Sayfalar

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Veni - Vidi - Vici

“Hayatımda Hedo gibi başka bir oyuncuyla daha çalışmadım. Çok özel ve farklı bir oyuncu. Eğer maça geldiğinde enerji seviyesi yüksekse o gün zaten var olan yeteneklerini inanılmaz derecede sergiliyor. Bazı günler enerji seviyesinin iyi olmadığını görüyorsunuz, O günler bizim için çok zor. Ama bu gece Tanrı’ya şükür Hedo sonuna kadar enerji doluydu.”


Bunlar maç sonu basın toplantısında Stan Van Gundy’nin Hidayet ile ilgili söyledikleri. Aslında bu sözler Hidayet’in hem sezon hem de playoff performansını özetler nitelikte. Hidayet o gün iyiyse Magic kazanıyor, kötüyse işler çok zorlaşıyor.


Sacramento Kings’e ilk gittiği günden beri takip ediyorum Hidayet’in Amerika’daki performansını. Aslında ilk ilgim kendisini 16 yaşındayken başlamıştı. O dönem Çavuşoğlu Lisesi ve Efes’te kısa forvet oynayan bir arkadaşımız vardı. Omuzun tabiri caizse yalama olması nedeniyle basketbola erken nokta koyup memlekete dönmek durumunda kalmıştı. O anlatırdı, Hidayet diye bir çocuk var kısa forvet, uzun forvet, 2 numara, oyun kurucu her şeyi oynuyor bir de hakkını veriyor derdi. Koçlar adam çok zayıf olmasa pivot da oynatacaklar hatta arada pivot hareketlerini çalıştırıyorlar zaten diye övgüyle bahsederdi Hidayet’ten. Anlaşıldığı üzere Hidayet Türk Basketbolunun belki de en istikrarlı ve verimli projesi. Ufak yaştan üzerinde çalışılmaya başlanmış, tek pozisyona hapsedilmemiş bir basketbol ürünü O. Ama ne de olsa bir Türk. Van Gundy’nin bahsettiği “enerji seviyesi” meselesinin açıklaması da bu olabilir ancak.

Hidayet’in geride kalan kariyerinde oynadığı playoff maçlarında böylesi bir performansı daha yok. 12 asist onun playoff rekoru oldu. Hem %75’le şut atıp hem bu kadar asist yapıp, hem Pierce gibi büyük bir yıldızı kilitleyip hem de bu kadar oyunun temposunu, gidişatını, her şeyini ayarladığı bir playoff maçı daha yok Hidayet’in. Geçen maçtaki çok kötü performansının ardından, bir anda el üstünden attığı üçlükle son anlarda maçı kopardığını hatırlayınca, aslında daha o geceden Hidayet’in kafaca kendini bulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Hiçbir şeyi kafaya takmadan, sadece basketbol oynamaya çıktığında ne kadar muazzam ve komple bir oyuncu haline dönüşebildiğini bir kez daha gördük. Aklı sadece top oynamaktaydı. Bu playofflarda görmeye alışık olduğumuzun aksine bir kez bile hakemlerle konuşmadı. O kadar konsantreydi ki maçın kazanıldığı anlaşılana kadar, yüz ifadesi gram değişmedi. Dün akşamki oyununu ve ilk adımlardaki hızını, Pierce’a her pozisyonda yetişebildiğini gördükten sonra artık sakatlığından da eser kalmadığını söylemek yanlış olmayacak herhalde. Hidayet dün kazanmak için çıkmıştı sahaya, istediğini söke söke aldı.


Hidayet’in muhteşem oyunundan gözlerimiz yaşarmışken biraz da maçtan bahsedelim. İlk çeyrek skoruna bakmak bile aslında bize Van Gundy’nin ne yapmak istediğini anlatabilir. Rivers Orlando’yu durdurmanın yolu olarak yavaş hücum etmek ve fast breaklerden sayı yemeyerek Orlando’yu set hücumlarına mahkum etmek olarak tespit etmişti ve haklıydı. Keza hem bu kadar atletik hem de şutör bir takımı uyutarak ve yavaşlatarak yenebilirsiniz. Hele buna bir de el kaldırma ve yardımlaşmayı eklersiniz rakip çok zorlanır. Benzer şeyleri 5. ve 6. maç için de söylemiştim hatırlayanlar olursa. Boston 3. maçtır aynı oyunu oynamaya çalışıyor ve büyük ölçüde başarılı da oluyordu. Van Gundy’nin sezon içinde yapmaya çalıştığı ilk çeyrekte mesaj vererek oyunu koparma taktiği, hücum anlamında olmasa da, başarılı savunmaya birleşerek daha ilk çeyrekten 10 sayılık farkta vücut buldu. Bu yaklaşım Boston’un da dengesini bozup stratejilerini değiştirmelerine ve saldırmalarına yol açınca, bu sefer oyunu rölantiye almaya çalışan taraf Orlando Magic oldu. İlk çeyreği kaybettikten sonraki iki çeyreği Boston önde bitirse de yine de “oluk oluk” akamadılar Magic’in üzerine.


Orlando açısından maça iyi başlayan Howard ve Hidayet’in üçer faulle ilk yarıyı kapatmaları büyük bir handikaptı. Ancak Howard pota altı savunmasını hiç yumuşamadan 2. yarıda devam ettirmesini bildi. Perkins, Davis ikilisi çok fazla pota altında boşluk yakalayamadılar. Pierce’ı Hidayet iyi savununca, Rondo da dışarıda kalıp şutlarını sokamayınca tüm yük 23 maçtır seriye uğramayan Allen’ın omuzlarına bindi. Redick, Lee ve zaman zaman Pietrus’un savunmasında Allen perdelerden çıkarak bulduğu şutları iyi kullandı bu sefer. Ancak ne yedekten gelen House’a ne de Marbury’e kolay şut imkanı vermeyince sert savunmasıyla Orlando Magic, Boston’un üretkenliği azaldı. Pierce Hidayet’i geçemediği gibi savunmada da tutamayınca, son çeyreğe kadar dengede giden maç bir anda kopuverdi. Bayağı anlattık yukarıda Hidayet sahanın yıldızıydı, Pietrus fazlasıyla renk kattı.


Bir paragraf da Kaan Kural’a ayırıp kendisine teşekkür etmek istiyorum. Bu maça gelirken formasını dolaba asmıştı. Gayet dengeli bir maç yorumu yaptı, neredeyse gram hak geçirmedi. Bizim istediğimiz de bu: Her şeyi objektif olarak yorumlayan bir yorumcu, daha fazlası değil! İsmail Şenol’u da Kosova’dan çok daha zevkli hale getirdiği maç anlatımı için tebrik ediyorum.


Cavs Eşleşmesi Üzerine


Bu maç artık Cavs’le oynayacağı konferans finaline hazırlanacak Magic hakkında bazı gerçekleri de ortaya koydu.


* Bu takım set oyunlarında çok iyi pas yapıyor.

* Çok iyi üçlükçüleri var ama gerektiği anlarda kullanıldıklarında çok daha etkililer.

* Hidayet gibi eli titremeyen bir oyuncuya sahipler.

* İstediklerinde rakibi zorlama şuta mecbur bırakacak savunma yapabiliyorlar.

* Tüm oyuncular ve Koç başarıya açlar!


Celtics serisini getiren faktörlerdi bunlar. Çarşamba başlayacak Cavs serisinde de final için oynayacak bu takım, kimsenin şüphesi olmasın. Cavs ilk mağlubiyetlerini muhtemelen Magic’ten alacaktır. Lewis’e eşleşmelerini olmaması, James ve Mo-Will dışında penetreciye sahip olmamaları, çok iyi savunma yapıyor olmalarına karşın, hücumda takımca aynı performansı gösterememeleri dezavantajları olacaktır. Ayrıca Cavs’in kafa kafaya giden maçlarda nasıl maç sonu oynadığını da hatırlayacak olursak, psikolojik avantajın Magic’ten yana olacağını söylemek ütopik olmayacaktır. Özetle şunu demiş olalım; Orlando Cavs'e inanılmaz ters gelen bir takım.


TNT, ESPN’de maç önü yorumcuların yaptığı türden bir tur geçme reçetesi vereyim ben de:

  • Lebron’ın arkadaşlarını oynatmasına izin verme (İsterse her maç 40 atsın ama kendi başına oynasın)
  • Set hücumlarını Lewis üzerinden kur (eşleşme sorunlarından faydalan)
  • Tempoyu yavaşlat, kontrolü elinde tut (Çok pas yap, süreyi kullan, fast-break yeme)
  • Maç sonu topu sakın Alston’a verme!

Seri bana en az 6 maça uzayacakmış gibi geliyor, ve hatta 4-2 Magic diyorum hislerime bakarak, mantıksa 4-3 Cavs diyor. Celtics serisinde hislerim kazandı, umarım bu sefer de aynısı olur.

Cavs maçlarında görüşmek üzere!


Not: Bu yazı NBAKolik.com için yazılmıştır.

8 yorum:

tolga dedi ki...

maç sonu topu alston'a vermeme konusunda kesinlikle haklısın.mümkünse salondan çıkaralım alston'u.maç sonu pek bir şey okuyamadım.maç bitince normalde 1-2 saat uyuyup işe gitmem gerekirdi,ancak,galibiyetin verdiği gazla-tabii konferans finaline çıkmanın gazı-basın toplantısını bile izledim.uykusuzluktan gebermekteyim,o ayrı mesele.howard'ın basın toplantısında 'özeleştirerek' söylediği;perkins gibi sert uzunlara karşı hücumda/post up oyunundaki eksikliği Cavs karşısında,boston karşısında olduğu kadar zorlamayacak magic'i.zira,'z' perkins etkinliğinde bir savunmacı değil.buna rağmen cavs uzun rotasyonu geniş;ve 'illalah' dedirten adamlardan kurulu.LJ'ye sol köşede yapılan ikililerden,ters köşedeki forvetin savunmacısına koyulan perde ile boş bırakılması ve James'in bu adama topu geçirip(West,Mo) üçlük buluşları,'adamakıllı' tek dış atış setleri;buradan ekmek vermemek lazım.Hızlı hücumlarda Mo'nun stop şutları ekmek,su gibi onlar için.Lj keza hızlı hücumlarda yük treni gibi;önüne çıkmanız fayda etmiyor.geri dönüşler bu açıdan önemli.yine lj'nin bire bir bırakılınca,iki adım geri çekilerek savunmacısına %90 oranında faul çıkarttığı hücumları.cleveland'daki maçta bunun için tepede ikililer yapmşıtık;tabi çok şeyi riske ediyoruz ama,zaman zaman denemeye değer.hücumda dediğin gibi,lewis'i olabildiğince çok kullanabiliriz.şimdi burda bir ton şey söylemem gereksiz.gundy ne yapacağını,ne önlemler alacağını bilir.ilk maçta göreceğiz,karşılıklı hamleleri.sabırsızlıkla bekliyorum...

Cenky dedi ki...

Muazzam bir analiz, çok doğru saptamalar yapmışsın. Ben de Lebron arkadaşlarını oynatmasın derken özellikle double-teamlerden çıkan asistlerini kastediyordum. Çok fazla yardım gelirse Lebron boş adamı çok iyi buluyor, bırakalım kendi başına oynasın.Her maç 80-100 sayı atacak hali yok ya!

Öte yandan o tepe pick-n-rolleri tespitin de cuk oturuyor. Howard-Hidayet tepe oyunları Hidayet'e milyon tane asist yolu açar, üstüne bir çok boş turnike yakalatır.

Alston savunmaya konsantre olup hücumda sırasını beklerse harika olur ama adam topu sokakta sevmiş, bırakamıyor :D

ejikulat dedi ki...

öncelikle tebrik ederim magic'i.
güzel bir seri oldu. kalbim %55 gibi bi oranla bostondan yanaydı ama cavs'a olan antipatimden dolayı cavs'ı yenebilecek olan takımın, magic'in finalde olması da benim için güzel bir durum oldu.
tespitleriniz güzel ve yerinde ancak ben 2. maçtan sonra tespitlerde bulunma taraftarıyım.
nitekim zaman azaldıkça ve maçlar geçtikçe 2 takım da yeni stratejiler geliştirecek.
ntv'de ayrıca bütün maçları yayınlayacağını açıkladı.
bütün seriler boyunca uyumuşlardı en sonunda doğru bir karar verdiler.
denver-lakers serisinin de çoookk ama çoook ilginç bir seri olacağı kanaatindeyim.
çok zevkli ve uykusuz geceler bizi bekliyor...

Adsız dedi ki...

Sevgili Cenky NBA yazılarına da yorum yapmak için bayağı bir zorladım kendimi uyumamak için ama yine uyudum. Ya bu NBA maçlarını Amerika yerine Avrupa'da değişik ülkelerde oynasalar ve daha az takım olsa olmaz mı? Lütfen Cenky bunu gerekli mercilere ilet. Ya da biz niye gece izliyoruz? Maçı öğlen oynasınlar bu takımlar 2-3 gibi. biz de 9 da maçları seyredelim. nedir bu gece 2-3 te maç seyretmek. Nasıl bir bağımlılıktır bu anlamadım.

Adsız dedi ki...

oncelikle hem blogdaki yazi hem de tolga'nin yorumlarindaki yaziya tesekkurler. Ben gibi basketboldan nasibini almamislar icin bir benzetme yapmaniz mumkun mudur;

yani magic'in cavaliers'i elemesi, ornegin portonun manchesteri elemesi kadar supriz midir? veya iki takim arasindaki farki anlatabilir misiniz turkiyeden 2 basketbol takimini ornek gostererek?

tolga dedi ki...

bu arada,maçtan iki hareket beni gençliğiminin 'ilkbahar' kısmına yolculadı birden.biraz kişisel yani bencilce bir 'takılış' olacak ama,yazmasam o günleri anmasam içime oturacak(kalkmazsa ya bir de!).ona geçmeden,gözüme az önce çarpması itibariyle değinelim:'cenky ve ozanho uefa finalinde' yazısını görünce,galatasaraydan sonra uefa finalindeki ilk türk takımları olduklarını düşünerek cenky ve ozanho'yu kutlayacaktım ki,yazının altındaki bileti görmemle söylemim 'iyi seyirler'e kayış yaptı:)
neyse gelelim şahsi meseleme:Howard'ın ilk yarıda yaptığı inanılmaz reverse basketinden sonraki birkaç saniyelik çılgınca sevincim,yerini acıya bıraktı,zira hiç hatırlamak istemeyeceğim lise günlerimden bir kesit düştü bilincimin üstüne.lisede okulu asıp,milletin 'counter-strike' oynamaya gittiği günlerde ben bi' arkadaşı kafalayıp PS'de 'Nba live' oynamaya giderdim.İşte,o oyunun 2003 ya da 2004 serisinde(lise son sınıflar civarı)Wade'in bu hareketi(reverse) arka arkaya 1000 defa yapıp-hem de 'süper star'da- bana yedirdiği beleşten sayılar aklıma geldi;gençliğimi yedi.biz setmiş güzel oyunmuş takılırken,o cani arkadaşımın bu bunaltan kalp kıran hareketleri kullanışı geldi işte dün gece aklıma.bir de:perkins'in bir pozisyonda 'hoop!,ne oluyoruz,neresi bura,kimse yok mu?' diyerek kendisinin de şaşırdığı o bomboş pozisyonda, Howard'ın pususuna düşüşü,blok manyağı olması yine aynı oyunda(nba live 2003 ya da 2004) yediğim blokları getirdi aklıma.o oyunda,eğer 3 saniye kuralına dikkat edersen,pota altında dampier tarzında bir adamı bırakman yetiyordu.o günlerin acısı,bakalım askere gidince de unutulacak mı?neyse,bencillik ettik ama,ne güzel günlerdi be!o günlere dönmemi sağlayan blog yöneticilerimize sonsuz saygılar,sevgiler...

tolga dedi ki...

adsız mahlaslı arkadaşıma teşekkürler ve açıklama:
açıkçası orlandoyu benzetebileceğimiz bi'takım bırakalım türkiyeyi dünyanın geri kalanında bile zor.zamanında bizim 4 kısalı sistemle oynayan lise takımımız vardı;işte,en yaklaşan bizdik,diyelim:)bir kere howard gibi pota altında iki kişilik bir adam bulmanız;forvetlerinden en üst verimi alan bir takım olmanız,forvetlerinizin birinin de çok iyi basketbol görüşüne sahip olması...geçen sene,hosley'li karşıyaka belki benzetilebilir,ancak,örneğin,orlandodaki 3 numaradan oyun kurumu karşıyaka da daha çok 5 numaradan,asım'dan gerçekleşiyordu.barış ermiş ikinci oyun kurucu gibiydi.ayrıca penetre ederek oynayan,takımın eline baktığı adamı hosley ise muhteşem bir skorer olmasına rağmen takımı oynatma kısmında yoktu.ayrıca orlando çok iyi bir savunma takımıdır.karşıyakanın savunma kısmına girmiyorum.karşıyakanın bu atarak kazanma oyunu daha çok d'antoni'li phoenix'in oyununa benziyordu,tam olmasa da.pivot(amare) da dahil hareketli bir oyun oynarlardı;fazlaca hızlı hücum,hücum süresinin 4'te 3'ü Nash'in elinde vb(gerçi magic'te de zaman zaman alston ve nelson'ın su kaynattığı zamanlar buna benzer ama bir şeye benzemeyen şeyler oluyor)...orlandoya tek benzeyen yanı fazlaca 3lük atış kullanımı ,ama pozisyonların yaratılış şekli apayrıydı.cleveland ise yine bir adamından dolayı benzetebileceğimiz takım sayısını sıfırlıyor:james.klasik 2 uzunlu bir sistemleri olmasına rağmen(biri savunmacı,biri skorer),bahsettiğimiz adamdan dolayı 3 uzun 3 kısa ile oynuyorlarmış gibi duruyorlar.efesin eski 'coach'u blatt şöyle demişti:basketbolda 1+1+1+1+1=5 etmez her zaman.yani iki takım için sanki bu geçerli gibi.celeveland'ın bu kadar farklı duruşu diğerlerinden,en az '6' olmalarında yatıyor.orlando için de en az '6' diyebiliyoruz.birilerine benzetemedik takımları,kusura bakma.orlando'nun cavs'ı geçme konusuna da cenky hoca salatayı hazırladığında(maç duyurusu yani) çatalı bandırmak suretiyle bir iki şey diyebilirim.bakalım ama...

Adsız dedi ki...

:) cok tesekkur ederim uzun ve bilgilendirici yazi icin tolga,epey ugrastirdik seni. blog ve sayende ogrenecegim bu basketbolu sanirim yavas yavas.

trk