Aralarından biri de illa ki öne çıkacaktır. Bu da Messi oldu. Dünyanın en iyi takımının, belki de futbol tarihinin en iyi takımının forvet oyuncusunun 101 gole ulaşmasına santrafor olmadığı için şaşırmak kimi kalıplardan hala kurtulunamadığının göstergesi olsa gerek. Bu konuda soru işareti oluştu kafamda:
  • Messi santrafor değilse nedir?
  • Santrafor Güiza'ysa neden Messi kadar gol atamaz?
  • Gol atmak için Santrafor mu olmak lazımdır yoksa Messi mi olmak lazımdır?

Messi dönüşen futbolda santraforsuz oynanan sistemin gol ayağıdır. 101 gol atmasına şaşırmak zekilik ile delilik arasındaki ince çizgide olmaktır. Dönüşen futbolda santraforlar değil, forvetler gol kralı olmaktadır artık. Forlan, C.Ronaldo, Anelka... Gol krallığını zorlamaktadır... Tevez, Totti, Ronaldinho...

Asıl şaşırılması gereken konunun, hakiki bir sağ kanat oyuncusu olan, gerçekten bir santrafor olmayan George Best'in Manchester United kariyerinde 361 maçta 137 gol atması değil midir? Messi'nin bu kadar çok gol atmasına şaşıran kişilerin George Best'in bu yaptığı karşısında şaşkınlıktan o ince çizginin dışına çıkmaları gerekmez mi?

Kendi döneminde sağ kanat oyuncularının giydiği 7 numaralı formayı efsaneleştiren George Best Manchester United kariyerinde 361 maçta 137 gol attı. Kariyeri boyunca oynadığı 579 maçta ise 205 gole ulaştı. Üstelik santrafor değil... Gel de şaşırma!

22 Ocak 2010 Cuma

İlk Muayene Ücretsiz


Bugün hayatımdaki belki de en önemli gündü. Özellikle son 2,5 ayda yaşadıklarımın üzerine bu günü, bugün yaşadıklarımı yaşayabilmek inanılmaz benim için. Bugün doktora tez savunma sınavına girdim ve başarıyla çıktım Yaradanın yardımı, sevenlerimin dualarıyla. Tam 5,5 yılımı aldı doktorayı bitirmek. Sadece 26 ay yapacağım deneye bütçe aradım, sonunda buldum, ekipmanlarımı aldım, tesisatı kurdum, şalteri kaldırdım kayıt cihazım (enerji analizörüm) patladı. İlave 2 ay da onun değişimi bekledim, etti mi sana 28 boşa giden ay. O aylar bana sağlam bir literatür taraması ve konuma ziyadesiyle hakimiyet olarak geri döndü, çok şükür demek gerek, her işte bir hayır var lafı burada vücut buldu da denilebilir herhalde.

Bu sabah yataktan Elektrik Yüksek Mühendisi olarak kalkmıştım, inşallah Elektrik Doktoru olarak yatacağım. Çok şükür! Çok uğraştım, çok yoruldum, çok didindim, ama en güzeli geçirdiğim bu fırtına sonrası sapasağlam, kuvvetle ve güvenle limana varmış olmam. Bugünden sonra yeni seferler var önümde, beni gerçekten sevenlerle, isteyenlerle, bana gerçekten değer verenlerle, bana numara yapmayanlarla, hep yanımda olanlarla, olacaklarla.

Bugün çok mutluyum, bugün gururluyum, bugün mağrur, en sonunda bugün artık doktorum!

Ve sevgili dostlar ilk muayenem ücretsiz, eğer kabul edersiniz sonrakiler de :)

Bu aralar Aurelio gibiyim


Bir kaç yazı önce de kendimi Xavi gibi hissettiğimi söyleyen bir başlık altında tuşlamıştım klavyeyi. Fakat tamamen o gün oynadığım maça dair bir hissiyattı bu. Bu seferki böyle değil. Bu sefer hayata dair bir Aurelio'luk var bende. Birşeyler yazmama engel olan bir şeyler var sanki ve bu ne bulamıyorum. Kimi tahminlerim var beni tutan şeylere dair. Ama tam bulamıyorum bunun nedenini... Bulana kadar da yan pas yapmaktayım Aurelio gibi. Yazamıyorum yani gole gidemiyorum. Sürekli yan pas... Al ver, sağa bak, sola bak, öne bak... Baktın dolu, kimse boşa kaçmıyor, pas atacak kimse yok geri dön, yan pas ver. Sonra en çok topa dokunan adam ol, en çok isabetli pas atan adam ol... Şu anda aynen böyleyim... Du bakalım ne zaman bitecek bu durgunluk. Herhalde ne zaman yine yeni şeyler söyleyebildiğimi hissettiğim zamanda gaza basabileceğim.

Bu arada şu istatistikleri ölçme şeklini değiştirin allah aşkına. Sırf bu yüzden Aurelio gibi adamlar sükse yapıyor. O tarz adamlar beğeniliyor. Bakınız Mustafa Sarp! Türk futbolunun önündeki en büyük engel şu istatistikler...

Okumak Üzerine Hayat Dersi


Moyes Senderos'un Peşinde


Çok memnun olduğu Neill'ı Galatasaray'a kaptıran Everton Teknik Direktörü David Moyes savunmaya acilen çözüm bulmaya çalışıyor. O kadar acziyet içine düşmüş durumdaki düşünün bir ara Belçika pasaportu olduğu için Önder Turacı'nın bile adı geçti. Manchester United'ın 760 milyon borcunun olduğu bir ortamda 750 bine tamah eden Everton idarecileri ise Moyes'in bonservisli bir transfer yapmasına izin verecek gözükmüyorlar. Böyle olunca Moyes sezon başında yüksek bedel nedeniyle alamadığı ilk göz ağrısına bir geri dönüş yaptı ve Arsenal'den İsviçreli Senderos'un peşine düştü. Senderos'un bu Arsenal'deki 5. sezonu. ilk 3 sezonunda 15 maç ortalamayla oynadıktan sonra geçen sezon Milan'a kiralık gitmiş, orada da 15 maç oynayıp yuvaya dönmüştü. Ancak Wenger onu bu sezon EPL'de hiç düşünmedi ve sadece 2 lig kupası maçında oynattı, kolay kolay da Arsenal formasını bir daha giyemeyecek gibi 1.90'lık defans oyuncusu. Sezon sonu kontratı da bitecek olan Senderos'u Everton'a getirmek isteyen Moyes'in işi pek de zor olmayacak gibi.

Eğer Moyes Senderos'u alamazsa AB pasaportu olan Baki Mercimek'i denesin bir de, hiç değilse son 2 sezonda Önder fazla maç tecrübesine sahip :)

21 Ocak 2010 Perşembe

Jo Alves Galatasaray'da!


Nooldu, Duyamıyorum?


Çok güzel mesaj, harika enstantane, müthiş bir fotoğrafçılık zamanlaması.
Foto Getty Images'tan

Bosh'a Giden Rekor ve Bizimkiler


Bu sabaha karşı Toronto ve Milwaukee Bradley Center'da karşı karşıya geldiler. Doğu Konferansı play-off yarışında önemi ne kadar büyükse bu maçın bizim için de önemi üst düzeydeydi. Sonuçta 2 milli oyuncumuz takımlarında ilk 5 çıkacaklardı derken bir de baktık ki Ersan Skiles'tan kesik yemiş. Ersan'ın yerine Delfino ilk beşe yerleşmiş. Son maçlardaki, özellikle Redd gittikten sonra, formuyla Delfino bunu çok hakediyordu.

Maça çok hızlı başlayan Toronto, Bosh ve Hidayet'i gördük ancak Bogut ve Delfino'nun skorer oyununu 2. yarıda ciddi savunma enerjisiyle birleştiren Milwaukee, önceki akşam Lebron ve tayfasından dayak yemiş Toronto'yu yenmeyi başardı. Bogut normal şartlarda ne Bargnani ne Bosh'a bu kadar sert gelmemeliydi savunmada ama daha dün gece Shaq ve Varejao'nun çemberinden geçmiş 2 nispeten yumuşak adamı adeta hamur gibi yoğurdu Bogut. Ancak Bosh söz konusu pota rakibin olunca orada adeta devleşti. Tam 44 sayı yaparak Normal sezonlardaki en yüksek skoruna ulaştı. Bir çok basket faul aldı Bosh ama kesin olan bir şey var ki bu maçı ve rekoru pek de keyifle hatırlamayacak yıldız oyuncu. Devre arasında verdiği röportajda pota altında mücadele etmemiz ve ribauntları toplamamız şart diyordu. Haklıydı, Bucks tam 17 hücum ribaundu çekti ve bunların 4'ünü 1,5 senedir parkeye çıkmamış, dizleri sorunlu, yeni takımıyla ilk maçına çıkan Jerry Stackhouse aldı. Sonuçta boşa giden bir rekor ve çaba oldu Bosh'un ki.

Hidayet'in ilk çeyreğin başında gözüktükten sonra ancak son çeyrekte bir daha ortaya çıktığını görebildik. Ocak ayı onun için adeta kabus gibi. % 34 şut yüzdesi ve 10 sayı ortalamayla oynuyor bu ay Hidayet. Benzer şekilde Ersan da düzensiz Bucks hücumunda fazlasıyla istikrarsızdı. Ocak ayında % 35 şut yüzdesi ve 8.2 sayı ile oynuyor ve bu düşen formuyla ilk beşteki yerini de kaybetmiş durumda. Mehmet'in de Ocak'ta % 40'la 12 sayı attığını düşünürsek resim daha net çıkıyor ortaya. 3 oyuncumuz da sanki Türkiye'de ligleri tatile girmiş futbolcular gibi. Sanki bu oynadıkları maçlar Ziraat Türkiye Kupası maçları da kendilerini sıkmıyorlar. Üçünün birden bu durumda olmasının tek açıklaması Türk mantalitesi. Üçü de kendini tam anlamıyla maça veremiyorlar ve oyunlarından memnun olmamalarına rağmen dizginlerini ele alıp kendilerine gelemiyorlar. Maçlardaki yüz ifadelerine bakın, hep keyifsizler. Bu hem şutlarına hem oyunlarına yansıyor. Üçüne de biraz kafa dinleyecek süre gerek aslında. All-Star arasına kadar kendilerini toparlayamazlarsa son çare o arada yataktan kalkmamak. Hem kendilerine hem de onları takip eden bizlere sabırlar. Bugünleri negatif pik noktası olarak düşünüp doruğa çıkacakları günleri bekliyoruz artık.

Bu arada yukarıdaki fotoğrafta tribünlerin halinin ne kadar içler acısı olduğunu fark etmişsinizdir sanırım.

Şarap Gibi


Chauncey Billups tam anlamıyla şarap gibi adam. Joe Dumars'ın kariyerindeki en büyük hatalardan biri onu takas etmek. Aynı şekilde Otis Smith'in onu alma şansı varken yakaladığı fırsatı kullanmaması da hem Smith'in kariyerinde hem de Magic'in geleceğinde bir dönüm noktası. 33 yaşını bitirmiş bir oyun kurucu, bu igde 14. sezonunu yaşayan bir dış oyuncu Billups. Dün gece Golden State'e karşı kariyer rekorunu egale etti ve 37 sayı attı. Uzatmaya giden maçta hem de uzatmada tam 10 sayı gönderdi Warriors potasına. Denver Iverson'da bulamadığını onunla buldu: Karar verme yeteneği. Adam ne zaman ne yapacağını çok iyi biliyor, gerektiğinde besliyor, gerektiğinde atıyor, gerektiğinde kenara çekiliyor. Bugün Anthony, Martin, Nene bu derece verimliyse sebebi bu adam. Gardın kadar konuş çok manalı bir laf. O lafın bugünkü manası da Chauncey Billups, yıllanmış şarap gibi. Sakatlıktan döndükten sonraki şu 5 maç performansına baksanıza. Yaşlandığı her gün tat katıyor basketbola.

20 Ocak 2010 Çarşamba

Türk Futboluna Yaranamayanlar



 
 


NBA'in Skor Makineleri


Dün gece Hidayet'in sezonun en kötü oyununu oynadığı maçta Cavs Toronto'yu mağlup ederken Shaq çok önemli bir işe imza attı. Dünkü maça kadar NBA kariyerinde 27998 sayı kaydeden Shaq 16 sayı daha yaparak 28000 sayıyı geçen NBA tarihindeki 5. isim oldu. Shaq daha ne kadar basketbol oynar bilemem ama üstündeki Chamberlain'i geçmesini ihtimal dahilinde görmüyorum.

NBA tarihinin en skorer 20 oyuncusuna baktığımızda Shaq dışındaki diğer 2 aktif oyuncunun Kobe ve AI olduğunu görüyoruz. Iverson 1 sezon daha oynarsa belki English'in sırasına yükselebilir ama Kobe'nin önü bir hayli açık. Sağlıklı kalır ve en az 5 sezon daha oynarsa Majestelerini rahat geçeceğini düşünüyorum.

Şu listeye bakıp da Abdul-Jabbar ve Malone'un yücelikleri karşısında eğilmemek de mümkün değil. Her ikisini de seyredebilmiş olmanın gururunu yaşadım bak şimdi.

Bu İşi Sevmiyorum, Sadece Para İçin Yapıyorum



Kaynak

Orlando'nun Başarısızlığının Arkasındaki Gerçek!


Orlando vs Babalar


4 Kasım vs Phoenix 122 - 100 galip Vince Carter oynamadı
11 Kasım vs Cleveland 93 - 102 mağlup Vince Carter 29 sayı 5 ribaunt 1 asist
20 Kasım @ Boston 83 - 78 galip Vince Carter 26 sayı 6 ribaunt 6 asist
11 Aralık @ Phoenix 103 - 106 mağlup Vince Carter 8 sayı 4 ribaunt 6 asist
25 Aralık vs Boston 77 - 86 mağlup Vince Carter 27 sayı 5 ribaunt 2 asist
13 Ocak @ Denver 97 - 115 mağlup Vince Carter oynamadı
18 Ocak @ Lakers 92 - 98 mağlup Vince Carter 9 sayı 5 ribaunt 1 asist

3 Cleveland
2 Boston
2 San Antonio
2 Dallas
1 Lakers
1 Denver


maçı daha var Orlando Magic'in sezonda. Bu zamana kadar 2-5 olduğu ligin babalarına karşı 11 kez daha parkeye çıkacak bu takım. Şu ana kadar ilk 41 maçta elde edilen derece 26-15 kesinlikle umut verici değil. Sezon başında geçen seneki başarı yakalanamaz, bu bir hayal dediğimde bana aşırı tepki veren arkadaşların yorumlarını bekliyorum. Hem Magic'in hem ultra, süper, mega yıldız Carter'ın durumu ortada. Koca sezonda sadece 1 önemli maç kazandırabilmiş takıma. Takım o yokken kesinlikle daha takım gibi. Van Gundy büyü falan yapmazsa bu takımın geleceği yok. Bitmiş yıldız eskileriyle olacak iş değil bu. Yazık oldu hem harcanan paralara hem taraftara. Allah selamet versin Otis, bu gidişle ben öpemesem de yakında öpecekler seni.

Ula Fatih!


Fatih Trabzonspor'a gelmekten takımlar anlaştığı halde vazgeçti. Peki neden? Bence:

1. Gelirse bedelli askerlik hakkını kaybedecek olması
2. Gökdenizle Kazan'da birleşme ihtimalinin doğması
3. Hem Zenit'te hem de giderse Kazan'da Trabzon'dakinin 2 katı kazanacak olması
4. Spaletti ile iyi bir ilişki kurabilme ihtimali
5. Bahis skandalı nedeniyle geri dönmekten çekiniyor olması

Ne olusa olsun Tekke'nin bu yaptığı pişmiş aşa su katıp, çorbayı döktürmektir.

19 Ocak 2010 Salı

İlahi Schmitz, Ne Güldürdün Beni!


Starbury Çin'de!


Sonunda olacağı buydu. Stephon Marbury'nin serbest düşüşü devam ediyor. Marbury, Çin Ligi takımlarından Shanxi Zhongyu ile anlaşma imzalamış. 17 takımlı ligde 15. sıradaki takımı küme düşmekten kurtarması bekleniyormuş Starbury'nin. Gerçekten bir kez daha görüldü ki insanın kendine yaptığı düşmanı yapamazmış. Başarı dileyelim de bu işin geleceği var mıdır ki? Haber New York Times'tan.

Ya Villa Ya Silva Olmadı Zar Atalım


Liverpool'un golcü oyuncusu Fernando Torres demiş ki:

"Tekrar şampiyonluk potasına girmek, başarılı olmak istiyorsak ya David Villa'yı ya da Silva'yı almamız gerek. Yoksa eldekilerle bir halt olmaz."

Rafa Benitez de zaten elinde 100 milyon Pound'la kapı kapı gezip alacak adam arıyordu, Torres'in söylediği iyi olmuş, Valencia yabancı yer değil, hangisini alacağına karar vermezse zar atarlar Başkan Llorente ile.

"Tek gelirse Villa, çift gelirse Silva, düşeş atarsam ikisini birden alırım"

Çilliye bak sen, başkan kesilmiş Liverpool'a. Para ve başarı insanı azdırıyor, yepyeni kanıtı.

Aman Dexter


Şu görüntü beni çok derinden üzdü. Umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur Michael C. Hall. Bir katil rolünü bu kadar sevdirebilecek kapasitede çok fazla kaliteli oyuncu yokken, sevenleri ve bizler onu kaybetmek istemiyoruz. Hem ekranlara hem de gönüllere çok yakışan bir adam. Acil şifalar, sağlıklar, inşallah en kısa sürede tekrar soldaki fotoğraftaki gibi bir Dexter görürüz. Fotoğraf Milliyet gazetesinden, altın küre ödül töreninde çekilmiş.

Maraton Bitti!


Kaynak: Milliyet Gazetesi

Bu da Mehmet Demirkol'un bugünkü yazısından Erman Toroğlu bölümü:

"Kulüpler ‘Erman Toroğlu gitsin malın değerini düşürüyor’ diyorlar.
Anlamadıkları Erman Toroğlu’nun bir neden değil, bir sonuç olduğu:
-Transfer miktarlarını şişirip kulübü kendisine borçlandıranlar varsa, Erman Hoca olmak zorundadır.
-Amigolara bilet dağıtanlar varsa Erman Hoca olmalıdır.
-Alt yapıdan 10 yılda 1 oyuncu bile çıkaramayanlar varsa Erman Hoca şarttır.
-Yayıncının kablolarını kesiyorsanız Erman Hoca’sız olmaz.
-Oyuncularınız derbiden önce, daha ısınırken birbirine giriyorsa Erman Hoca lazımdır.
-En büyük derbinizi en iyi hakeminize değil, en otoriter hakeminize veriyorsanız Erman Hoca orada olur!
-Dünyanın parasına transfer yapıp sonra parasını ödemeden yollayanlar, parasını ödemediği için oyuncuyu kaçıranlar varsa, FIFA’da Türkiye dosyaları odası açılacak hale gelindiyse Erman Hoca son sözü söyler.
-Her türlü hatasını hakem yiyerek kapatanlar varsa Hocayı Allah başımızdan eksik etmesin.
-Ülkenin statları eşeği bağlasan durmaz haldeyse Erman Hoca olmalıdır.
-Gazeteci tokatlayan başkan, oyuncu tekmeleyen teknik adamlar hâlâ işlerini güle oynaya yapıyorsa, Erman Hoca güvencedir.
-‘Beni seçmezseniz ertesi gün 50 milyon dolarımı alırım’ diyen başkana Rekabet Kurulu‘hoop orada dur bakalım’ demiyorsa Hocam lazımdır.
-Şike dosyalarınızı Almanya patlatıyorsa Erman Hocasız olmaz.
- Ve tüm oyuncularınız maç sonrasında rakibin ve hakemin elini sıkıp duşa gitmek yerine ‘akşam Erman Hoca yorumlar’ diye yalvar yakar oluyorsa, Erman Hoca yorumlarrrrr!
Önce siz bunca parayı doğru harcayacağınıza bizi ikna edin. Sonrasını düşünürüz.
Erman Hoca bir sebep değil, sizin yaptıklarınızın ve yapamadıklarınızın sonucudur. "

Marsel İlhan Gonzalez'i Bekliyor


Param olsa vereceğim iki adamdan biri. Diğeri de Derya Büyükuncu. Yazık ediyoruz takım sporu yapmayan çocuklarımıza. Şilili Fernando Gonzalez ile oynayacak ikinci turda. eğer turu geçerse karşısına Thomas Berdych gelecek ki eski formunda değil Çek raket. Haydi Marsel bileğine kuvvet, dualarımız seninle.

Antalya'dan Kalanlar

* Andre Santos asıl mevkisinde oynadığında Roberto Carlos'tan daha iyiymiş.
* Fenerbahçe'nin forvet ya da hücuma dönük orta saha oyuncusuna değil acilen stopere ihtiyacı varmış.
* Gökhan Gönül'süz bir Fenerbahçe'nin kanadı kırıkmış.
* Kimsenin beğenmediği Mehmet Topuz ve Kazım aslında çok işe yarıyormuş.
* Fenerbahçe çift forvet oynarsa Güiza daha faydalı oluyormuş.
* Fener ya Güiza - Gökhan ya da Alex - Semih ikilileriyle oynamalıymış.
* Necati kendine neredeyse kendine gelmiş.
* Yalçın Ayhan kendini çok geliştirmiş.
* Şifo Mehmet Tita'yı Şifo Tita yapmış, yapmış da niye çıkarmış gerçekten? Kıskandı herhal :)
* Şu Ömer Çatkıç da yaşlanmadı gitti be arkadaş!
* Djehoua mıdır nedir, ben ondan korkuyorum abi ya!

Büyük Yıldızlar Büyük Maçlarda mı Belli Olurdu?


Yine bir ölçü maçı, yine bir büyük maç, yine mağlubiyet. Takımın en iyi kısası neredeyse minimum kontrata oynayan Barnes. Takımı sürüklesin götürsün diye alınan Carter ise istikrar yakalamış durumda. İstikrarsa inanılmaz kötü oyun ve isabetsiz, berbat şutlarında. Magic'in hedef maçları ile ilgili bir gönderi yakında. Van Gundy'e sabır dilekleri hep ağzımızda.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Uçur Beni!

 

Sıradaki?


"Topunu da Al Git!" denmesi yakındır herhalde.

Nouveau Toulousain Kazım

Yanlış yazmadıysak "Yeni Toulouselu Kazım" anlamına geliyor başlık. Kazım Kazım artık bir Toulouse oyuncusu. 3 senelik mukavele imzalamak üzereymiş yeni kulubüyle. En formda olduğu sezon en çok olaya karıştığı sezon olunca, iyi oyunu bile kurtaramadı onu. Artık Fransa Ligi'nde ter dökecek. Dökecek dökmesine de acaba bir daha Milli Takım'a davet edilecek mi, edilirse gelecek mi onu çok merak ediyorum. Hayırlı olsun hem Kazım hem de elindeki değerleri yönetmeyi bilemeyen Fenerbahçe Yönetimine.

Kaçı Aldığı Parayı Hakediyor?


Yukarıdaki liste NBA'de bu sezon itibariyle en çok para kazanan 30 oyuncunun listesi. İnsan bakıyor da haketmediği halde bugün dolar banyosu yapan bu kadar adam varken, 10 günlük kontratlarla lige girip maç kurtaran adamlardan bahsediyorsak hala, bu kadar adam bu kadar parayla ne yapıyor diye sorası geliyor? Kontratı verdiğin adamın yaşlanacağını, kontratı aldıktan sonra yatacağını, sakatlık riski taşıyan adamlara bu kadar garanti para verilmeyeceğini düşünemeyen NBA Genel Menejerleri ve takım sahiplerine kocaman bir alkış gönderiyorum. Arenas'ı, Redd'i, McGrady'i, Carter'ı hele hele Hughes'u şu listede görünce sinirlerim kabarıyor. Yazık ki ne yazık. Kendime göre maaşını hakeden adamları işaretledim listede, gerisi fasarya ya da fasarya olmalarına az kalmış durumda. Tabii ki bence. Afiyetle yiyin kardeşim, yalnız aynı kabı başka iş için kullanmayın artık.

Stackhouse Geyik Olmak Üzere


Yılların tecrübesi, NBA'de 15 sezon geçirmiş, hem Philadelphia hem Detroit hem de Dallas'ta efsane olmuş Jerry Stackhouse tekrar parkerlere dönmek üzere. Geçen sezonu sakatlıklar ve takaslar nedeniyle sadece 10 maçla kapatmıştı J-Stack. En son Memphis kadrosuna katılmıştı 4 takım ve 8 oyunculu takasta, fakat Memphis tarafından kontratı satın alınmıştı tecrübeli oyuncunun. Milwaukee'nin ölü yatırımı Micheal Redd'in sakatlıktan dönüp sadece 18 maç oynadıktan sonra tekrar sezonu kapaması üzerine 2 ve 3 numaralarda skorer arayışına giren Bucks'a J-Stack kısa vadeli bir çare olabilir. En az 20-25 dakika süre ve 12-13 sayı ortalamayla, Redd'den doğan boşluğu fazlasıyla doldurabilir ki zaten Delfino da kıvama gelmiş durumdayken Bucks tekrar play-off hayallerini tazeleyebilir. Ne olursa olsun Stackhouse Stackhouse'dur. Onu izlerken, farkına varmadan 15-20 sayı attığını hatırlamak bile bir NBA takipçisi olarak beni fazlasıyla heyecanlandırmaya yetiyor. Umarım yine bir sakatlık sorununa takılmaz ve Ersan'ın takım arkadaşı olur.

17 Ocak 2010 Pazar

Bir Cisim Yaklaşıyor!


"...Andrea Bargnani ise Dirk Nowitzki'nin İtalya şubesi. Keşke bu seneki en kötü takım olsaydık da onu alabilseydik. Eğer Toronto onu değil de gidip bir başkasını seçerse bence Anıl (Toronto yazarı) gitsin kulüp binasını bombalasın! NBA'in gelecekteki en büyük yıldızlarından biri olacak bu genç!..."

Yukarıdaki cümleler 12 Haziran 2006'da Nbakolik.com'da yazdığım 2006 draftini değerlendirdiğim Orlando Magic yazısından. Bugün yaklaşık 3,5 sene sonra dediklerimizin gerçekleşmiş olduğunu görmek insanın yüzünde güzel bir tebessüm bırakıyor. Gerçekten de Andrea Bargnani takımda Hidayet, Calderon ve Jack gibi 3 besleyici oyuncuya ve Jay Triano gibi NBA'e Avrupa basketbolunu empoze eden bir koça sahip olmanın avantajını fazlasıyla kullanıyor. Anlaşılan, hatta okuduklarımızdan öğrendiğimiz kadarıyla da kendini geliştirmek için çok fazla çalışıyor. 2006 darftinin 1 numarası için Dirk Nowitzki'yi hep rol modeli olarak gösterdik, O ise bu gece bir çok açıdan Nowitzki'yi yakaladığını, eksik kaldığı yerlerde de Alman forveti geçme potansiyelinin olduğunu gösterdi.

Yumuşacık bilekleri, boyuna göre çok iyi top hakimiyeti, her geçen gün artan pivot fundementali ve çalışma azmiyle; Bir Cisim Yaklaşıyor!!!!

Gelecek Avcısı


Bu adam Türk Futbolu'nun geleceğinde en önemli kulüplerde ya da en önemli görevlerde göreceğimiz adam. Bu adam kimsenin itibar etmediği yıldız eskilerinden ve adı duyulmamış, kredisi bile olmayan gençlerden takım yapmayı becerebilen bir adam. Bu adam kendi hatalarını itiraf edebilecek kadar onurlu, eleştirileri dinleyebilecek ve onlardan ders alabilecek kadar pozitif ve dosdoğru bir adam. Oyuncusuna karşı dürüst, yönetimine karşı dürüst, taraftarına karşı dürüst, futbolsevere karşı dürüst, futbolu gönülden seven bir emekçi.

Abdullah Avcı'yı seviyorum, onun içinde olduğu Türk Futbolu çok daha güzel. Teşekkürler Avcı.