Sayfalar

19 Haziran 2008 Perşembe

Yeşil Yeniden Anlamlı

Keltlerin geri dönüş senesi olacağı belliydi. Ainge elinden geleni ardına koymadı oyuncu seçimleri gününden beri. Ray Allen’ı alarak başladı. Kevin Garnett’i getirdi Boston’a, tek bir takasta tarihin 1 oyuncuya karşılık verilen en çok oyuncu sayısıyla. Sezon sonu rest çeken Pierce takımda ancak böyle tutulabilirdi. Bir şampiyonluk ancak böyle kazanılabilirdi.

Geçmiş senelerden bir örnek aklımıza gelmedi değil aslında. Lakers Kobe’nin yanına Shaq da takımdayken, Karl Malone ve Gary Payton’ı eklemiş, mahşerin dört atlısıyla çıkmıştı yola. Üstelik başlarında P-Jax vardı ama finallerde rakip Pistons’tı. Yamulup kaldılar. Yüzük sevdaları kursaklarında kaldı. Malone dizini sakatladı, finallerin son maçına çıkamadı, ertesi sene de parkelere veda etti zaten. Payton Miami de denedi şansını, Shaq’la ve Riley’le o çok aradığı yüzüğü buldu, sonra bir daha da eskisi gibi veremedi kendini basketbola. Tıpkı Shaq’ın son dominant senesinin o sene olduğu gibi, o da kayboldu gitti.

Bir taraftan akıllarda çok yeni Lakers örneği, diğer taraftan önlenemez şampiyonluk hasreti. Dile kolay, 22 sene! Hem de toplamda 16 şampiyonluğa sahip bir takım için 22 sene, bu bir ömür demek! 1986’da doğan çocuklar, genç oldular üniversitelerini bitirmek üzereler. Efsane tenisçiler Navratilova ve Ivan Lendl kortların tozunu atıyordu 1986’da. Ronald Reagan Amerikan Başkanıydı. Martin Luther King günü ilk kez o sene kutlanıyordu. Mike Tyson ağır sıklette ilk şampiyonluğuna yine 1986’da uzanıyordu. Bense 1. sınıfı yeni bitirmiştim şampiyonluk yazında.

Çok sular aktı köprülerin altından. En sonunda geçen sezon ligin dibindeydi Keltler. Amaç oyuncu seçimleri kurasından iyi bir yer kapmaktı, kapamasalar da Ray Allen’ı kapmayı başardılar. Senelerdir hasretini çektikleri nokta şutör. Garnett takasından sonra ellerinde 3 süper yıldız ama toplamda 8 kişilik bir oyuncu kadrosuyla kala kaldılar. Ainge hiç panik yapmadı, sıradan isimleri kadroya katacağı konuşuldu, yanlış tercihler yapabileceği. Ama o Koç Rivers ile kafa kafaya verdi ve yap bozun eksik parçalarını bulmayı başardı. İyi bir savunmacı ve başarılı bir ceza atıcısı James Posey, soğuk veya sıcak ne zaman sahaya sürerseniz sürün karşı potada sizi pişman etmeyecek Eddie House, tam bir idman savaşçısı Scot Pollard, sezonun sonlarına doğru takıma ekledikleri yaşlı kurtlar Sam Cassell ve P.J.Brown.

Özellikle P.J. Brown’ın takıma nasıl katıldığını ciddi şekilde irdelemek gerek. All-Star hafta sonu etkinliklerini takip ettiği sırada Pierce ve Allen’ın Brown’ı tuvalette sıkıştırıp, kendisini isteyen Hornets ya da Spurs yerine Celtics’e gelmesi yönünde ikna ettikleri çok konuşulmuştu. Belki de bu hareket aslında Celtics’in nasıl şampiyon olduğunu bize en iyi gösteren örnek. Lakers’ın Malone-Payton katkılı sezonunda top paylaşımı ve liderliğin sorun olduğunu, 4 yıldızın bir türlü bütünleşemediğini hatırladığımızda, Allen ve Pierce’ın bu birlikteliği, takımın önemli bir kimya yakaladığının apaçık ispatı. Tuvalette ikna edilen Brown’ın da Celtics için ne kadar doğru bir seçim olduğu konferans yarı finali son maçında gösterdiği ekstra performanstan anlaşıldı zaten.

Garnett ve Allen geldikleri ilk günden itibaren Pierce’ın takımın lideri olduğunu kabul ederek hem diğer arkadaşlarına örnek oldular hem de cümle aleme ne kadar kuvvetli karaktere sahip olduklarını gösterdiler. Son senelerde daha ziyade kaprisleriyle tanıdığımız Cassell’in bile sınırlı rolünü kabullenip sessizce işini yapması, üç yıldızın takımda ne derece bir aile havası yarattığının göstergesi. Bu havaya kendini kaptıran ve hiçbir lafı ikiletmeden işlerini yapan Perkins, Powe, yeri geldiğinde Davis ve tabii ki beklenenin üzerinde gelişme gösteren Rondo adını saydığımız diğer oyuncular gibi önemli katkı sağladılar şampiyonluk yolunda.

Doc Rivers 4 küsür yıl yürüttüğü Magic koçluğu süresince 3 defa play-off yapmış, 2000’de yılın koçu seçilmiş ve toplamda % 50,4’lük bir galibiyet yüzdesi yakalamıştı. Ancak kovulduğu sezon 19 maçlık mağlubiyet serisi ile Magic tarihinin en unutulmak istenen rekorunu kırarak Orlandolular’ın zihinlerine kazınmıştı. 1 sezon ABC’de yorumculuk yaptıktan sonra Celtics’in başına geçtiğinde onu kimse ne Magic’e yaptırdığı play-off’larla ne de oyunculuk kariyeriyle hatırlıyordu. Akıllarda hep 19 maçlık mağlubiyet serisi vardı. İlk sezonunda Atlantik grubunu kazanarak takımını play-offa taşıması endişeleri ertelese de, ertesi 2 sezonda play-off yapamaması hele hele geçen sezonu 24-58 gibi Celtics tarihinin 2. en kötü derecesiyle kapaması Boston’da kendisine inanan kimsenin kalmamasına neden oldu, Danny Ainge’den başka. Ainge, Pierce’ı bu kadar iyi tanıyan, Boston’un ihtiyacını bu derece iliklerinde hisseden başka bir koç bulamayacağını düşünerek Rivers’ın arkasında durdu ve eline 3 süper yıldızlı kadroyu vererek son şansını kullanmasını istedi.

Bu yalnız Rivers’ın değil, aynı zamanda Ainge’in de son şansıydı. Bazen cebinizdeki son parayla fırından ekmek alacağınız yerde, fırının yanındaki piyango bayiinden bir bilet ya da kazı kazan alırsınız. Ya aç kalırsınız ya da zengin olursunuz birden bire. İşte size Danny Ainge’in hikayesi. Keltlerin şampiyon kadrolarındaki önemli bir görev adamıydı. En son Phoenix formasıyla gördük O’nu parkelerde. Bu sene başına kadar yaptığı ve yapmadığı her şey eleştirildi Boston’da. Hatta “Yeni Layden” diyenler bile oldu. Son şansıydı bu, aldığı bilete büyük ikramiye vurdu! Yaptığı takım hem tarihin en büyük geri dönüşüne imza attı hem de 22 sene sonra şampiyon olmayı başardı. Üstelik en ufak sorunda topun ağzındaki ilk isim olacak Ainge, Yılın Yöneticisi ödülünü de almayı başardı.

Ne 75 milyonluk ellerini kollarını bağlayan bütçeleri, ne biten kontratları ne de gelecek sezonları düşünme zamanı Keltler için. Çünkü onlar 22 sene sonra gerçekten hak ettiler, 22 sene sonra hem de ezeli rakiplerine karşı kupayı kaldırdılar, 22 sene sonra ilk kez Boston Garden’da sevinç gözyaşlarını sel gibi akıttılar, 22 sene sonra yeşil renge yeniden anlam kazandırdılar. Belki de Red onlarla oradaydı…

“Şampiyonlukları isimler ve istatistikler değil, ancak ve ancak adanmış yürekler kazanır.”

Hiç yorum yok: