Sayfalar

13 Ekim 2009 Salı

Cenk'in Yolu

S.S. Felice Scandone Air Avellino. Bu Cenk Akyol'un İtalya'da bu sezon başında transfer olduğu takımın adı. Air Avellino adıyla, yani sponsoru vesilesiyle daha çok biliniyor. Her sezon play-off için oynayan, vasatın üstünde, orta sıralarla tepe arasında olmaya çalışan bir takım. Türkiye'de örneğin Banvit'i örnek verebiliriz, o ayarda bir takım diyelim. Cenk Akyol sadece 1987 doğumlu olmasına rağmen sanki ülkede misyonunu tamamlamış, yüzü eskimiş, Milli Takım Kapıları kendisine kapanmış gibi gözüken bir basketbolcu. Bundan 5 sene önce sadece ve sadece 17 yaşındayken milli formayı verdiğinde ona Tanjevic, geleceğin en önemli skoreri olacak denen adam. Oysa bu adam geride kalan 5 senenin neredeyse 4'ünde Efes'te kenarda oturan sadece Galatasaray'da kiralık oynadığı sezon basketbolu hatırlayan bir isim. Bir türlü Efes'te esas oğlanlardan biri olamamasının 2 büyük sebebi var. Birincisi bir anda "ben oldum" havasına girmesi, ikicisi bitmez tükenmek bilmeyen yabancı transferleri.

Özellikle İtalya ve İspanya'da bir transfer politikası vardır senelerdir imrenerek takip ettiğimiz. Çok iyi bir genç oyuncu yakalarlarsa onun oynadığı bölgeye yabancı transferi yapmayıp adeta o genci kurtlar sofrasına atıyorlar ki derinde yüzmeyi öğrensin, kendi başına ayakta kalmayı becersin. Ya da en fazla transfer ettikleri yabancı oyuncu tecrübeli, yaşı ileri, o mevki ile ilgili o gence tecrübesini öykünmeden aktaracak bir adam oluyor. Bugün Fernandez, Gasol, Rodriguez, Navarro, Rubio gibi adamların (hepsi İspanyol oldu gerçi ama neyse) gelişim süreçleri ve sıçrama noktalarına bakarsak yaklaşık benzer bir tablo ile karşılaşıyoruz.

Şimdi Türkiye'ye gelecek olursak mesela Cenk'in eski takımı Efes'in kadrosunda sadece 4 Türk oyuncu mevcut. Kerem Gönlüm'ü doping nedeniyle görmezden geldim. Geriye kalan 7-8 isim yabancı. Benzer şekilde Fenerbahçe'ye gidelim, kadronun yarısından çoğu yabancı. Telekom ya da başka bir ekip en azından kadronun yarısı yabancı. Önü alınamaz bir yabancı çılgınlığı. İşte bu çılgınlık Milli Takım ve o takımın parçası olması muhtemel adamlara bençte sallanan soğuk havlular olarak yansıyor. Halbuki doğru bir kariyer yönetimi, zamanında verilecek psikolojik destek, kadroda bulundurma felsefesinden çok kazanma ve yetiştirme felsefesine sarılmak hem onları ileri götürecek hem Milli Takım'a kademe atlatacak hareketler. Hakan Demirel, Engin Atsür gibi adamları düşünelim örneğin. Bu adamlar senelerce üzerlerine hiç bir şey koyamadılar. Hakan'ı bizzat Tanjevic bitirdi. Türk takımlarının çoğunda pg oynayan adamlar yabancı ve biz bu değerleri itinayla körelttik, köreltiyoruz. Bu şartlar altında, yabancının kıymetli gencimizin uğraşmaya değer olmadığı, yabancının ön planda gencimizin bençte, yabancının sahada, gencimizin havlu elinde kenarda olduğu bir senaryoda benzer statüye sahip olup önemli adledilmek için yurtdışına açılmak çok doğru bir çözüm gibi gözüküyor.

Cenk Akyol Hawks'un kampında denedi, acaba NBA olur mu dedi, olsa bile 3-5 dakika oynayacağını anlayıp vazgeçti. Sonra Avellino devreye girdi. İlk 5 vaadi ve 30 dakika süre tam da Cenk'in, aslında havlu sallayan tüm gençlerin, aradığı şeydi. Oynayarak, maç tecrübesiyle gelişebilir ancak bir basketbolcu. Hidayet, Mehmet, Kerem nasıl böyle önemli yıldızlar olabildiler, oynayarak. Daha 17 yaşında kurtlar sofrasındaydı onlar, çünkü başlarında günlük başarıyı değil geleceği, Türk Basketbolu'nu düşünen ileri görüşlü Koçlar vardı. Bugün herkes günlük başarıya odaklanmış, "yabancın ne kadar iyiyse o kadar başarılı olursun" sözü ve yaklaşımı dillere pelesenk olmuşken yeni Hidayet'ler Kerem'ler nasıl çıkacak? Bence Cenk'in seçtiği yol çok doğru. Daha sadece 22 yaşında, önemli Milli Takım ve kulüp tecrübesi var. İlk 5'i de hiçe sayılmayı da kaybetmeyi de biliyor. Neden Efes'te, Fener'de veya x bir takımda kenarda oturacağına, oturacaklarına bir Avrupa takımında Türk takımlarındaki yabancıların statüsünde olmasınlar ki?

Tekrar söylüyorum Cenk'in seçtiği yol doğru ve arkadaşlarına, paslanan, tükenen, yazık edilen arkadaşlarına örnek olmalı. Göz önünde, TV'den yayınlanan bir ligde değil diye değer kaybetmeyeceklerdir, aksine Tanjevic'in kazık dikmeyeceğini düşünürsek, kazanan ileride onlar olacaktır. Mutlaka bir gün o Milli Takım'ın başına sadece Türk basketbolunu düşünen bir adam gelecek. Kulüp takımları belki biraz zor değişir ama en azından var olmak, kariyerlerine tutunmak için yurtdışına çıkmak, yakalandığı zaman Cenk'in yaptığı gibi kaçırılmaması gereken bir fırsat. O yüzden Cenk bir elçi belki bir gönüllü gibi bu sezon, o gençlerimize Avrupa Liglerinin kapısını açıp hiç kapanmamasını sağlayacak anahtar belki de.

1 yorum:

granger17 dedi ki...

tanjeviç konusundaki düşüncelerine katılmıyorum tanjeviç bütün eleştirilere rağmen hakan demireli 2006 dünya şampiyonasına götürdü ve ilk beş başlama şansı verdi onun sonrasında çok iyi hatırlıyorum fenerbahçe-barcelona maçı yaklaşık 30 dakika süre aldı solomonu olduğu takımda ama hakan demirel bu şanşını kendi elleriyle itti adeta ayrıca fenerbaçenin 2-3 sezondur 4-5 numarasına yabancı tranfer yapılmıyo elimizde geleceği çok iyi düşünülen oğuz,semih ve ömer için eğer cenk fenerbahçede olsaydı prezldziç'in aldığı süreleri o alacaktı , ayrıca cenk konusunda haklı olduğunuda belitmeliyim