Sayfalar

15 Mayıs 2009 Cuma

Fılaşbakınlan 5. Maça Dönelim!

Son şuta kurban verilen 4. Maç sonrası bu maça moralman çökmüş olarak çıkması beklenen Magic tam aksine, savunmaya konsantre ve sabırla hücum eder bir şekilde başladı. İlk çeyrekte özellikle Ray Allen ve Rajon Rondo üzerinde önemli baskı kurdular. Boston çareyi 4. Maçı alan Davis’in orta mesafe şutlarında ve Pierce’ın kişisel becerisinde aradı. Bu sırada Magic takım halinde yavaş yavaş hücum ediyor ve rolleri dengeli dağıtıyordu. Yedek kadroların devreye girdiği 2. Çeyrekte Boston’u House ve sürpriz şekilde Scalabrine oyunda tutmayı başardı. Magic’te yine işler yolunda gidiyor ve az sayı yiyen takım dengeli hücum ve skor dağılımıyla hiç de deplasmanda oynuyor havasına girmeden alttan alttan Boston’un içini oyuyordu. Rivers özellikle şut sokamayan ve ortalıkta gözükmeyen Allen üzerinden oynayıp onu devreye sokmaya çalışsa da, Ray Allen bir türlü maça adapte olamadı, sanki maça ruhen daha gelememiş gibiydi.

3. çeyrekte tam anlamıyla bir kontrol oyunu oynadı Magic. Boston kafasını kaldırdıkça bastırdılar, adım atmaya çalıştıkça ayağına bastılar. Hatta bir ara 4 dakika kadar sayı attırmadılar rakiplerine. Dengede ustalıkla tutulan bir oyun zamanında alınan molalar, harika bir savunma. Stan Van Gundy herhalde bu kadar iyi bir oyun beklemiyordu maçtan önce, yine de her molada “savunma” dedi, savunursak kazanırız. İyi savunan Magic atamayınca, sokamayınca dengesi bozulan Celtic’e karşı çok kolay hücum etmeye başladı. Rondo’nun hücum ritmini öylesine bozdu ki Alston sonunda çıkardı onu Rivers, hem de uzun süre kenarda oturttu. Kendi adıma Marbury girince rahatladım. Nasıl rahatlamam ki kendi kendine hücum etmeye başladı, her pozisyonda şut atmaya başladı. 2 tane sokmuş olsa da Johnson’ın müthiş alley-opp pasını Pietrus bitirirken fark tam 14 sayı olmuştu, kalan süre 8:45’ti. Bundan sonra yapılacak tek şey savunma konsantrasyonunu kaybetmeden, sakin hücumlarla süreyi eritmekti. Bu sefer bu farkın korunacağına ve benzer bir hataya düşülmeyeceğine inancım tamdı!

Son düdük çalıp skor tabelasındaki süre 00:00’ı gösterdiğinde ağzım bir karış açık, kenarından neredeyse salya akar vaziyette, donuk, kaskatı kesilmiş bir halde ekrana bakıyordum. Maçın bitimine 5:40 kala Hidayet’in basketiyle 10 sayı olan farktan sonra tam 5:36 tek bir sayı bulamamıştı Magic. Bu esnada kafasına göre hücum eden Marbury tam 12 sayıya, ilk çeyrekte takımını sırtladıktan sonra kaybolan Davis de 10 sayıya imza koymuştu. Allen ve Pierce yan rollerde boş kalan delikleri kapamışlardı. O 5:36’lık sürede Van Gundy bu seride maç sonu oynayamayan ama bu maçı fena götürmemiş Alston’ı Johnson’a tercih etmişti. Maça 10’da 7 ile başlayan Lewis sonra 6’da 1 atmış, son çeyrekte hiç şut sokamamış, takım neredeyse Howard’ı hiç kullanmamıştı. Feci şekilde süreyi bitirmeye odaklanmış ama bir türlü nasıl hücum edeceğini hatırlayamayan bir takım vardı sahada. Bunun nedeni olarak Boston’un savaşan ve oyundan kopmayan yapısını 1 numarada saymak şarttır ancak, bütün sezon boyu yaşanan büyük farklardan rehavete girerek maç verme hastalığını da hemen 2 numaraya koymak gerekir. Boston’un iyi oyununa eklenen hastalık 6. Maça Boston’un favori ve daha moralli olarak çıkmasını sağlayan etmen olmuştur. Ne kadar uğraşsa da kalp masajıyla, suni teneffüsle Van Gundy, hasta şimdilik ölmese de komaya girmiştir.

6. maç bu hastanın komadan çıkması için son şansı. Ya çıkıp 48 dakikayı aynı disiplin ve ruh haliyle oynayacaklar ya da 15 Mayıs’ta cuma namazına müteakip Orlando Merkez Camiinden kalkacak cenaze sonrası helvalarımızı yiyeceğiz.

Not: Bu yazı NBAKolik.com için yazılmıştır.

Hiç yorum yok: