Sayfalar

4 Ocak 2012 Çarşamba

BELİRSİZLİKLER TAKIMI ORLANDO MAGİC


Ayrı bir bilgelik ve sevimlilik katan gözlüğü, etrafına ilgisiz başına buyruk oturuşu, hep 10 dakika ileri olan kayışı artık kokmaya başlamış antika saati, ‘Hagi, ne adamdı be!’ derken kısarak baktığı gözleri… Bu dünyadan göçüşünü hala sindiremediğim gecelerce insanı yorgan altlarında ağlatan tertemiz ve dünya güzeli insan Mesut’a sonsuz sevgilerimle…

Sezona Otis Smith’in asık suratıyla başlayan Orlando Magic için aslında bugünkü durum ya da geçilen dere ‘idare eder’in üzerinde bir mahiyette… Lokavt kararıyla popülarite eğrisi aşağı dönen NBA kuruluşunun lokavtın bitimiyle para kazanma yolu olarak gördüğü ya da şöyle dersek; popülaritesini izlenebilirliğini yükseltme yolu olarak gördüğü; yıldız oyuncuları oraya buraya takas ettirme haberlerini el altından desteklediği aşikar… Bu saydamlık aslında hoş ve beklediğimiz bir şey. Şöyle düşünün; TFF, resmi sitesinde şöyle bir haber yapıyor: “Alex yuvasında mutlu değil”, ya da “ Melo’nun vücut dili bu takımla olmayacağını söylüyor” … Eğlenceli ama bizim kurum ve kuruluşlarımızın ‘marka değerine’ halel getirme potansiyelli hareketler. İşte, bu tip haberleri, bu bahar bolca okuduk ‘nba.com’dan. Ayrıca, bir genel menajer çıkıp, oyuncusunun takımdan ayrılmak istediğini söylüyor; yani oyuncusu da inkâr etmiyorum taraftara kötü görünürüm kaygısı gütmeksizin. Yani adamlar gereksiz yere tribüne oynamıyorlar, kazanılan bir konferans finalinden sonra ya da imza töreninde formayı öpücüklere boğma gibi bir alışkanlıkları da yok. Alacakları parayı da gizlemiyorlar, çıkıp haklarının kuruşu kuruşuna mücadelesini veriyorlar.

Belirtmeden de geçmeyelim: Nba gelir kaybını hafifletmek için deli gibi ‘%15 indirdik’, ‘bakın valla bu hafta son, sudan ucuz, %25 indirdik”, “zararına satış”, “kargo bizden” başlıklı ana cadde mağazalarını kıskandıracak cinsten bir pazarlama işine girişmiş… Sitenin dörtte üçü NBA STORE reklamlarıyla doluydu lokavtın bittiği ilk günlerde.

Orlando basketbol olarak “az sıkıntılı” görünse de yüzlerden okunan bir iç sıkıntıya sahip herkesin malumu: Howard’ın kafasının sezonun mutlak favorilerinden(!) New Jersey’de olduğu gizli saklı bir şey değil… Aslında Orlando bir testten geçiyor da diyebiliriz şu an. Muazzam blok ve top çalma istatistikleriyle oynasa da Howard savunma olarak bile hala oyunda değil. Hele dün gece Detroit maçında rakibe verdiği savunma ribauntlarını görseniz, sahadakinin Howard olduğuna kimseyi inandırmazdınız. Ama bu görüntü sezon başından beri böyle. Howard maçlarda yokken, Nelson tıfılları oynarken, Richardson primlerini bitirmiş yaşını bekleyen amcalar gibiyken takımın hali aslında ‘ben çıkıp babalar gibi oynuyorum ama takım bana ayak uyduramıyor’ yollu açıklamalar yapmış olan Howard’a çok güzel bir cevaptır, ve Magic organizasyonu bunun mücadelesini veriyor şu anda.Bu bir bakıma SVG için de bir onur mücadelesi. Takım için kendi düşüncelerinin yerine getirilmediğini düşünüyor mesela Howard. Ben de tam aksini ispat edebilirim. Jameer’i bu takımda tutan etkenin Howard olduğunu tahmin edemeyecek yoktur herhalde. Howard acaba oyun kurucusu Nelson olan şampiyon olma potansiyeli fırlak nasıl bir takım hayal ediyordu? Tekrar etmekte fayda var: Bu takım 2009’da NBA finallerine yürürken takımın oyun kurucuları Alston ve A. Johnson’du. Nelson finalde döndüğünde, Fisher’a yaptığı o muazzam son top savunmasıyla akıllarımızda kalmıştı… Howard’ı, bu takım, daha potansiyelli olan Okafor’un önünde seçtiğini unutmayalım. Howard eğer Johny Davis ya da Brian Hill’e çalışmaya devam etseydi, bir Okafor seviyesinde olma ihtimali vardı en fazla belki de. Howard’ın yerinde kim olsa SVG adına bir tarikat kurup baş müridi olurdu oranın. Nasıl ki Dwayne Wade, bir Vince Carter seviyesinde kalmamasını SVG’ye borçluysa Howard da o kadar borçlu bu gözlük bıyık kombinasyonu muhteşem babacan adama…

Tabi tüm bunların yanında Howard’ı gaza getiren bir çevre veya iklim de yok değil… Chris Paul Los Angeles şehrinde basketbol oynamak için sonunda muhteşem ekip Clippers’a yol aldı şampiyonluk isteğini de ağzından eksik etmeyerek. Amare ve Carmelo da şampiyon olmak için tercih etmişlerdi muhtemelen yeni takımlarını. Yani şehrin önemi yoktu muhtemelen onlar için. Prensip olarak aslında Paul’un Lakers’a takasına karşı değilim, kurallar çerçevesinde gerçekleşecek olan. Sonuçta bu bir zihniyet savaşı da ayrıca. Nasıl insanlar yetiştirdiğinizle alakalı, o yüzden varsın hepsi hatta Carter’ı da alsınlar Lakers’da top oynasınlar.

Sezon öncesi bu kadar karmaşa yaşanmışken SVG en sakin ve akil adam pozisyonundaydı kuşkusuz. Tek eleştirebileceğim nokta –son maç yaptığı rotasyon hatası hariç tabi-, nerdeyse tüm takımı Howard’a odaklamış olması. Açıkçası oyunu bu hale getiren oyuncuları bu psikolojiye iten SVG mi yoksa başkası mı emin değilim. Otis Smith de olası şüpheliler arasında ama büyük olasılık oyuncuları bu yola kanalize eden ismin perde arkasında işler çevirmeyi seven küçük enişte Bob Vander Weide olduğu. Takımın Howard dışında kalan kısmına bazı şeyleri empoze etme olasılığını yüksek görüyorum, zira SVG’nin gerek tarzı gerek açıklamaları gerekse de kişiliği bu tarz işler yapmasına müsaade etmez. Ama bunun önüne geçemediği de gün gibi ortada. Hatta sezonun ilk hazırlık maçı Miami deplasmanında ilk periyodu tüm oyuncuların eline geleni alakalı alakasız her yerde Howard’a paslamaları seyredenleri özellikle Magic taraftarlarını mide kaldırttı oyundan soğuttu. Diyeceksiniz ki, nereden biliyorsun SVG’nin buna karşı olduğuna? Son Detroit maçında 3-4 kez aynı gereksiz pas denemelerini yapan Türkoğlu’nu neredeyse kenara mahkûm etti tüm maç… Tabi bu bir maçlık ya da Hidayet ile alakalı bir durum değil: Redick, Nelson, Richardson herkes yapıyor. Hatta son maç hatırladığım bir pozisyon var beni kahreden. Davis yüksek post’ta boşken şut yerine pota altındaki Howard’a öyle bir pas veriyor ki top sporcuların bakışları arasında tin tin auta çıkıyor; o kadar trajik bir görüntü Magic hücumu için.

Bunun dışında saha içi de en az dışı kadar belirsiz... Bu belirsizliklerden biri izleyenlerin de anlayamadığı türden örneğin: Gortat’ın hatta T.Battie’nin gidişinden beri pota çevresinde kaybolan sertliğe bir parça katkısı olur diye takasla alınan Glen Davis şu ana kadar Bass’ın ruhunu yaşatıyor. Savunma bilgisinin daha üst düzey olduğu aşikâr ancak top rakip potaya döndüğünde mekanizma olarak da komik sayılabilecek şutlar çıkarmakta. Hadi eyvallah, sonuçta Magic’in bir oyun şablonu ve prensibi var, ve orta mesafe boş şutlar bulmasından dolayı doğru hamle sayabiliriz yaptıklarını ama son birkaç maç gördük ki Glen Davis de hücumdaki rolünün pek farkında değil. Orta mesafeden fake adımlarla İbrahim Kutluay tarzı birebir zorlama şutlar denemesini son Detriot maçında üçlük kullanma boyutuna getirdi ki gecenin bir yarısında o şutu göreceğime Bülent Ersoy’u hamamda görmeyi tercih ederdim… Tahminim antrenmanlarda Anderson’a çizilen setleri ben de yapabilirim diye hayal etmekte.

Bir sonraki yazımda diğer oyuncular ve savunmaya da değineceğim kuşkusuz. Bu yazıyı fazla uzatmadan son bir değini yapıp bırakalım. Skor kâğıdının tepesinde adını hakkıyla bulunduran ‘küçük Nowitzki’ Anderson’un gelişimi saygı değer; hatta sadece skoruyla değil teması da seven bir yapısının olduğunu da kanıtlamıştır bize kuşkusuz, ancak ondan önce takdir edilmesi gereken kişi ise Reddick’tir bu ekipte. Aslında JJ şimdi JJ olmuştur. Nba geldiğinde bir Ender Arslan’dı sadece en fazla. Hatta Travis Diener ile beraber oynadıkları vakit ikisinin de aynı tip oyuncular olduğu ikisinin de şutundan başka bir şeyi olmadığı savunmalarının zayıf olduğunu bu yüzden ikisinden sadece birinin takımda tutulması gerektiğini söylemişti birçokları. Ama bu adamın hamurunda başka bir şey olduğunu bize ispatladı kendisi. Belki aynı popülaritede değiller ama Burak Yılmaz gelişimi neyse JJ Reddick de odur.(tabi burada SVG’yi övmeden de geçmeyeyim) Hatta Reddick daha zor olanı başarmıştır, aynı çevre içinde sadece oyuna ve gelişimine odaklanarak bunu başarmıştır. Sahaya girdiği vakit dış şut katkısı beklenen bir adamdan ötesine geçmiştir ve bunu kendisi inadıyla başarmış putları yıkmıştır. Hatta bana şutör etiketi vurmayın diye canhıraş tüm alanlara katkı vermektedir. Muhteşem bir Jab-step hareketi kazanmış ki bunu yapabilmek esasında elit bir iştir. Sahanın her yanını çok iyi kullanabilmektedir; yani ortadan ve kenarlardan çok etkili driplinglerle potaya kadar inebiliyor. Ve doğru şeyleri doğru zamanda yapabilmesi de kafa olarak ne kadar ilerlediğinin kanıtıdır.

Ben Cenk Hocam kadar bu tahmin işlerinde öngörülü değilim ne yazık ki… Ama yılların bir Cenk Yavuz okuyucusu olarak da tavsiyem bu tahminlerin işkembe sallaması değil, keskin bir öngörü ve tahlil neticesi olduğunu önemle hatırlatmak isterim.

4 yorum:

Cenky dedi ki...

Süper yazı. Özlemiştik seni Tolgam.

Anderson'da Nowitzki görüyor olmamız ve Redick'e duyduğumuz saygı tesadüf değil, senelerdir bu takımı bıkmadan usanmadan takibimizden.

Tekrar hoşgeldin...

tolga dedi ki...

hocam çok sağol... dediğin gibi, üstüm başımla ailemle bu kadar ilgilenmiyorum...

piklop dedi ki...

gerçekten de çok yerinde tespitlerle bezenmiş, güzel bir yazı olmuş; kaleminize sağlık..

Bundan sonraki yazınızda belki Orlando adına olası takasları ya da bostaki oyunculardan takıma uyum saglayabilecek adamları paylasirsaniz sevinirim..

saygılar..

tolga dedi ki...

değerlendirilecektir piklop üstat... saygılar benden...