Sayfalar

24 Temmuz 2008 Perşembe

Oltayı Attım da Acaba Yem Takmış mıyım?

(Foto: Cemal Koyuk, orjinali)
Galatasaray'da kaleci transferi bahsi bitmedi, uzadıkça uzadı, paçalarımızdan aktı artık. Itandje'si olsun, Sorensen'i olsun bunlar hep sulanılan kalecilerdi. Sıradakiler De Sanctis, Hildebrand, Ochoa. De Sanctis yedek olduğu için huzursuz, Hildebrand Valencia'ya alışamadığı için. Tamam da Aceto'nun dediği gibi AB pasaportu olsa hemen büyük liglerden birine kapağı atma zihniyetinde olan ve pasaportsuzluğuna rağmen hedefteki isim olan Ochoa neden gelsin ki Türkiye'ye.

Ha şu olabilir: Ochoa gelir, kendisine helal süt emmiş, temiz, saf, hanımefendi bir kız bulunur, nikahları yapılır, Ochoa Türk pasaportu alır, hemen arkasından devre arasında, örneğin İspanya'ya, transfer olur, mahkemeye başvurur, AB statüsünde oynayan Nihat'ı emsal göstererek davayı kazanır, bu süre yaklaşık 3-6 ay arası sürdüğünden 2. devrede de Türkiye'de kalır. Yeni sezonun başlangıcıyla birlikte yeni takımının kalesine geçer, bizim hanımefendi kızımızdan elini değdirmeden 1 sene sonunda boşanır, vatandaşlığı baki kalır, Türklüğü çok severse, futbolu bırakınca gelir Burdur'da 21 gün çakı gibi bedelli asker olur, toplu tüfekli fotoğraflar çektirir, terhis olunca önce Nişantaşında bir Meksika yemekleri restoranı sonra Bodrum'da bir Meksika resort hotel açar, baba olur iş adamı olur.

Oltayı attı da hem Galatasaray hem Basın acaba ucunda yem takılı mı? Meira transferinden sonra Galatasaray'ın hiç bir şart altında bonservis ödeyerek bir kaleci transfer edeceğini düşünmemekle beraber, keşke Hildebrand'ı getirebirseler diyorum. Ochoa'ya da hayatında başarılar diliyorum.

Hiç yorum yok: