Sayfalar

24 Aralık 2009 Perşembe

Aydın'ın Kariyerinin Bittiği Gece


Tarih 22 Ocak 2006. Yer Konya deplasmanı. Bir çok eksiği ile Konya'ya gelmiş olan Galatasaray'ın şampiyonluk için bu maçtan 3 puan alması şart. Maçın son dakikalarında Hasan Şaş'ın yerine 17 yaşındaki genç Aydın Yılmaz giriyor. Herkes şaşkın gözlerle bir Aydın'a bir Gerets'e bakıyor. Uzatma dakikalarının bitmesine bir kaç saniye kala 17 yaşındaki o genç Aydın kontraatak esnasında kaleyi görür görmez vuruyor ve golü yapıyor. Ama attığı gol o sezon Galatasaray'ı şampiyon yapacak, hem Konya'ya hem Fener'e atılmış bir gol değil aslında. Aydın o gün bilmiyor ama ceza sahası dışından son derece sert ve düzgün bir vuruşla attığı o golü kendisine atıyor. O gol Aydın'ın üzerine sülük gibi yapışıyor, aradan geçen yaklaşık 4 sene boyunca her Galatasaraylı Aydın'dan aynı spektaküler işi bir kez daha, bir daha yapmasını bekliyor. Aydın daha büyümeden, Aydın daha liseyi bitirmeden, Aydın daha Aydın olamadan yılların topçusu muamelesi görüyor. Aydın'dan hep bekleniyor, hep isteniyor, hem umuluyor, bir türlü kurtarıcı, yıldız olmadığı, daha büyümesi ve çok şey öğrenmesi gereken gencecik bir fidan olduğu hatırlanmıyor. Aydın adeta kişilik bunalımı yaşıyor, kendini olmuş sanıyor, oynadığı zaman hep daha iyisini yapma arzusuyla basit işleri yapamıyor, oynamadığı zaman hayata küsüyor, sıra kendine geldiğinde hazır olamıyor. Ve elinde sürüsüne bereket (!) Aydın olan bizler "Lanet olsun, defol git" der duruma gelebiliyoruz. Ama aslında Aydın'ın çocuk olmasına, öğrenmesine, gelişmesine, basamakları teker teker çıkmasına izin vermediğimizi hatırlamıyoruz bile. Bizler futbolun ordinaryuslarıyız, biz ne dersek o olur çünkü bu ülkede.

Tarih 22 Ocak 2006, Yer Konya Atatürk Stadı, Dakika 90+3. Aydın muhteşem bir gol atıyor ve kariyeri Konya'da başladığı yerde, daha başladığı o anda bitiyor. Yaptığın iyi, güzel hatta muhteşem şeylerin görevin haline geldiğini, yapamadığın ya da azıcık eksik kaldığın her an ise suçlu ve hain ilan edileceğini Aydın belki bugün, ancak 4 sene sonra anlayabiliyor. Ya da acaba anlayabiliyor mu?

Bu Çocuğun Günahı Ne?


Türk olması ve adının Samuel, Victor, Micheal falan olmaması mı?

22 Aralık 2009 Salı

Tu Kaka!


Cüneyt Çakır: UEFA Hakem Komitesinin elit hakemler listesine aldığı FIFA hakemimiz

Trabzonspor'dan Hiç Bir Şey Olmaz!


Trabzonspor İstanbul'a deplasmana gelmiş, havalimanında uçaktan yeni inmişler taraftar pankart açmış, Fenerbahçe maçından önce vefat eden taraftarlarla alakalı "Onlar sizin için öldüler, siz onlar için ne yaptınız?" yazmışlar. Yetmiyor kapıdan çıkar çıkmaz Şenol Güneş'i sıkıştırıp futbolcuları kötülüyor, utansınlar, bizi kahrettiler Fener maçında diyorlar. Güneş lisanı münasiple taraftarlara yanlış yaptıklarını bir sorumluluk varsa kendine ait olduğunu, bu hareket ve sözlerle camiayı yıprattıklarını söylüyor.

Takım otobüse biniyor, otellerine doğru gidecekler, taraftar birden otobüsün önünü sarıyor, başlıyorlar Fatih Tekke diye bağırmaya. Hareket ettirmiyorlar aracı, Tekke de Tekke diye bağırıyorlar. Broos varken Güneş diye bağırdılar avaz avaz, şimdi Güneş geldi Tekke diye bağırıyorlar! Yarın Tekke gelince kimin adını söyleyeceksiniz bağıra bağıra, kim var sırada? Güneş geldi bir Fener maçında eskittiniz, Tekke gelir 3 maç gol atamaz başını yersiniz, Teknik Direktör, futbolcu, yönetici, başkan fark etmez. Taraftarın bu kafası ve bu tutumuyla, böylesi zulümle Trabzon'dan hiç bir şey olmaz! Yazık ki ne yazık! Kınaları hazırlasa bari o çok bilen ordinaryüs taraftarlar.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Oyuna Saygı Kalmadı


Bir sahanın içine etmeleri eksikti. Önce Lehmann kale arkasını mesken edindi sonra Gothard sahadan çıkmaya bile tenezzül etmedi. Futbol daha fazla ne kadar çirkinleştirilebilir acaba?

20 Aralık 2009 Pazar

Kafaya Çıkmak


Kafaya çıkmak, çıkıp kafa topunu almak, alıp o topu temas ettiğin tek ve kısacık anda gole gidecek arkadaşına asist olarak ikram etmek marifettir. Öyle çıkmış olmak için topa yükselmek değil, bir şeyler yapıyormuş gibi gözükmek için değil, giydiğin formanın, aldığın paranın hakkını vermek için, dünyayla bağını kesip havada süzüldüğün o anda bir çok şeyi aynı anda yapıp var olabilmek, var edebilmek için kafaya çıkmak sanattır. Uzun zamandır kendime adıma hasrettim ben böyle bir kafaya, o kafa kim ne derse desin Türkiye'ye gelmiş geçmiş en iyi yabancılardan biri olan Alex'in kafası. Teşekkürler, futbolu sevdirdiğin, futbolun sadece futbol olmadığını bir kez daha gösterdiğin için.