Sayfalar

2 Ağustos 2008 Cumartesi

Basinas da Eve Dönenlerden

Bizim basın 2 sene boyunca çok uğraştı Basinas'ı Türkiye'ye getirebilmek için. Bonservisini eline verdiler, hocasıyla kavga ettirtiler, İspanya'da mutsuzmuş, komşuda oynayamaya varmış dediler, forma giydirdiler montajla, bir ara devre arası aynı hafta içinde salı, perşembe, pazar günlerinde uçağa bindirdiler de o uçağı Yeşilköy'e indiremediler. Olmayınca olmuyor, bir türlü getiremediler Yunanlı'yı İstanbul'a. Ne Fener'i ne Kartal'ı ne Cim Bom'u kaldı gelmediği. Ama gelemedi. O da dayanamamış sonunda Yunanistan'a geri dönmüş. Eski Pana'lı Basinas AEK ile imzalamış, sanırım kariyerini bizim basın bu saatten sonra tutup buraya getiremezse AEK'da tamamlayacak.

Olympiakos 2010'da Lebron'a Talip Olacakmış!


"...Olympiakos is considering a run at LeBron James when he becomes a free agent in 2010. This talk was beginning to make its way through the NBA on Friday. I heard it from a reliable league source, who told me that it emanates from Olympiakos...."

Yukarıdaki satırlar SI.com'un yazarlarından Ian Thomsen'e ait. Kalbur üstü bir yazardır, spekülatif hareketlerde bulunmaz. Diyor ki kısaca "Çok önemli bir kaynaktan aldığım duyum 2010'da Olympiakos'un Lebron 2010'da serbest kalınca kendisine teklifte bulunacağı, üstelik haberin kaynağı da bizzat Yunan Kulübü". E yuh artık diyorum, abarttınız diyorum, ne diyeceğimi bilemiyorum hatta, aval aval bakıyorum. Senelik net 20 milyonun (Amerikan Doları tabii ki) üzerinde bir kontrat teklifinin muhtemel olduğunu hatta ve hatta teklifin üst sınırının olmadığını söylüyor Thomsen yazısında.

Ne diyeceğimi bilemiyorum, bu Yunanlılar ya gerçekten çıldırdı ya da bir yerlerden gömü, define falan buldular! Hayır yorum yapamıyorum! Neyse ileride konuşulur bu mevzu detaylı. 1-2 kelam etmiştim konu ile ilgili, Avrupa'ya kaçış hızlanıyor demiştim de bu kadarını da hiç düşünmemiştim doğrusu. Yuh! Neyse bu gönderi de burada bitsin...

Kelam 1
Kelam 2
Ian Thomsen'in yazısı

NBA'den Karışık


  • Walter Hermann Detroit ile 1 yıllığına kontrat yeniledi. Yeni sezonda koca elli adamın daha çok süre alacağına inanıyorum, inanmak istiyorum.
  • Louis Williams da takımında kalanlardan. Genç gard Philadelpia 76ers ile 5 yıllığına 25 milyon civarında bir para karşılığında anlaşmış. Bu da Brand'le kuvvetlenen ama Iguodala'yı kaybetme riski olan takım için olumlu bir hareket. Williams her sene üzerine koyan bir adam, artık bankaya da koyar birazını.
  • Iguodala hedefim 76ers'ta kalmaktı ama şimdi işler değişti, yine kalmak istiyorum fakat önümüzdeki tekliflere bakacağız dedi.
  • Orlando Magic geçen sezon takımın normal sezon maçlarında forma giyen yedek pivotu Adonal Foyle ile 1 senelik ve 1.3 milyon değerinde bir kontrat imzaladı. Foyle mutluyum falan derken GM Smith bu imza iyi oldu dedi. Bu sırada takımdan kesilen James Augustine de hayırlısı olsun diyerek gönüllere su serpti.
  • Houston Rockets'a takas olan Artest Rick Adelman'ı çok seviyorum, birlikte yeri göğü inleteceğiz, ilk turu geçeceğiz dedi. Bakalım ilk kimle kavga edecek T-Mac mi yoksa Adelman mı!
  • Dallas forveti Josh Howard 90 km hız sınırı olan bir yolda 160'la giderken üstelik sokak yarışı yaparken yakalanmış, tutuklanmış. 23 Eylül günü mahkemede olacağına ilişkin yeminli bir senet vererek serbest kalmış. Howard "Arabanın motoru açıyoduk be yaw, möhöm bişi yok adamım" demiş.

Not: Önemli bir olay yok, bari gülelim dedim.

1 Ağustos 2008 Cuma

İş Ahlakı

Bu ilk resimde 3 Amerikalı oyuncu görülmekte. Bu fotoğraf ABD - Türkiye maçının 2. devresinde çekilmiş bir fotoğraf. Tam anlamıyla iş ahlaklarını ortaya koyuyor Amerikalılar'ın. 2-3 saniye önce bu 3 oyuncu bizim 5 oyuncumuzun gerisinde savunma yaparken, kaptıkları topla hızlı hücuma çıktılar ve pozisyonu smaçla bitiren isim Lebron James oldu. Karedeki diğer isimler Dwayne Wade ve Kobe Bryant. Kısacası bugün sokaktan geçen herhangi birine NBA'den bir isim söyle deseniz sayacağı 3 isim aynı karede, hızlı hücumda ve yüzlerindeki ifadeye bir bakın. İşte bunun adı iş ahlakı. Süper yıldız ve büyük oyuncu olabilmek için önce çok ciddi bir iş ahlakına sahip olmalı sporcu, kendini adamalı, kim olduğunu unutmalı belki de. İşte bu adamlar bu yüzden dünyanın en iyileri. Olimpiyat'a altını alma gidiyorlar, bu sefer değil Arjantin, İspanya, Yunanistan Samanyolu Galaksileri Birliği gelse altını koparamazlar bu adamlardan. Yetmediyse şu yedek sırasında oturup çocuklar gibi sevinen adamlara bir bakın, o an fark 25 sayı!

Arsene Çek Elini Gökhan'dan!

Udinese yönetimi son derece sinirlenmiş Arsene Wenger ve Arsenal'e. "Oyuncumuzun aklını çelmeye çalışıyorlar, konsantrasyonunu bozuyorlar" diyor Udineseliler. Orta sahada güç kaybeden takımına taze kanlar arayan Wenger için ise önemli bir hedef Gökhan İnler. 15-20 milyon Euro arası bir paradan söz ediliyor ki bu adamın bir kaç sezon önce Daum tarafından kovulur gibi Fenerbahçe'den yollandığını hatırlayınca gülmeden edemiyorum. Bir tarafta gönderilen Gökhan, diğer tarafta 8 milyon'a alınıp sonra ne olduğu anlaşılmayan Appiah. Belki Fener'de kalsa Gökhan bugün Türk milli takım forması giyiyor, Aurelio hala Marco adını kullanıyor olacaktı. Enteresan işler bunlar. Şşşşşt Arsene, çek elini Gökhan'dan!

İzlenesi İlginç Eşleşmeler

Twente - Arsenal

Eski İngiltere Teknik direktörü Steve Mclaren'in çalıştırdığı Twente, Arsenal'i devirmeye çalışacak.

Schalke 04 - Atletico Madrid

Kaybedenin UEFA Kupası favorisi olacağı kıran kırana muhteşem maçlar ileyeceğimizi umduğumuz eşleşme.

Anorthosis - Olympiakos

El mi yaman bey mi yaman? Ağabey kardeş birbirlerini kıracaklar. Rum mu yunan mı? Bunların ikisi de bir değil miydi yahu?

Vitoria Guimares - Gothenburg/Basel

Şampiyonlar Ligi'nde olmayı ne kadar hak ettikleri soru işareti olan bu üçlüden biri liglere kalacak.

Kura Şansı Bizden Yana

3. Öneleme turunda Fenerbahçe seri başı olmanın avantajını kullandı ve Bakü - Partizan galibi ile eşleşti. 2 futbol mucizesi olmazsa Fenerbahçe - Partizan eşleşmesi izleyeceğiz. Partizan Yugoslavya zamanından hatırladığımız Partizan asla değil, daha bir Azeri takımını yenemeyecek seviyede olduğunu da düşünürsek MTK eşleşmesinden çok farklı bir eşleşme yaşamaz FB diyorum. Ötesinde oynanan her maç Aragones'in takım kimyasını biraz daha oturtması demek. Çoooook büyük acayiplikler olmazsa Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'nde.

Fatihalar, Yasinler arasında çekilen kurada Galatasaray'a dev takımlardansa Steaua'nın gelmesi tam bir şans denilebilir. Öte yandan bu kura bize 1988 Şampiyon Kulüpler Yarı Final kurasını hatırlatır. Mucizevi Avrupa koşusunun son halkasıydı o kura. Torbada Milan, Real Madrid ve Steaua vardı. Milan - Real Steaua - GS eşleşince Türkiye bayram etmişti. Romanya'da yediğimiz 4 golle tok karnına ve aşırı gazla evimize dönmüştük. Son yıllarda kulüpler bazında yükselen Romen futbolunun en önemli temsilcisiyle eşleşildiği unutulmadan hazırlanılmalı maçlara. Seri Başı Steaua idi, Galatasaray ise 2. torbada.

Beşiktaş'ın rakibi ile ilgili yorum yapmaya gerek yok, UEFA kupasında başarılar kendilerine. Her iki maçı da farklı kazanamazlarsa Sağlam istifa etsin, vatandaşlıktan ayrılsın.

Bu arada bir kanal Allah rızası için Schalke - Atletico Madrid maçlarının yayın hakkını alsın da futbol zevki yaşayalım. Elenene yazık olacağı, ama bir anda elenen o takımın UEFA favorisi haline geleceği bir eşleşme.

31 Temmuz 2008 Perşembe

Yaptığınız Haberi Önce Bir Okuyun Be Kardeşim!

Evans Kazığı Çıkardı, Childress'a Duacı

"Kendi Kendini Kazıklayan Adam" demiştim Mo Evans için. Mo kazığı çıkardı Olympiakos'a giden Josh Childress'ın katkılarıyla. Atlanta ile imzaladı, 3 senelik ve 7,5 milyonluk bir kontrat aldı. Magic'te reddettiği kontrata denk bir meblağ. Kariyerini ve parasını Childress'ın Yunanistan'a gitmesi kurtardı. Hawks da sonunda sakatlık problemi olmayan, istikrarlı, iyi savunma yapabilen ve verilecek görevi layıkıyla yapmak için kendini parçalayacak bir 2-3 numara yedeği edindi. Her iki taraf için de güzel bir imza.

Bu arada Evans'ın eski takımı Magic yaz ligindeki performansından memnun kalmadığı James Augustine'i serbest bırakıp, kontrat yenilemek için Adonal Foyle ile görüşmelere başladı. Otis Smith kadroyu bu sezon 14 kişide tutmak istediklerini, Foyle ile birlikte 3. bir oyun kurucu daha alıp transferini kapatmaya çalışacaklarını söylemiş. O bir kişilik boşluk sezon içinde yapılabilecek takasa imkan tanımak için olabilir keza henüz ciddi bir takas söylentisi bile çıkmadı Orlando medyasında.

Deng Sonunda İmzaladı! Gordon Yolcu

Geçen sezonun başından beri soru işaretiydi Luol Deng'in Chicago'da kalıp kalmayacağı. Sonunda 6 senelik 71 milyon $'a imza attı takımıyla. Son 2 senesinde zaman zaman ciddi sakatlıklar yaşayan, özellikle geçen sene kendisinden beklenen patlamayı bir türlü yapamayan Deng'i büyük ihtimalle Ben Gordon'a tercih etmiş oldu Bulls bu kararla. Bu noktadan sonra Gordon2un takımda kalması zor gözüküyor, geçen günlerde menejeri Gordon'un takımın en çok kazananı olması gerektiğini çünkü 3 sezondur takımın en skorer ve etkili oyuncusu olduğunu söylemişti. Hatta Gordon da 3 gün önce bir demecinde Childress gibi Avrupa'yı düşünebileceğini ama bunu son çare olarak gördüğünü söylemişti. Bulls Rose ve Deng'in önderliğinde kuvvetli bir arka alana sahip olurken, önemli bir alternatifini ve patlayıcı gücünü kaybetmiş oluyor. bu sezon da Bulls'tan büyük bir beklenti olmamalı, sadece Rose'un lige ısınma senesi olarak görülmeli yeni sezon, aksi takdirde hayal kırıklığı yaşanır.

Feyenoord Bit Pazarı

Feyenoord'un yeni futbol Şubesi sorumlusu Peter Bosz "Şu anda cüzdanımız bomboş. O kadar ki herhangi bir oyuncuyu kiralayabilecek durumda bile değiliz. Mevcut kadrodan memnun olmadığımı kimse söyleyemez ancak, takıma transfer yapmak istiyorsak bunun tek yolu mevcut oyuncularımızı satıp oradan gelen parayı kullanmak."

Çok kıymetli ve gelecek vaat eden oyuncuları var Feyenoord'un kadrosunda. Yabancı oyuncu arayan kulüplerimiz bir baksalar Feyenoord kadrosuna, mutlaka uygun fiyata elden çıkaracakları oyuncular olacaktır, ciddi potansiyeller yakalayabilirler. Savunma oyuncusu arayanlar için Vlaar, Hofland orta saha oyuncusu arayanlar için Wijnaldum, Hofs ve Slory büyük katkı sağlar. Ama nerde, bizimkiler cin menejerlerin getirdiği kasetlerden başka kaynak aramazlar.

Middlesbrough Kalesi Kimin Olacak

Mark Schwarzer Middlesbrough'un sembol isimlerindendi. 11 sene koruduğu Boro kalesinde 446 resmi maça çıkarak 132 yaşındaki kulübün en çok forma giyen 8. oyuncusu olmuştu. Schwarzer artık Fulham'da. Boro'nun kalesine kimin geçeceği meçhul. Piyasadaki öenemli serbest kalecilerden hiç birine teklif dahi yapmadılar. Southgate'in ne düşündüğünü çözemiyorum. Şu anda kaleye geçebilecek isimler olarak mevcut kadroda Avustralyalı Brad Jones ve İngiliz Ross Turnbull var. İki kaleci de kariyerlerinin çoğunu alt liglerde, fazla da oynamadan, kiralık olarak geçirmişler. 26 yaşındaki Jones (Fotoğraftaki kaleci) transfer yapılmazsa formaya yakın isim. Boro formasını takımda geçirdiği 8 sezonda sadece 18 kez giyebilen Jones, 21 Temmuz 2007'de Japonya ile yapılan maçta 1 kez Avustralya kalesini korumuş. Ancak anlaşılmayan konu takımı hücuma dönük orta saha ve forvet oyuncularıyla dolduran Southgate'in elindeki biçimsiz kadroyla ne yapmayı düşündüğü. Middlesbrough çok gol atacaktır bu sezon ancak çok gol yiyeceği de aşikar.

Kaybolan Değer: Bernardo Corradi

Nedense İngiltere'ye gelen İtalyan futbolcular bir türlü ciddi bir başarı ya da kariyer yakalayamıyorlar, Zola ve Vialli'yi hariç tutuyorum. Bir çok İtalyan geldi geçti İngiliz liglerinden genellikle başarısız oldular ve dikiş tutturamadılar. Örneğin Man Utd'da kadroya giremeyen Rossi'nin Villarreal'de neler yaptığını düşününce insan şaşırmadan edemiyor. Hadi Rossi kendini kurtardı ama sürekli geriye gidenler de var. Cagliari'den yetişen Chievo'da parlayan ve 2002-2004 arasında Lazio'da yıldızlaşıp Milli takıma kadar yükselen bir isimdi Bernardo Corradi. Inzaghiler'in, Del Pierolar'ın, Montella, Tottiler'in ambargo koyduğu forvet hattında 13 kez milli olmuş Euro 2004 kadrosuna girmeyi başarmıştı. Lazio'dan transfer olduğu Valencia'da fırsat buldu ama sadece 6 golde kalınca Parma'ya kiralık gitti. Başarılı sezon ona bu sefer Manchester City kapılarını açtı. City'de daha ilk çıktığı resmi maçta kırmızı kart görmesi ve hocasıyla bir türlü anlaşamaması onu kadrodan uzakta tuttu. Çoğu yedekten girmek suretiyle 25 kez giydi City formasını, sonra tekrar Parma ve kiralık dönemi. İlk seferi kadar başarılı geçmeyince piyasası da düştü. Ciddi transferler yapan City kontratını fesh etti. Serbest kalan Corradi de Reggina ile imzaladı. Tepeye oynayan takımların golcüsü iken artık ligde tutunmaya çalışan bir takımın gol umudu. 15 golü yakalar diye tahmin ediyorum, uzun boyu ve kafa toplarına hakimiyeti Reggina'ya katma değer olacaktır. Ama 2004 senesinin yıldızı 4 sene sonra nerede, genç futbolculara ders niteliğinde bir kariyer daha.

Stoke City

Danimarkalı kaleci Sorensen'in adı uzun süre Galatasaray'la anılmıştı. Çelişkili açıklamalar ve hareketler sonrasında vaz geçilmişti Danimarkalı'dan. Eğer yabancı kaleci alınacaksa bence doğru tercihti, olmadı. Dün Soccernet'ten öğrendik Premier Lig'in yeni takımı Stoke City ile anlaşmış 3 seneliğine Danimarkalı. EPL'de 10 senede 310 maç kale korumuş, Milli takımının 1. kalecisi, uzun boylu, boyuna rağmen refleksleri kuvvetleri ve güven veren bir oyuncu. Stoke'un bu sene yaptığı en önemli transfer oldu bu.

Stoke City EPL'ye bu sezon tekrar yükselme başarısı gösterdi. 1985'te düştüğü lige tekrar dönebilmek için 23 sene bekledi Potters (Çömlekçiler) taraftarları. Tarihindeki en büyük başarısı 1972 senesinde kazandıkları Lig Kupası. O kupa dışında 1863 yılında kurulan kulübün neredeyse hiç başarısı yok. Buna rağmen İngiltere'de alışageldiği şekilde 28000 kişilik Britannia Stadı'nı neredeyse her maç dolduruyorlar. Oldukça mütevazi bir bütçeleri var ve amaçları EPL'de tutunabilmek. Milyonlar havalarda uçuşurken onlar tarihlerinin en büyük transferini Reading'ten Paul Kitson'ı 5,5 milyon Pound'a alarak yapabildiler. Sorensen ve Kitson dışındaki 3. transferleri ise Wolves'tan aldıkları orta saha oyuncusu Nijeryalı Seyi Olofinjana oldu. Kadroda Senegalli orta saha Salif Diao, Leicester'dan hatırladığımız forvet Richard Creswell, Derby County ve Southampton'ın iyi dönemlerindeki başarılı orta saha Rory Delap ve eski Newcastle'lı defans oyuncusu Andy Griffin'i bulunduran Stoke City'nin özellikle Kitson ve Sorensen ile kuvvetlendiği kesin. Potters'ın hocası futbolculuk kariyeri boyunca alt liglerde oynayan emekli defans oyuncusu Galli Tony Pulis. 2006'dan beri takımın başında ve 17 senelik teknik direktörlük kariyerinde ilk kez EPL'de takım çalıştıracak. Bu arada İngilizler'in takımı bir üst lige çıkaran hoca ve kadroyla devam kararlarına hayranım, keşke biraz örnek alabilsek. Stoke bu sene ligde kalmaya ve EPL nimetlerinden faydalanmaya çalışacak. 23 sene sonra gelen bu şansı kaybetmemek için verecekleri mücadele izlenmeye değer olacaktır.

30 Temmuz 2008 Çarşamba

Escape From NBA

NBA'den kaçanlar kervanına Nenad Krstic de eklendi. Dynamo Triumph Moskow ile 2 senelik anlaşma imzalayacak olan Krstic'in alacağı ücret net 7,9 milyon $. Kendisine NBA'de teklif edilen en büyük kontrat ise 3 senelik 10 milyon $ civarındaydı, üstelik vergiler de bu kontrata dahil. Yani yaklaşık 6 milyona düşüyor net kazancı 3 senede. Daha önce söylemiştim NBA bu bütçe ve vergilendirme sistemine bir çare bulmazsa tıpkı Childress gibi Amerikalı oyuncular da kaçmaya başlayacak. Hatta NBA genç oyuncular için Avrupa'da büyük kontratlara sıçrama tahtası olarak kullanılmaya başlanacak. Ey Stern sesimi duyuyorsan 3 kez masaya vur, yoksa gidişat vahim!

Suçlusun, Şikecisin, 15 Ay Yatacaksın!

Tim Donaghy, kendi yönettiği maçlara bahis oynayan hakem, manen, madden, her açıdan çöktü. Önce 15 ay yatıp çıkacak, büyük ihtimalle emeklilik hakkı da elinden alındı, üstüne NBA Yönetimi tarafından aleyhine açılmış milyon dolarlık tazminat davası var. Tim tam kroki durumda, acaba kaç kişinin canını yakmıştı?

Bordeaux'dan Sağlam Transfer

2001'deki Real Madrid - Bayer Leverkusen finalini hatırlamayanımız yoktur. Zidane'ın o muhteşem volesi hala akıllarımızda. O maçtan hatta o sezondan akıllarda kalan bir başka isim de kuşkusuz Arjantinli Diego Placente idi. Real'in sağ kanadını paçavra gibi atmış ama Yıldıray ve tayfası bir türlü topu 3 direğin arasına ittirememişlerdi. Bonservislerin böylesi havalarda uçuşmadığı o dönemlerde Türkiye'ye gelmesini istemiştim hep, ama o İspanya'yı seçti ve Celta Vigo'ya transfer oldu. Sonrasında ülkesine döndü tekrar San Lorenzo formasıyla. Oynadığı her takımda istikrar abidesi olan, sakatlıkla başı pek fazla belaya girmeyen, vasatın altına düşmeyen bir oyuncu Placente. Laurent Blanc'ın onbirinde takımdan ayrılan sembol oyuncu David Jemmali'nin yerini alacak. Blanc'dan çok akılcı bir transfer, maliyet açıklanmadı henüz ama çok büyük paralar dönmeden işi bitirdiklerini düşünüyorum. Ligimiz için kaçan başka bir büyük balık diyelim Placente için, biz hala balonlarla uğraşırken adamlar tecrübe ve istikrarı ucuza buluyorlar.

Nereden Nereye 2 - Atilla Birlik

Almanya'dan gelip Beşiktaş forması giydi. Sudan sebeplerle belki de para hırsı yüzünden ayrıldı Kartal'dan. İtalya'ydı hedefi, tutturamadı. Döndü orta sıra takımlar, 2. lig derken şimdi eski adıyla 3. ligde artık. Tokatspor'a transfer olmuş Atilla Birlik. Almanya'da yetişip Türkiye'ye transfer ihtimali olan topçulara kötü örnek, bir anda yıldızlaşıp şişirilen genç oyunculara da ders alınacak örnektir. Umarım başarılı olur Tokat'ta, Tokat'ı yukarılara taşır da alt liglerde yitip giden diğer eski yıldızlar gibi olmaz sonu. Tabi öte yandan sonu 3. lig olmuş diye de bakılabilir konuya.

29 Temmuz 2008 Salı

Joey Barton Serbest

Aman Dabo Ayağını Denk Al!

Edgar Davids Körfez'e Ne için Gelir?

Konser?

Kara Şövalye, Hangisi?

Bir çok açıdan bence tüm zamanların en iyi filmlerinden biri gösterilmeye aday "Kara Şövalye". Ama en önemlisi tüm zamanların en göz alıcı ve seyirciyi derinden etkileyerek kendine hayran bırakan "kötü adam" performansı da Heath Ledger'ın Joker'i. İnsanın bu büyük yeteneğin göçüp gittiğine hayıflanmamaı, içinin parçalanması mümkün değil. Her oynadığı filmde üzerine koyan Ledger, bu filmde bir kaç gömlek değil, bir kaç takım elbise ileri götürmüş performansını. O'nun kaybı belki de Nolan'ın Batman serisini bile etkilemiş oldu. Ben hiç böylesi bir kötü adam izlememiştim perdede ve hiç böylesine etkileyip içine çekmemişti filmin içine bir kötü adam beni. Filmi anlatmak çok zor, 2,5 saat o kadar hızlı geçti ki! Senaryo harika, yönetmenlik harika, görüntü yönetmenliği harika, Ledger mükemmel, Bale, Caine, Eckhart harika, Gyleenhall Holmes'dan iyi ama vasat belki de filmin tek aksayan ayağı, onu da Nolan ve karakterleri ustaca örtmüş, takılıp kalmıyorsunuz.

Muhtemeldir önümüzdeki günlerde 5-6 kez daha izleyeceğim bir film. Beğenmeyen olabilir, eleştiren olabilir, filmde hatalar - açıklar bulan olabilir, sözüm şu; bakın aynaya her şeyiniz tam mı? Tam istediğiniz gibi misiniz? Hepimiz eksiğiz, bu da en nihayetinde bir film. Beğenmediyseniz bir daha gitmezsiniz bu tip filmlere, ama biz devamını bekleriz. Türün meraklıları kaçırmasın. Her filmi bir öncekinden daha iyi olan Nolan da lütfen durmasın, çalışmaya devam etsin. Ha bir de hazır Nolan'ı yakalamışken, sahi Kara Şövalye hangisi?

Willie Solomon Toronto'ya İmza Attı

Fener'de kalır mı, Maccabi'yle anlaştı, Efes'e geliyor derken Solomon NBA'e geri döndü ve T.J. Ford'u yollayıp Calderon'u terfi ettiren Toronto'nun yedek oyun kurucusu oldu. Türk basketboluna Fenerbahçe Ülker'de çok katkısı oldu Willie "The King" Solomon'un. Umarım Toronto'da çok başarılı olur ve 1 senelik kontratını daha da uzatma imkanı yakalar.

Coloccini'nin Bir Şeyinde Boncuk mu var?

Gençler Şampiyonalarında gösterdiği performansla hemen Milan'a transfer olmuştu. 1999'da geldiği İtalya'da ilk kez 2004'te forma giyebildi. San Lorenzo, Atletico Madrid, Alaves, Villarreal Milan'daki 5 senesi boyunca kiralık gittiği takımlar oldu. Milan istediği ışığı göremeyince 2005 başında Deportivo'ya verdi Fabricio Coloccini'yi. 2,5 senede İspanya'da istikrarlı olarak kadroya girdi. Zaman zaman Arjantin milli takımında alternatiflerden biri oldu, ama banko olamadı. Dağınık oyunu, zaman zaman gereksiz sertlikleri ve çok ciddi hatalarıyla oynadığı takımlara cidi kayıplar yaşattı. Şimdi Newcastle talip Coloccini'ye, önerilen para 7,8 milyon £. Çok merak ediyorum hala nasıl bu kadar ciddi talipleri var Colo'nun. 8 senedir bir türlü atlaması geren o çıtayı atlayamadı, bir üst seviyeye geçemedi. Orta sıra takımlarının kalbur üstü oyuncusu olmaktan ileri gidemedi. Bombacı Türk basının da 6-7 senedir Türkiye'ye getirmeye çalıştığı bir ismdi, olmadı. Newcastle'a belki defansta özlenen hırs ve agresifliği getirecektir ama yapacağı ölümcül hataların sonuçlarını düşünemiyorum. Allah aşkına bu adamın bir şeyinde boncuk mu var ki, orta sınıf bir oyuncu olduğu belli olduğu halde bu kadar talibi var?

Yolcular

MTK maçı 18'inde olmayan 2 isim var Fenerbahçe'de: Kezman ve Maldonado. Artık kesinleşti ki bu adamlar gözden çıkarıldı. PSG işi yatan Kezman deli danalar gibi herkese saldırırken, takımdan yollanacağını Aragones'ten öğrenen Maldonado ağlıyor. Bu da karakter farkı denilen zıkkım demek ki.

Robbie Keane Artık Kırmızı

6 senedir formasını giydiği Tottenham'ın sembol oyuncusu haline gelmişti Keane. İrlanda Futbolu'nun son yıllarada yetişdirdiği en büyük yetenek kuşkusuz. Tardelli'ye toslayıp biten Inter macerası dışında gittiği her takımda çok sevilen ve başarılara uzanan bir oyuncu oldu. Inter'e onu getiren isim Lippi'ydi. Ronaldo'nun sakatlığının ciddi olduğu o dönemde Hakan Şükür'le birlikte ikisini Inter'in gol umudu yapmıştı Lippi. Keane'in aşırı kendine güveni hem kendisinin hem Lippi'nin hem de Şükür'ün sonunu hazırlamıştı. Şampiyonlar Ligi gruplara kalma maçının son dakikasında Şükür'ün kazandırdığı penaltıyı ben atacağım diye ısrarla alıp kaçırınca, Inter kupadan elenmiş, gruplara kalamamış Lippi de kısa süre sonra görevden alınmıştı. Belki de o penaltı gol olsa 3 isim için de kariyerleri farklı yönlere doğru gidecekti.

Keane artık bir kırmızı ve Benitez'in tam istediği oyuncu tipi. Bir çok maçta Torres'in hemen arkasında oynayacak adamdır. Başarılı olacağını düşünmekle beraber, devamlı oynamaya alışmış bir oyuncu olarak Benitez'in baş döndüren rotasyonuna da nasıl adapte olacağını çok merak ediyorum. 20 milyon Pound da helal olsun, neden bu kadar para verildi bu adam uğruna diye asla sormayacağım oyunclardan biri Keane.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Tatil, Transferler, Olaylar

Perşembe akşamı Kocaeli'ne bağlı şirin tatillik Cebeci'ye kaçtık. 3 gün boyunca denizin kumun tadına varıp kafayı boşaltmaya çalıştık, iyi de geldi, eve zor geldik, içimizde kaldı. Biz yokken bir sürü işler olmuş. Akasvayu Girona dağılmış, Türkiye'ye bir sürü Amerikalı basketçi gelmiş, Kezman çıngar çıkarmış, Manchester Tevez'in tapusunu almış, Cim Bom kimseyi alamamış, transfer bombaları spor gazetelerinin elinde patlamış, şerefsizlerin ki halkın üzerinde!

Biraz toparlayayım hem kendimi hem işleri, akşam ya da yarın erkenden dalarım spor dünyasına yeniden, ziyadesiyle özledim, top olmadı mı hayatımda eksik hissediyorum.