Dünya Kupası süresince yazamadım. Binbir türlü nedenim vardı yazamamak için. Bunla alakalı bir yazı da yazacağım. Hatta yazamadığım süreçte futbolla ilgili fantastik şeyler ürettim. Yazacağım onu da... Ama Dünya Kupası'nı izledim. İzleyebildiğimce vakit bulabildikçe. Ve aklıma geldikçe kupa hakkında yazdıkça yazacağım... Tazeliğini korur hem kupa böylece ligler başlayıncaya...
Hollanda maçlarını kaçırmadım dediğim gibi. Brezilya'nın çok sıkıcı geçen Portekiz maçı dışında karşılaşmalarını izledim. Turnuva sonrası en çok göze batan ve bahsedilen şey de, takımların kendi oluşturdukları futbol ekollerinin dışına çıkarak farklılaşarak oyunlar sergilemeleri oldu. Almanya için "Avrupa'nın Brezilya"sı dendi mesela. Brezilya da "Avrupalı" Brezilyalılardan kurulu takımıyla Güney Amerikalı ekolünden uzaklaşarak, Avrupalı oyun stilini benimsedi. Bu da Brezilya'ya hiç yakışmadı hakkaten. Ne biçim bir Brezilya'ydı o hakkaten ama yaaaa!!
Sezon boyu sakat olan Kaka'dan,yıldızlaşmasının beklendiği nazlı bebek Elano'dan, Avrupa'ya uyum sağlayamayan Santos'lu Robinho'dan, yıllardır Sevilla'dan ileri adım atamayan Luis Fabiano'dan,en kötü sezonlarından birini yaşayan Juventus'ta forma şansı bulamayan Felipe Melo'dan medet uman, Ronaldinho'suz, Pato'suz, Diego'suz kısacası forvet hattı "estetiksiz" Brezilya'dan ne beklenebilirdi??
Takımın izlediğim maçlarında özellikle Kuzey Kore maçında tek ümidinin Maicon olması Brezilya için "düşünme" vaktinin geldiğini gösterdi. Maçlar sıkıştığında Maicon'un bindirmeleri olmadan atak yapamayan bir Brezilya izledik. Koskoca bacasız sanayiden oyunun kilidini açabilecek başka adam çıkaramamışlar! Tamam Brezilya'nın Roberto Carlos'lu, Cafu'lu, Carlos Alberto'lu savunma kanat oyuncularından oluşan bir kanat geleneği de vardır ama o takımda kilitleri açan, Zico, Rivaldo ve Romario gibi isimler de vardı... Son Dünya Kupası'ndaki Brezilya belki de en kötü Brezilya idi. 2009'daki Konfederasyon kupasında da sinyallerini vermemiş miydi sanki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder