Sayfalar

18 Haziran 2009 Perşembe

Kavgayı Meşrulaştırmak

Son basketbol maçına ne zaman gittim hatırlamıyorum ama lise 1'deyken yani 7 sene önce falan Abdi İpekçi'nin arkasındaki lisede okuyordum. Okulumuzda da spor bölümü sorumlusu bir öğretmenimiz vardı. Basketbol camiasında çevresi genişti kadıncağızın. Sağolsun ne zaman maç olsa bize bedava bilet verirdi. Biz de o boş salonu doldurmaya çabalardık. O gitti ben basket maçlarına gitmez oldum. Ama 2006 Dünya Kupası'ndaki (Çin'de miydi o?) mücadelemizi büyük bir heyecanla takip etmiştim. Ne zaman sırf stadlar dolsun diye futbol taraftarlarının da salonlara çekilmeye başlandığına şahit oldum o zaman vazgeçtim salonlara gitmekten...

Hakikaten yaşananlar skandal. Hiçbir maçı izlemedim. Sadece play-off sonuçlarını takip ettim. Fenerbahçe 2-0 öndeydi, ardından Efes Pilsen 4-2 yaptı, kupayı kaptı. Hekedilmiş bir durum var gibi. Sanırım bir önceki maçta hakemin verdiği bir iki hatalı karar vardı ama o maç sonrası durum 3-2 oldu sadece. Fener kupayı kaybetmemişti ki. Son oynanan maçı kazanıp 3-3 ardından da 4-3'le kupayı götürebilirdi sarı-lacivertli ekip. Yapamadılar. Galiba sahada değil de masabaşında yenilmişiz zaten psikolojisi egemen oldu oyuncularda. Kupa belki de bu yüzden gitti.

Aziz Yıldırım çok övünüyor Saraçoğlu'na gelen seyircisiyle. "Bizde küfüv yok. Bizde kavga yok..." diyor sürekli. İkisi de Saraçoğlu'na gelenin, (stadı sallıyorum) Ayhan Şahenk'e gelenden farkı var mı acaba? Bence yok. Buna da eminim. Şimdi de övünebilecek mi Aziz Yıldırım seyircisiyle? Sahaya girme özgürlüğüne sahip taraftar kaybedince o psikolojiyle nasıl da sahaya girip kavgayı gürültüyü çıkarıyormuş gördük! Aziz de gördü mü? Şimdi denilebilir ki "UEFA Finali'ne kadar Saraçoğlu'nda maçlar tel örgüsüz oynandı. O zaman kavga çıkmadı. İkisinin ne alakası var?" Ben de cevap veriyorum ani bir fast-breakle... "Fenerbahçe o dönemde tansiyonu yüksek bir kupa maçına ev sahipliği yapıp maçı kaybetti mi?" ...

Kırıp eline aldığı koltuğu sahaya fırlatan Fenerbahçe seyircisi görüntüsüne rastladım televizyonda. Acaba o adam eline hiç basketbol topunu almış mı? O adam basketbol topunu görse bomba sanmaz mı? Futbol taraftarı, salonlara girmeye devam ettiği sürece biz bu güzel sporu da kirletiriz... Hele ki Kerem Tunçeri'nin söylediği söz gösteriyordu, kavga sadece popülerleşmek için basketbolcular arasında meşru hale bile gelmiş...

Kerem Tunçeri ise, maçın bitiş düdüğünün ardından yaşanan olayların, basketbolu popüler hale getirdiğini vurgulayarak, "İstenmeyen birçok olay yaşandı. Ama bir bakıma iyi oldu. Basketbol bu sayede popüler olmuş oldu. Ancak yapılan küfürler iyi bir şey değil. Takım arkadaşlarımla gurur duyuyuorum. Özellikle seride 2-0 geriye düştükten sonra tek yürek olduk. Bizi destekleyen herkese teşekkür ediyorum. 3 senedir şampiyon olamıyorduk. Şimdi ise bu şampiyonluğun tadını çıkaracağız. Daha sonra da gelecek senenin planlarını yapacağız" ifadelerini kullandı.

Ender Arslan ise, şampiyonluğu hakettiklerini ifade ederet, "Zor bi seriyi geride bıraktık. Saha içinde muhteşem bir mücadele vardı. Ama bu şampiyonluğu hak ettiğimizi düşünüyorum. Fenerbahçe Ülker gibi bir takımı kendi sahasında 3 kere mağlup etmeyi, bizden başka kimsenin yapamayacağını düşünüyorum. Bütün takım arkadaşlarımı tebrik ediyorum" diye konuştu.

Soyunma odasına giderken bir görevliye yanlışlıkla tokat attığını ifade eden Antrenör Ataman, "Kimin görevli, kimin taraftar olduğu belli değil. Sahaya giren taraftar, biz soyunma odasında şampiyonluğu kutlarken, gelip üzerimize atlıyor. Orada kimin görevli, kimin taraftar olduğu belli değil. Eğer görevliye vurduysam özür dilerim. Zaten bu yaşananlar birer rezalet ve skandal" diye konuştu.

sevgiler volkanbk3

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe kadar başına taş düşsün emi !!! Bu nasıl bir Fenerbahçe nefreti kinyimiş arkadaş nasıl bir Aziz Yıldırım çekememezliğiymiş ne hazımsızmışsınız be, yeter ulan!

Adsız dedi ki...

"Bizde küfüv yok"

Bu iğrençliği yapanlar için tekrarladığımı senin için de tekrarlamam lazım.

Umarım çocuğun da böyle konuşur.

Popescu41 dedi ki...

adsiz:

1-Siz kendi aranizda nasil yazisirsiniz bilmem de, biz siradan insanlar bir blogda yorum yaparken oncelikle katilmadigimiz noktalari yazariz. "sunu sunu sunu demissin, alakasi yok , dogrusu budur" deriz, blog yazari da muhtemelen cevap verir, ve "konusa konusa" anlasir iki taraf. Fal baktirmayan insanlarin arkasindan beddua eden falci kadinlar gibi "kafaniza baskanim kadar tas dussun,cocugunuz r diyemesin, komsular yetisin baskanima laf ediyor bunlar huu" tarzi konusulmaz.

2- Efes serisinden sonra bile Fenerbahce elestirilemeyecek saniyorsan, git fbtv izle, fb.org oku. baska hic bir yerde kafana gore yazi bulamazsin maalesef.

3- r-v konusu, tamamen katiliyorum yanlisligi konusunda. en kalitesiz elestiri tarzidir bir insanin fiziksel eksik/kusuru uzerinden espri yapmak. tamamen haksizdir, hassasiyetine katiliyorum. Fenerbahce forumlari ve bloglarinda da eminim zamaninda Abdurrahim Albayrak'in sivesi ve heyecanli yapisi ile "luzezku dedi ahaha" diye dalga gecilince ayni hassasiyeti gosterip "insallah oglunuz da istanbul turkcesi konusamaz' demisindir. bu konudaki hassasiyetin beddualarindan belli cunku.

Yazar arkadasa da notum: salon yerine stad yazilmis yazinin bir kac yerinde. bunun yaninda yukarda da belirttigim gibi, hos olmamis r-v yazisi bence, keske editleyip degissen daha guzel olur.

son olarak, yazidaki ana fikre tamamen katiliyorum, salon dolu olsun diye adam toplarsaniz boyle olur. Biz de sucsuz degiliz, bizim maclarda da surekli olaylar var bu kadar olmasa da. Insallah 2010 dunya kupasi sayesinde basketbol sevilir ve ilgi artar da , salonlarda sadece basketbolseverler olur.

Cenky dedi ki...

Popescu benim yazacaklarımı yazmışsın adeta, altına imza atıyorum. Özellikle isim vermeden atıp tutanlara olan sinirimi nasıl boşaltırım diye düşünüyordum beni bayağı bir rahatlattın.

Ayrıca ilaveten şunu da söyleyeyim, sonuçta burası bir blog ve tamamen kişisel görüşleri, yaklaşımları hatta sinirleri bile yansıtabilir. Biz içimizden gelenleri yazıyoruz, birbirimizle ve günlüğümüzle paylaşıyoruz. Kimi zaman çok doğru olmayan şeyler de yazabiliriz, doğrunun ötesinde muhteşem şeyler de. Hiç birinin üzerinde fazlaca durmaya gerek yok. Zaten kimseye hakaret de yok, olmadı, olamaz.

İlgi gözterip okuyan okumayan herkese fikirlerimize değer verip onları paylaştığı için sonsuz teşekkürler.