Sayfalar

24 Temmuz 2008 Perşembe

Tevez Kaşınıyor, Ferguson Kızılcık Sopasını Arıyor!

Manchester United'ın Arjantinli golcüsü Carlos Tevez "bugün sana yarın bana" mantığıyla "Bırakın Ronaldo'yu gitmek istiyorsa gitsin çocuk, ayıptır yani" mahiyetinde yaptığı açıklamalarıyla İngiltere'de günün konusu olmuş. Şimdi merak konusu Alex Ferguson bu açıklama karşısında ne tepki verecek, henüz sesi çıkmadı Sir'ün. Bence şu şıralar Tevez'in kafasında kırmak için sert bir şeyler arıyor. Bu da benden sevgili Ferguson'a hediye olsun, boşa arama, kızılcık sopasının yaptığı etkiyi hiç biri yapamaz. Ararsan teslim şartlarını konuşuruz Hocam, zaten Tevez'e ben de gıcığım, banko kuponumu yakmışlığı vardır zamanında.

Yuh Sana Olympiakos!

Childress'a teklif var, Yunanlılar kafayı yemiş demiştik. Şimdi de "Afiyet olsun" diyoruz. Şu yukarıdaki adam, Childress, 3 sene 20 milyona imza attı Pire takımına. Her sezon sonu sözleşmeyi fesih hakkı da var üstelik Childress'ın. Bravo Olympiakos yönetimi, haydi boş durmayın Panathinaikos yöneticileri, sizin etrafa saçacak paranız yok mu, çok ayıp, tempo!

Oltayı Attım da Acaba Yem Takmış mıyım?

(Foto: Cemal Koyuk, orjinali)
Galatasaray'da kaleci transferi bahsi bitmedi, uzadıkça uzadı, paçalarımızdan aktı artık. Itandje'si olsun, Sorensen'i olsun bunlar hep sulanılan kalecilerdi. Sıradakiler De Sanctis, Hildebrand, Ochoa. De Sanctis yedek olduğu için huzursuz, Hildebrand Valencia'ya alışamadığı için. Tamam da Aceto'nun dediği gibi AB pasaportu olsa hemen büyük liglerden birine kapağı atma zihniyetinde olan ve pasaportsuzluğuna rağmen hedefteki isim olan Ochoa neden gelsin ki Türkiye'ye.

Ha şu olabilir: Ochoa gelir, kendisine helal süt emmiş, temiz, saf, hanımefendi bir kız bulunur, nikahları yapılır, Ochoa Türk pasaportu alır, hemen arkasından devre arasında, örneğin İspanya'ya, transfer olur, mahkemeye başvurur, AB statüsünde oynayan Nihat'ı emsal göstererek davayı kazanır, bu süre yaklaşık 3-6 ay arası sürdüğünden 2. devrede de Türkiye'de kalır. Yeni sezonun başlangıcıyla birlikte yeni takımının kalesine geçer, bizim hanımefendi kızımızdan elini değdirmeden 1 sene sonunda boşanır, vatandaşlığı baki kalır, Türklüğü çok severse, futbolu bırakınca gelir Burdur'da 21 gün çakı gibi bedelli asker olur, toplu tüfekli fotoğraflar çektirir, terhis olunca önce Nişantaşında bir Meksika yemekleri restoranı sonra Bodrum'da bir Meksika resort hotel açar, baba olur iş adamı olur.

Oltayı attı da hem Galatasaray hem Basın acaba ucunda yem takılı mı? Meira transferinden sonra Galatasaray'ın hiç bir şart altında bonservis ödeyerek bir kaleci transfer edeceğini düşünmemekle beraber, keşke Hildebrand'ı getirebirseler diyorum. Ochoa'ya da hayatında başarılar diliyorum.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

NBA'den Kaçış ve Sebepleri

Bazıları kapağı NBA'e atmaya çalışırken, bazıları da adeta kaçıyor ligden. İlk çatlak La Bomba idi, sonrası çorap söküğü gibi geldi. 30 takım az geliyor anlaşılan artık. Ya da bütçe uygulamasında çok büyük yanlışlar var. Bu ligde oynayacaksan önemli bir oyuncu olman gerek. Her maça giyinip çıkan 12 kişiden biri olabilmek çok büyük bir lütuf. Çok çalışmak, göze fazlasıyla girmek gerekiyor. Orada kalabilmek ve gözden düşmemek de aynı derecede zor. Bugünkü şartlarda bütçe 56 milyonun altında ve takımlarda maksimum 15 oyuncu paylaşıyor bu parayı. Her takımda en az 1 ya da 2 yıldız oyuncu olduğu düşünülürse bu paranın yaklaşık 25-30 milyonunu zaten bu babalar yiyor. Geriye kalan parayı da 13 kişiye böülüştürmek zorunda kalıyorsunuz. Hadi 12+3'ten sezonu çoğunlukta takım elbise ile ya da Geliştirme Ligi'nde geçirenleri en alt kalite ve minimum ücretli adamlar olarak sayalım. NBA'in minimum ücreti 750 bin $ civarında. Yani 2,25 milyonu cap filler denilen adamlara verilecek. bu durumda yaklaşık 30 milyon ve 10 kişilik yer kalıyor kadroda. Herkesi 3'lük adam bulmanız imkansız. Kadro içinde süper yıldız, önemli oyuncu, takım oyuncusu gibi kademeler mutlaka oluşmak durumunda. İlk beşinizde oynayacak 2 adama 25 küsür diğer 3'üne 9 milyon vermek dengeleri bozuyor. Bu yüzden mutlaka ihtiyaca göre takımlar farklı mevkilerdeki isimlere farklı paralar hatta kimi zaman gereksiz paralar vermek durumunda kalıyorlar.

Anlatılan bütün bu sıkıntılı sürece oyuncuların imza attıkları ücretlerin yaklaşık % 40'nın da vergilere gittiğini düşünürsek, aslında yuvarlak olarak 56 milyon dediğimiz NBA takım bütçeleri net olarak yaklaşık 34 milyona düşmekte. Son yıllarda iş adamlarının spora olan yoğun ilgisi, sponsorluk, reklam ve TV gelirlerinin artmasıyla Avrupa'da bunun tam aksi bir durum oluşmaya başladı. Birincisi Avrupa'da kontratlar net ücret üzerinden yapılmakta ve vergileri oyuncular adına kulüpler ödemekte. İkincisi ise Avrupa takımları için bir bütçe kısıtı ve NBA'deki gibi bir lüks vergisi uygulaması yok. NBA'de takımlar bütçe kısıtına uyabilmek için önemli isimlerden vaz geçip bunların yerlerini Geliştirme Ligi ve Draft'ten isimler katmaya çalışıyorlar. Sonuç istenmeyen bir şekilde çok iyi oyuncuların Avrupa'da kalması ya da orta ve üzeri oyuncuların NBA'de kazanacağından daha fazlası ve daha fazla oynama imkanını seçmesi oluyor.

Juan Carlos Navarro, Gordan Gricek, Carlos Delfino, Primoz Brezec, Victor Khryapa, Mario Kasun, seçildiği halde hiç gitmeyen Fran Vasquez, en son olarak da Childress ihtimali. Avrupa'nın en değerli isimlerinden Alaska asılılı Amerikalı Langdon kendisine bir çok teklif gelmesine karşın yine Rusya'yı ve daha fazla parayı seçiyor. Loren Woods gibi adamlar NBA'de alamayacakları paraları kazanıyorlar. Yakındır NBA'den kaçışların hızlanması. Bütçe kısıtı esnetilmeli artık, yoksa Euroleague>NBA günleri başlayacaktır. Abartmıyorum, vaktiniz olursa Amerikadaki Basketbol reytingleri ile Avrupa'dakileri bir kıyaslayın bakalım hangisi düşerken hangisi artışta.

Kendini Kazıklayan Adam: Mo Evans

Orlando Magic sezon sonunda Dooling ve Evans'ı kadroda tutmak istediğini açıklamış, ancak her iki oyuncu da piyasanın tadına bakmak istemişti. Evans hatta Magic'ten minimum 3,5 milyondan başlayan yine minimum 4 senelik kontrat talep etmişti. E tabi 31 yaşına gelen bir adam için kurtuluş olacaktı bu kontrat da abim biraz yüksekten uçtu, muhtemeldir menejerinin dolduruşuna geldi. Kariyerinin en iyi dönemini geçirmişti Magic'te Evans. Takas olduktan sonra Lakers'tan 68 maçta 9,3 sayı 3,1 ribaunt ve % 40 üçlük yüzdesi yakalamıştı. Takımın önemli ve tamamlayıcı parçasıydı. Magic ise 2 senelik 5 milyonun üzerinde bir kontrat önermişti Evans'a. Olmaz dedi, ben neyim dedi, kabul etmedi. Bugün düştü Evans'ın transfer haberi. Golden State ile imzalamış. 6,4 milyon ve 3 senelik bir kontrat. Ciddi kaybı var Evans'ın. Hem para kaybetti, hem de yine yeniden ilk 5'te oynama şansını. Böylesini de ilk kez gördüm. Allah akıl fikir versin.

Bu arada Orlando Magic New Jersey Nets ile yaptığı takasla Dooling'i NJ'e gönderirken karşılığında New Jersey'nin Kidd takasında Dallas'tan arakladığı 3,3 milyonluk trade exception denilen ilave takas bütçesini aldı. Bu sayede Magic bütçesinde Redick'in 2,2 milyonluk kontratı ile birleştirildiğinde toplam 5,5 milyonluk bir takas esnekliği ortaya çıktı. Bakalım Adamımız Stan ve Otis Smith'in sıradaki hareketleri ne olacak.

Tertemiz Fikstür, Tam Aceto'nun Dediği Gibi!

Ne demişti Aceto? El Değmemiş Bir Fikstür Lütfen! Şimdi önce şu aşağıdaki maçlara bakın, sonra o yazıyı okuyun. Futbol'un Nostradamus'u mu desem, en büyük futbol analizcisi mi desem ne desem az! Aceto bu işi çok iyi biliyor, hah buldum Futbol Sarrafı!

10. Hafta Fenerbahçe - Galatasaray
13. Hafta Fenerbahçe - Beşiktaş
16. Hafta Galatasaray - Beşiktaş

Yetmediiiiii

17. Hafta Fenerbahçe - Trabzonspor

Hayırlı olsun!

22 Temmuz 2008 Salı

Golden State Visitors!

Bu sene çok hareketli Golden State. Baron Davis gitti, Corey Maggette geldi, Matt Barnes gitti, Ronny Turiaf geldi, en son Marcus Williams'ı aldılar takasla bir draft hakkı karşılığında. Piyasadaki Elton Brand'den, Iguodala'ya bütün serbest oyunculara sulandılar. Ellis'in, Biedrins'in bir sürü talibi var hala. Don Nelson neler yapacak tamamen kabuk değiştiren kadroyla, Allah sabır versin, belki o da fazla kalmaz.

Şişirilen Adam Bu Sefer Monaco'da

Football Manager oyununun futbol dünyasına Ibrahimovic, Saviola gibi hediyelerinin aksine en büyük kazıklarından biridir bence Freddy Adu. O kadar şişirildi o kadar şişirildi ki en sonunda patladı. Benfica'nın geçen sezon başında yediği güzel bir kazıktı Salt Lake'ten Portekiz'e transferi. Bu sene de Monaco kaşınmış, Benfica'dan kiralamışlar satın alma opsiyonuyla. Hayrını görürler umarım ama bu Adu gibi adam o kadar çok ki!

Meira Sonunda Galatasaray'da

Galatasaray TV'de ilan edildi bu akşam ve lastik gibi uzayan Fernando Meira transferi bitti. Almanya'da 4 yıllık sözleşme imzalanmış Meira ile, bonservis bedeli olarak 2,5 milyon € ödenmiş. 1,8 milyona oynayan Song yerine 1,3 milyonluk kontratı ile yabancı stoper tercihinde ekonomik bir çözüm oldu. Hayırlı olsun, Tük Futbolu için çok büyük kazançtır Meira. Yıllar sonra topa geriden dan-dun vurmayan, stiliyle Popescu'ya benzetebileceğimiz, çok sıkışılırsa orta sahaya da koyabileceğiniz, gerçekten kalbur üstü bir savunmacı Meira. 6 senede Stuttgart ile 173 lig maçına çıkmak, yani 29 maç ortalamayla oynamak ve kaptanlığa getirilmek kolay bir iş değil. Daha önceki sene takımıyla Bundesliga şampiyonluğu yaşamış bir isim Meira. Umarım bu Portekizli'nin sonu Fenerbahçe'ye gelen Dimas'a benzemez ve imza attığı 4 senelik kontratı başarıyla tamamlar. Bu arada 5 numaralı forma da Meira'nın oldu.

Demek ki bu sefer zar atan İngilizlermiş.

Yunanlılar Çıldırdı!

Atlanta Hawks'ın serbest forveti Josh Childress için Olympiakos 3 senelik kontrat karşılığı 20 milyon $ önermiş! Yuh ki ne yuh! Arkadaş 20 milyona zaten Euroleague'i alacak takım kurarsınız, Childress kim ki! Hakkaten çıldırmış bu Yunanlılar, sıcaklar çarptı herhalde. Atlanta'da kalmaktansa hemen atlar uçağa basarım imzayı Yunan'a. Deniz, kum, güneş, daha az maç, daha çok para, hem de net para. Bugün Childress'ın 3 senede net 20 milyon kazanması için senelik yaklaşık 11-12 milyonluk kontrata imza atması gerek Amerika'da. Kim verir Allah aşkına bu adama o parayı. Çingene yağı bol bulunca neresine süreceğini şaşırırmış hesabı, Olympiakos'lu idareciler de kafayı çizmiş durumda anlaşılan.

Boulahrouz Stuttgart'ta

Stuttgart kadrosuna Avrupa'nın agresif oyunuyla ünlü savunmacılarından Chelsea'li Khalid Boulahrouz'u kattı. Bir çoğumuz son dönemde onu Euro 2008'de yaşadığı trajediye rağmen Rusya maçına çıkma fedakarlığı ile hatırlıyoruz. Defansın sağında ve göbeğinde görev yapabilen oyuncuyu kadrosuna kattığına göre Stuttgart'tan Meira'nın ayrılacağı kesine yakın bir ihtimal haline geliyor. Meira'nın Galatasaray'la anlaştığı iddia ediliyor, Haldun Üstünel'in yarın oyuncuyu Duisburg'ta imza attıracağı konuşuluyor ancak ne GS ne de Stuttgart cephesinde bir açıklama var. Üstüne Panathinaikos ve Tottenham da ısrarla talip Meira'ya. Totthenam'ın 6 milyon € teklifi var deniliyor, bizde is 2,5 milyona transfer tamam diye yazılıyor. Birileri zar atıyor ama kim?

21 Temmuz 2008 Pazartesi

Basketbol Olimpiyat Elemeleri Sonlandı

Eleme maçları sona erdi ve beklendiği gibi 3 Avrupa'lı çıktı elemelerden. Yunanistan, Hırvatistan ve Almanya. Özellikle Almanya Kaman'ın eklenmesi ve Nowitzki'nin "Ben bir Alman emekçisiyim." yaklaşımıyla Olimpiyatta sürpriz yapabilir.

İşte Pekin'de izleyeceğimiz takımlar:

A Grubu : Arjantin, Avustralya, Hırvatistan, İran, Litvanya, Rusya
B Grubu: ABD, Almanya, Angola, Çin, İspanya, Yunanistan

Jonathan Cícero Moreira

Fenerbahçeli Alex'in eski takımı Cruzeiro'nun yeni yıldızı. Alttaki postta anlattığımız Anderson Pico'nun sanki aynadaki aksi. Pico ne yapıyorsa sol kanatta Jonathan da sağ kanatta aynılarını yapıyor. Cruzeiro atakları genelde ondan ve sağ kanattan başlıyor. Başka yerde başlasa da onla bitiyor. Gremio-Cruzeiro maçında adeta birbirlerini yediler Pico'yla. Önü açık bir isim, Cruzeiro yakındır üzerinden bayağı bir yeşil toplar.

Yeni Roberto Carlos mu?

Ânderson Pico Gremio'nun sol beki, 1988 doğumlu, tıpkı Roberto Carlos gibi kısa boylu, 1,69 boyunda ve tıpkı onun gibi kocaman baldırlara sahip. Roberto Carlos'la 100 metre yarışsalar başa baş bitirirler. Sol ayağı çok kuvvetli ve güzel ortalar çıkartabiliyor. Kafasını da kazıtmış Carlos gibi geçenlerde, zaten saçlı hali pek de öyle hoş değilmiş. Carlos'tan tek farkı sağ ayağı üzerinde çalışıyor olması. Cruzeiro maçında 2 kez sağ ayakla denedi çerçeveyi bulmayı, tutmadı ama onu da yaparsa önü çok açık. Bundesliga'ya yeni çıkan Hoffenheim Mayıs ayından beri peşinde. Ralf Ragnick bir kaç kez Brezilya'ya izlemeye gitmiş Pico'yu. Kulübü Hoffenheim'ın verebileceğinden fazlasını istiyor, e tabi Brezilya kulüplerinin para ilahı. Bu sezon Avrupa'ya gelmez ve devamlı oynayıp kendini geliştirebilirse çok daha büyük paralara imza atacaktır. İzlerken yeni Roberto Carlos mu dedim gerçekten, enerjisi ve oyun stilinden oldukça etkilendim. Denk gelirseniz kaçırmayın derim. Ha bu arada yine Gremio'da Paulo Sergio diye bir sağ kanat var o da çok yetenekli ve enerjik, tam bizim lige göre. Sağ kanat sıkıntısı olan takımlara tavsiyedir. 29 yaşında ve çok parlak bir kariyeri olmadığı için ucuza mal edilebilir.

Lokomotiv'in Makinistleri

Diniyar Bilyaletdinov, Lokomotiv Moskova’nın kaptanı. Euro 2008’de fazla gözümüze çarpmadı. Çoğunlukla 2. devrelerde gördük oyunda. Onun şanssızlığı aslında Arshavin’le aynı jenerasyon olması. Bütün dikkatler Arshavin üzerinde toplanırken o hep gölgede kaldı milli takımda. Bilyaletdinov da tıpkı Arshavin gibi liderlik özelliklerine sahip, oyunu istediği gibi yönlendirebilen, iyi frikik atan ve son vuruşlarda etkili bir oyuncu. Hocası Lokomotiv’de onu Fatih Terim’in Arda’yı milli takımda oynatmak istediği gibi kullanıyor. 4-3-3’te öndeki 3’lünün sol tarafında. Artı özelliği rakip hücum ederken süratle savunmaya da dönmesi, bir anda 4-5-1’in sol kanadı oluveriyor. 85 doğumlu, Tatar kökenli ve 1.86’lık boyu ile hızlı düşünme ve hareket etme yetilerini birleştirmiş olan Bilyaletdinov’un Avrupa takımlarının transfer listelerinde yukarılara tırmanması fazla uzun sürmez.

Dmitri Torbinski de kaptanı gibi Lokomotiv’in kıymetli oyuncularından, orta sahada arı gibi çalışan, bütün maç boyunca ileri geri gidip gelen, top taşıyan, gol pozisyonu yaratan, pozisyona giren, son vuruşları iyi olmasa da rakibin başını döndüren bir yapıya sahip. Hangi takıma koyarsanız koyun banko oynar. Spartak’tan yetişmiş ama geçirdiği sakatlık sonrası orada gözden düşmesinin ardından Lokomotiv’de Rashid Rakimov tarafından tekrar hayata döndürülmüş bir isim. Hiddink’in de gözdelerinden, onu Hollanda'ya uzatmalarda attığı golden hatırlıyordum daha ziyade ama artık ciğerleriyle hatırlayacağım kesin.

Peter Odemwingie geçen senenin transferdeki gözde isimlerinden biriydi. Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya bütün liglerden teklif vardı Nijeryalı’ya. Kulübü Lille ve kendisi tabii ki en çok para vereni seçtiler, Lokomotiv’i. Odemwingie hem forvet hem de sağ açık oynayabiliyor, çok hareketli ve süratli olduğu kadar ayaklarına da hakim, çok kolay çalım atabiliyor, yetmiyor çok başarılı ve hedefi bulan ortalar yapıyor, derin paslar atıyor. 27 yaşında olmasına rağmen hakkında yapılan yorumlar her sezon kendisini daha da geliştirdiği yönünde. Lokomotiv hücumunun önemli parçalarından biri, bu formu devam ederse yeniden transferin gözdesi olacağı kesin.

Maç Manyağı!

Uzuuuun haftalar sonra hiç bir şey yapmadan geçirebileceğim bir cumartesi günü yakaladım. Aklı selim bir insan olmadığım için bu güzel günü kusana kadar maç seyrederek geçireyim diyerek kendime güzel de bir kazık attım.

Lokomotiv Moskova - Spartak Moskova
Barnet - Arsenal
Odense - Aston Villa
Galatasaray - L. Sofya
Corinthians - Bahia
Gremio - Cruzeiro
Hırvatistan - Almanya (Basket)
Porto Riko - Yunanistan (Basket)

Yukarıdaki maçları izledikten sonra hafif bir mide bulantısı, kesif bir ter kokusu ve koltukla bütünleşmiş kaba etimle sanki 3 cumartesi geçirmiş bir yorgunluk sardı vücudumu. Pazar günü ise düğünler ve ziyaretlerle, biraz da kayınbirader ve arkadaşıyla yapılan PES maçlarının ardından 19.30'da salondaki 3'lüde son buldu. Ama çok da güzel tespitler var cumartesinden, onlar da yukarıda.