Sayfalar

17 Eylül 2011 Cumartesi

Bu Beşiktaş'a İnanmalı mı?

Geçen sezon ikinci yarının ilk maçıydı Beşiktaş Bucaspor maçı. Los Galacticos edasındaki Beşiktaş Bucaspor'u beşlemiş, 5-1'lik skorun ardından şamiyon ilan edilmişti ulu medya tarafından. O kadar muhteşem o kadar etkileyici bir takımdı ki Beşiktaş kimse karşısında duramazdı. İşte dün, Perşembe akşamı alınan 5-1'lik Maccabi maçından sonra ulu medyada benzeri hava sezdim. Sadece Almeida'nın sakatlığı birazcık frenlemişti onları ama hava bezeriydi. Beşiktaş alıp yürümüştü yine sanki...

İşte bu noktada geçen sezon askerlik nedeniyle Buca maçından sonra yazamadıklarımı ilaveleriyle yazmak istedim. İsimler biraz farklı belki ama sonuç aynı.

1-Beşiktaş'ın ileri 4'lüsü demek durumundayız ki Simao, Quaresma, Almeida ve Fernandes'i kapsayan bu betimlemenin üyelerinin takım savunmasıyla falan ilişkisi yok.
2-Simao maç içinde bütün toplar Quarema'ya gidince savunmaya top almaya gelip aşırı agresif hareketler sergiliyor ve adeta oyundan kopuyor. Yarın öbür gün bu kırmızı kart ve cezalara yol açabilir.
3-Fernandes denilen adam güzel ara paslar atıyor ve iyi duran top kullanıyor olsa da, orta yuvarlak mahallesinin muhtarlığına seçildiğini sanıyor. Guti ne yapıyorsa o da aynını yapıyor.
4-Beşiktaş'ta sağ bek yok arkadaş. Ekrem Dağ Avusturya Milli Takımında da sağ bek oynuyor martavalını okumasın kimse. Beşiktaş ara transfere kadar o mevkide çok sıkıntı çeker.
5-Beşiktaş'ın tek santraforu Almeida'dır. Ne Pektemek ne Akyüz bu ağırlığı kaldırabilecek adamlar. Edu ise belki topa iyi vuran bir adam ama tam anlamıyla bir azman. Hangi azmanı tanıyoruz ki atik, çevik, fişek gibi biri olsun. Edu çok ağar ve onun tek santrafor başladığı her maçta Beşiktaş sıkıntı yaşayacaktır.
6-Avrupa Ligi kadrosuna yazılmayan Tanju, Burak ve rol oyuncusu diğer Portekizliler ileride sıkıntı yaratabilirler imajı çiziyorlar.
7-Unutmamak gerekir ki Maccabi maça ciddi endişe, korku ve gerilimle geldi. Yoksa gerçekten iyi bir takımlar ve iyi oyunculara sahipler. Erken gelen gol ve maça kafa olarak hazırlanamamak Beşiktaş'ı fazlasıyla öne çıkardı.
8-Necip'e yazık oluyor bu takımda. Bu çocuk kesinlikle Avrupa'nın en iyi çift yönlü orta sahalarıdan biri olacak.
9-Ernstsiz bir Beşiktaş tuzsuz çorba, şerbetsiz baklava gibi. Necip Ernst ikilisi Beşiktaş orta sahasının sakatlıklar dışında değişmezi olmalı.

Sonuç olarak Beşiktaş taraftarları bu galibiyetle kendilerini her maç muhteşem sonuçlar alacakları fikrine kaptırmasınlar. Geçen seneki hüsran tekrar ederse pek şaşırmayacağım. Umarım en azından Avrupa Ligi için rakipleri endişeye gark edecek bir skor olmuştur ve Beşiktaş'a gelecek maçlar için psikolojik avantaj sağlar. Ancak şu haliyle Beşiktaş bana bu oyun sistemi ve oyuncu yapısıyla hiç umut vermiyor.

15 Eylül 2011 Perşembe

Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne Hollanda'dan Katılıyor

Zeka ürünü ve esprili bir pankart. Şampiyonlar Ligi'nde Ajax-Lyon maçı. Maç golsüz bitiyor ama Fenerbahçe taraftarı kendilerini Şampiyonlar Ligi'ne almayan UEFA'ya kendince golü atıyor.

Megaloman

"Beni ıslıklıyorlar çünkü güzelim, zenginim ve büyük bir futbolcuyum!"

Cristiano Ronaldo 



14 Eylül 2011 Çarşamba

Artemio Franchi'yi İçine Çekmek

Oradaydım. O kokuyu içime çektim. Zili çaldım ama kimse yoktu. Bari bi forma, atkı alayım dedim Viola Point'ten orası da kapalıydı. İtalya greve gitmişken gitmişim İtalya'ya. Olsun, en azından dünya gözüyle gördüm o muhteşem yere batan, Batistuta'yı Batigol yapan stadı...

13 Eylül 2011 Salı

Psikopat


Ünal Amca şu resimdeki adamı alsana bana! Yok yok soldakini değil sağdakini! Noooolur, lütfeeeeen!!


Gelsin 2 sene oynasın gitsin Fabrizio Miccoli yeter bana. Kewell'dan büyük, Hagi'ye yakın tribün etkisi yapmazsa namerdim. Adam tam bir psikopat. Son Inter maçında adeta herkesi sıradan geçirdi, 2 gol 1 asistle 32 yaşında hala gencecik olduğunu gösterdi. Sahada basmadık yer bıraktı mı hatırlamıyorum. Her takıma böyle bir adam gerek. Palermo onunla güzel... Baktıkça gıpta ediyorum ben de istiyorum...

12 Eylül 2011 Pazartesi

Rahat Uyu Spartacus...

Çok enteresan bir dizinin sıradışı kahramanı olarak hayatımıza girmiş, fazlasıyla beğenimizi kazanmıştı. Daha 38 yaşındaydı Spartacus'un 2. sezonu için rutin sağlık kontrollerini yaptırdığı sırada Lenf Kanseri olduğunu öğrenen Andy Whitfield. 15 aylık savaşını bu sabah eşinin kollarında kaybettiğinde ise 39 yaşına yeni basmış, 2 küçük çocuk sahibi, geleceği çok parlak olan ama kayıp giden bir yıldızdı o. Kolay kolay unutulmayacak onun Spartacus performansı. Rahat uyu Andy Whitfield.

11 Eylül 2011 Pazar

Atletik Arda


Sahadaki duruşu çok daha dik, kendine güveni daha yüksek ve omuzlarındaki yük hafiflemiş gibiydi Arda'nın. Forma da renklerden dolayı sanırım hiç eğreti durmuyor üstünde. Yine 2. yarıda dahil oldu oyuna ama etkili de oldu. Eski takım arkadaşı Topal da onun gibi 2. yarıda onun aksine bir nevi sigorta gibi çıktı yemyeşil Mestalla'ya. Kazanan Topal olurken Arda kaçırdığı golle iz bıraktı hafızalarda. Bu çocuk rahat kafayla çok iş yapacak gibi İspanya'da. O ne kadar kendini geliştirirse Türk Futbolu o kadar yol alır. Dışarıdakileri takip etmek, desteklemek gerek. Rasgele, kolay gele...

Fotoğraflar: ÁNGEL GUTIÉRREZ (Atletico Madrid web sitesi)

10 Eylül 2011 Cumartesi

Santa Totti

İtalya'da Serie A'yı yayınlayacak olan Sky TV'nin tanıtım kampanyası fotoğraflarından biri yukarıdaki. Özellikle metro durakları ve otobandaki duraklama noktalarında daha fazla yoğunluk kazanmış bir kampanya. Her takım için bir "aziz" seçilmiş. Roma'nın azizi tabii ki kaptan Totti. Inter'in azizi Eto'o ise lig başlamadan para peşine Rusya'ya kaçtı. Çok esprili ve mesaj dolu (İtalyanların dini inanışları bakımından) ötesinde futbolcuların verdiği pozlarla keyifli bir tanıtım.

Totti'nin arkasında ünlü Colosseo yani bildiğimiz adıyla Kolezyum ve futbol topu ilaveli bir antik sütun bulunmakta. Fotoğraf tarafımdan geçen hafta Salı günü Roma metrosunda çekilmiştir. Copyright bizzat ben yani :)

25 Ağustos 2011 Perşembe

Trabzonspor B Grubunda!

Inter 
CSKA Moskova
Lille
Trabzonspor

Hayırlı Olsun!

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Trabzonspor Şampiyonlar Ligi'nde!!! Fener Şike'ye Karıştığı için İhraç Edilmiş!!!

Resme tıkla açıklamaya git!

Açıklamanın ilk ve en önemli paragrafı "The UEFA Emergency Panel, composed of the UEFA President and four members of the UEFA Executive Committee, met today following the decision of the Turkish Football Federation to withdraw Fenerbahçe SK from the 2011/12 UEFA Champions League due to the fact that the club has been involved in match-fixing." Yani diyor ki TFF Fenerbahçe'nin şike olayları içinde yer aldığı için ihracını istemiş, daha da yanisi TFF Fenerbahçe'yi çoktan düşürmüş!

Bugün Türk Futbolu için tarihi bir gün oldu. Trabzonspor ilk kez Şampiyonlar Ligi Gruplarına ihraç kararı ardından kalırken gözüken o ki Türk Futbolu'nun geleceği de çizilmeye başladı. Bu karar UEFA'nın Fenerbahçe'nin şike yaptığına, Trabzonspor'un hiç bir şey yapmadığına inandığının ispatıdır. Fenerbahçe küme düşmüştür dersek yalan olmayacaktır sanırım bu saatten sonra. TFF'nin güzide başkanı M.Ali Aydınlar UEFA'nın bugünkü manevralarının ardından hem Trabzonspor hem Fenerbahçe hem de Galatasarayı karşısına almayı başarmış, Futbolu yönetemeyeceğini alenen ispat etmiş bir adam olarak halen o koltukta nasıl oturmaktadır hayretler içerisindeyim.

Parmağımızı kesemedik, kolumuzu kestiler be Başkan!!!

Şikeyi Teşviği Bırak Podolski'ye Bak!

Eğer bu transfer olursa play-off da oynansa, 5 maç eliminasyon da oynansa, Galatasaray şampiyon olamayana kadar lig devam da etse, Galatasaray şampiyondur benim gözümde arkadaş! Podolski ile taraftarın gönlü kazanılır, taraftar mest-i hüda edilir, taraftar coşar, uçar, hoplar, zıplar, takla atar!

ArsenOff

Yeni Arsene Wenger bu sanırım. Öfleyen, püfleyen, elleri hep başının arasında, yüzü asık ve ne olup bittiğini anlamaz şekilde bakan bir adam. Çok fazla Fransızlaştırdığı ekibi tam da yeni yetme Britanyalılarına kalmışken bu sefer Wilshere'ın sakatlık haberiyle yıkıldı artık kocadığı söylenen kurt. Jack 3 hafta yok, Fabregas sonrası Nasrisiz de kalan orta sahanın ilacı Frimpong değil, bu da aşikar. Arshavin isteksiz, mutsuz ve yaratıcılıktan uzak, Rosicky eve ekmek götüremeyecek kadar yorgun, Ramsey tecrübesiz. Wenger'in 3 değil tam 4 direğe ihtiyacı var.

1 Kaleci: Seaman tadında takımı kurtarışlarıyla ateşleyebilecek bir adam
1 Defans: Tony Adams gibi gerektiğinde çirkef, gerektiğinde ağabey ama takımı hep teyakkuzda tutan bir stoper
1 Orta Saha: Viera gibi oyunu iki yönlü ve 90 dakika oynayabilecek, hem zeki hem kuvvetli bir dinamo
1 Forvet: Bergkamp ya da Henry'nin gençliği gibi kolay adam geçebilecek, yoktan gol çıkaracak, sahada olması rakibi ürkütecek bir santrafor

Wenger'in elindeki kadroyla işi çok zor. Senelerdir tecrübesi ve sürekliliği olmayan bir kadroyu kendi elleri hazırladı. Alternatif üretemedi, sadece yedek olabilecek adamları topladı durdu. Bu noktadan sonra çok ama çok düşünecek Wenger. Umarım ne yapacağını iyi kestirebilir. Yoksa sonu geçen sezonki Galatasaray gibi olacak koca çınar Arsenal'in.

23 Ağustos 2011 Salı

Eğlenmek İçin Oynamak, Koşulsuzca...

Bir top, dört taş yeter. Forma, ayakkabı, stad, seyirci gerekmez. Futbol bir oyun, ama biz oynamayı çoktan unuttuk...

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Falcao, Papa, Aynı Senaryo

Ben demiştim demeyi seven bir milletiz. O zaman bizim de buna biraz katkı vermemiz gerekecek :) Şaka bir yana 2009'da Falcao Porto'ya gelirken yaşanacak muhtemel senaryoyu tahmin edip Salata'ya yazmış olduğumuzu hatırladım. Gün ve an itibariyle Pinto da Costa şu yazıdaki Falcao ismi yerine bir başkasını koyarak aynı vurgunu vuracaktır, hiç şüphem yok. NBA'de draft akşamları son sıralardan, ya da beklenenden düşük sıralardan seçilen oyuncular için "steal" yani "çalıntı" derler. Namı değer Papa bu çalıntı işinin üstatlarından işte. Hatta daha ileri gidip yazıdaki Mourinho ismini de Villas Boas'la değiştirin, Papa'nın ileri görüşlülüğünü takdir edin derim. Buyrun yazı aşağıda, linki de, en sona da Papa'nın transfer başarılarını ekledik...

"Kolombiya'nın son dönemdeki en önemli futbolcularından Radamel Falcao. River Plate altyapısına 15 yaşında transfer edilip bu takımda 2005'te 19 yaşındayken forma giymeye başladığından beri, River Plate kimi alırsa alsın hep forma bulan isimdi Falcao. Orta boylu, atik ve çabuk hızlanan yapısıyla Arjantin Ligi'nde hep ön planda kalmayı başardı. Geçirdiği en iyi sezon 40 resmi maçta 19 gol attığı 2007-2008 sezonudur Falcao'nun. FM takipçileri özellikle orta sıra veya liglerde ilk 5 için oynayan takımlarla mücadele ederken fiyatının da müsait olması nedeniyle Falcao için River Plate'e bir teklifte bulunurlar. Çoğunlukla da az bir paraya Avrupa macerasına çıkardı Falcao. Bu sanal transferler gerçek oldu ve Kolombiyalı 2 gün önce Porto'ya transfer oldu. 5.5 milyon €'ya bitti transfer ve 4 yıllık imza attı Falcao.

Lisandro Lopez'in boşluğunu doldurmak için geldi Porto'ya Falcao. Lisandro Lopez de zamanında Racing Club'tan 2.5 milyona gelmişti Portekiz'e. Porto onu 24 milyona Lyon'a gönderirken yerine aldığı adama vereceğinin paranın 5.5 milyon olması tam bir yöneticilik başarısı ve bu başarı Porto başkanı Pinto da Costa'ya ait. da Costa senelerdir ucuza aldığı kıta dışı oyuncuları parlatıp alış fiyatının kat be kat üstüne satmasıyla tanınıyor. Lakabı "Papa" Portekizli İlhan Cavcav'ın. Porto bugün ekonomik sıkıntı çekmiyor ve bütün işler tıkır tıkır yürüyorsa da Costa bu işin baş mimarı. Öğretmenden bozma Mourinho'ya ilk ciddi işini teklif edecek kadar da cesurdur Papa. Estádio do Dragão'yu sadece 98 milyon €'ya mal edip kısa sürede Porto'nun hizmetine sunmuştur. Kısacası oyuncu parlatıp satarak kulübü Avrupa'nın en önemli sportif ekonomi odaklarından biri aline getirmiştir da Costa. Ve işte bu yüzden 2-3 sene içinde 20-25 milyonluk bir ücretle Falcao takım değiştirirken ben hiç ama hiç şaşırmayacağım.
"
 

Radamel Falcao ve Papa

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Çoban Salata Baytar'a Karşı

Aşağıda Engin Baytar'ın Trabzonspor'a transfer olduğu tarihte Çoban Salata'nın yorumunu gösteren bir yazımız mevcut. O günden bugüne fikrimiz 1 gram değişmedi. Baytar varsa sorun var. Umarım bu transfer gerçekleşmez ve takımda yeni oluşan harmoni bozulmaz. "Fatih Hoca Baytar'ı adam eder" diyenlere ise cevabımız "Hadi canım!". Yukarıdaki resim Baytar'ın saha içinde Umut Bulut ile kavga ettiği bir ana ait.

"Engin Baytar'ın günlerdir üzerinde çalışılan transferi sonlandırılmış ve Baytar'ı Trabzon kadrosuna katmış. Bir türlü sevemedim şu adamı. İlhan Cavcav gibi bir adamla bile sorun yaşamış son 2 sezonda hem Gençlerbirliği'nde hem de kiralık gittiği Eskişehirspor'da defalarca kez kadro dışı kalmış, saha içinde ve kameralar karşısında arkadaşlarıyla bir çok kez kavga etmiş, yetenekleri tartışılmaz ama karakteri sorgulanabilir bir isim Baytar. Bu transfere yapabileceğim tek yorum Broos'tan malzemecesine Trabzon'da Allah herkese sabır versin."

Engin Baytar

Çoban Salata Sportivi'de Canlı Yayın Konuğu

Blogumuzun kurucusu olan ben cenky ve yol arkadaşım, sevgili dostum ozhano bugün güzel insan Murat Türker'in Şeyda Baykal ile hazırlayıp sunduğu Blogtivi programında canlı yayın konuğu olacağız. Sportivi Tivibu'da 77. kanalda yayın yapmakta olan ülkenin yeni ve dinamik spor kanalı. Programın planlanan başlama saati 15:05. Çok keyifli olacağına inandığımız yayında tivibu üyesi dostlarla görüşmeyi diliyoruz. Aynı zamanda hem Sportivi'ye hem de Murat Türker'e yeni maceralarında sonsuz başarılar...

16 Ağustos 2011 Salı

İç Parçalayan Sakatlıklar #7

Seriye tekrar başladım. Birçok takip edeni olduğu gibi, görmek istemeyeni de çok olan bir seridir. Ama ben seviyorum bu seriyi :)

 David Busst - Nisan 1996 Manchester United Coventry maçı
(Busst'ın kariyerinin bittiği anın görüntüsüdür)

Marcin Wasilewski - Ağustos 2009 Anderlecht Standard Liege maçı
(Futbolcu 8 ay sonra sahalara golle dönmüştür)

#1#
#3#
#4#
#5#
#6#

14 Ağustos 2011 Pazar

Yok Artık Djokovic!


Yeni bloggerlardan Çağlar Yakıt'ın blogunda gördüm ve ben de paylaşıyorum. Cidden muhteşem ve çok eğlenceli bir reklam olmuş. Bu arada "head" dünya çapında bir spor malzemeleri firması bilmeyenler için...

Milli Takıma Umut Olsun


Umut Bulut'un Fransa'daki ilk resmi golü. Umarım devamı gelir, devamında da Umut Milli Takıma tekrar seçilir.

12 Ağustos 2011 Cuma

41 Kere Maaşallah!

Bugün güzel, canım, dünya tatlım, kurtarıcım, huzur kaynağım, mutluluğum, bir tanecik eşim ile evliliğimizin 41. günü! Çok mutlu ve huzurluyum bugün. Onunla yaşamak apayrı bir haz, onunla aynı evde olmak, 24 saati, aynı tabağı, aynı bardağı, aynı çatıyı paylaşıyor olmanın keyfi anlatılamaz... O uyurken hep seyrediyorum onu, ona her bakışımda, kokusunu içime çektiğimde tekrar tekrar şükrediyorum Yaradana, tam hayattan ümidimi kesmişken karşılaştırdığı için bizi. Teni, saçı, gözleri, herşeyi yaşam kaynağım...

Sonsuz şükürler olsun tekrar ve tekrar. Yüce Yaradan bizi nazarlardan, kaza ve belalardan, hastalıklardan korusun. 41 kere maaşallah! 41 seneler olsun inşallah!

Sınırsız Yabancı Milli Çöküşün Başlangıcıdır

Hani derler ya "Tarihe not düşmek adına söylüyorum" diye, benim şu anda söylediklerim de o cinsten. Tarihe not düşüyorum ben de bugün ve geldiği günden beri Türk Futbolunu her geçen dakika daha fazla kaosa sürükleyen Aehmet Ali Aydınlar'ı tebrik ediyorum! Dün TFF'nin aldığı kararlar skandal niteliğindedir Türk Futbolu adına. Türkiye bir AB ülkesi değildir ve yakın zamanda da olmayacaktır, belki de asla girilmeyecektir o birliğe. Dolayısıyla Türk gencinin Avrupa ülkelerinde serbest dolaşım hakkı yoktur çifte vatandaş değilse. AB ülkelerinde var olan bu kişisel hak dolayısıyla bu ülke takımları ne kadar başka ülke oyuncusu transfer ederlerse etsinler, altyapıdan gelip A takımlarda forma bulamayan gençler başka ülkelere rahatça transfer olurlar. Bugün örneğin Portekiz gibi yabancılar tarafından istila edilmiş bir ülkenin genç futbolcuları alt ligleri beğenmeyip Avrupa'nın bir çok takımına transfer olmaktadırlar. İngiltere'de de durum benzerdir. Ama dedik ya bu gençler serbest dolaşabilmektedir.

Kalitesi düşük ama pazarlaması iyi yapılmış, kalitesi yüksek ama fahiş fiyatlara kazıklanmış isimler Türk takımlarına milyonlarca garanti para ve maç başı ücretlerle gelmekte, adeta süper emeklilik yaşamaktadır. İşte bu yüzden sınırsız yabancı kararı sahadaki sayı kaç olursa olsun gençlerimizin önünü daha fazla tıkayacaktır. Süper Lig'de teknik direktörler ortalama 23-25 kişilik kadrolarla çalıştığına göre artan yabancı sayısı Türk oyuncu sayısını iyice azaltacak, altyapıdan A takıma çıkmak ziyadesiyle zorlaşacaktır. İtalya'da paraların yabancılara adeta saçılması sonrası başlamamış mıdır alt liglerdeki şike olayları. Para kazanamayan, kadrolarda yer bulamayan genç İtalyanlar, hızlı ve daha çok para kazanmak için şikeye, teşviğe, bahise bulaşmamışlar mıdır? İşte Türk alt liglerinde gelecekte olacak olan budur. Yepyeni ara bir jenerasyon çıkacak ve türlü türlü uğursuzluklar hortlayacaktır alt liglerde. Milli takıma oyuncu bulmak için Süper Lig yerine Alman ve Avusturya Ligleri daha iyi bir kaynak olacaktır. 70 milyondan kumarbaz, Avrupa'daki 3-4 milyon Türkten yeni yıldızlar doğacaktır. Ama önce Süper Lig, sonra Milli Takım, hepsinden önemlisi Türk sporu ve Türk genci kaybedecektir.

Teşekkürler Mehmet Ali Aydınlar. Hem koltuk sevdalısı kulüp başkan ve yöneticileri hem de Süper Lig yabancıları sana minnettarlar.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Cerezo'dan Özgür Sancar'a Arda Kazığı

Özgür Sancar dediğimizde herkes gülümseyerek ve saygı duyarak kafasını sallar şu camiada. Yalanı, hilesi hurdası olmayan, herkese eşit mesafede duran, tam anlamıyla objektif bir adam. Gönül ister ki onun gibileri çoğalsın Türk spor camiasında. Sancar bugun ne yapmış ne etmiş Atletico Madrid başkanı Enrique Cerezo'yu canlı yayına bağlamış. Röportajın odağında sabah Ünal Aysal'ın yaptığı Arda açıklaması var tabii ki. Röportajı kendi İspanyolca öğretmeni üzerinden binbir zorlukla yapan Sancar, Cerezo'nun ağzından Arda'nın transferiyle ilgili bir laf koparmaya çalıştı. Ancak ağzı sıkı, ketum Cerezo öyle bir oyaladı ki Sancar'ı anlatmaya kelimeler yetmez. Dolayısıyla hiç bir tatmin edici cevap alamayan Özgür Sancar da röportaj sonunda "Arda'nın Atletico Madrid'in gündeminde olmadığını söyleyebiliriz" mealinde bir cümle kurdu. İşta bu Cerezo'nun kazığıydı Sancar'a. Sancar'dan röportaj sonrası bu cümleyi duyan bir çok internet spor portalı Arda Atletico'ya gitmiyor diye haberler geçtiler, Radyospor ve Sancar kaynaklı. Ancak bu röportajın üzerinden daha 5 saat geçmeden Arda'nın Atletico'ya satılması adeta bir şok etkisi yarattı. Cerezo resmen Sancar'ı tek ayak üstünde uyutmuştu.

Röportajın ve transferin yapıldığı saatlere bakarsak Cerezo'nun Sancar'la konuştuğu sıralarda aslında Galatasaray'la pazarlık halinde olduğunu çıkarmak işten değil. Sancar aslında burada bir habercilik kazığı yerken Cerezo bu vesileyle Türk spor yöneticilerine belki de Aysal'a çok önemli bir mesaj veriyordu: İşi bitirene kadar açık etme, gerekiyorsa inkar et, böylece hiç bir başarısızlık sana mal edilmez.

Cerezo kısa sürede Agüero ve De Gea'yı gönderip ciddi bir maddi kaynak yaratırken, aynı zamanda maaş anlamında ekonomiye de gitmiş oldu. Bunlar 2013 UEFA kriterleri hazırlığı apaçık. 61 milyonluk bonservis bedeli alan Madrid bonservissiz transferlerine en son Arda'yı ekleyerek yine önemli bir konuma gelmeyi başardı. Cerezo önemli bir spor adamı olduğunu hem bu transfer başarıları hem de Sancar'a bugün attığı kazıkla bir kez daha gösterdi.

8 Ağustos 2011 Pazartesi

TAFL Kullanma Kılavuzu

Ülkemizde 20 senedir oynanan Amerikan Futbolu, son 5 senedir resmi federasyona bağlı olarak 4 ayrı ligde devam ediyor. Türkiye Amerikan Futbolu Kulüpler  1. ve 2. Lig’leriyle beraber sadece o üniversitede okuyan öğrencilerin oynayabildiği Üniversiteler 1. ve 2. Ligi oynanıyor. Bu yazıda bu liglerin en prestijlisi olan Türkiye Amerikan Futbolu 1. Ligi’ne 2011-2012 senesinde katılacak takımları değerlendirecek ve tahminlerimizi yapacağız. Lige 8 takım katılacak ve ilk dört sıradaki takımlar çapraz eşleşmeyle yarı final ve final maçları oynayacaklar. Son 2 sırayı alacak takımlar ise 2. Lig den gelecek 2 takımla play-out maçları oynamak zorunda kalacaklar. Tahminlerimize ve değerlendirmelerimize başlayalım:
ANKARA CATS
2007-2008 sezonunda yarı finale çıkan takımdan beri her sene yeni bir yapılanmaya girmeye çalışan takımın özellikle geçen sezonu onlar adına tam bir kabustu. Tarihlerinin en kötü sonucu olan lig 8. liğini alan takım ancak play-out maçları sonunda ligde kalabildi.
Aslında ligin en iyi WR (top tutucu) ünitelerinden birine sahipler. Senelerdir bu takımın oyuncusu olan Murat Pazarbaş’ın yanında yeni yetiştirdikleri Göksel’i ve Başkent Knights takımından transfer ettikleri Yiğit’i monte ettiler ve kritik anlarda bu oyuncular üzerinden big play alabiliyorlar. Ancak ne yazık ki bunun dışında takımın hücumu oldukça durağan gözüküyor, belki kritik mevkilerdeki genç oyuncuların seneye daha fazla tecrübe kazanması ve koç Eren Demir’in eski bir oyun kurucu olarak yeni fikirleri hücuma derinlik katabilir. Savunmada ise ligin kendi mevkisindeki en iyi oyuncularından biri Ertan Gülsüm liderliğinde sert linebackerlar Uğur, Orçun ve Burak line arkasında güven veriyor ancak burada da agresif line oyuncuları yok.
Yeni sezonda eğer aynı kadroyu korur ve özellikle oyun kurucu ve defans line mevkilerinde yeni oyuncular çıkarabilirlerse daha üst sıraları zorlayabilirler.
BOĞAZİÇİ SULTANS
Geçen sene finalde Gazi Warriors’a tüm ülkenin nefeslerini kesen 6 uzatmaya giden bir maçtan sonra kaybedip ligin en başarılı 2. takımı olmuşlardı ki normal sezonu namağlup lider kapatarak play-off lara 1. sıradan girmişlerdi.
Ligdeki çoğu takımın çok farklı oyunlar denemeyi başarıya giden en kestirme yol sandığı ortamda Boğaziçi senelerdir (bu ülkenin en eski takımı olma ünvanına sahiplerdir) kendi bildikleri yoldan şaşmamıştır. Çok farklı oyunlar denemek farklı dizilişlerle uğraşmak yerine daha önce başarısı kanıtlanmış oyunları en mükemmel şekilde oynamaya ve nüanslar üzerinden maç kazanmaya çalışmışlardır. Düzgün işleyen bir yönetim, coaching, antrenman sistemi olan takımın saha içinde de gözle görülür bir eksisi yoktur. Ancak farklı oyunlar denemeyi sevmedikleri ve çalışmadıkları için özellikle kritik yardlar almaları gereken yerlerde kolay tahmin edilebilir olmaları başlarını ağrıtmıştır.
Yeni sezonda özellikle bu sene yıldızı parlayan returner ve WR Yiğit Güldoğan ve bu senenin MIP ödülünü alması gereken ilk isim olan oyun kurucu Abdülgani “Gani” Atalay –  Yavuz “Joe” Sünör(WR) önderliğinde yine hücumda keyif vermeyi garanti ediyorlar. Savunmada ise geçen seneki gibi istikrarlı olurlarsa yine üst sıralardaki yerlerini alacaklardır.
EMU CROWS
Liglerin yıllardır en renkli takımı olan Kıbrıs temsilcisi geçen sene çıktığı 1. Lig’de ilk senesinde yarı final oynamayı başarmıştı.
Amerikan Futbolu’nu mutlaka bir sisteme bağlı olarak oynamayı kendine düstur edinmiş takım bu bağlamda ligimizde oldukça popüler olan Spread-Option sistemini liglere tanıtan ve bu sistemi getiren Amerikalı koç Hayden Flowers takımdan ayrılsa da onun yetiştirdiği veteran oyuncuların koçluğunda aynı sistemi oynamaya çalışan bir ekiptir. Kadrosunda Nijerya, Fas, Arnavut, Amerika kökenli çok yabancı oyuncu bulunduran ekip geçen sene hücumda tutuk bir görüntü çizdi. Aslında bu sene de dahil olmak üzere her sene oyun kurucu(Ceyhun Alkılıçgil), koşucu(Caz Ebay) , pas tutucu(Hüseyin Cengiz) gibi mevkilerde yetenekli oyuncuları barındıran kulübün OL (hücum çizgi) oyuncuları yeterince sisteme uyum sağlayamadıkları için hücum sıkıntısı yaşıyorlar. Savunmada ise aynı mevki DL(defans çizgisi) oyuncuları size olarak gerçekten çok ufaklar bu onları orta koşularda oldukça çaresiz kılıyor. Kıbrıs’ta okuyup mezun olan çoğu oyuncunun İstanbul veya Ankara’da yaşayıp takımdan uzak kalması ve kadronun çabuk dağılabilmesi bu konudaki seçim havuzunun darlaşmasındaki en büyük etken gibi duruyor.
Bu sene, geçen sene yaptıkları bireysel hataları yapmaz ve oyuncu seçimi konusunda biraz daha şanslı olurlarsa bu sezon başardıklarının tesadüf olmadıklarını gösterip bir adım ileriye gidebilirler.
GAZİ WARRİORS
Son 5 senedir Türkiye’de en çok final oynayan ekip olma özelliğini taşıyan takım, finallerde kaybetme şanssızlığını bu seneki efsanevi maçtan sonra kırıp ligi şampiyon olarak kapatmıştır.
2009-2010 senesinde İstanbul Cavaliers’a karşı finalde kaybettikleri zaman finalin en değerli oyuncusu seçilen ve bu ülkedeki hatta Balkan’lardaki en iyi oyun kurucu olan Burak Şenyuva’yı transfer ederek Burak’ın alışık olduğu Spread-Option sisteminde oynamaya başlayarak, 10 senedir oynadıkları Double-Wing sisteminden vazgeçtikleri ilk sezonda şampiyon olmaları bu seneki başarının büyüklüğünü daha kolay anlatacaktır. Hücumda Yiğithan”Saldo” Erdoğan(C) , Oğuzhan “Baca” Kılınç(RB) , Ali Artuk Şedele(RB-WR) gibi ligin en kaliteli oyuncularına sahip ekip gelecek sene hücumda daha başarılı olabilir. Takımın defansı çok sistemli oyunlara dayanmıyor. Ancak bireysel olarak gerçekten her mevkide ligin en iyi oyuncularına sahip olması ve agresif oynamayı sevmesi takımın savunma başarısının temelini oluşturuyor. Pas savunması konusunda 2-3 sene öncesine kadar başarısız olarak addedilen takım, aynı zamanda Amerikan vatandaşı olan ve bu spora lise çağlarında Amerika’da başlamış olan bu seneki final MVP si Mert Köse ‘ nin takıma alışması ve bu mevkideki oyunculara liderlik etmesiyle ligin en çok interception(pas arası) yapan takımı olarak bu konuda da büyük bir gelişme gösterdi. Takımın başarısında en büyük pay sahiplerinden biri olan ligin en genç koçu(aynı zamanda aktif olarak oynuyor hala) Cevat Yelkesen’in de artık bu işi tamamen özümsemiş olması takımın en büyük artısı olarak görünüyor.
Bu seneye ligdeki ezeli rakibinin(Red Deers) en iyi oyuncusu Birkan Meracı’yı(RB) alarak başlayacak olan Gazi Warriors takımdan ayrılan birkaç önemli oyuncusunun yerini doldurabilirse yine bu senede şampiyonluğun en büyük adayı olacaktır. Lise ve altyapı çalışmalarına verdiği önemi bu senede daha da arttıracak olan ekip bu mevkilerde genç oyunculara güvenecektir.
HACETTEPE RED DEERS
2000’li yılların başında bu sporda hanedanlık kuran Red Deers son yıllarda bu başarılarını yakalamakta güçlük çekiyor. Geçen sene de yarı finalde ezeli rakip Gazi Warriors’a kaybedip ligi noktalamışlardı.
Yıllardır koşu hücumunun en iyi örneklerini sergileyen Hacettepe özellikle “motion”lu koşu oyunlarını bu sene çok kullanmaya başlamıştı artı bunun üstüne bunları da bir de “screen” paslarla destekleme konusunda başarılı oldular. Burada en önemli eksi ise 2-3 senedir kabuk değiştirmeye başlayan line oyuncularının eski efsanevi pas korumalarını veya koşu bloklarını gösterememesi oldu. Savunmada ise ligdeki en agresif çizgi oyuncularına sahipler. Özellikle Mert Atak gibi bir patlayıcı kuvvetin yanı sıra yeni kuşak “Defensive End” leri de çok başarılı görünüyor ki arka alandaki oyuncuları da yine standart üstü “coverage” yapabiliyor.
Saha içinde her zaman yetenekli oyuncuları bünyesinde barındıran ve gerçekten kazanma kültürü yerleşmiş bir takım olan Red Deers’da problemler daha çok yönetim bazında ve saha dışında gibi görünüyor. Bu sorunları kendi içlerinde çözmedeki başarıları seneye ligde alacakları konumu da direk olarak etkileyecektir diye düşünüyorum.
İSTANBUL CAVALIERS
Eski spor bakanlarımızdan Mehmet Ali Yılmaz’ın oğlu Soner Yılmaz’ın desteklediği takım ligin en kuvvetli organizasyonlarından biriydi aslında şampiyon olduğu 2009-2010 sezonunun ardından. Ancak geçen sezonu aşağıda değineceğimiz sebepler yüzünden play-off yapamadan 5. sırada kapattılar.
Sezona Burak Şenyuva(QB) başta olmak üzere birçok oyuncusunu kaybederek başlayan takım bunu Sırbistan’dan ve Amerika’dan ligimiz için çok üst düzeyde olan 2 yabancı oyuncu transfer ederek kapatmaya çalıştı. Aynı zamanda takımı şampiyon yapan koç Hayden Flowers’ın yerine yine başka bir Amerikalı John Douglas Harper’ı getirerek lige başladılar. Ancak tamamen saha dışındaki yönetimsel çekişmeler, takımdaki yabancı oyuncuların farklı profesyonellik anlayışları ve takımın içindeki oyuncuların birbirleriyle liderlik yarışmaları yüzünden saha içinde kendi aralarında kavga etmeye kadar gittiler. Bu yüzden takımın saha içi performansını değerlendirmek biraz yersiz olacaktır.
Her ne olursa olsun takımda hala Hızır Kutalp Arı(C) , Onat Yıldız(WR) , Emre Kalem (DT) , Güçhan Özbilgin(QB-FS) gibi iyi oyuncular var. Kendine ait bir de B takımı olan bu organizasyon seneye mutlaka bundan daha iyi bir yerde olacaktır, yeter ki oyuncular sadece oynadıkları oyuna konsantre olsunlar.
ITU HORNETS
Geçen sene alınan bir kararla takımdaki veteran oyuncuların hepsi gönderilip tamamen genç oyuncularla yola devam eden eski ITU TIGERS, yeni ismiyle liglerde olduğu ilk sezonda ligi 6. sırada bitirmiştir. Bu arada takımın İTÜ’nün Maslak kampüsünde bulunan belki de ligdeki en modern sahaya sahip olduğunu söyleyelim.
5 top tutuculu sistemler gibi cesur hücum sistemleri oynamaya alışkın koç Emrah Asılyazıcı bu sene Serhat Erişgin (RB) ve Muzaffer Akay(WR) gibi genç oyuncuların liderlik yapmasına izin vererek elindeki dar kadrodan hücum anlamında maksimumunu almış gibi görünüyor. Ligde belki Gazi Warriors dışındaki tüm takımların sıkıntı çektikleri Ofansif Line bölgesinde belli bir size eksikliği Hornets’ta göze çarpan en önemli sıkıntı. Defans konusunda genelde düzgün fundamental çalıştıkları belli olan “Secondary”ler takımın arka alanını koruyor. Ancak yine ön taraftaki line ve linebacker lardaki eksikler göze çarpıyor. Savunma sistemleri de bol blitzli riskli sistemler yerine daha oyun okuyup swarm etmeye dayalı. Özellikle savunmanın ileriki senelerde daha çok iş yapacağı aşikar.
2011-2012 sezonu için play-off yapmalarını beklemiyorum. Ancak kuvvetli yönetim ve takım organizasyonları devam ettiği sürece gelişim göstermeye devam edeceklerdir.
ODTU FALCONS
Ligin en köklü takımlarından biri olan Falcons da aynı Ankara Cats gibi belki de tarihinin en kötü sezonunu geçirip ligi 7. bitirmiş ve ancak play-out maçları sonrasında ligde kalabilmiştir.
Benim kişisel olarak en beğendiğim oyun kurucularından biri olan Öner Erge(QB) ve Ömer Uygun(WR) gibi ligin tek başına hücum sürükleyen nadir oyuncularından birine sahip olan bir hücumları var. Line oyuncuları da ligin en fizikli ve tecrübeleri olmasına rağmen takımın gözle görülür bir hücum sıkıntısı var. Bunun en büyük nedeni Ali Osman ve Sezer gibi 2 iyi koşucudan sonra yıllardır istikrarlı bir RB yetiştirememeleri olabilir. Yani line gap açma konusunda başarılı bile olsa koşacak biri olmadıktan sonra o gap bir işe yaramıyor. Defans konusunda da tamamen hız üzerine kurulu bir defansa sahip takım gerçekten ligin en başarılı defans ünitelerinden birine sahip. Özellikle dış koşular ve paslarda çok başarılı maçlar çıkarırken orta koşuları kapamakta bazen yetersiz kalabiliyorlar. Open-field tackling de çok başarılı secondaryleri defansı bazen bir gösteriye dönüştürebiliyor. Ancak bu kadar artıya rağmen özel takımlardaki gözle görülür eksileri ve bazen hücumlarının çok durağanlaşması nedeniyle bu sene son dakikalarda çok maç kaybettiler.
Her sene ben sezon başında tahmin yaparken ODTU’yü çok üst sıralara koyarım ancak geçen sene beni yanılttılar. Bu sene içinde yarı-final yapacak takımlar içine yine koyacağım. Eğer kişisel hataları azaltıp, iyi bir de RB ünitesi kurabilirlerse beklenen başarıları yakalayabilirler.

Nabi İlter Havuçgil

Daha önceki gönderilerde bahsettiğim üzere bu yazı Gazi Üniversitesi oyuncularından kadromuza kattığımız Sevgili İlter tarafından yazılmış bir yazıdır. Bundan sonra da İlter'in yazıları blogumuzda olacak. İlter'in diğer arkadaşları ile açtığı ve yazılarını paylaştığı blogunun ismi ise Websportblog. Yazın serüveninde kendisine başarılar diliyoruz.

HTSpor İnternet İflah olmaz

Habertürk İnternet Spor editörleri sabah saat 09:55'te şu komediye imza attıktan sonra;

Sanki kendileri ak pakmışlar gibi 3 dakika farkla Manchester City Web sitesi ile dalga geçiyorlar.

Benim yorumum ise sizler iflah olmazsınız. Önce kendinize bir çeki düzen verin sonra milletle uğraşın. Kimlerin yazdığı haberleri okuyoruz Allah aşkına!!

7 Ağustos 2011 Pazar

Yuh Artık!!!

Artık söylecek söz kalmadı sanırım. Ayıp ve yazık. Bu rezalet de Habertürk İnternet'ten. Hiç mi denetleyen yok bunları. Neyse vesileyle Olcay ve Tuncay'ın kardeş olduğunu öğrenmiş olduk...

İstanbul'da F1'i Erbo mu Kurtarsın?

Ekranların çok çok farklı başka bir adamı da Erbatur Ergenekon. Geçen gün Bernie Baba'yla röportajını izlemiş ve ziyadesiyle şaşırmıştım elemanın insancıl tavrına. Meğer altında Erbatur'un inanılmaz çabası ve girişimciliği varmış. Adeta tek başına Bernie'nin karşısına dikilip F1'i İstanbul'da tutmak için tüm gücüyle direnmiş. Ben de soruyorum o zaman 2012 Avrupa spor başkenti İstanbul için bir şeyler yapılmayacak mı artık? Erbo mu kurtaracak F1'i. Nerede bu devlet nerede bu millet ?!?

İşte bu da Erbo'nun yazısı. Sağol güzel insan...

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Meydan Dayağı!


Cidden meydan dayağı dedikleri bu sanırım. Batman The Dark Knight Rises filminin çekimlerinde Batman ile Bane ahalileriyle birbirlerine giriyorlar. Filmin çekimini gizlice çekenlerin gözünden bizler de buna şahit oluyoruz. Çok keyifli ve yine unutulmaz bir film olacağı belli. Şuradaki dayağı Nolan'ın gözünden nasıl göreceğimizi de ziyadesiyle merak ediyorum. Buyrun Meydan Dayağına...

Milliyet İnternet Kimin Elinde Oyuncak Oluyor?

Yazık çoooook yazık. Bakınız efendim Culio'nun Orduspor'a transfer haberi, fotoğraf ise kimin? Tabii ki Insua'nın. Yani şu ortamda, Milliyet gibi bir gazetenin internet sitesinde şu seviyesizlikler doğru mu? Kimin ellerinde oyuncak Milliyet İnternet, kimler ne için para alıyorlar, yazııııııııık...

4 Ağustos 2011 Perşembe

Internet Gazeteciliğinin Suyu Çıkmış

Arkadaş yaptığınız haberin içini bir okuyun da ona göre atın manşetinizi. Sen Milliyet Gazetesinin bir çalışanısın, alelade bir yerde alelade bir iş yapmıyorsun ki. Yazık gerçekten yazık. Suyunu çıkarmışlar bu işin de...