Sayfalar

30 Eylül 2009 Çarşamba

Açılış Günü Onlar için Alelade Bir Gün

Anlamadım, yakıştıramadım, hayret ettim. Orlando Magic dün resmi olarak sezonu açtı ve hazırlık kampının başlangıcını yaptı. Şimdi böyle bir günde nasıl adamlar beklersiniz, tüm sezon boyu kullanılacak fotoğrafların çekildiği bu günde? Ben kendi adıma jilet gibi, traşını olmuş, parıl parıl adamlar beklerim. Ama Allah aşkına şu fotoğraflara şu umursamazlığa bir bakın. Milyonlarca dolara para demeyen bu adamların takımlarına ve taraftarına saygısı bu kadar mı yani? Hele hele Stan Van Gundy'e şu halini hiç ama hiç yakıştıramadım. Haydi onu da geçtim, kaç tane fotoğrafı var oyuncuların elimizde şu Vince Carter kadar mide kaldırıcı olanını görmedim, haydi maç günü olsa bir nebze laf etmeyecez sakallara da bu nedir! Ya arkadaş yuh be, kendine nasıl yakıştırıyorsun bunu!?! Adamı sevmezdim iyice böyle tiskindim. Ya güzelim Magic kimlere kaldı be arkadaş!

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Biraz abartmışsın sanki. Adamlar belki kirli sakal dolaşmayı seviyordur:) Baksana Carter'a nasıl sırıtıyor. Ayrıca Cenk abi Hido ayrıldıktan beri senin takıma olan eleştirilerin arrtığını düşünüyorum senin yazılarını devamlı takip eden biri olarak. Hidoculuk yapıyorsun demiyorum yanlış anlama şimdilik eleştirilerin makul düzeyde ama bu gidişle konu başka mecrala gidecek, Hido ekseninde kişiselleşecek gibime geliyor.

Adsız dedi ki...

Sakalını kesen adamdan hayır gelmez.

Cenky dedi ki...

@1.adsız

Sevgili kardeşim bir kaç gönderi aşağıda göreceğin üzere cap 82 milyona dayanmış. Geçen seneyle kıyasladığında takımın oyuncu karakteri bir kaç isim dışında tamamiyle değişmiş durumda. Postta adı geçen oyuncuları seri deplasmanlar dışında traşsız göremezsin. Hele ki Redick antrenmana bile traşlı çıkan adamdır. Van Gundy gibi giyimine kuşamına fazlasıyla dikkat eden bir adamın kirli ötesi bir sakalla sezon açması bazı şeylerin kafalarda değiştiğinin göstergesi.

Hidayet'i ziyadesiyle severim de sonuçta Magic taraftarıyız. Bu yaz yapılan hamlelerle takımın gelecek 4-5 senesinin riske atıldığı hem de alacağı parayı hak etmeyecek adamlarla buişin yapıldığını görünce çok sinirleniyrum.

Carter konusuna da gelince diğer 15 oyuncuya bak bakalım 1 tane koltuk altı alınmamış adam var mı. Yani bu taraftarla buluştuğun gün, merhaba dediğin gün saygımız bu kadar mı?

Gelecek hafta umarım Magic yazısında bahsedeceğim tüm yanlış hamlelerden. Bugün pek kimse üzerinde durmasa da Lee'nin kaybı, kontratlara verilen fahiş paralar, dağınık 1 numaraya yapılan dağınık tercihler, Hidayet'in karşılıksız verilmesi bizi nereye getirir üzerine konuşacağız.

Cenky dedi ki...

Ha bu arada 82 milyon cap 12 milyon lüks vergisi demektir.

ejikulat dedi ki...

ya belki adamların bi sıkıntısı vardır... belki elleri gitmiyodur traşa falan...belki alkole düşmüşlerdir...nerden bilicez ki?
van gundy'i anlarım o alkole ve derde düşmüş olabilir "ben bu takımla napıcam?" diye...
reddick'e de eyvallah carter'ın arkasında beklemek zor...sakatlanırsa kolay gerçi:D
ama carter'a noluyo di mi?

tolga dedi ki...

Yalakalık ettiğim düşünülecek ama yazacağım-sanki bir çıkarım var!-:Cenk Hocamın üstteki yorumundaki bir cümle; ‘Bugün pek kimse üzerinde durmasa da Lee'nin kaybı...’ cümlesi Orlando için kıyıda köşede ulusal yerel basında yazmaya çalışan,bu yaz yapılan değişiklikleri salt oyuncu isimlerindeki değişiklikler gibi görüp yorumlayan kalın enseli büyük medya yazarlarının cahilliğini göstermiş;biz gönülden magicseverlere de bilmiyorsanız yazmayın dedirtmiştir.Örneğin;Hido’nun yerine Catrer’ın dümeni ele alacağı,Hido’nun all-star olamamasından ve artık 30’una dayandığından takasın doğal oluşu,gelen adamlarından dış şutlarının vasatın üzerinde oluşundan sistemin bozulmayacağı gibi uydurma,geçen seneyi bir tane normal sezon maçı izlenmeden yapılmış yorumların gözümdeki değerleri,kendisi de gerek kokusuyla gerek popülerliği ve (ortalığı)dağıtıcı etkisiyle çok değerli bir gaz olmasına rağmen diğer gazlara oranla değersiz olan osuruk gazından fazla değildir;inanın böyle;ya da iç kıyıcı diyelim.Ama mesela şunları hiçbir aklı evvel sormadı;daha doğrusu düşünemedi;mesela,geçen sene finale giden kadroyu kağıt üzerine yazdığınız zaman nba’in rekor derecede ve doğru ve boş pozisyonlarda üçlük kullanıp sokabileceğini kim söyleyebilirdi;ya da iki sezon önceki kadro için.O oyunları,şutları;oyuncuların saha görüşleri,sisteme bağlılıkları,gurur yapmayışlarının attırdığı kaç kere yazıldı.Nelson’un ile diğer oyuncularımızın kullandığı üçlükler arasındaki farkları kim analiz etti ya da fark edebildi?Mesela,sevgili hocamın da belirtmesiyle ,bana ‘oh be şu adamın ismini biri aldı sonunda ağzına’ dedirten,C.Lee’nin kaybının sadece oyuncu kaybından başka şeyler olduğunu birileri hatırladı mı?Bir teşekkür;o da yazının asıl konusu değil, ‘Carter yazısının’ bucağına iliştirilmiş şekilde;yani,yine iç kıyıcı.Neyse,uzatıyorum,Lee kaybına geleceğim,ama oraya gelirken oraya nasıl ve niye geldiğimi de göstermek istiyorum;hariçten gazel okuyor,denmesin.Hidoyu ben de çok severim,ancak mütevazı ama pısırık olmayan bu çocuğun kaybı daha büyük üzüntü verdi bana;zaten NBA’in bu kaypak ve kaygan zemininde de Hidonun Otis kurbanı olacağını tahmin edebiliyorduk,ama bu çocuğun günahı neydi,bu gidişle neler kaybettik?Bir kere,takımdan ayrılışından sonra Lee’nin,takip edenler açısından,tavırları muhteşemdi;ne hesap soracağım havaları,ne başka budala açıklamalar vardı,sadece o döneme ait hayallerini,hayal kırıklıklarını anlattı,gazetecilerin tahrik edici sorularına rağmen.Bu çocukla,Otisin arasındaki yaş farkına bakın ve daha sonra,Lee’nin takas sonrası takındığı tavır ve söyledikleri ile Otisin Hidonun gidişinden sonra yaptığı bazı yersiz açıklamalara bakın.Aslında bu rezil cap tablosunu yaratmasından çok,bu tavırları soğutuyor insanı.Gerçekten hangisi lazımdı bize;lee mi otis mi?

tolga dedi ki...

Eğer Lee’nin bir gün takıma geri dönme olasılığı oluşursa,Otis ile takas edilmesini haykıracağım.Neyse,Gelelim Lee’ye,ayrıntılara girmeden derdimi anlatayım.Diyebiliriz ki;tarihin özellikle de modern zamanların en organize en ses getiren sivil hareketlerinden biri olan işçi hareketlerinden sonra,tarih;her ne kadar yozluk ifadesi almaya,bir çıkar grubu kurmaya,üzerinden beslenmeye,leşçilleşmeye başlayan;artık-özellikle erkek seksinin/cinsiyetinin- mutlak surette katılması ya da doğal üye olması gereken futbol taraftarlık sivil hareketini yazıyor şu günlerde.Boyutu,niteliği değişmekle birlikte en az 25 yıldır yemek içmek kadar gerekli bir hale gelmiş gelmiştir/getirilmiştir.Ama bu blog ve benzerleri gibi hareketler bir erkek uzvuna evrilmeye dönen bu oyuna yakışıklılık vermek için uğraşıyorlar;haklarını verelim.Ve özellikle 90’ların sonundan başlamak üzere de ülke dışındaki futbol müsabakaları da tedricen ülke sınırlarından pasaportsuz ve kontrolsüz bir şekilde ülke topraklarına giriş yaptılar.malum,ülkemizde(tabi dünyada da) futbol takımı tutmak,artık kimlik kadar önem kazanmış ve insanlar için ilişki kurma vesilesi olmuşken,bir de haberlerde dış bülten saatinde duyduğumuz yabancı ülkelerin futbol takımlarını da görünce,artık doğal bir davranış olduğundan,artık her ülkeden de takımlar tutmaya başladık.Ve daha çok bilgilendikçe ve ilgilendikçe ve de sosyal hayatın çetin baskısıyla,artık gerekçeler gösterdik takım tutarken.Burada şöyle örnekler vereyim,futbol taraftarlığının evriminin nasıl olduğuna dair:önce renkleri yüzünden,sonra şekillerden,amblemlerinden,sonra futbolun ve takımın üzerine çıkarılan yıldızlarından,çok sonra daha teknik ama sosyal ifadeleri ve karşılığı olan takım oyunundan,oyun anlayışından dolayı takımlar tuttuk;ya da takımlarımızın istediğimiz şekilde olması için tavırlar aldık;ya da çok duygusal yaklaşarak sokağımızda etrafımızda kültürümüzde yetişmiş birinin el takımlarında oynamasından gurur duyduk ve oynadığı takımı destekledik.Marksın tarih şeması gibi bir durum çıktı ortaya.Bizim Orlando Magic meselesi de buna benziyor artık.Özellikle bizim gibi coğrafyalarda paylaşımın,aile olmanın,çekirdek olmanı önemiyle biz de magic için bir şeyler istedik.Özellikle bu pörsümüş,her yerinden vıcık vıcık yozluk akan yıldız adam tek adam sisteminden farklı bir şeyler yapmaya çalışan herkesin göğsünü açıp siper olabildiği insani yaklaşımların ön plana çıktığı şeyleri görmek/görebilmek(!) bizi bizden aldı.Bu vahşi kapitalist sistemin içinde insani bir şeyler görmek bizi oraya çekti dev bir mıknatıs gibi.Belki de memlekete duyulan özlem,memleketin insanı çekmesine benzer bir duyguydu bu.Şimdi gelelim Lee’nin bu çekirdekteki yerine,bu takıma nasıl bir ifade kattığına.Her yerde konuşulan edilen,herhangi bir nba sayfasını açtığınızda karşınıza çıkan muhakkak hedo-carter değişikliğidir.hidoyu çok sevdiğimi tekrar belirteyim ve hidonun gidişinin nelere mal olacağını handle’ı(grab a handle) tutunca göreceğiz mutlaka.Anca asıl büyük takas bana göre Carter ve Lee arasında olmuştur.Bir karakter/seciye/huy takası olmuştur.Sanki bu takım hiç zorlanmadan hiç engelle karşılaşmadan,hiç zorluk yaşamadan gelmiş.Nba finaline kaldı ibaresini yazmak çok kolay artık ve tarihte öyle yazacak ama tanıklara sormak lazım bir de.Bu takım final,yarı final serilerinde maçların içinde kepazeye dönmüştür rezil olmuştur ama dik duruşunu bozmamıştır,direnci kırılmamıştır,oyuna küsmemiştir,kimse eline alıp potaya gitmemiştir,bildiğinden şaşmamıştır,yine paylaşmıştır,bu anlarda daha fazla paylaşmıştır,tıpkı doğal felakete uğramış,büyük zararlar görmüş kişilerin toplumların birbirine daha çok sarılması,artık elinde olanı paylaşması gibi.Ve bu Orlando karakteri,son dönem soysuzlaşması hariç buralarda yetişen insanlara bize yakın gelmiş çok sevmişiz ve takdir etmişizdir bu takımı.

tolga dedi ki...

İşte Lee üstte saydığım özellikleri kazandırmada temeli atmada başat adamlardan biri olmuştur;geri çekilmemiştir,rakibin boş bırakıp alay etmelerine rağmen en ufak geri atmamıştır,sırtını dönüp hiç bırakmamıştır,en büyük haksızlığa uğrasa dahi paylaşım için sesini çıkartmamıştır,hata yaptığında umursamaz ve pişkin değil mahçup olmuş özür dilemiştir.Kaybettiğinde,uzun kuyruklu yıldızlar(!) gibi rakibine sırtını dönmemiş,haklarını vermiş,tebrik etmesini bilmiştir.Peki saydığımız bu şeylere Carter’ı anlatırlarken ne kadar tesadüf etmişizdir.Bu takımın en çok şut kullanan oyuncusu Lewis’in maç başına attığı 14.0 şut diğer takımlar içinde en sonuncu sırada.Carter bu seneyi çaylak sezonundan bu yana en az attığı şut sayısıyla bitirmiş:yani 16.8,yani bunun da altında atacağını düşünmek hayal olur...neredeyse 3 şut,ki az gözükebilir ama,ortalama da çok yüksek rakamlardır bunlar,öss puanlarından hassastır,öğrenciyi tıp fakültesinden alıp ziraat fakültesine atan,basketbolcuyu da vezirken rezil eden kesirli sayılardır bunlar;böyle getirelim gözümüzün önüne;başka kastım yoktur.Geçen sene Lewis ve Hido yaklaşık 1.0 oranında düşürüp şutlarını,howardınkine 0.3 katarak hem pota altında daha etkili olunmuş oyun daha akılcı olmuş eksilttikleri şutlarıyla diğer oyuncuları da oyuna sokmuşlar ve takım oyunu gelmiş ve de en sonunda final gelmiştir.Neyse,Lee’yi görelim dedim.İnşallah Gandhi de bunların farkındadır ve ayar çekmeye başlamıştır,yoksa kavgaya girdikten sonra çeşitli acil tıp hizmetleri almanın imkansızlığı ortada;yoksa bu takım karın boşluğuna yenen yumruk ve bacak arasına yenmiş tekmelerden sonra ayağa kalkacak gibi durmuyor,özellikle geçen sene olmak üzere son iki senenin takımları gibi.

muribbi dedi ki...

fotoğraflar gerçekten kötü..