Sayfalar

5 Mayıs 2009 Salı

Şampiyonun Yüreğine Çizik


Sixers serisindeki maçlarda lanetli 18 sayılık farktan bahsettik hep. Fark ne zaman 18 sayı olduysa Magic oyuncuları anlaşılmaz bir rehavete kapılıp maç verecek duruma geldiler, bazı maçları verdiler de. İlk devrenin sonunda fark 18 sayı olunca benim de aklımdan acaba sorusu geçmedi değil. Üstelik bu sefer karşımızdaki takım Sixers değil takım olmanın tüm şartlarını yerine getirmiş tecrübeli Boston Celtics idi.

İlk devrede adeta sürklase etti Orlando Magic Boston Celtics'i. Ne attıysa soktu şutörler, Howard da savunmada boyalı alanı karartınca Bostonlular şuta mecbur kaldı, sokamadılar. İlk yarı sonundaki 18 sayılık sonunda hemen "Boston Atlanta serisinde yıprandı, çok yorgunlar, doğal skor, Magic alır götürür diyenler" ben demiştim demeye başladılar çeşitli yerlerde (internetten, foumlardan bahsediyorum). Oysa ki bu farkın yorgunlukla falan alakası yok, konsantrasyon eksikliğinden başka bir şey değil bu. Orlando'nun maça böyle hızlı başlayacağını Doc Rivers da düşünememiş belli ki. Şampiyona kendi sahasında bu derece saldıran bir takım daha beklememiş Rivers Chicago'dan ve Magic'in Sixers serisini gördükten sonra. Olay bundan ibaret. Celtics yorgun olsa 2. yarıdaki topu nasıl oynayacaklardı acaba?
3. çeyreğin başında yağmur gibi yağıp farkı 28 sayıya çıkardığı anda Magic, oyuncuların hepsi bir anda "maç bitse de gitsek" oldular. Bir benzerini daha hafta sonu Euroleague finalinde gördük. Fark 22 sayıya çıktı ve Pana "CSKA'yı bitirdik" derken bir anda maçı verme noktasına geldiler. Demek ki üst düzey maçlarda hiç bir şart altında rehavete kapılmamak gerek. Ancak bu Orlando'nun tipik hastalığı haline geldi. Play-off'larla beraber 15 maç sayarım ki 15 küsür farklardan verilsin ya da son anda kazanılsın. Bence bu oyuncuların tecrübe eksikliğinden kaynaklanıyor. Oysa aynı oyuncular kafa kafaya giden maçların çok büyük çoğunluğunu almayı başarıyorlar, birbirine tezat ve nedenini bir türlü anlayamadığımız bir kompozisyon bu. Kadroya baktığımızda en üst düzeyde ve en fazla sayıda play-off oynamış olan isimler Anthony Johnson ve Hidayet. AJ 90'a yakın maç ve 3 konfrerans finalinde görev almış ancak çoğunlukla 2. veya 3. tercih olarak oynamış. En son play-off'undan bu yana da tam 3 sezon geçmiş. Hidayet ise 58 maç ve 1 konferans finali yapmış, AJ'e göre daha fazla kullanılan bir isim olmuş takımlarında. Sadece 1 kez 2. tur oynayan Lewis ve Alston'a, bir de aynı durumdaki Howard'ı eklediğimizde takımda önemli bir tecrübe eksikliği göze çarpıyor. Aslında bunu ortadan kaldıracak adamların tecrübeli Hidayet ve AJ olmaları gerkirken rehavetten en çok etkilenen isimler onlar olarak gözüktü. Lewis de o kadar iyi başladığı bir maçta onlara uyunca takımı ayakta tutmak bir anda sürpriz adam Pietrus'a kaldı. Seriyi değerlendirdiğimiz yazıda Redick'in Magic için kara delik olacağını ve Pietrus'u sahada bolca göreceğimizi söylemiştim. Pietrus hem savunma açıklarını kapattı maç boyu hem de ciddi katkıda bulundu skora. Bu serinin "x" faktörü ben olacağım der gibiydi maç boyu. Howard maç sonu sorumluluk alıp, maç sonu taktik fauller için Van Gundy de Redick'i oyuna alınca Boston'un 28 sayıdan geri dönme macerası da yarıda kaldı.

Maçta her iki takım tarafında da şaşırtıcı olan Moore ve Battie'nin koçları tarafından tercih edilmemesiydi. SVG kısa süre Gortat ile oynarken, Rivers Scalabrine, Davis, Perkins üçlüsünü pivotta dönüşümlü oynattı. Magic'in 28 sayıdan maçı verme pozisyonuna kadar gelmesinin en büyük nedeni Scalabrine ve Davis'le kaldığı pozisyonlarda Howard'a top indirilmemesiydi. Van Gundy'nin kenardan "saati kullanın, pas yapın çığlıklarını" adeta duymazdan gelince Magic oyuncuları, kendi kendilerine yenileceklerdi. Pierce'ın enerjisiyle liderlik ettiği bu geri dönüşte taraftarın da rolünü yadsımamak gerekir. Hakemler üzerinde önemli bir etki yaratmayı başardılar. Özellikle farkın erimeye başladığı dakikalarda Ray Allen ve Paul Pierce çok basit düdükleri, yani yıldız düdüklerini almayı başarırken, Magic oyuncuları yerlerde bile sürünseler kolay kolay faul alamadılar. Düdükler hakkıyla çalınsa belki de maç bu noktaya kadar gelmeyecekti. Ama olan oldu, büyük fark erimesine rağmen Orlando Magic, geçen senenin şampiyonunu hem de deplasmanda yenerek 1-0 öne geçti. Artık saha avantajı Orlando Magic'te ama 2. maçı Boston alamazsa seri hiç beklenmeyen bir yöne doğru gidebilir.

Bir kaç cümle de maçı anlatan Murat Kosova ve Kaan Kural'a ayırmak istiyorum. Bütün maç şampiyonun yüreği diyip durdular. Neyse bu şampiyonun yüreği, nasıl bir şeyse bize de anlatsalardı keşke. Aynı maçı Sixers'a karşı da yaşadı Magic, sixers da mı şampiyon, yoksa bu şampiyonun yüreği bakkaldan, kasaptan kiloyla mı alınıyor? Forumlarda okumaktan bıktığımız şu yürek meselesine asabım bozuldu. Al gördük işte şampiyonun yüreğini, çizip bıraktı Orlando, aortta kesik var, kan fışkırıyor! Kaan Kural'ın bilgi birikimine ve NBA takipçiliğine saygımız sonsuz ama hiç durmadan konuşmasına, hele hele bir de taraftar gibi konuşmasına hiç dayanamıyorum. Bütün maç da kötlenmez ki kazanan bir takım. Arada ayıp olmasın diye bir kaç iyi istatistik veriyor, sonra başlıyor sıvamaya. Sanki maçı Celtics TV'de seyrettik! Kaan Kural daha az konuşsa ve her pozisyona bir hikaye, bir mizansen, bir benzetme uydurmaya kalkmasa hem maç seyredenler hem de o maçın spikeri rahat edecek. Kural'ın yorumcu olduğu maçlardaki pozisyonların en az üçte biri güme gidiyor, anlatılamıyor. Bugün NBAKolik'ten, hiç abartmıyorum, bir çırpıda toplasak maçı tarafsız bir şekilde yorumlayacak ve seyirciyi sıkmayacak en az 10 aslan buluruz. Sözün özü sıkıldık fazla konuşup, taraftarca maç anlatanlardan.

Orlando'nun 2. maçtaki oyununa bakalım hep beraber, o oyun bize serinin geri kalanı hakkında önemli fikir verecektir, çünkü Boston'ın nasıl oynayabileceğini az çok kestirebiliyoruz ama Orlando medcezir gibi bu sene. Bir de İsmail Şenol ya da Orkun Çolakoğlu anlatsın bundan sonraki maçları, bizler de ne seyrettiğimizi anlayalım.

Not: Bu yazı NBAKolik.com için yazılmıştır.

8 yorum:

nebuchadnezzar dedi ki...

taraflı anlatım demek istemiyorum ama... kaan kural bilgilerini bizim ile paylaşsın ama kendini objektif olan bilgilerini.. gerisini ekranda değil arkadşaları ile paylaşsın... yorum yaptığı konular bzaen basiti aşamıyor helede gerçek bir basketbol izleyicizi için. dediğin gibi işleri sıvamak bence... :D

calvin dedi ki...

bende maçtan sonra tam bu düşüncedeydim kaan kural için. şampiyonun yüreği nedir ya? birde söylediği her şeyi maç boyunca 20 kez tekrarlamasa iyi olur. murat kosova da az değildi.
lakers da houston'ı yeneydi deme keyfime. yazık oldu.

calvin dedi ki...

he birde ben redick'i beğendim bence çok gayretliydi. rondoya yaptığı 1-2 saçma faul dışında böyle oynarsa lee'nin boşluğunu doldurabilir.

tolga dedi ki...

Cenk hocamın dediklerini pek isabetli bulduğumu belirteyim;maçın analizi olsun,KK ve MK konusundaki görüşleri olsun.forumlara beş on dakika göz attıktan sonra şu kanaate de vardım:KK'ın,"Boston geri dönüşünü" neredeyse Boston'un serinin geri kalanında kasırga gibi eseceğine yorması bizim delikanlı "spor-basketbol"severlerin de aklını çelmemiş değil.Şu havanın yaratılması çok komik:sanki Boston Magic'e 28 sayı avantaj vermiş,hani mahalle maçlarında eskiden yaptığımız gibi.Ardından;serinin kalan maçlarının her dakikasında Boston,ilk maçın son 16 dakikasında oynadığı gibi oynayacakmış mantığı yürütülüyor.Ne yazık ki maçlar 48 dakika,diye de hatırlatmamız gerekiyor her seferinde o zaman.NBA.com'dan Rob Patterson ve 'Orlando Sentinel'den Brian Schmitz de Van Gundy'nin;"28 sayılık farkı gelip babam yapmadı" benzeri sözünü öne çıkararak,maçın son 16 dakikasından önce oynanan bir 32 dakikasının da olduğunu hatırlatıp Magic'in hakkını teslim ediyorlar.Boston Globe ya da Sheridan'ın yazılarını da görünce,şu "kahramanın yüreği" gibi gönül okşayıcı hamasi söylemleri ne kadar gereksiz kullandığı da ortaya çıkıyor bizim tezahüratçı yazarlarımızın.Aslında onlarda da oyuncuları abartan,mit yapan tonlarca yazar var ama, aklı başında adamlarda var ,hatırı sayılır.Ama bizim bilgisine en çok güvendiğimiz KK ve MK gibi yazarlarımız dergi yazısı abartmacılığından öteye gidemiyorlar,yazarken de yorumlarken de.

muribbi dedi ki...

herkes bir takımın taraftarı. bu blogun yazarıda orlando taraftarı. ee nasıl olacak peki? hiç takım tutmayan birilerini çıkaralım. yada boş verin bunları öküzün altında buzağı aramayalım.

emrah dedi ki...

molalarda, %80 hızda yapılmaya çalışılan simultane kaan kural çevirileride bi harikadır..

Cenky dedi ki...

@ ismail

O maçlara ben çıkayım sevgili arkadaşım, ya da kafadann sana 10 tane isim sayayım çevremden onlar çıksın anlatsın, bak bakalım hangi takım taraftarı olduğumuzu anlayabiliyor musun. Renkler ve formalar maç anlatmaya çıkılınca dolaba asılır orada kalır, ekrana seninle birlikte çıkmaz.

tolga dedi ki...

bu durumun öküzle veya buzağıyla alakası yok.taraf tutmanın,nesnelliğin,öznelliğin,zartın zurtun,ve bir dolu kaidenin tartışmasının peşinde de değilim;kimse de değil zaten.KK veya başkası istediği takımı tutar.Ama o konumlar,federal cumhuriyetlere benzer.Ya da çeşitli etnik unsurları içeren ulus devletlere.yugoslav sosyalist federal cumhuriyetine kosovalı sinan hasani,bosnalı raif dizdareviç ya da makedonlar,voyvodinalılar başkanlık etmişlerdir.yani anlatmak istediğim:KK istediği takımı tutabilir,ama;Cenk hocamın dediği gibi,oraya çıkarken formalar dolaba asılır.Yoksa KK'nın -ispatlayamasam da- her zaman hakkını veririm;okuyan bilen araştıran adamdır,velhasıl.