23 Haziran 2010 Çarşamba
Uğur'un Yerine Çetin
Uğur'un gidişine ne kadar üzüldüğümü anlatamam. PCLionFc Uğur gerekenleri yazmış, kendi adıma uzatmaya gerek yok. Umarım başarılı olur Ankaragücü'nde Uğur. Uğur ve Antep'e verilen Emre'den boşalan savunma oyuncusu ya da hatta sağ bek mevkiinin yedeği kim olacak sorusu hemen kafalarda canlanıyor haliyle. Sabri'nin orada 1. adam olarak düşünüldüğü aşikarken aklıma gelen tek isim Rijkaard'ın geçen sezon takıma ufak ufak monte etmeye çalıştığı Çetin Güngör. Bu oyuncudan fazlasıyla umutlu olunduğu, altyapının başına geçen Tugay'ın da Çetin başta olmak üzere bir kaç ismi Rijkaard'a kullanması için tavsiye ettiği konuşuluyor. Sonuç olarak benim de içime bu sezon Çetin'i önce Sami Yen'de sonra Seyrantepe'de fazlasıyla görecekmişiz gibi bir his doğuyor. 1990 doğumlu Çetin için bu sezon önemli bir şans olacak umarım sakatlıksız, kazasız belasız kullanabilir de Galatasaray bir değer kazanır Arda'dan, Çolak'tan sonra ilk kez.
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Galatasaray
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
22 Haziran 2010 Salı
Tribün de Saha da Portakal
Dünya Kupası için hazırlanan yaratıcı reklam ve pazarlama fikirlerinden en beğendiğim bu oldu açıkçası. T-Shirtlerin iç tarafında Hollandalı futbolcuların resimleri işlenmiş. Gol sevinci yaşayan futbolcu misali taraftarlar T-shirtlerini kafalarına geçirdiklerinde hangi futbolcunun ürününü tercih etmişlerse bir anda o futbolcu oluveriyorlar :) Oldukça eğlenceli bir fikir. Bir kaç yüz taraftarın aynı anda bu hareketi yaptığını düşünsenize, görsellik muazzam olur. Getafe'nin Burger King'le anlaşmasından sonra sahalarda ilk kez görülen bir uygulama, bence ülkemizde de uygulanabilirliği yüksek sembol futbolcular için.
Salata'da Neler Var?
Afrika 2010,
Futbol,
La Liga
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
21 Haziran 2010 Pazartesi
Ayıp Ayıp!
Sanki Arjantin'i gole boğmuşlar gibi seviniyorlar bir de utanmadan. Hele ki o Ronaldo, gol atacam diye bir tarafını yırtan adam Şekil örneği oldu adeta. Ayıptır ya, günahtır. Bu mudur futbol, dostluk, kardeşlik falan? Hele durun siz bakayım Koreliler kafayı çizip size de gelmesinler nükleerle, atom bombasıyla, kaşındınız ama Ronaldo efendi.
Salata'da Neler Var?
Afrika 2010,
Futbol
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
18 Haziran 2010 Cuma
Şampiyonlukları Takımlar Kazanır
Yıldızların yıldız olamadığı gecede, şapiyonluğun tek bir topla belirlendiği sahada, her iki tarafta da takımlar vardı. Ama daha fazla takım olmayı beceren bu maçtaki Kobe'ye rağmen Lakers oldu. Muhteşem bir finaldi. Bir kez daha takım olmanın, savunmanın, kavga edercesine mücadele etmenin, inancın insana neler kazandırabileceğini gördük.
Şampiyon Lakers, kazanan basketbol aşkı oldu.
Basketbolu çok seviyorum.
Şampiyon Lakers, kazanan basketbol aşkı oldu.
Basketbolu çok seviyorum.
Salata'da Neler Var?
Boston Celtics,
LA Lakers,
NBA
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
17 Haziran 2010 Perşembe
En Büyük Kim?
Bu geceyi bitirip yarın sabahı başlatacak saatlerde tarihe tanıklık etme fırsatımız var bir kez daha. Bundan yaklaşık 2 yıl önce bu blog yeni yeni emeklemeye başlarken defalarca kez yazı konusu olan olayların başında onlarca yıl sonraki Lakers - Celtics finali vardı. 2 yıl sonra bugün bir yeni efsane final, geleceğin efsane olarak hatırlayacağı kaptanlardan birinin elinde yükselecek. Pierce ya da Bryant bir kez daha o kupayı kaldırmak için bu gece tüm enerjilerini koyacaklar ortaya. Celtics Büyük üçlüsüyle bir daha bu seviyelere kolay kolay gelebilecek bir görüntü vermese de "ben de büyüdüm" diyen Rondo dengeleri bozmaya çalışacak. Kobe İspanyol partneri ve 6. maçta olduğu gibi bir kez daha savaşmak arzusuyla sahaya çıkmasını umduğu arkadaşlarıyla ağır basmaya çalışacak.
6. maçta kaç sayı fark olmuş, hangi takımda kim eksikmiş, maç Staples Center'daymış falan bunların hepsi hikaye. İlk hava atışı yapıldığı andan itibaren çok büyük bir savaş olacak o sahada ve gözlerimiz bayram edecek kesinlikle, basketbola, mücadeleye doyacağız. Lakers daha ağır basıyor olsa da kağıt üstünde, Tek top herşeyi değiştirebilir. Daha çok isteyen, kendini hayattaki son dakikaları o dakikalarmış gibi zevk ve inançla maça veren kazanacak. Ama tabii ki önce David Stern kazanacak, NBA kazanacak. Kim kazanırsa kazansın bizler ekran başında çok eğleneceğiz.
Maç bu sabah saat 04:00'da NTV'de, ben karşısındayım. Basketbolseverlere iyi seyirler ve iyi eğlenceler.
Keşke şu maçtan önce Magic ve Bird eski günlerin anısına çıkıp ufak bir şov yapsalar, kısa bir konuşma olsa ikiliden. Ne hoş olurdu, eskiyi yad ederdik...
6. maçta kaç sayı fark olmuş, hangi takımda kim eksikmiş, maç Staples Center'daymış falan bunların hepsi hikaye. İlk hava atışı yapıldığı andan itibaren çok büyük bir savaş olacak o sahada ve gözlerimiz bayram edecek kesinlikle, basketbola, mücadeleye doyacağız. Lakers daha ağır basıyor olsa da kağıt üstünde, Tek top herşeyi değiştirebilir. Daha çok isteyen, kendini hayattaki son dakikaları o dakikalarmış gibi zevk ve inançla maça veren kazanacak. Ama tabii ki önce David Stern kazanacak, NBA kazanacak. Kim kazanırsa kazansın bizler ekran başında çok eğleneceğiz.
Maç bu sabah saat 04:00'da NTV'de, ben karşısındayım. Basketbolseverlere iyi seyirler ve iyi eğlenceler.
Keşke şu maçtan önce Magic ve Bird eski günlerin anısına çıkıp ufak bir şov yapsalar, kısa bir konuşma olsa ikiliden. Ne hoş olurdu, eskiyi yad ederdik...
Salata'da Neler Var?
Boston Celtics,
LA Lakers,
NBA
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
NTVSpor Reklamı
İzleyin: Tam Kadro NTV Spor - Koca Kafalar
Daha önce görüp izleyenler illaki olmuştur, bugün beni kırdı geçirdi bu video adeta. NTVSpor'a bir de bu açıdan bakmak gerk sanırım. Bu kadar zevksiz seyreden bir Dünya Kupası'na kısa süreli ilaç kıvamında.
Salata'da Neler Var?
komik,
Televizyon
3
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
16 Haziran 2010 Çarşamba
Büyüklerin Büyük Sorunları
Hem tatilde olmam hem de itiraf edeyim vaktimi sevdiklerimle geçirmeyi maçlara tercih etmem nedeniyle deli gibi bütün maçları izlemiyorum. Önceki senelerde olsa dakikasını kaçırmayacağım maçları bu sene seyretmek pek içimden gelmiyor. Onun yerine sevgilimle görüşmek, görüşemiyorsam msnden yazışmak, aileme vakit ayırmak çok daha çekici geliyor. Yaşlanıyor muyum yoksa farklılaşıyor muyum çözemedim :) Ama böylesi daha güzel. E tabi böyle diye iyice kopmadık her şeyden. Fransa, İtalya, Portekiz ve Brezilya maçlarını takip etme imkanım oldu. 3 takımda da ciddi sorunlar olduğunu herkes gibi ben de gördüm. Bir kaç madde çıkardım, Euro 2008'de benzeri şeyleri yapardım her maç günü sonrası bu da Afrika 2010 için ilk olsun madem.
* Fransa'nın en büyük sorunu Domenech. Takımda hiç bir oyuncunun Teknik Direktörüne güveni olmadığı çok belli.
* Domenech kesinlikle Anelka'yı kullanmayı bilmiyor.
* Kaç turnuvadır olduğu gibi yine kendi bileklerini kesiyor Domenech ama yine kovamaz bu Fransız şansölyeleri efendiyi.
* İtalya'nın en büyük sorunu yıldız oyuncuları olmayışı artık. Bir Baggio, Del Piero, Totti gibi takımın sıkıştığı anda yüzünü çevireceği bir adamları yok.
* İtalya'nın ciddi bir santrafor sorunu var. Açıkçası en son Inzaghi-Vieri santrafor ikilisinden sonra verim alınabilen bir ikili, bırak ikiliyi tek bir adam bulamadılar. Büyük takımlarda büyük maçlar oynamış büyük bir santraforu kalmamış İtalyanların.
* Lippi takımı değiştirmeye, gençleştirmeye, yenilemeye çalışıyor olsa da senlerdir aynı adamların omzuna yığılmış bu düzene kolay kolay alışamamış yeni oyuncular. İşi çok zor yaşlı kurtun.
* Buffon'da ciddi bir motivasyon sorunu gözüküyor. Tamam sakat falan da eskisi gibi bakmıyor Gianluigi artık. Gerçekten çok üzüldüm onu böyle görmekten.
* Bu İtalya'ya mutlaka Pirlo gerek.
* Ronaldo kaç turnuvadır ortada yok. Yere göğe sığdırılamayan adam bu mudur. İdareten ayıp olmasın diye sahaya çıkmış gibi. Bir top da ona verseler yeridir. Varsa yoksa artistik hareket yapıp hakemle arkadaşlarıyla bağıraşacak.
* Deco ve Simao çok daha faydalı isimler Portekiz adına.
* Carvalho bugün Portekiz takımından çıksa yerine koyacak adamları yok.
* Çok sıradan bir takım haline gelmiş Portekiz. Scolari'nin mirası her mevkiide tükenmiş.
* Brezilya'yı Dunga takım yapmaya çalışırken fazlaca sıradanlaştırmış koca efsaneyi.
* Şu Brezilya'nın yıldızı Elano oldu. Galatasaray için oldukça iyi ama hem Dunga hem de Brezilya için çok kötü bir haber. 1 gol 1 asist yapan Elano'yu daha kolay elden çıkarma ihtimali kuvvetlendi Galatasaray'ın.
* Brezilya'nın o efsane sol kanadından geriye bir şey kalmamış yazık. Fenerli Andre Santos çok iş yaparmış bu Brezilya'da.
* Kaka'da ciddi bir konsantrasyon eksikliği gözüküyordu. Diğer 2 maçta bu Kaka Brezilya için el bombası olur.
* Robinho'dan hiç bir şey olmaz, Avrupa'da en fazla Fransa belki tekrar İspanya'da oynayabilir, ama bence Avrupa günleri bitmiş Rocbinho'nun. Şu Robinho'yu görünce gözler Ronaldinho'yu hatta Pato'yu arıyor.
* Fransa'nın en büyük sorunu Domenech. Takımda hiç bir oyuncunun Teknik Direktörüne güveni olmadığı çok belli.
* Domenech kesinlikle Anelka'yı kullanmayı bilmiyor.
* Kaç turnuvadır olduğu gibi yine kendi bileklerini kesiyor Domenech ama yine kovamaz bu Fransız şansölyeleri efendiyi.
* İtalya'nın en büyük sorunu yıldız oyuncuları olmayışı artık. Bir Baggio, Del Piero, Totti gibi takımın sıkıştığı anda yüzünü çevireceği bir adamları yok.
* İtalya'nın ciddi bir santrafor sorunu var. Açıkçası en son Inzaghi-Vieri santrafor ikilisinden sonra verim alınabilen bir ikili, bırak ikiliyi tek bir adam bulamadılar. Büyük takımlarda büyük maçlar oynamış büyük bir santraforu kalmamış İtalyanların.
* Lippi takımı değiştirmeye, gençleştirmeye, yenilemeye çalışıyor olsa da senlerdir aynı adamların omzuna yığılmış bu düzene kolay kolay alışamamış yeni oyuncular. İşi çok zor yaşlı kurtun.
* Buffon'da ciddi bir motivasyon sorunu gözüküyor. Tamam sakat falan da eskisi gibi bakmıyor Gianluigi artık. Gerçekten çok üzüldüm onu böyle görmekten.
* Bu İtalya'ya mutlaka Pirlo gerek.
* Ronaldo kaç turnuvadır ortada yok. Yere göğe sığdırılamayan adam bu mudur. İdareten ayıp olmasın diye sahaya çıkmış gibi. Bir top da ona verseler yeridir. Varsa yoksa artistik hareket yapıp hakemle arkadaşlarıyla bağıraşacak.
* Deco ve Simao çok daha faydalı isimler Portekiz adına.
* Carvalho bugün Portekiz takımından çıksa yerine koyacak adamları yok.
* Çok sıradan bir takım haline gelmiş Portekiz. Scolari'nin mirası her mevkiide tükenmiş.
* Brezilya'yı Dunga takım yapmaya çalışırken fazlaca sıradanlaştırmış koca efsaneyi.
* Şu Brezilya'nın yıldızı Elano oldu. Galatasaray için oldukça iyi ama hem Dunga hem de Brezilya için çok kötü bir haber. 1 gol 1 asist yapan Elano'yu daha kolay elden çıkarma ihtimali kuvvetlendi Galatasaray'ın.
* Brezilya'nın o efsane sol kanadından geriye bir şey kalmamış yazık. Fenerli Andre Santos çok iş yaparmış bu Brezilya'da.
* Kaka'da ciddi bir konsantrasyon eksikliği gözüküyordu. Diğer 2 maçta bu Kaka Brezilya için el bombası olur.
* Robinho'dan hiç bir şey olmaz, Avrupa'da en fazla Fransa belki tekrar İspanya'da oynayabilir, ama bence Avrupa günleri bitmiş Rocbinho'nun. Şu Robinho'yu görünce gözler Ronaldinho'yu hatta Pato'yu arıyor.
Salata'da Neler Var?
Afrika 2010,
Futbol
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
15 Haziran 2010 Salı
Paragliding
Paragliding yani yamaç paraşütü. Muhteşem bir heyecan, anlatılamaz bir adrenalin patlaması. Hayatımda geçirdiğim en güzel tatil olacağını hissediyorum demiştim, yanılmadım. Harika tatil partnerleri, harika bir tur, harika bir hava ve tabii ki harika bir yamaç paraşütü tecrübesi. Fethiye merkezli bir Likya turu satın almıştım, iyi ki yapmışım bunu. Fethiye Ölüdeniz mevkiindeki Babadağ yamaç paraşütü merkezi. avrupa'nın en iyi 2. yamaç paraşütü parkuruymuş aynı zamanda. Zirvesinden yani 1965 metre yükseklikten atlıyorsun boşluğa 1-2-3 adım derken uçurumdan aşağı salıveriyorsun kendini. Boşlukta süzülmek harika bir his. Hele pilotun ya da eğitmenin diyelim kalburüstü bir adamsa yaptığı akrobatik hareketlerle coşturuyor seni. 35-40 dakikalık bir heyecan, zevk, keyif patlaması. Hayatta fiziksel olarak alınabilecek en büyük zevk birbirini seven kadın ve erkeğin birleşmesiyle kesinlikle paragliding 2. sıraya adaydır. Aslında bir de uçaktan paraşütle atlamadan bunu söylemek doğru mu bilmiyorum. İkinci adrenalin hedefim de bu anlaşıldığı gibi paraşütle atlamak :) Fırsatınız olursa mutlaka deneyin yamaç paraşütünü. Ülkemizde buna böyle müsait parkurlar varken bu fırsatı kullanmamak kayıp olur. Burdan pilotum Sevgili Hüseyin'e de sonsuz teşekkürler yaşattığı güzel heyecan için.
Tatille alakalı anlatacak daha başka şeyler de olacak, bu arada dişimi çektiremedim kanalımdaki enfeksiyon geçmediği için biraz daha erteledik. Ama acıyla yaşamayı öğrendim, acı bağımlılık mı yapıyor acaba :)
Tatille alakalı anlatacak daha başka şeyler de olacak, bu arada dişimi çektiremedim kanalımdaki enfeksiyon geçmediği için biraz daha erteledik. Ama acıyla yaşamayı öğrendim, acı bağımlılık mı yapıyor acaba :)
Salata'da Neler Var?
Hayat,
Paragliding
7
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
6 Haziran 2010 Pazar
Önce Tatil Sonra Rektefiye
Bir senenin yorgunluğunu atmak için 1 hafta yeter mi? Yapacağın tatilin tadına göre 2 gün bile kafi gelir belki de. İzninizle ben de hayatı koşarak, hatta depar atarak yaşadığım şu 1 sene sonunda bir tatile kaçayım diyorum :) Az sonra yola çıkıp 1 hafta ortalardan kaybolacağım. İstikamet Ege, tatil ekibi muazzam, programlar şimdiden hazır. Bir sürü tekne turu, serin sular, sıcak kumsallar ve daha nice güzellikler. Umarım hiç bir sağlık problemi olmadan güzel günler geçirir ve tam anlamıyla yeni hayatıma daha hazır ve zinde olarak dönerim tatilden. Gerçi bence hayatımın en güzel tatili olacak ya neyse :)
Tatil sonrası ise beni uzun zamandır rahatsız eden yirmilik diş ameliyatım var. Mevcut dişlere tam 90 derecelik açıyla baskı yapan ve horizontal olarak arzı endam eden yirmilik, çenemden kendi çabalarıyla çıkmadan aldırayım diyorum. 14 Haziran Pazartesi İstanbul'da ameliyatımı yaptırıp tatil üstüne bir 3 gün de evde yatacağım. Demek oluyor ki Tatil ve rektefiye sonrası yaklaşık 10 gün ortalarda yokum. Blog sevgili ozhano ve volkanbk3'e emanet.
Yenilenmiş ve bomba gibi dönmek umuduyla....
Hayatın tadını çıkarın!
Tatil sonrası ise beni uzun zamandır rahatsız eden yirmilik diş ameliyatım var. Mevcut dişlere tam 90 derecelik açıyla baskı yapan ve horizontal olarak arzı endam eden yirmilik, çenemden kendi çabalarıyla çıkmadan aldırayım diyorum. 14 Haziran Pazartesi İstanbul'da ameliyatımı yaptırıp tatil üstüne bir 3 gün de evde yatacağım. Demek oluyor ki Tatil ve rektefiye sonrası yaklaşık 10 gün ortalarda yokum. Blog sevgili ozhano ve volkanbk3'e emanet.
Yenilenmiş ve bomba gibi dönmek umuduyla....
Hayatın tadını çıkarın!
Salata'da Neler Var?
Blog,
Hayat
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Bu dünya kupasında “bug”* var!!
- Didier Drogba (Fildişi Sahili, henüz kadroda ama oynaması mucize. Kırık olduğu ifade ediliyor)
- Andre Pirlo (İtalya, açılış maçında oynaması çok zor)
- Michael Ballack, Christian Trasch, Rene Adler, Heiko Westermann (Almanya)
- Rio Ferdinand, David Beckham (İngiltere)
- Michael Essien (Gana)
- Jon Obi Mikel (Nijerya)
- Arjen Robben ve John Heitinga (Hollanda, durumları henüz belli değil)
- Martin Skrtel (Slovakya, 3 gün dinlendirilecek)
- Daniel Güiza (İspanya, hocası Del Bosque'ye göre sakatlığı yüzünden kadroya alınmadı)
- Jose Bosingwa (Portekiz)
- Dragotunovic (Sırbistan)
- Guillermo Franco (Meksika)
- Julio Cesar ve Michel Bastos (Brezilya dinlendirilecekler)
Şuradaki isimlerden bir takım çıkarsan şampiyon olur mu? Güiza engellemezse! olur... Böyle Dünya Kupası'mı olur yaa!! Bu Dünya Kupası'nda ya "bug"* var ya da Güney Afrika büyü yaptırdı şampiyon olabilmek için...
iyiki bir övdük Hollanda'yı başımıza gelene bak... dua edelim de ikinci maça falan yetişsin... ikinci maça tam 2 hafta var... oynar oynar aslanım benim...
*Football Manager oyununda çok fazla sakatlık oluyorsa "bu oyunda bug-hata var amk!" denir... bundandır vesselam başlığın nedeni...
Hollandalıyım futbola doymalıyım!
Sessizce takip ediyorum dünya kupasına kalan son günleri... İngiltere'de Ferdinand sakat, Fildişi'nde Drogba sakat, İtalya'da Pirlo sakat, Brezilya Tanzanya ve Zimbabve ile hazırlık maçı yaparak kendini kandırıyor, Arjantin'de Messi solbek!, Fransızlar'ın kötü şansı Domenech! Almanya'da Ballack eksik, İspanya Arabistan'dan 2 gol yiyerek özgüvenine yenik... Portekiz'inse her zamanki gibi takım olabileceği meçhul...
Geriye hiçbir sorunu olmayan tek bir öne çıkıyor. Kimsenin şampiyon adayı olarak bile adını tenezzül etmediği Hollanda! Şimdiye dek Meksika (2-1), Gana (4-1) ve Macaristan'la (6-1) oynadılar hazırlık maçlarında. Toplam attıkları gol sayısı ise 3 maçta 12!! Her maçta 1 gol yemiş olmaları dezavantaj yaratabilir... Ama grup maçlarında sıkıntı yaşamaz...
Dünya Kupası'na puan kaybetmeden gelen iki takım var biri İspanya diğeri Hollanda. Kadrosundaki as oyuncular bu yıl en formda sezonlarını geçirdiler dersek yalan olur mu? Sneijder, van der Vaart, van Persie, Robben, van Bommel, Kuyt, Mathijsen... Kötü bir sezon geçirdiğini söyleyebileceğimiz ama 6 pasta tehlikeli olabilecek Huntelaar gibi bir forvet, Babel gibi süpriz bir güç ve van Bronckhorst gibi bir kaptan-lider!
Grupta işleri kolay. Danimarka, Japonya, Kamerun tam dişlerine göre. İyi ihtimalle grubu 1. bitirirlerse bir sonraki turda F grubunun muhtemel ikincisi Paraguay ya da Slovakya ile karşılaşacaklar. Oldu da süpriz oldu İtalya geldi karşılarına. Euro 2008'de İtalya'ya karşı gruplarda temiz bir 3-0'lık galibiyet aldıklarını hatırlatırım. Fransa'ya 4 çakmışlardı. Hollanda kadrosu da o günküyle aynı şu anda... (1-2 değişiklik var tabi ki...)
Lafı uzatmadan Hollanda çeyrek finalde sanırım Brezilya ile oynayacak. Bence turnuvanın en güzel maçı olur. Gerisini bilemem ama 2.07.2010'da nefis bir maç izleyebiliriz...
Şampiyonada tüm maçlarını takip edeceğim takım Hollanda olacak. Diğerlerini de elimden geldiğince izleyeceğim tabi ki... 14.06.2010 - 19.06.2010 - 24.06.2010 günleri ekran başındayım. Hollandalıyım. Futbola doymalıyım... =)
Salata'da Neler Var?
Brezilya,
hollanda,
hollanda futbol milli takımı,
Kuyt,
Mathijsen,
Robben,
Sneijder,
van Bommel,
van Bronckhorst,
van der Vaart,
Van persie,
volkanbk3
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
5 Haziran 2010 Cumartesi
Kaybolan Sihir – Bir Orlando Magic Analizi
Aylardır yazamadık Magic ile ilgili tek satır. Takip edenler bilir hayatımdaki büyük değişiklikler ve yoğun iş temposu nedeniyle kendi blogumdan da NBAKolik’ten de uzak kaldım. Ama bu sezon başında söylediğim şeylerin gerçekleşmesine pek engel olmadı. Finallerde Orlando Magic’i göremeyeceğiz demiştim göremedik, Bu takım geçen sezonki dereceyi geçemez dedim geçemedi, gerçi aynı dereceyi yaptı ama her maçı kazanmak için oynadılar geçen sene son 5 maçın hangi atmosferde oynandığını hatırlarsınız. Eğer Atlanta ve Boston sezon içinde o kadar dalgalanma yaşamasalardı Orlando hem grupta hem konferansta koltuğunu kaptıracak ve 4. sıraya kadar düşecekti play-off sıralamasında. O noktada Van Gundy’nin basketbol bilgisi hatta dehası diyelim devreye girdi ve adeta maç seçerek hazırladı takımı. Hedef maçlarını hep kazandı Orlando, rakibi kaybederken kazanmaları ise onları 2.liğe kadar taşımayı başardı. Şimdi beni senelerdir okuyanlar yine diyeceklerdir ki “Ne yaptın ettin lafı yine SVG’ye getirdin. Bu kadar mı kötü bu takım?”. Takım kötü demiyorum, oyuncular kötü demiyorum, ama maalesef bu takımın bu sene IQ’su önemli derecede düştü. Özellikle Hidayet ve Lee geçen sene bu takıma mental anlamda çok şeyler katmış, paylaşmayı bilen adamlardı. Peki bu sene ne oldu? Orlando paylaşmayı beceremedi. Sadece bu bile en yükseğe çıkamamak için önemli bir sebep.
Oyuncuları tek tek değerlendirmek istemiyorum ama hiç sevmesem de istatistiklere bakmak zorunda kalıyoruz. Vince Carter’ın gelişini, hem de gelirken onun için Hidayet’in ve Lee’nin feda edilişini bir türlü anlayamamış ve bu hamleyi ciddi şekilde eleştirmiştim. Carter’dan savunma yapmasını, topu paylaşmasını, takımı oynatmasını bekleyemezsiniz. 5-6 sene önceki Carter’dan ancak takımı spektaküler hareketleri ve hızıyla şaha kaldırmasını beklersiniz ki bu adam 35’ine doğru gelmiş artık. Ne eskisi gibi zıplayabiliyor, ne bileğini ne omzunu sağlam tutabiliyor sezon boyu. Ciddi rakiplere karşı çoğunlukla kayıpken, sıradan takımlara aslan kesiliyor. Bu Carter Magic’i 1 adım ileri götüremezdi, götüremedi. Hele bir Ocak ayı var ki yaşadığı Carter’dan cacık olmaz diye yazı yazdırmışlığı var bana. Neyse konuya dönelim. Carter’ın gelişi takım içi dengeleri bozar demiştik. Ne oldu? Bozdu! Şimdi bu Orlando Magic takımının en pahalı oyuncusu ve en büyük yıldızı kabul edilen adamı kim? Rashard Lewis. Bu adama 118 milyon Dolar bağlamış Magic. İlk 2 sezonunda fena oynamadı ama geçen seneki finalden sonra artık bu sene patlar denilen adama ne oldu? Başına Carter düştü! Lewis’in kullandığı top 3, sayı ortalaması, 3.5, asisti 1 küsür, ribaundu yaklaşık 1.5 azaldı. Keyiften mi bunlar? Hayır. Çünkü artık takımda topu paylaşmayan bir yıldız eskisi vardı ve ha bire dağdan taştan üçlük sallayıp duruyordu, Lewis’in atması gereken üçlükleri. Lewis ne oldu? Pert oldu.
Peki takımın diğer büyük yıldızı kim? Tabii ki Child Man Dwight Howard. Carter’ın takıma gelmesi ona da hiç yaramadı. Onun da şutu ve sayısı yaklaşık 2.5 düşerken ribaunt ortalaması da azaldı ve geçen seneki Howard’ı gözler arasa da bulamadı. Basın önünde arkadaşlarıyla atıştı, hocasına laf soktu, sempatik adam olmaktan çıkıp tepki toplayan adam haline geldi.
Bu takımın saha içi liderinin kim olması gerek? Jameer Nelson, yedeği kim peki? Basketbola yeniden dönen J-Will. Bu iki adamın olduğu PG rotasyonu size sabırlı, sakin ve akılcı oyunu mu yoksa hızlı, düşünmeden ve spektaküler hareketlerin fazlasıyla bulunduğu ama rakip PG’lere karşı her daim savunmada parkenin öpüldüğü bir manzara mı hatırlatıyor? Ben daha ikisi sahaya çıkmadan Anthony Johnson – Rafer Alston ikilisine razıydım, düşünün artık. Ne yaptı peki bu spektaküler adamlar? Nelson geçen senenin çoooook gerilerinde kalırken birlikte yaptıkları maç başı toplam asist sadece 9 (yazıyla dokuz)! Böylesine şuta dayalı ve artık pivotunu daha az kullanan bu takımın oyun kurucularının toplam asist sayısı 9! Bu inanılacak bir sayı değil. Bunun mantıklı bir açıklaması yok. Demek ki bu takım oyun kurucusu olmadan oynuyormuş. Hele ki bu 2 adamın toplam sayı ortalamasının 16.5 olduğunu düşününce şampiyonluğa oynayan bir takımın PG rotasyonu bu mudur diye sormak zorunda kalıyor insan. Bu mudur gerçekten ya!
Hadi onları da geçtik. Bu takımda bir de 35 milyona 5 senelik anlaşma yenilenen Polonyalı pivotumuz vardı değil mi? 13 dakika 24 saniye ortalama süre alıp 3.6 sayı, 4.2 ribaunt, 0.2 asist ve 0.9 blokla oynayan 35 milyonluk bir adam. Yetmedi yanında neredeyse bütün bir sezon oturan 18 milyonluk kontratı ile hem alınan hem beğenilmeyen Brandon Bass gibi bir 4 numara. 2 kontratı toplayınca yapan meblağ ise maalesef Hidayet’in Toronto’ya imza attığı para. Veteran minimumla piyasadan 13 dakika oynayacak o kadar adam bulma şansı varken 50 küsür milyon vermemk için gönderilen takımın zekası ve o paraya yedek sırasında pas tutturulan 2 adam.
Orlando için en ilginç olanı ise J.J. Redick denilen istenmeyen adam ilan edilmiş gencin bir çok maçta takımın kurtarıcılığına soyunmuş olması. Hem de bunu yaparken Carter’ı oturtması. Pietrus, Barnes ve Anderson’ın iyi niyetli katkıları ise ancak tamamlayıcı nitelikte sezon boyu. Hiç biri asla takımı tek başına sürükleyecek adam olamadılar, zaten olamazlar da, ki onlardan bunu beklemek hem onlara hem basketbola yapılan çok büyük bir ayıp olurdu.
Otis Smith’in şaheser transferi Carter ise sezonu 16.6 sayı 3.9 ribaunt 3.1 asist % 36.5 üçlük % 43 şut yüzdesi gibi muazzam istatistikler ile kapatarak çok önemli katkıda bulundu takıma.
Sorulacak soru şudur: Bunları yapıp kurulu düzeni bozmaya değer miydi? Hem şampiyonluk yakalama ihtimali olan o güzelim Orlando kadrosuna hem Hidayet’e hem Courtney Lee’ye yazık oldu. O kadro ve o ruhun tekrar bir araya gelmesi geçen sefer ki gibi 15 sene sürerse çok ama çok yazık olur vefakâr, cefakâr Orlando taraftarına.
Görüldüğü üzere oyun planı şöyleydi, şu maçın şu dakikasında şu yanlış yapıldı, bu maçta şu şut seçimi yanlıştı gibi bir şey yazacak durumum, halim hem de alışkanlığım yok. Ayıp olmasın Boston serisinin kaybedilmesinden bahsedelim. Tek sebebi Pierce. Onu sinirlendirecek, sindirecek, savunacak ve aynı anda Orlando için sayı atacak şu kadroda tek adam yoktu. Rondo Nelson’a, Garnett Lewis’e ağır gelirken Allen Carter kafa kafaya desek Howard Perkins’e ağır basmakta. Dengeleri sağlayacak, sarsacak ve en sonunda Orlando lehine bozacak tek eşleşme Pierce – Orlando 3 numarası eşleşmesi olacaktı. Barnes Pierce’a çok hafif geldi. Mental olarak buraları fazla yaşamamış bir isim olan Barnes adeta kayboldu Pierce’a karşı. Geçen seneki Hidayet performansı ve Garnett2in olmayışını eklediğimizde Orlando’nun Boston’u geçebilmesindeki nüanslar daha iyi anlaşılıyor. Pota altında Wallace eklentili bir Boston’la Orlando’nun başa çıkması şu kadro yapısıyla imkansızdı zaten. Nelson defalarca kez paspas olurken, Carter amaçsızca bitmiş maçlarda sayı yapmaya çalışır, Howard top alamadıkça çıldırır ve Van Gundy ceketini yerken ben ta sezon başında olacağını bildiğim şeyin gerçekleşmesine hiç ama hiç üzülemedim. Kendi düşen ağlamaz Mr. Smith.
Bu duygularını yitirmiş, kendini bir şey sanan adamlar topluğu görünümündeki takım olamayan takımın bütün sezon tek bir süper yıldızı vardı, onun adı da Stan Van Gundy. Bu malzemeden bu hamuru çıkarması bile büyük işti, hocalığını yine gösterdi. Umarım gelecek sezon için akıllı hamleler yapılmasını sağlar ve Smith’in akıl tutulmalarının önüne geçebilir.
Bu yazı benim NBAKolik için yazdığım son yazı oluyor maalesef. Çok büyük bir heyecanla ilk kez 2005’te başladığım Orlando Magic yazarlığım sitenin de kapanıyor olması nedeniyle sona eriyor. Çoban Salata’da illaki Orlando yazmaya devam edeceğiz ama NBAKolik günlerinin yerini asla tutmayacağı kesin. Harika bir ortamda çok güzel dostluklar kurdum burada. En başta Sevgili Mehmet İstanbullu olmak üzere emeği olan tüm arkadaşlara sonsuz teşekkürler. 2 defa en iyi yazarı seçildiğim, çok nitelikli ve çok özel bir sitenin kapanması beni fazlasıyla derinden etkiliyor. Çok şey söylemek istiyor ama uygun kelime bulamıyorum. Çok özleyeceğim bu işi yapmayı, bu keyfi tekrar yaşamayı. Hayatımda her geçen gün yeni güzellikler yaşarken bu çok ciddi bir kayıp oldu benim için. Hiç unutulmayacak NBAKolik günlerim ve sevgili dostlarım…
Salata'da Neler Var?
Blog,
Boston Celtics,
Hayat,
Nbakolik,
Orlando Magic
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
4 Haziran 2010 Cuma
90!
10 Mart tarihli 96 yazımda vermiştim kendimle alakalı müjdemi. Yıllar sonra 96 kiloya düşmüştüm. Aradan geçen yaklaşık 3 ay içinde ise yeni hedefim olan 90 kiloya nasıl inerim diye düşündüm hep. Ama öyle delicesine de kafayı takmadım. Evde mekik, şınav çekmeye başladım, ufak egzersizler ve haftada 2 maçla vücudumu zinde tuttu. Olabildiğince az araba kullanıp yürünerek gidilebilecek yerlere yürüyerek gittim. Çok terledim, çok yoruldum ama cidden alıştım. Akşam 7'den sonra bir şey yememeye, öğün atlamamaya, beyaz ekmek, tuz ve şekerden uzak durmaya devam ettim sadece. Burger King'e de gittim, iskender kebap da yedim, kumpir de pizza da! Ama 4 hafta önce tartıda ilk kez gördüğüm "90" kiloyu muhafaza ettim. Geride kalan 4 hafta çok zorlu geçmiş ve zaman zaman yemek saatleri ve yediklerim şaşmış olsam da 90'ın üzerine çıkmadım. Hareketi bırakmamak kilo almamı engelledi. 97 sanırım 1. eşiğiydi vücudumun, şimdi 90 kilo 2. eşik konumunda. Bu kilodan da aşağı inebilirsem sanırım 85'i de göreceğim. Belim ve göbeğimdeki fazla yağlar da eriyip gidecek.
Yaklaşık 20 oldu verdiğim kilo böylece 6,5 ayda, üstelik sağlığım bozulmadan ve vücudumu sarkıtmadan. artık belim, dizlerim ağrımıyor, daha fazla ayakta durabiliyor ve daha verimli çalışabiliyorum. Aynada kendimi böyle görmek de daha güzel deyip bi de ukalalık yapayım :) Saçlar da artık toplanıyor, gençliğimde yaşayamadığım her şeyi sırasıyla yaşıyorum. Çok şükür içimi aşk, ruhumu ferahlık, vücudumu zindelikle dolduran Rabbime!
Şimdi Hedef 85 kg!
Sevgili M.T. sana da selam olsun buradan, 90 demişken ne güzel kupaydı değil mi İtalya 90, ah Scilachi ah!
Yaklaşık 20 oldu verdiğim kilo böylece 6,5 ayda, üstelik sağlığım bozulmadan ve vücudumu sarkıtmadan. artık belim, dizlerim ağrımıyor, daha fazla ayakta durabiliyor ve daha verimli çalışabiliyorum. Aynada kendimi böyle görmek de daha güzel deyip bi de ukalalık yapayım :) Saçlar da artık toplanıyor, gençliğimde yaşayamadığım her şeyi sırasıyla yaşıyorum. Çok şükür içimi aşk, ruhumu ferahlık, vücudumu zindelikle dolduran Rabbime!
Şimdi Hedef 85 kg!
Sevgili M.T. sana da selam olsun buradan, 90 demişken ne güzel kupaydı değil mi İtalya 90, ah Scilachi ah!
Salata'da Neler Var?
Hayat
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
2 Haziran 2010 Çarşamba
Secret Garden
Bruce Springsteen bir ekol, şarkıları her daim efsane olmuştur. Bu şarkının bendeki yeri ise apayrı. Paylaşayım istedim. Şarkı kime gideceğini biliyor zaten :)
Secret Garden
She'll let you in her house
If you come knockin' late at night
She'll let you in her mouth
If the words you say are right
If you pay the price
She'll let you deep inside
But there's a secret garden she hides
She'll let you in her car
To go drivin' round
She'll let you into the parts of herself
That will bring you down
She'll let you in her heart
If you got a hammer and a vise
But into her secret garden don't think twice
You've gone a million miles
How far did you get
To that place where you can't remember
And you can't forget
She'll lead you down the path
There will be tenderness in the air
She'll let you come just far enough
So you know she's really there
She'll look at you and smile
And her eyes will say
She's got a secret garden
Where everything you want
Where everything you need will always stay
A million miles away
Salata'da Neler Var?
Hayat,
Müzik
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
İstanbul Portluyor
İstanbul'a her gittiğimde cidden bu şehri yeni bir şeyler olmuş halde görüyorum. Zaten Türkçenin unutulduğu bu şehir artık iyice portlamaya zortlamaya başlamış. Portlama daha İstanbul'a girerken Via Port'la başlıyor Kurtköy'de, oradan içerlere doğru gidip köprüyü geçince ilerlerde, Bahçelievler'de Metro Port'un boy verdiğini görüyorsunuz. Haydi Via Port'a alışmıştık Sabiha Gökçen'in dibinde ama Metro Port pek bi zorlama olmuş, hatta olmamış. Metro Portlamayı da geçtik de bu sefer ne çıkıyor karşımıza Atatürk Havalimanı'na pek yakın diye Air Port Outlet Center. Muhteşem ya koca şehir semt semt portluyor. Bir ucundan bir ucuna port port maşallah.
Cidden ne oluyor bu şehire Allah aşkına. Tamam metropol, dünya şehri falan filan da Türkiye be dayı burası. Bu ülkenin dili Türkçe değil miydi en son. Yoksa haberimiz olmadan Anayasa paketi yutturmasında tablet edasıyla Türkçeyi defterden silen bir madde de mi içirdiler bize. Yeminle Nuri Alço'nun ilaçlı gazonunu içmiş gibi horulduyor memleket, elalem de hart hart kaşıyıp bir taraflarını portlatıyor caanım İstanbul'u.
Bu da 2. isyanım olsun blogdaki. Cem'e selam, yola devam.
Salata'da Neler Var?
Acayip İşler,
sinir,
Türkiye Meseleleri
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
29 Mayıs 2010 Cumartesi
Çoban Salata 2 Yaşında
Bu 1611. gönderisi Çoban Salata'nın, beni en çok gururlandıran, en çok "iyi ki açtım bu blogu" dedirteni. Çoban Salata hayatıma girdiğinden beri vazgeçilmezim oldu. Herşeyden vazgeçebildim ama ondan asla. Çok farklı bir duygu, sanki çocuğum gibi bu blog. 29 Mayıs 2008'den beri ellerimle büyütüyor, adam ediyor, ileri götürüyorum bir anlamda bu blogu. İnanılmaz keyif alıyorum yazmaktan, paylaşmaktan, burada tartışmaktan. Hele ki ozhano katıldıktan sonra apayrı bir tat aldım şu yaptığımızdan. volkanbk3 de temmuz itibariyle coşup şaha kaldıracak Salata'yı, daha da bir gururlanacağım.
Beğenmeyenler, haz etmeyenler, laf söylenler oldu çoğu kez ama bizlerle içindekini paylaşanlarla çok yakın bir iletişim kurduk. Kimseyi kırmamaya ama görmezden gelmemeye de çalıştık hataları. En çok Galatasaray yazıp en çok Galatasaray'ı eleştirdik. Hiç klasik bir maç yazısı okuyamadınız burada, hep farklı açılardan baktık olaylara, farklı şeyler gördük, onları paylaştık. Biraz ayrı kalmak istedik herkesin bildiği konseptten, bazen becerdik bazen beceremedik ama çok keyif aldık bu blogtan, okunmaktan, takip edilmeken, tartışmaktan.
Sağolun, varolun 2 sene sonra hala ne yazdık diye merak edip bloga uğrayan tüm müdavimlerimiz. Sağolun bloga bir kez bile uğramış olsa da yazdıklarımızın bir satırını bile okumuş ziyaretçilerimiz. Sağolun Çoban Salata'dan tadan herkes ve sağol Sevgili Salata bu kadar lezzetli kalmayı başarabildiğin için senelerdir.
Çoban Salata 2 yaşında! Çoçuğumuz büyüyor!
Beğenmeyenler, haz etmeyenler, laf söylenler oldu çoğu kez ama bizlerle içindekini paylaşanlarla çok yakın bir iletişim kurduk. Kimseyi kırmamaya ama görmezden gelmemeye de çalıştık hataları. En çok Galatasaray yazıp en çok Galatasaray'ı eleştirdik. Hiç klasik bir maç yazısı okuyamadınız burada, hep farklı açılardan baktık olaylara, farklı şeyler gördük, onları paylaştık. Biraz ayrı kalmak istedik herkesin bildiği konseptten, bazen becerdik bazen beceremedik ama çok keyif aldık bu blogtan, okunmaktan, takip edilmeken, tartışmaktan.
Sağolun, varolun 2 sene sonra hala ne yazdık diye merak edip bloga uğrayan tüm müdavimlerimiz. Sağolun bloga bir kez bile uğramış olsa da yazdıklarımızın bir satırını bile okumuş ziyaretçilerimiz. Sağolun Çoban Salata'dan tadan herkes ve sağol Sevgili Salata bu kadar lezzetli kalmayı başarabildiğin için senelerdir.
Çoban Salata 2 yaşında! Çoçuğumuz büyüyor!
Salata'da Neler Var?
Blog,
Hayat
12
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
28 Mayıs 2010 Cuma
Sörf Çantası
Bu Blog Trendus.com ve Eurosport 2'den tanıdığımız sevgili arkadaşımız Çiğdem Öztabak'a ait olan ve 94.9 Açık Radyo'da Çiğdem'in hazırlayıp sunduğu "Sörf Çantası" programının blogu. 3 haftadır yayınlanan programın konseptini hemen aşağıda Çiğdem'in kelimeleriyle bulabilirsiniz. Türkiye'de daha önce rastlanmamış bir tarz ve farklı tadıyla kendime adıma ilk 3 haftayı inceledikten sonra herkese tavsiye ediyorum Sörf Çantası'nı. Çiğdem'e yeni programında başarılar, Sörf Çantası'na uzun ömürler dileyelim bir de.
"Sörf Çantası konsept olarak bir ilktir. Sörfün doğuşundan bugününü, müziklerini, filmlerini ve felsefesini anlatır. Bu blog 25 hafta sürecek her programın kısa özetlerini ve program yapımcısı olan ben'in, duygu ve düşüncelerini aktaracaktır. Program 1 Mayıs'dan itibaren her cumartesi sabah 9:00-10:00 arasnda 94.9'da Açık Radyo'da yayınlanacaktır. "
"Sörf Çantası konsept olarak bir ilktir. Sörfün doğuşundan bugününü, müziklerini, filmlerini ve felsefesini anlatır. Bu blog 25 hafta sürecek her programın kısa özetlerini ve program yapımcısı olan ben'in, duygu ve düşüncelerini aktaracaktır. Program 1 Mayıs'dan itibaren her cumartesi sabah 9:00-10:00 arasnda 94.9'da Açık Radyo'da yayınlanacaktır. "
Salata'da Neler Var?
Blog
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
26 Mayıs 2010 Çarşamba
Öldüren Numara'ymış
Operatörler, pek çok kişinin ölümüne neden olan 0888 888 888 numaranın kullanımı yasaklandı. Numara yı ilk olarak kullanan 48 yaşındaki bir CEO'nun 2001 yılında kanserden öldüğü kaydedildi.
Daha sonra 2003 yılında numarayı kullanmaya başlayan Bulgar mafya babası Konstantin Dimitrov 31 yaşındayken güzel bir modelle yemek yerken suikaste uğradı. Telefon numarası daha sonra Konstantin Dishilev adlı bir mafya babasına geçti. Dishilev'in sonu da diğer kullanıcılardan farklı olmadı ve zengin iş adamı Kolombiya'ya yaptığı bir seyahat sırasında hayatını kaybetti.
Numarayı arayanlar artık servis dışı olduğuna dair bir mesajla karşılaşıyorlar.
diyor Milliyet'in haberinde...
Yahu ölürler tabi...
Biri CEO. Adamın bünyesi zayıfmış. Kanser olacağı varmış. Telefon tetiklemiş...
Diğer ikisi mafya babası. Adamlar nasıl öleceklerini bu işe girer belirlemişler zaten...
Diğeri de Kolombiya'ya gitmiş. Belanın kol gezdiği yerlerden biri. Belki de o da bir beyaz mafyasına bulaştı parasını "aklama" sürecindeydi. Peşinde birileri vardı kesin...
Verin normal bir öğrenciye ev hanımına şu numarayı bakalım o zaman ölüyor mu o zaman haber yapın...
8 ev hanımı, 3 öğrenci, 5 futbolcu, vs.. kullandı hepsi öldü diyiverin...
Biri CEO. Adamın bünyesi zayıfmış. Kanser olacağı varmış. Telefon tetiklemiş...
Diğer ikisi mafya babası. Adamlar nasıl öleceklerini bu işe girer belirlemişler zaten...
Diğeri de Kolombiya'ya gitmiş. Belanın kol gezdiği yerlerden biri. Belki de o da bir beyaz mafyasına bulaştı parasını "aklama" sürecindeydi. Peşinde birileri vardı kesin...
Verin normal bir öğrenciye ev hanımına şu numarayı bakalım o zaman ölüyor mu o zaman haber yapın...
8 ev hanımı, 3 öğrenci, 5 futbolcu, vs.. kullandı hepsi öldü diyiverin...
23 Mayıs 2010 Pazar
Süpürgenin Sapı Nerede?
Salata'da Neler Var?
Boston Celtics,
NBA,
Orlando Magic
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
18 Mayıs 2010 Salı
Yeni Aslanlar
İki transferi de çok doğru buluyorum. Serdar çok gol kaçırıyor diye eleştirilen bir futbolcu. Mehmet Batdal'ı da bu yüzden aldık zaten. Gol illa ki kaçar... Pozisyon yaratabilme zekasını es geçiyoruz bu genç yeteneğin...
Baros'un yanına da iyi gider Mehmet Batdal...
Salata'da Neler Var?
metmet batdal,
serdar özkan,
volkanbk3
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Lucescu-Sağlam ekolü
İstanbul dün sabaha “renksiz” uyandı. Trabzonspor’un Türkiye 1. Ligi’ni şampiyonlukla tamamladığı 1984 yılından bu yana İstanbul’da her apartmanın en az bir penceresinden bayraklar sarkardı. Sarı kırmızı, sarı lacivert ya da siyah beyaz… En olmadı yoldan geçen arabalar ya da şampiyon takımın taraftarları gururla renklerini belli ederdi. En büyük tartışmayı ise şampiyon takımın bayrağının Boğaz Köprüsü’ne çekilmesi, çekilen bayrağın fail-i meçhul kişilerce indirilmesi oluştururdu. Şampiyon İstanbul’dan çıkmadığı için sanki lig henüz bitmemiş gibiydi… Önceki gece sonlanan Turkcell Süper Lig’i Bursaspor’un şampiyon bitirmesiyle o bayrak mevzusu fiilen gerçekleşek mi bilemesek de yeşil beyazlı takım elde ettiği başarıyla o bayrağı mecazi anlamda İstanbul’un tam ortasına dikerek “Ulubatlı timsah” unvanını hak etti.
“Anadolu”nun ayak sesleri
Türk futbolundaki zihniyetin değişmesi için Anadolu’dan bir şampiyon çıkması gerekliliği yıllardır konuşulurdu. Son 10 yıllık sürece baktığımızda bunun gerçekleşebileceğinin sinyallerini aldığımız zamanlar olduğunu net bir şekilde görebilmekteyiz. Lig arşivlerine girip incelediğimizde 1999-2000 sezonundan bu güne dek Gaziantepspor, Denizlispor, Gençlerbirliği, Ankaragücü, Manisaspor, Kayserispor ve Sivasspor’un sezon boyunca şampiyonluğu kovalayıp son düzlükte nefesi tükenen takımlar arasında yer aldığını görülmekte. Bu takımlar değişmeli olarak bir kaç haftalığına birinci sıraya yerleşip sezonu da ilk beş içerisinde bitirmeyi başarmış. Bu isimlerin en önemlisi tabi ki Sivasspor. Son iki sezonda yaptıklarıyla Anadolu’dan şampiyon çıkması yolundaki en büyük umut ve değişmesi gerektiği söylenen “o” zihniyetin değiştirilebileceğine en çok inandıran takım oldu. Bu yıl da lige aynı ümitlerle başladılarsa da ligden düşmekten zor kurtular. Fakat başardıkları ile diğer takımlarda oluşturdukları umut 10 yıllık sürecin ardından Trabzonspor’dan sonra sonunda kupayı Anadolu’ya getirdi.Bursaspor’un farkı
Sıradan bir Anadolu takımı görüntüsüyle başladı Bursaspor sezona. Sahasında oynadığı ilk iki maçı kazanıp ilk iki deplasmanından bir puanla döndüler. Ardından içeride alınan Fenerbahçe mağlubiyeti gidişatın diğer sezonlardan farksız olacağı yönünde bir görüntü veriyordu. Fakat şampiyonluk yolundaki en büyük rakipleri konumundaki İstanbul’un büyükleri ve Trabzonspor’a bir daha yenilmediler. Galatasaray’ı içeride yenip deplasmanda berabere kaldılar. Trabzonspor’a yenilmediler. Fenerbahçe’yi Kadıköy’de 2-0 geriden gelerek 2-3 yendiler. Aynı başarıyı İnönü’de de Beşiktaş’a karşı gerçekleştirmişlerdi ve şampiyonluğa inandıran maçların mihenk taşı olarak gösterilebilir bu maçta alınan sonuç… Bursaspor’u şampiyonluk yolunda son yıllarda Kayseri ve Sivas’tan farklı kılan en önemli şey bu idi. Ki şampiyonluğu kovalayan Kayseri’de, Ertuğrul Sağlam tam iki sezon geçirmişti… Anlaşılan o ki Ertuğrul Hoca 2005 ve 2007 yılları arasında sarı kırmızılı takımda yaşadıklarından kendisine “sağlam” dersler çıkararak bu günlere gelmiş.Ertuğrul Sağlam
Şampiyonluğun Bursaspor’la Anadolu’ya gelmesinin farklı bir anlamı daha var. Geçen iki yıl boyunca zirveyi kovalayan Sivasspor, istikrarlı futbolundan çok özellikle sezonun sonlarına doğru Bülent Uygun’un ilginç ve antipatik açıklamaları öne çıkmaktaydı. Sivasspor’un güzel oyunu ve başarılı sonuçları Fatih Terim ekolünden gelen Bülent Uygun’un sözleriyle gölgede kalıyordu. Sırf bu yüzden Sivasspor’un şampiyon olmasını istemediğini söyleyen kişi sayısı hiç de az değildi. Yıllarca Fatih Terim’in egosantrik tavırlarından çokça çeken Türk futbol seyircisi Sivasspor’un olası şampiyonluğu durumunda uzun bir süre daha benzer bir “şiddete” maruz kalabilirdi. Hele bir de kulüp başkanlarının şampiyonluğun bu şekilde geldiğini düşünerek Fatih Terim ve Bülent Uygun türevlerini teknik direktör olarak takımlarının başına geçirdiklerini düşünün…
Ertuğrul Sağlam’ınsa Beşiktaş’tan ayrılırken verdiği demeçler, Bursaspor’la yürüdüğü şampiyonluk yolundaki duruşu ve efendi kişiliği tam ters bir örnek olarak karşımıza çıktı. Sessiz sakin duruşu ile herkese Rumen Teknik Adam Mircea Lucescu’yu andırıyordu. Sağlam’ın, ligin son haftalarına doğru başarılı hocayla bir araya gelip fikir alışverişinde bulunması da kendisine kimi örnek aldığını ortaya koydu. Genç teknik adam elde ettiği başarıyla doğrunun, dürüstün, haklının yanında olanın, hakkını sahada arayanın da şampiyon olabileceğini göstererek Türk futbolunda önemli bir akımın başlangıcına adım attı. Diliyoruz ki Bursaspor’un şampiyon olmasının yarattığı enerji ile Türk futbolunda farklı Anadolu takımları da şampiyonluklar yaşar. Ve umuyoruz ki Fatih Terim ve Bülent Uygun örneklerini devam ettiren değil de, Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam örneklerini devam ettirebilecek Aykut Kocaman, Tolunay Kafkas, Mehmet Özdilek, Oğuz Çetin gibi isimler Süper Lig’de daha fazla “forma şansı” bulabilsinler…
***
Not: Çisem Çelikel’in Facebook’ta yaptığı yorum, pazar akşamının güzel bir özeti:
“Son düdükle birlikte herkesi mutlu eden bir lig finali yaşadık. Şampiyonluğu kutlayan Bursaspor, şampiyon olduğunu sanarak kutlama yapan Fenerbahçe, neyi kutladığını anlayamadığım Beşiktaş ve Galatasaray ve 1996’dan beri tek hedefi Fenerbahçe’yi şampiyonluktan etme başarısına ulaşıp sevinç yaşayan Trabzonspor…”
Tebrikler Bursaspor
Salata'da Neler Var?
Beşiktaş,
bursaspor,
ertuğrul sağlam,
fatih terim,
lucescu,
volkanbk3
3
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
15 Mayıs 2010 Cumartesi
Heroes ve Flash Forward'a Elveda
Haber dizicanavari.net'ten geldi bu sabah. 4 sezonunu bitiren Heroes ve ilk sezonuna çok hızlı girmiş olsa da tatil dönüşü çakılan Flash Forward yayından kaldırıldı. Daha önce Flash Forward ve V'yi tanıtmıştık bu sütunlarda. Lost'un Juliet'inin başrolde olduğu Ziyaretçiler yani V ise bir sezon daha koparmayı başarmış. Haberi şuradan aldık, Flash Forward ve V'nin tanıtımları ise hemen aşağıda. Heroes'a mesajımız da kendi düşen ağlamaz olsun.
Flash Forward tanıtım
V tanıtım
Flash Forward tanıtım
V tanıtım
Salata'da Neler Var?
Televizyon
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Milli Kadro İçimize Sindi mi?
Emre ve Okan'a jest yapılan ve kendi adıma bu nezaketten çok mutlu olduğum bir güzellikle başladı Hiddink göreve. Sinan Bolat (unutulan adamdı), Turgay Bahadır, Çağlar Birinci, Gökhan Zan, Toraman, Selçuklar, Necip, Nihat ve Sezer benim için sürpriz oldular. Ama sanki bu Milli Takım'da eksik olan birileri var gibi hissediyorum. Tam anlamıyla isim de veremiyorum işin ilginci. Gerçekten bu takımda eksik olan birileri var mı, bu kadro içimize sindi mi?
Şu eksik demek isteyen isteyen varsa buyrun yorumlarda tartışalım.
KALECİLER
1- VOLKAN DEMİREL FENERBAHÇE
2- ONUR RECEP KIVRAK TRABZONSPOR A.Ş
3- SİNAN BOLAT STANDARD LIEGE
SAVUNMA OYUNCULARI
4- SABRİ SARIOĞLU GALATASARAY A.Ş
5- EMRE AŞIK GALATASARAY A.Ş (JÜBİLE)
6- MEHMET TOPUZ FENERBAHÇE
7- GÖKHAN ZAN GALATASARAY A.Ş
8- İBRAHİM TORAMAN BEŞİKTAŞ A.Ş
9- F. EMRE GÜNGÖR GALATASARAY A.Ş
10 SERVET ÇETİN GALATASARAY A.Ş
11- CEYHUN GÜLSELAM TRABZONSPOR A.Ş
12- CANER ERKİN GALATASARAY A.Ş
13- ÇAĞLAR BİRİNCİ DENİZLİSPOR
14- İSMAİL KÖYBAŞI BEŞİKTAŞ A.Ş
ORTA SAHA OYUNCULARI
15- HAMİT ALTINTOP BAYERN MÜNİH
16- KAZIM KAZIM TOULOUSE
17- VOLKAN ŞEN BURSASPOR
18- MEHMET TOPAL GALATASARAY A.Ş
19- OKAN BURUK BÜYÜKŞEHİR BLD. SPOR (JÜBİLE)
20- SELÇUK ŞAHİN FENERBAHÇE
21- NECİP UYSAL BEŞİKTAŞ A.Ş
22- EMRE BELÖZOĞLU FENERBAHÇE
23- NURİ ŞAHİN BORUSSIA DORTMUND
24- SELÇUK İNAN TRABZONSPOR A.Ş
25- ARDA TURAN GALATASARAY A.Ş.
26- OZAN İPEK BURSASPOR
27- SEZER ÖZTÜRK ESKİŞEHİRSPOR
HÜCUM OYUNCULARI
28- TURGAY BAHADIR BURSASPOR
29- TUNCAY ŞANLI STOKE CITY
30- SEMİH ŞENTÜRK FENERBAHÇE
31- HALİL ALTINTOP EINTRACHT FRANKFURT
32- SERCAN YILDIRIM BURSASPOR
33- NİHAT KAHVECİ BEŞİKTAŞ A.Ş
Şu eksik demek isteyen isteyen varsa buyrun yorumlarda tartışalım.
KALECİLER
1- VOLKAN DEMİREL FENERBAHÇE
2- ONUR RECEP KIVRAK TRABZONSPOR A.Ş
3- SİNAN BOLAT STANDARD LIEGE
SAVUNMA OYUNCULARI
4- SABRİ SARIOĞLU GALATASARAY A.Ş
5- EMRE AŞIK GALATASARAY A.Ş (JÜBİLE)
6- MEHMET TOPUZ FENERBAHÇE
7- GÖKHAN ZAN GALATASARAY A.Ş
8- İBRAHİM TORAMAN BEŞİKTAŞ A.Ş
9- F. EMRE GÜNGÖR GALATASARAY A.Ş
10 SERVET ÇETİN GALATASARAY A.Ş
11- CEYHUN GÜLSELAM TRABZONSPOR A.Ş
12- CANER ERKİN GALATASARAY A.Ş
13- ÇAĞLAR BİRİNCİ DENİZLİSPOR
14- İSMAİL KÖYBAŞI BEŞİKTAŞ A.Ş
ORTA SAHA OYUNCULARI
15- HAMİT ALTINTOP BAYERN MÜNİH
16- KAZIM KAZIM TOULOUSE
17- VOLKAN ŞEN BURSASPOR
18- MEHMET TOPAL GALATASARAY A.Ş
19- OKAN BURUK BÜYÜKŞEHİR BLD. SPOR (JÜBİLE)
20- SELÇUK ŞAHİN FENERBAHÇE
21- NECİP UYSAL BEŞİKTAŞ A.Ş
22- EMRE BELÖZOĞLU FENERBAHÇE
23- NURİ ŞAHİN BORUSSIA DORTMUND
24- SELÇUK İNAN TRABZONSPOR A.Ş
25- ARDA TURAN GALATASARAY A.Ş.
26- OZAN İPEK BURSASPOR
27- SEZER ÖZTÜRK ESKİŞEHİRSPOR
HÜCUM OYUNCULARI
28- TURGAY BAHADIR BURSASPOR
29- TUNCAY ŞANLI STOKE CITY
30- SEMİH ŞENTÜRK FENERBAHÇE
31- HALİL ALTINTOP EINTRACHT FRANKFURT
32- SERCAN YILDIRIM BURSASPOR
33- NİHAT KAHVECİ BEŞİKTAŞ A.Ş
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Milli Takım
4
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
14 Mayıs 2010 Cuma
Korkan Kim? Sen mi O mu?
12 Mayıs 2010 Çarşamba
Mehmet Topal Artık Valencialı
Hayırlı olsun diyoruz, Türk Futbolu için sevindirici bir haber. Umarım Galatasaray'daki performansının çok üzerine çıkıp Türk Futbolu'na uzun seneler en üst düzeyde hizmet edebilir. Bonservisi 5 milyon deniliyor, belki fazlası da ederdi, ama kazandırarak giden adam olarak hatırlanacağı kesin, yeri taraftarın gözünde ayrı olacak.
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Galatasaray,
La Liga,
Transfer
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Bu Sabah Galatasaray
İşe başlamadan önce şöyle bir gazetelere göz atayım dediğimde taraftarı olduğum Galatasaray'la ilgili binbir çeşit haberle karşılaştım. Lig fiilen olmasa da Galatasaray için bittiği için normal böyle haberler ancak bu kadarı da fazla geliyor bana. Hele ki Hıncal Uluç'un bir kaç yerde birden ön plana çıkartılıp sanki Galatasaray camiasının en büyük duayeniymiş gibi gösterilmesi beni fazlasıyla rahatsız ediyor. Söylediği laflar arasında illa ki takdir edilecek ve doğru sözler var ama bu adam Galatasaray için nedir, kimdir Allah aşkına. Hıncal Uluç'u kenara ayırırsak bakın neler oluyormuş (!) Galatasaray'da.
* Guti Galatasaray'la anlaşmış, yönetim resmi temaslara başlamış.
* Guti Rijkaard'la anlaşmış, yönetim Rijkaard'ı veto etmiş, Rijkaard istifayı düşünmeye başlamış.
* Rijkaard'ın yerine adayları gündeme almaya başlamış Polat ve Yönetimi.
* Ne olursa olsun Rijkaard'la devam edecekmiş Galatasaray Yönetimi.
* Rijkaard Gio'nun kalmasını istiyormuş yönetim Tottenham ile görüşecekmiş.
* Rijkaard Gio'nun kalmasını istiyormuş yönetim özel hayatı nedeniyle veto etmiş.
* Kewell'la kesin olarak anlaşılmayacakmış.
* Kewell sakatlığının da etkisiyle 2 yıllık daha düşük ücretli bir anlaşmaya razı olmuş.
* Kewell Dünya Kupası'na gidemeyebilirmiş sakatlığı yüzünden.
* Kewell Avustralya'nın Dünya Kupası'nda en büyük kozu olacakmış ve Kupa'ya kadar hazır hale gelecekmiş.
* Son maçta Rijkaard tarafından izin verilen yabancılar ayaklanmışlar, izinleri iptal edilmiş, Florya cadı kazanıymış.
* Mustafa Pektemek Galatasaray'la anlaşmış, bu sezon Rijkaard'ın en büyük gözdesiymiş.
Bu ne hız, bu ne çelişki, bu ne tutarsız bir basın!
* Guti Galatasaray'la anlaşmış, yönetim resmi temaslara başlamış.
* Guti Rijkaard'la anlaşmış, yönetim Rijkaard'ı veto etmiş, Rijkaard istifayı düşünmeye başlamış.
* Rijkaard'ın yerine adayları gündeme almaya başlamış Polat ve Yönetimi.
* Ne olursa olsun Rijkaard'la devam edecekmiş Galatasaray Yönetimi.
* Rijkaard Gio'nun kalmasını istiyormuş yönetim Tottenham ile görüşecekmiş.
* Rijkaard Gio'nun kalmasını istiyormuş yönetim özel hayatı nedeniyle veto etmiş.
* Kewell'la kesin olarak anlaşılmayacakmış.
* Kewell sakatlığının da etkisiyle 2 yıllık daha düşük ücretli bir anlaşmaya razı olmuş.
* Kewell Dünya Kupası'na gidemeyebilirmiş sakatlığı yüzünden.
* Kewell Avustralya'nın Dünya Kupası'nda en büyük kozu olacakmış ve Kupa'ya kadar hazır hale gelecekmiş.
* Son maçta Rijkaard tarafından izin verilen yabancılar ayaklanmışlar, izinleri iptal edilmiş, Florya cadı kazanıymış.
* Mustafa Pektemek Galatasaray'la anlaşmış, bu sezon Rijkaard'ın en büyük gözdesiymiş.
Bu ne hız, bu ne çelişki, bu ne tutarsız bir basın!
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Galatasaray,
gazete
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
11 Mayıs 2010 Salı
Suçlu Hangisi: Kuru Fasulye mi Döner mi?
Senelerdir düşünüyorum bu sorunun cevabını. Suçlu hangisi bunlardan. Kuru Fasulye de Döner de son derece büyük adaylar. Ama acaba hangisi gerçek suçlu?
Bu ülkeye gelen, giden, uzun ya da kısa çalışan, Avrupa çapında, Dünya çapında ne teknik direktörler oldu ama her birinin sonu aynı oldu. Türkleştiler. Konuşmasına, duruşuna, adabına hayran olduğumuz, her fırsatta elini taşın altına sokup sorumluluk alan adamlar bir anda sorumluluktan kaçan, suçlu arayan, oyuncularını aslan kafesine atan enteresan adamlar haline geliverdiler. En son örnek, hayranı olduğumuz Rijkaard. Ne oldu da bu adam bu hale geldi, bu şekle bürünebildi çözemedim ben. Muhteşem basınımız, düzmece haberlerimiz, dedikoducu yönetici müsvettelerimiz, tele kulak tesis çalışanlarımızın mutlaka önemli payı var fakat bu kadar olmaz. Bu kadar kısa sürede böylesi değişilmez.
İşte o yüzden bu adamın ya da önceki örneklerin mayasını, genini bozan bir şeyler var bence. İlaç gibi, zehir gibi, sonunda etkisi adamların bizim gibi olmaları. Yediklerinde buluyorum ben suçu. Öyle sallıyorlar ki bir yerden sonra kesinlikle gazlarının içine sığmadığının göstergesidr bu, başka açıklaması olamaz, işte o sebeple Kuru Fasulye zan altında. Ama bu derece söylediklerinden, hareketlerinden, karakterinden dönebilmeyi becerebilmek için çok fazla döner yemiş olmak gerek. O kadar yüklenmiş ki bu adamlar dönere, dönmek içlerine işlemiş adeta. Asıl korkum 1,5 döner üzerine pilav üstü kurunun vazgeçilmezleri haline gelmiş olması.
Mantık bulamıyorum ben bu dönüşümlerde, suya da suç bulacağım ama yaşamın kaynağıdır, günaha gireceğim diye korkuyorum. Gerçi nimete yükledik suçu ama yok ki başka açıklaması. Bütün kariyere bak, Türkiye'de yaşananlara bak, bkz. Rijkaard olmuş Faruk Rey Kart.
Bu ülkeye gelen, giden, uzun ya da kısa çalışan, Avrupa çapında, Dünya çapında ne teknik direktörler oldu ama her birinin sonu aynı oldu. Türkleştiler. Konuşmasına, duruşuna, adabına hayran olduğumuz, her fırsatta elini taşın altına sokup sorumluluk alan adamlar bir anda sorumluluktan kaçan, suçlu arayan, oyuncularını aslan kafesine atan enteresan adamlar haline geliverdiler. En son örnek, hayranı olduğumuz Rijkaard. Ne oldu da bu adam bu hale geldi, bu şekle bürünebildi çözemedim ben. Muhteşem basınımız, düzmece haberlerimiz, dedikoducu yönetici müsvettelerimiz, tele kulak tesis çalışanlarımızın mutlaka önemli payı var fakat bu kadar olmaz. Bu kadar kısa sürede böylesi değişilmez.
İşte o yüzden bu adamın ya da önceki örneklerin mayasını, genini bozan bir şeyler var bence. İlaç gibi, zehir gibi, sonunda etkisi adamların bizim gibi olmaları. Yediklerinde buluyorum ben suçu. Öyle sallıyorlar ki bir yerden sonra kesinlikle gazlarının içine sığmadığının göstergesidr bu, başka açıklaması olamaz, işte o sebeple Kuru Fasulye zan altında. Ama bu derece söylediklerinden, hareketlerinden, karakterinden dönebilmeyi becerebilmek için çok fazla döner yemiş olmak gerek. O kadar yüklenmiş ki bu adamlar dönere, dönmek içlerine işlemiş adeta. Asıl korkum 1,5 döner üzerine pilav üstü kurunun vazgeçilmezleri haline gelmiş olması.
Mantık bulamıyorum ben bu dönüşümlerde, suya da suç bulacağım ama yaşamın kaynağıdır, günaha gireceğim diye korkuyorum. Gerçi nimete yükledik suçu ama yok ki başka açıklaması. Bütün kariyere bak, Türkiye'de yaşananlara bak, bkz. Rijkaard olmuş Faruk Rey Kart.
Salata'da Neler Var?
Acayip İşler,
Futbol,
Galatasaray
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
8 Mayıs 2010 Cumartesi
EnJOy!
Koçlarım Benim! Yakışır, sadece burda kalmasın Ada'da aynen devam! Hatta mümkünse kızları da götürün.
Kaynak: Milliyet
Kaynak: Milliyet
Salata'da Neler Var?
Acayip İşler,
Futbol,
Galatasaray
3
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Yok Artık!
Salata'da Neler Var?
La Liga
3
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
6 Mayıs 2010 Perşembe
Kendi Kendimize Kapak Olsun!
Çoban Salata yazarları olarak başkalarını eleştirmesini bildiğimiz gibi gerektiği yerde kendimize de laf söyleyecek karakterdeyiz. An millete değil kendimize bakma zamanı. Konu Leo Franco. Sağolsun Sade yorumlarıyla hatırlattı bize hayalperestliğimizi, yanlışımızı. Evet yanıldık biz Leo Franco hususunda, hem de öyle böyle değil. Yazdıklarımıza değer verip okuyan herkesten özür diliyorum kendi adıma. Daha sonra yanıldığımı bir kaç sefer Franco, Aykut, Onur Kıvrak üzerinden yazdıklarımla telafi etmeye çalışsam da bu itiraf şarttı. Bu da kapak olsun madem bize, büyük lokma yutalım büyük konuşmayalım futbolda. Aşağıya buyur edelim sizi.
Salata'da Neler Var?
Blog,
Futbol,
Galatasaray
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)