"Ama muhakkak ki takıma getirmek istediğim isimler var. Teklifin hocadan gelmesini beklerim. Kafamdaki isim özellikle ingiltere'de oynayan bir oyuncu. İri yapılı, beyaz tenli, güçlü, yakışıklı"
25 Ekim 2011 Salı
Ünal Aysal'ın Golcü Transferi
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Galatasaray,
Transfer
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
21 Ekim 2011 Cuma
Ağırlıkları Çıkardık, Özür Dileriz...
Şubat ayı civarında askerden geldikten sonra hayata adapte olabilme sürecindeki basamaklardan biri de tekrar yazmaya dönme çalışmalarıydı. Ancak hem evlilik telaşına girmem hem iş yoğunluğu hem de Türk sporunun futbol odaklı olmak üzere içinde bulunduğu durum bir türlü tam anlamıyla yazmaya geri döndüremedi beni. Öyle bir heves kırılması yaşadım ki anlatamam. Son dönemlerde tam yeniden heveslenir gibi olup paylaşımları arttırmışken ozhano'nun ortaya çıkan twitter hastalığı da hevesimi yeniden kırdı açıkçası. Çok yoğun çalışan, bu nedenle çoğu zaman mobil olmak zorunda kalan ben twitter ve facebook hastalığına kendimi kaptırmadan çok uzun süredir devam etmeyi başarmıştım. Ama bazı şeyleri tek başına sürdürmek gerçekten zor oluyor. Özel hayatımızda bir çok şey yaşıyoruz, işlerimizde çok yoruluyoruz, terapi olarak Çoban Salata'nın kollarına sığınıyoruz uzun zamandır. Fakat iyice yalnız kalınca o çırpınan heves de havasız kalıp yumuyor gözlerini. Volkanbk3 ile yollarımızı ayırmıştık, tolga ailevi durumlarından çok uzun zamandır hiç bir şey yazamıyor, ilter sanırım Amerikan Futbol Liglerinin başlamasını bekliyor, ozhano da kendi hayatında bir çok yoğunluk yaşarken twittercı olduğundan blogtan biraz uzaklaştı. Benim durumumu zaten anlattım.
Açıkçası sözün özü belli. Bilenler bilir blogu kapatacak değilim ama gelip giden dostlarımıza vefa borcudur şunları söylemek: Kusura bakmayın kendimizi hayata kaptırmış durumdayız ve en azından bir süre bu blogta kaliteli spor yazıları göremeyeceksiniz. Ha sürprizler olur, birimiz klavye boşalımı yaşarsa bilemem, ama tahminim o ki blog biraz stand-by'da kalacak. Sloganımız olan "Hayat katkılı, spor ağırlıklı blog"tan ağırlıkları bir süreliğine çıkarıyoruz. Döndüğümüz, kendimize geldiğimiz zaman zaten anlaşılır. Hepinize teşekkürler... Bir de kahrolsun micro-blogging!!!
Açıkçası sözün özü belli. Bilenler bilir blogu kapatacak değilim ama gelip giden dostlarımıza vefa borcudur şunları söylemek: Kusura bakmayın kendimizi hayata kaptırmış durumdayız ve en azından bir süre bu blogta kaliteli spor yazıları göremeyeceksiniz. Ha sürprizler olur, birimiz klavye boşalımı yaşarsa bilemem, ama tahminim o ki blog biraz stand-by'da kalacak. Sloganımız olan "Hayat katkılı, spor ağırlıklı blog"tan ağırlıkları bir süreliğine çıkarıyoruz. Döndüğümüz, kendimize geldiğimiz zaman zaten anlaşılır. Hepinize teşekkürler... Bir de kahrolsun micro-blogging!!!
Salata'da Neler Var?
Blog,
Hayat
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
16 Ekim 2011 Pazar
Babamın Penguenleri
İnanılmaz iş yoğunluğu içerisinde ancak eşimle biraz kafa dağıtacak vakit bulup dün gece izledik bu filmi. Jim Carrey her zamanki gibi ama penguenler resmen rol çalıyorlar. Anlatılamayacak şekilde, koşulsuzca gülüp rahatladık, resmen terapi gibi geldi bize, yorgunluğumuzu attık. O nedenle hiç bir şey düşünmeden gülmek istiyorum veya ailem, çocuklarımla hangi filme gitsem hepimize hitap eder diye düşünenlere hiç düşünmeden yapacağım öneridir Babamın penguenleri...
Salata'da Neler Var?
Sinema
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
13 Ekim 2011 Perşembe
Yuh Yılmaz Vural Yuh ki Ne Yuh!
Yorum yapmaya dilim varmıyor. Bu dünyanın çivisi çıkalı çok olmuş da biz farkında değilmişiz diyip uzuyorum.
Salata'da Neler Var?
Sıkıntı
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
9 Ekim 2011 Pazar
Allah Kahretsin Böyle Futbolu!
Salata'da Neler Var?
Futbol,
komik,
Milli Takım
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
7 Ekim 2011 Cuma
Sabahı Beklemeyin Hiddink'i Bu Gece Kovun!!!
Geldiği günden beri aldığı maaş, yaptığı açıklamalar, daha iyi bir pozisyona geçebilmek için yaptığı manevralar ve Milli Takım havuzunu belirleme işini tamamen Oğuz Çetin'e bırakmış olmasıyla Hiddink bir aidiyet duygusu yaratamadı bende. O bize ait, bizden biri değil. Piontek onca başarısızlığa rağmen bir temel atmış, bir zihniyet yerleştirmişti. Bugün bile hala onun futbolumuza yaptığı katkılardan bahsedriz sıkça. Ama bu adam futbolumuzu geriye götürüyor, göz göre göre tükeniyoruz her gün. Rıdvan Dilmen'in defalarca söylediği gibi 3 sene önceki Milli Takımla bu takım arasında çok büyük fark var.
Hiddink ne kazandırdı bu takıma, kimi monte etti acaba diye düşününce Gökhan Töre'den başka isim gelmiyor aklımıza ve tabii ki o Töre'nin Chelsea altyapısından Hiddink'in tanıdığı adam olduğunu hesaba katınca elde var sıfırı canlı canlı yaşıyoruz. Artısı yok ama alıp götürdüğü çok ay yıldızlı formadan Uçan Hollandalı'nın. Bırakın bundan sonra da uçsun Guus. Almanya Belçika'yı yenip biz de Azerileri geçsek ve akabinde play-off'u atlayıp Şampiyonaya gidebilsek bile Hiddink bu takıma katamayacağını uzun zamandır gösteriyor. Gösteriyor da biz maalesef hiç mi hiç anlayamıyoruz.
Milli takım havuzunun genişlemesi demek Fener, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon'dan daha fazla sayıda adamı milli takıma çağırmak demek değildir. Aksine yurt çapında istikrarlı bir şekilde belirli bir form yakalamış ve uzun süre aynı çizgide oynayabilmiş adamları havuzdan zamanında ve en büyük katkıyı verebileceği zaman milli takıma monte edebilmektir havuzun genişlemesi ve bu geniş havuzun verimli kullanılması. Ezberleri bozmak gerek artık Milli takımda, birilerinden vazgeçip ya da en azından dinlendirip, ay yıldızı şahlandıracak heyecanı yakalamak gerek. Bu işi yapabilecek adam Hiddink değil, ancak bir Türk Hoca olacaktır. O yüzden hiç sabahı beklemeden lütfen Hiddink'i bu gece kovun!!! Bir zahmet Oğuz Çetin'i de unutmayın.
Sana ise saygı duyuyorum gösterişsiz ve mağrur adam. Gencecik ama makina gibi bir takım yaratmışsın. Önün açık olsun.
Hiddink ne kazandırdı bu takıma, kimi monte etti acaba diye düşününce Gökhan Töre'den başka isim gelmiyor aklımıza ve tabii ki o Töre'nin Chelsea altyapısından Hiddink'in tanıdığı adam olduğunu hesaba katınca elde var sıfırı canlı canlı yaşıyoruz. Artısı yok ama alıp götürdüğü çok ay yıldızlı formadan Uçan Hollandalı'nın. Bırakın bundan sonra da uçsun Guus. Almanya Belçika'yı yenip biz de Azerileri geçsek ve akabinde play-off'u atlayıp Şampiyonaya gidebilsek bile Hiddink bu takıma katamayacağını uzun zamandır gösteriyor. Gösteriyor da biz maalesef hiç mi hiç anlayamıyoruz.
Milli takım havuzunun genişlemesi demek Fener, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzon'dan daha fazla sayıda adamı milli takıma çağırmak demek değildir. Aksine yurt çapında istikrarlı bir şekilde belirli bir form yakalamış ve uzun süre aynı çizgide oynayabilmiş adamları havuzdan zamanında ve en büyük katkıyı verebileceği zaman milli takıma monte edebilmektir havuzun genişlemesi ve bu geniş havuzun verimli kullanılması. Ezberleri bozmak gerek artık Milli takımda, birilerinden vazgeçip ya da en azından dinlendirip, ay yıldızı şahlandıracak heyecanı yakalamak gerek. Bu işi yapabilecek adam Hiddink değil, ancak bir Türk Hoca olacaktır. O yüzden hiç sabahı beklemeden lütfen Hiddink'i bu gece kovun!!! Bir zahmet Oğuz Çetin'i de unutmayın.
Sana ise saygı duyuyorum gösterişsiz ve mağrur adam. Gencecik ama makina gibi bir takım yaratmışsın. Önün açık olsun.
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Milli Takım
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Türk Sporcusunun Sorunu Ne?
32. yaşımı bitirdim geçtiğimiz aylarda. 5-6 yaşında izlediğim bir çok maçı hatırlıyorum. Nereden baksanız yaklaşık 27 senelik bir futbol izleyicisiyim yani. Derwall'i de, Tırpan'ı da Piontek'i de, golsüz grupları da, arkaların tek seferde 2 kez dörtlendiğini de, alayını da hatırlıyor bu kafa. Ne milli maçlar ne lig ne Avrupa maçları izledim. Binlerce maç izledim desem belki az bile. Ama izlediğim bu maçlarda özellikle uluslararası maçları bir kenara ayırıp değerlendirmek gerek. Bir tane maç söyleyemem ki size bu binlerce maç arasından bizim takımlarımızdan herhangi biri, daha maçın başında oyun hakimiyetini eline alsın, 90 dakika boyunca kontrollü, disiplinli ve organize bir top oynasın. Bir tane maç adı veremem ki size o maçta kalemizde bir gol tehlikesi görmeyelim, öne geçtikten sonra rakip takıma topu hediye etmeyelim ya da oynamalarına izin vermeyelim. Bizim maçlarımız hep heyecan ve sıkıntı doludur. Maçı kazanacaksak illa ki önce bir gol yememiz gerekir. Gol gerekiyorsa maçın son dakikaları gelmelidir. O maçta banko oynaması gereken adam hoca tarafından 11'e alınmamış son 15-20 dakikada ısınmadan, kurtarıcı olarak oyuna sokulmuştur. Bu maçı nasılsa alırız dediğimiz maçların %90'ınında anamızdan emdiğimiz sğt burnumuzdan gelmiş, çoğunlukla da o maçları alamamışızdır. Bu takım bizi parçalar, 3-5 olmasa dediğimiz maçlarda, kalemizde onca mucize gol pozisyonu skora dönüşmemişken gider en olmadık pozisyonda o güçlü rakibe 1 gol atar adamları canından bezdiririz.
27 sene arkadaş, şaka değil bu, tam 27 sene! Bir maçı rahat seyredeyim, bir başlama düdüğü ile bitiş düdüğü arasındaki 90 dakika benim için hep güldüğüm, yağlarımın eridiği bir terapi olsun! Olmuyor olmuyor olmuyor!!!
Çok merak ediyorum bizim genlerimizde hangi bilgiler kodlu? Kura çekiyoruz İspanya çıkıyor "Yeriz, parçalarız, en az 4 puanımız var, grup birincisi çıkarız" diyor sevgili basınımız ve otoritelerimiz, İspanya içerde dışarda elimize veriyor keser sapını. Almanya çıkıyor "Bitti bu iş, elemanları Avrupa Şampiyonası'nda elimizden kaçırmıştık, Almanya 2. vatan, sökeriz, yırtarız" diyor yine aynı kalemler, 2. vatanda üçlük oluyoruz, grup 2.liğimiz ise hala tehlikede. Azerbaycan maçımız var "Bunlar ufak maçlar, asıl Almanya maçına bakalım" diyor aynı isimler Azeriler bizi yendikleri günü bayram ilan ediyorlar, ağzımız açık kalıyor, rezil oluyor Bakü'de, çaktırmıyoruz. Hangi genin neresinde saklı bu kendini büyük görme kodu, bak bilen varsa Allah aşkına söyleyiversin, yeminle sakince söküp alacağım, hiç acımayacak yaaa!
Hiddink boşuna "Almanlar çok kuvvetli, izin verir, önlem almazsak bizi yerler" demiyor, adam bizi çözmüş. Löw "iyi ki final maçı değil bu maç" diye boşa söylemiyor, o da Türk insanının mental yapısının farkında. Bizim başarıya ulaşmak için ezik olmamız lazım kardeşim. Karizmamız yerlerde sürünmeli, aşağılanmalı, önce sağlamından bir rezil olmalıyız. İmkanlar kaybolmak üzere, fırsatlar tükenme noktasında olmalı. İnsanlar bize gülen ve küçümseyen gözlerle bakmalı. Allah bizi kahretseydi da şu durumlara düşmeseydik demek üzere olmalıyız. İşte o zaman başarı kendiliğinden gelir. Ulusal küllerinden doğma ve silkinme geni diye bir gen var bizde vallahi, şu genimiz olmasa demek ki Türk'ün adı ve esamesi de okunmayacaktı nokta. Vay be!
Yarın mı? Durun hele Almanlar çıkıp bir rezil etsinler bizi, maçı kazanıp kazanamayacağımız sonra belli olur.
Bizim neyimiz var Allah aşkına? Essabirin...
27 sene arkadaş, şaka değil bu, tam 27 sene! Bir maçı rahat seyredeyim, bir başlama düdüğü ile bitiş düdüğü arasındaki 90 dakika benim için hep güldüğüm, yağlarımın eridiği bir terapi olsun! Olmuyor olmuyor olmuyor!!!
Çok merak ediyorum bizim genlerimizde hangi bilgiler kodlu? Kura çekiyoruz İspanya çıkıyor "Yeriz, parçalarız, en az 4 puanımız var, grup birincisi çıkarız" diyor sevgili basınımız ve otoritelerimiz, İspanya içerde dışarda elimize veriyor keser sapını. Almanya çıkıyor "Bitti bu iş, elemanları Avrupa Şampiyonası'nda elimizden kaçırmıştık, Almanya 2. vatan, sökeriz, yırtarız" diyor yine aynı kalemler, 2. vatanda üçlük oluyoruz, grup 2.liğimiz ise hala tehlikede. Azerbaycan maçımız var "Bunlar ufak maçlar, asıl Almanya maçına bakalım" diyor aynı isimler Azeriler bizi yendikleri günü bayram ilan ediyorlar, ağzımız açık kalıyor, rezil oluyor Bakü'de, çaktırmıyoruz. Hangi genin neresinde saklı bu kendini büyük görme kodu, bak bilen varsa Allah aşkına söyleyiversin, yeminle sakince söküp alacağım, hiç acımayacak yaaa!
Hiddink boşuna "Almanlar çok kuvvetli, izin verir, önlem almazsak bizi yerler" demiyor, adam bizi çözmüş. Löw "iyi ki final maçı değil bu maç" diye boşa söylemiyor, o da Türk insanının mental yapısının farkında. Bizim başarıya ulaşmak için ezik olmamız lazım kardeşim. Karizmamız yerlerde sürünmeli, aşağılanmalı, önce sağlamından bir rezil olmalıyız. İmkanlar kaybolmak üzere, fırsatlar tükenme noktasında olmalı. İnsanlar bize gülen ve küçümseyen gözlerle bakmalı. Allah bizi kahretseydi da şu durumlara düşmeseydik demek üzere olmalıyız. İşte o zaman başarı kendiliğinden gelir. Ulusal küllerinden doğma ve silkinme geni diye bir gen var bizde vallahi, şu genimiz olmasa demek ki Türk'ün adı ve esamesi de okunmayacaktı nokta. Vay be!
Yarın mı? Durun hele Almanlar çıkıp bir rezil etsinler bizi, maçı kazanıp kazanamayacağımız sonra belli olur.
Bizim neyimiz var Allah aşkına? Essabirin...
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Milli Takım,
Sıkıntı
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
27 Eylül 2011 Salı
"Person of Interest" Ses Getirir
Benjamin Linus rolü ile aynı anda hem hayranlık hem nefret uyandıran adam Micheal Emerson ile İsa'nın Çilesi filminde aldığı siyasi ve dini tepkiler nedeniyle bir anda piyasadan silinme noktasına gelen ama çok çok yetenekli bir oyuncu olan Jim Caveziel. İşte bu iki büyük isim CBS kanalının yeni dizi projesi "Person of Interest"te bir araya geldiler.
Dizi sevdiği elinden alınmış isyankar eski bir devlet alanı-suikastçisi (Caveziel) ile devlete çalışmış ve çok önemli projeler üretmiş bir bilim adamının (Emerson) ani gelişen ortaklığı üzerine kurulu. Finch (Emerson) devlete suçlar işlenmeden önce tahmin edilmesini sağlayan bir sistem geliştirmiş olan, milyarder, şu an ölü sanılan bilim adamımız. John Reese (Caveziel) ise dediğimiz gibi sevgilinin kaybından sonra ortadan kaybolmuş, devlete isyan bayrağı açmış, Finch kendisini bulana kadar intiharı düşünen eski bir suikastçi. Bu ikili Finch'in yaptığı sisteme devletin bilgisi olmadan bıraktığı arka kapıdan sızarak işlenmesi muhtemel suçları engellemeye çalışan bir ekip haline geliyorlar. Finch'in serveti ve Reese'in yetenekleri hedefe ulaşmalarındaki iki önemli etken.
Bu dizi bana direk olarak Azınlık Raporu çağrışımını yaptı ama gerek işlenişi, gerekse buğulu atmosferi ile Journeyman ve 4400'den aldığımız gizemli havaları da taşıyacakmış tadı bıraktı. Kovalamaca ve aksiyon sahnelerinin çokluğu da Fugitive-Kaçak'ı çağrıştırdı. Sonuç olarak keyifli ve ilgi uyandıracak bir proje. Projenin yapımcısı - yaratıcısı ise Christopher Nolan'ın küçük kardeşi Jonathan Nolan. Dolayısıyla kalite bu diziye özünden, kaynağından geliyor dersek yalan olmayacak.
Dün gece ilk bölümünü sevgili eşimle izledikten sonra ben fırsat buldukça bu diziyi izlemeyi kafaya koydum. Eğer bir kadın böyle bir diziyi beğeniyorsa o dizi tutar. Umarım bir CBS pişmanlığı ve dangalaklığı daha da yaşamayız. Bknz: İnanılmaz hayran kitlesi yaratmışken yayından kaldırılan onlarca dizi...
Dizi sevdiği elinden alınmış isyankar eski bir devlet alanı-suikastçisi (Caveziel) ile devlete çalışmış ve çok önemli projeler üretmiş bir bilim adamının (Emerson) ani gelişen ortaklığı üzerine kurulu. Finch (Emerson) devlete suçlar işlenmeden önce tahmin edilmesini sağlayan bir sistem geliştirmiş olan, milyarder, şu an ölü sanılan bilim adamımız. John Reese (Caveziel) ise dediğimiz gibi sevgilinin kaybından sonra ortadan kaybolmuş, devlete isyan bayrağı açmış, Finch kendisini bulana kadar intiharı düşünen eski bir suikastçi. Bu ikili Finch'in yaptığı sisteme devletin bilgisi olmadan bıraktığı arka kapıdan sızarak işlenmesi muhtemel suçları engellemeye çalışan bir ekip haline geliyorlar. Finch'in serveti ve Reese'in yetenekleri hedefe ulaşmalarındaki iki önemli etken.
Bu dizi bana direk olarak Azınlık Raporu çağrışımını yaptı ama gerek işlenişi, gerekse buğulu atmosferi ile Journeyman ve 4400'den aldığımız gizemli havaları da taşıyacakmış tadı bıraktı. Kovalamaca ve aksiyon sahnelerinin çokluğu da Fugitive-Kaçak'ı çağrıştırdı. Sonuç olarak keyifli ve ilgi uyandıracak bir proje. Projenin yapımcısı - yaratıcısı ise Christopher Nolan'ın küçük kardeşi Jonathan Nolan. Dolayısıyla kalite bu diziye özünden, kaynağından geliyor dersek yalan olmayacak.
Dün gece ilk bölümünü sevgili eşimle izledikten sonra ben fırsat buldukça bu diziyi izlemeyi kafaya koydum. Eğer bir kadın böyle bir diziyi beğeniyorsa o dizi tutar. Umarım bir CBS pişmanlığı ve dangalaklığı daha da yaşamayız. Bknz: İnanılmaz hayran kitlesi yaratmışken yayından kaldırılan onlarca dizi...
Salata'da Neler Var?
Televizyon
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
22 Eylül 2011 Perşembe
Hayal
Salata'da Neler Var?
extreme sports
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
20 Eylül 2011 Salı
Bir İstanbul Masalı
Sevgili ozhano ile her İstanbul seyahatimiz bir macera oluyor adeta. Liverpool maçına son dakikada yetişebilmiştik mesela. O günkü koşuşturmalarımız ayrı ayrı güzergahlarda ayrı ayrı hikayelerdi. Sonrasında Sportivi'deki Blogtivi programına Sevgili Murat Türker'in konuğu olarak katılmaya gittiğimiz gün apayrı bir hikayeydi. O gün ozhano adeta depresyondayken ben 38 derece ateşle programa katılmış, öncesinde ozhano normale dönsün diye en az 3 günlük mevzu açıp deli gibi hiç durmadan konuşmuştum. Program dönüşü ateşim 39'a çıkmış tam bir hafta iğne yemiş ve yatmıştım.
Bu pazar da benzeri bir koşuşturma yaşadık. Bugün TV'den sevgili Tolga Becer bizi Canlı Gool programına davet etmiş ve saat 14 için randevulaşmıştık. Plana göre saat 11'de Adapazarı'ndan çıkıp İstanbul'a yollanacaktık. Saat 11'de ozhano evin önüne geldi, benim arabayla gideceğimiz için onunkini benimki yerine park edip yola çıkacaktık ama o da ne!?! ozhano bembeyaz bir surat ve acı çektiği her halinden belli yüz ifadesiyle karşımdaydı. Dolgusu düşmüş, kanal tedavisi yaptırdığı dişi enfeksiyon kapmış ve adam adeta canlı ölü... Hemen evde daha ziyade annemin kullandığı Calgel isimli antibiyotik - uyuşturucu karışımı merhemi istedim eşimden. Şaşkınlıkla geçtim direksiyon başına. ozhano ise yarım açılan ağzıyla bir taraftan "öldüm bittim" derken diğer taraftan "sanırım programa çıkamayacağım, hastane falan bulup bi iğne çakalım" diyerek adeta koma öncesi son sayıklamalarını yapıyordu. Hele sen şu merhemi bir dene dememle birlikte sürdüğü Calgel'in tadı da çilekli olduğundan kendini isteten yapısıyla 15 dk sonra 2. sürdüğünde ozhano Hereke civarı uykuya daldı. Meğer çocuk 2 gündür uyuyamıyormuş vu bu uyku adeta derman olmuş ona. Uyandığında daha iyiydi. Önce Sportivi'ye gidip Murat'la görüştük, sonra 2 gündür doğru düzgün yemek yiyememiş ozhano'ya çorba içirdik. Mucize kremi 1,5 saatte bir sürerek bir saadet zinciri oluşturmuştu artık ozhano. Bense mağrur ve gururluydum :)
Madem İstanbul'a geliyoruz bir de Galatasaray maçına gidelim diyen ozhano'nun çabaları sonucu Samsun maçı da programımızdaydı. Mecidiyeköy Cevahir'deki Biletix ofisine geçelim dedik yemek sonrası. Dönüp Murat'la buluşacak sonra Kanaltürk-Bugün TV binasına geçecektik. Ama arkadaş o Cevahir AVM ne büyükmüş! Aboooooovvv! Biletix'i de tam en sonuna koymuşlar. Tabanvay'ı 5'e takarak yaptığımız git gel sonrası Murat'la buluşup Bugün TV'ye geçmemiz ancak 14:30'u buldu. Bu esnada terden sırılsıklam olduk ve 2 gündür uyumayan ozhano aşırı hızımdan dolayı bana sevgi dolu sözcükler söyledi, çok duygulandım:)
Velhasıl kelam 15-17 arası güzel bir program oldu, eğlendik, konuştuk, tartıştık, yeni arkadaşlar edindik. Program sonrası Murat da Sportivi adına akredite olduğu ve Samsun maçına birlikte gidelim dediği için yine onun kanala geldik. Orada Alper Üstündağ ile tanışıp sohbet ettik. Murat'ı beklerken bir şeyler yiyip saat 19'u bekledik. 19'da metroyla TT Arena'ya geçtik. Murat'ın da ilk resmi basın tribünü girişi olacağı için uzun süre basın tribününü arayıp bulamadık, mecburen onun da ısrarıyla Murat'ı arayışta bırakıp stada girdik. Sonradan mesajlaşırken öğrendik ki Murat Melo'nun golü olduğu sırada basın tribüne çıkmış ve golü bir kaç saniye ile görememiş:) ozhano'nun iddaa'da handikaplı 1 oynaması nedeniyle ilk yarı sadece 1 fark olması ve tek santraforlu sistemin bir işe yaramıyor olması ile asabımız bozuldu. Ben de yer değiştirmek uğurlu gelir diye devre arasında tribünü tavaf ettim. Bir de baktım ki taa basın tribününe kadar stadın en üst katında maç seyretmek mümkün ve görüş açısı harika. ozhano'ya bu maçın handikaplı bitmesi için Samsun'un gol atması lazım derken maç 1-1'e geldi. Yerinde duramayan ozhano'yu da alıp tepeye çıktım. Hemen basın tribünü yanında konuşlandık. Bir de baktık ki Murat da hemen 6-7 sıra aşağıda. Biz de basın tribünün boş olan son sıralarında kah büro koltuklarına oturarak kah ayağa fırlayarak, son 10 dakikasında da Murat'la birlikte basın tribününde izledik maçın kalanını. ozhano'nun 1'e 33,5'luk kuponu sadece Beşiktaş maçına kalmış, keyfimiz yerine gelmiş, basın tribünü tadı almış ve muazzam stadın lezzetiyle gecemize son verebilir ruh haline gelmiştik.
Stadtan metro'ya binmek sıkıntılı oluyor diye Murat'ın telkiniyle Sanayi Mahallesi istasyonuna gittik. İlk sefere yetişemedik. İkinci sefere bindik. Sıkış-tepiş ve havasız metro 2. duraktan sonra bir türlü hareket etmedi. O ara Murat'a Levent metrosunda yangın çıktığı için seferlerin yapılamayacağı bilgisi ulaştı. Mecburen metrodan indik. Toplu taşıma aracı bulamadığımız için Murat'ı İstanbullu arkadaşlarıyla Simit Sarayı'nda bırakıp bulduğumuz taksiyle Mecidiyeköy'e döndük. Arabayı bıraktığımız otoparktaki elemanlar gün içinde yukarıda anlatmadığım 3 defa terli üstümüzü değiştirmemizi başka bir şey zannedip bize "abi mafya mısınız siz?" diye sorunca kendimizden geçtik. Hayırlısıyla yola çıkıp gece 12'de köprüde trafiğe sıkıştık. Onu da atlatıp otobana girdik. Otobandan çıkmak istediğimizde ise acı gerçekle karşılaştık. KGS kartının bakiyesi yetersiz!!! Ve ustelik ozhano da kendi KGS'sini almayı unutmuş. Bunun üzerine aracı kenara çekip gece 01:30'da KGS'si olan başka bir araç beklemeye başladık. Allah razı olsun bir ağabeyimiz bize yardımcı oldu da otobandan çıkabildik. 02'ye doğru eve vardık. Yolu yarı uyur yarı uyanık geçiren ozhano'yu da evine geçirip, vardığının haberini aldıktan sonra 02:30 gibi yattım.
Sonuç olarak biz İstanbul'da bir organizasyon yapacağımız gün mutlaka bir şeyler oluyor. Bakalım gelecek maceramızda neler yaşayacağız :)
Bu pazar da benzeri bir koşuşturma yaşadık. Bugün TV'den sevgili Tolga Becer bizi Canlı Gool programına davet etmiş ve saat 14 için randevulaşmıştık. Plana göre saat 11'de Adapazarı'ndan çıkıp İstanbul'a yollanacaktık. Saat 11'de ozhano evin önüne geldi, benim arabayla gideceğimiz için onunkini benimki yerine park edip yola çıkacaktık ama o da ne!?! ozhano bembeyaz bir surat ve acı çektiği her halinden belli yüz ifadesiyle karşımdaydı. Dolgusu düşmüş, kanal tedavisi yaptırdığı dişi enfeksiyon kapmış ve adam adeta canlı ölü... Hemen evde daha ziyade annemin kullandığı Calgel isimli antibiyotik - uyuşturucu karışımı merhemi istedim eşimden. Şaşkınlıkla geçtim direksiyon başına. ozhano ise yarım açılan ağzıyla bir taraftan "öldüm bittim" derken diğer taraftan "sanırım programa çıkamayacağım, hastane falan bulup bi iğne çakalım" diyerek adeta koma öncesi son sayıklamalarını yapıyordu. Hele sen şu merhemi bir dene dememle birlikte sürdüğü Calgel'in tadı da çilekli olduğundan kendini isteten yapısıyla 15 dk sonra 2. sürdüğünde ozhano Hereke civarı uykuya daldı. Meğer çocuk 2 gündür uyuyamıyormuş vu bu uyku adeta derman olmuş ona. Uyandığında daha iyiydi. Önce Sportivi'ye gidip Murat'la görüştük, sonra 2 gündür doğru düzgün yemek yiyememiş ozhano'ya çorba içirdik. Mucize kremi 1,5 saatte bir sürerek bir saadet zinciri oluşturmuştu artık ozhano. Bense mağrur ve gururluydum :)
Madem İstanbul'a geliyoruz bir de Galatasaray maçına gidelim diyen ozhano'nun çabaları sonucu Samsun maçı da programımızdaydı. Mecidiyeköy Cevahir'deki Biletix ofisine geçelim dedik yemek sonrası. Dönüp Murat'la buluşacak sonra Kanaltürk-Bugün TV binasına geçecektik. Ama arkadaş o Cevahir AVM ne büyükmüş! Aboooooovvv! Biletix'i de tam en sonuna koymuşlar. Tabanvay'ı 5'e takarak yaptığımız git gel sonrası Murat'la buluşup Bugün TV'ye geçmemiz ancak 14:30'u buldu. Bu esnada terden sırılsıklam olduk ve 2 gündür uyumayan ozhano aşırı hızımdan dolayı bana sevgi dolu sözcükler söyledi, çok duygulandım:)
Velhasıl kelam 15-17 arası güzel bir program oldu, eğlendik, konuştuk, tartıştık, yeni arkadaşlar edindik. Program sonrası Murat da Sportivi adına akredite olduğu ve Samsun maçına birlikte gidelim dediği için yine onun kanala geldik. Orada Alper Üstündağ ile tanışıp sohbet ettik. Murat'ı beklerken bir şeyler yiyip saat 19'u bekledik. 19'da metroyla TT Arena'ya geçtik. Murat'ın da ilk resmi basın tribünü girişi olacağı için uzun süre basın tribününü arayıp bulamadık, mecburen onun da ısrarıyla Murat'ı arayışta bırakıp stada girdik. Sonradan mesajlaşırken öğrendik ki Murat Melo'nun golü olduğu sırada basın tribüne çıkmış ve golü bir kaç saniye ile görememiş:) ozhano'nun iddaa'da handikaplı 1 oynaması nedeniyle ilk yarı sadece 1 fark olması ve tek santraforlu sistemin bir işe yaramıyor olması ile asabımız bozuldu. Ben de yer değiştirmek uğurlu gelir diye devre arasında tribünü tavaf ettim. Bir de baktım ki taa basın tribününe kadar stadın en üst katında maç seyretmek mümkün ve görüş açısı harika. ozhano'ya bu maçın handikaplı bitmesi için Samsun'un gol atması lazım derken maç 1-1'e geldi. Yerinde duramayan ozhano'yu da alıp tepeye çıktım. Hemen basın tribünü yanında konuşlandık. Bir de baktık ki Murat da hemen 6-7 sıra aşağıda. Biz de basın tribünün boş olan son sıralarında kah büro koltuklarına oturarak kah ayağa fırlayarak, son 10 dakikasında da Murat'la birlikte basın tribününde izledik maçın kalanını. ozhano'nun 1'e 33,5'luk kuponu sadece Beşiktaş maçına kalmış, keyfimiz yerine gelmiş, basın tribünü tadı almış ve muazzam stadın lezzetiyle gecemize son verebilir ruh haline gelmiştik.
Stadtan metro'ya binmek sıkıntılı oluyor diye Murat'ın telkiniyle Sanayi Mahallesi istasyonuna gittik. İlk sefere yetişemedik. İkinci sefere bindik. Sıkış-tepiş ve havasız metro 2. duraktan sonra bir türlü hareket etmedi. O ara Murat'a Levent metrosunda yangın çıktığı için seferlerin yapılamayacağı bilgisi ulaştı. Mecburen metrodan indik. Toplu taşıma aracı bulamadığımız için Murat'ı İstanbullu arkadaşlarıyla Simit Sarayı'nda bırakıp bulduğumuz taksiyle Mecidiyeköy'e döndük. Arabayı bıraktığımız otoparktaki elemanlar gün içinde yukarıda anlatmadığım 3 defa terli üstümüzü değiştirmemizi başka bir şey zannedip bize "abi mafya mısınız siz?" diye sorunca kendimizden geçtik. Hayırlısıyla yola çıkıp gece 12'de köprüde trafiğe sıkıştık. Onu da atlatıp otobana girdik. Otobandan çıkmak istediğimizde ise acı gerçekle karşılaştık. KGS kartının bakiyesi yetersiz!!! Ve ustelik ozhano da kendi KGS'sini almayı unutmuş. Bunun üzerine aracı kenara çekip gece 01:30'da KGS'si olan başka bir araç beklemeye başladık. Allah razı olsun bir ağabeyimiz bize yardımcı oldu da otobandan çıkabildik. 02'ye doğru eve vardık. Yolu yarı uyur yarı uyanık geçiren ozhano'yu da evine geçirip, vardığının haberini aldıktan sonra 02:30 gibi yattım.
Sonuç olarak biz İstanbul'da bir organizasyon yapacağımız gün mutlaka bir şeyler oluyor. Bakalım gelecek maceramızda neler yaşayacağız :)
Salata'da Neler Var?
Blog,
Hayat
8
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
18 Eylül 2011 Pazar
Çoban Salata Bugün Tv'de
Çoban Salata Blogunu temsilen ben cenky ve sevgili ozhano bugün saat 15:00'da Bugün TV'de "Canlı Gool" programında canlı yayındayız. Tolga Becer'in hazırlayıp sunduğu program yaklaşık 2 saat sürecek. İzleyeceklere şimdiden selamlar... Sonrasında da saat 20:00'de TT Arena'dayız, sezona bir merhaba deyip geleceğiz...
Salata'da Neler Var?
Blog,
Televizyon
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
17 Eylül 2011 Cumartesi
Bu Beşiktaş'a İnanmalı mı?
Geçen sezon ikinci yarının ilk maçıydı Beşiktaş Bucaspor maçı. Los Galacticos edasındaki Beşiktaş Bucaspor'u beşlemiş, 5-1'lik skorun ardından şamiyon ilan edilmişti ulu medya tarafından. O kadar muhteşem o kadar etkileyici bir takımdı ki Beşiktaş kimse karşısında duramazdı. İşte dün, Perşembe akşamı alınan 5-1'lik Maccabi maçından sonra ulu medyada benzeri hava sezdim. Sadece Almeida'nın sakatlığı birazcık frenlemişti onları ama hava bezeriydi. Beşiktaş alıp yürümüştü yine sanki...
İşte bu noktada geçen sezon askerlik nedeniyle Buca maçından sonra yazamadıklarımı ilaveleriyle yazmak istedim. İsimler biraz farklı belki ama sonuç aynı.
1-Beşiktaş'ın ileri 4'lüsü demek durumundayız ki Simao, Quaresma, Almeida ve Fernandes'i kapsayan bu betimlemenin üyelerinin takım savunmasıyla falan ilişkisi yok.
2-Simao maç içinde bütün toplar Quarema'ya gidince savunmaya top almaya gelip aşırı agresif hareketler sergiliyor ve adeta oyundan kopuyor. Yarın öbür gün bu kırmızı kart ve cezalara yol açabilir.
3-Fernandes denilen adam güzel ara paslar atıyor ve iyi duran top kullanıyor olsa da, orta yuvarlak mahallesinin muhtarlığına seçildiğini sanıyor. Guti ne yapıyorsa o da aynını yapıyor.
4-Beşiktaş'ta sağ bek yok arkadaş. Ekrem Dağ Avusturya Milli Takımında da sağ bek oynuyor martavalını okumasın kimse. Beşiktaş ara transfere kadar o mevkide çok sıkıntı çeker.
5-Beşiktaş'ın tek santraforu Almeida'dır. Ne Pektemek ne Akyüz bu ağırlığı kaldırabilecek adamlar. Edu ise belki topa iyi vuran bir adam ama tam anlamıyla bir azman. Hangi azmanı tanıyoruz ki atik, çevik, fişek gibi biri olsun. Edu çok ağar ve onun tek santrafor başladığı her maçta Beşiktaş sıkıntı yaşayacaktır.
6-Avrupa Ligi kadrosuna yazılmayan Tanju, Burak ve rol oyuncusu diğer Portekizliler ileride sıkıntı yaratabilirler imajı çiziyorlar.
7-Unutmamak gerekir ki Maccabi maça ciddi endişe, korku ve gerilimle geldi. Yoksa gerçekten iyi bir takımlar ve iyi oyunculara sahipler. Erken gelen gol ve maça kafa olarak hazırlanamamak Beşiktaş'ı fazlasıyla öne çıkardı.
8-Necip'e yazık oluyor bu takımda. Bu çocuk kesinlikle Avrupa'nın en iyi çift yönlü orta sahalarıdan biri olacak.
9-Ernstsiz bir Beşiktaş tuzsuz çorba, şerbetsiz baklava gibi. Necip Ernst ikilisi Beşiktaş orta sahasının sakatlıklar dışında değişmezi olmalı.
Sonuç olarak Beşiktaş taraftarları bu galibiyetle kendilerini her maç muhteşem sonuçlar alacakları fikrine kaptırmasınlar. Geçen seneki hüsran tekrar ederse pek şaşırmayacağım. Umarım en azından Avrupa Ligi için rakipleri endişeye gark edecek bir skor olmuştur ve Beşiktaş'a gelecek maçlar için psikolojik avantaj sağlar. Ancak şu haliyle Beşiktaş bana bu oyun sistemi ve oyuncu yapısıyla hiç umut vermiyor.
İşte bu noktada geçen sezon askerlik nedeniyle Buca maçından sonra yazamadıklarımı ilaveleriyle yazmak istedim. İsimler biraz farklı belki ama sonuç aynı.
1-Beşiktaş'ın ileri 4'lüsü demek durumundayız ki Simao, Quaresma, Almeida ve Fernandes'i kapsayan bu betimlemenin üyelerinin takım savunmasıyla falan ilişkisi yok.
2-Simao maç içinde bütün toplar Quarema'ya gidince savunmaya top almaya gelip aşırı agresif hareketler sergiliyor ve adeta oyundan kopuyor. Yarın öbür gün bu kırmızı kart ve cezalara yol açabilir.
3-Fernandes denilen adam güzel ara paslar atıyor ve iyi duran top kullanıyor olsa da, orta yuvarlak mahallesinin muhtarlığına seçildiğini sanıyor. Guti ne yapıyorsa o da aynını yapıyor.
4-Beşiktaş'ta sağ bek yok arkadaş. Ekrem Dağ Avusturya Milli Takımında da sağ bek oynuyor martavalını okumasın kimse. Beşiktaş ara transfere kadar o mevkide çok sıkıntı çeker.
5-Beşiktaş'ın tek santraforu Almeida'dır. Ne Pektemek ne Akyüz bu ağırlığı kaldırabilecek adamlar. Edu ise belki topa iyi vuran bir adam ama tam anlamıyla bir azman. Hangi azmanı tanıyoruz ki atik, çevik, fişek gibi biri olsun. Edu çok ağar ve onun tek santrafor başladığı her maçta Beşiktaş sıkıntı yaşayacaktır.
6-Avrupa Ligi kadrosuna yazılmayan Tanju, Burak ve rol oyuncusu diğer Portekizliler ileride sıkıntı yaratabilirler imajı çiziyorlar.
7-Unutmamak gerekir ki Maccabi maça ciddi endişe, korku ve gerilimle geldi. Yoksa gerçekten iyi bir takımlar ve iyi oyunculara sahipler. Erken gelen gol ve maça kafa olarak hazırlanamamak Beşiktaş'ı fazlasıyla öne çıkardı.
8-Necip'e yazık oluyor bu takımda. Bu çocuk kesinlikle Avrupa'nın en iyi çift yönlü orta sahalarıdan biri olacak.
9-Ernstsiz bir Beşiktaş tuzsuz çorba, şerbetsiz baklava gibi. Necip Ernst ikilisi Beşiktaş orta sahasının sakatlıklar dışında değişmezi olmalı.
Sonuç olarak Beşiktaş taraftarları bu galibiyetle kendilerini her maç muhteşem sonuçlar alacakları fikrine kaptırmasınlar. Geçen seneki hüsran tekrar ederse pek şaşırmayacağım. Umarım en azından Avrupa Ligi için rakipleri endişeye gark edecek bir skor olmuştur ve Beşiktaş'a gelecek maçlar için psikolojik avantaj sağlar. Ancak şu haliyle Beşiktaş bana bu oyun sistemi ve oyuncu yapısıyla hiç umut vermiyor.
Salata'da Neler Var?
Beşiktaş,
Futbol
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
15 Eylül 2011 Perşembe
Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne Hollanda'dan Katılıyor
Zeka ürünü ve esprili bir pankart. Şampiyonlar Ligi'nde Ajax-Lyon maçı. Maç golsüz bitiyor ama Fenerbahçe taraftarı kendilerini Şampiyonlar Ligi'ne almayan UEFA'ya kendince golü atıyor.
Megaloman
Salata'da Neler Var?
Futbol
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
14 Eylül 2011 Çarşamba
Artemio Franchi'yi İçine Çekmek
Oradaydım. O kokuyu içime çektim. Zili çaldım ama kimse yoktu. Bari bi forma, atkı alayım dedim Viola Point'ten orası da kapalıydı. İtalya greve gitmişken gitmişim İtalya'ya. Olsun, en azından dünya gözüyle gördüm o muhteşem yere batan, Batistuta'yı Batigol yapan stadı...
13 Eylül 2011 Salı
Psikopat
Ünal Amca şu resimdeki adamı alsana bana! Yok yok soldakini değil sağdakini! Noooolur, lütfeeeeen!!
Gelsin 2 sene oynasın gitsin Fabrizio Miccoli yeter bana. Kewell'dan büyük, Hagi'ye yakın tribün etkisi yapmazsa namerdim. Adam tam bir psikopat. Son Inter maçında adeta herkesi sıradan geçirdi, 2 gol 1 asistle 32 yaşında hala gencecik olduğunu gösterdi. Sahada basmadık yer bıraktı mı hatırlamıyorum. Her takıma böyle bir adam gerek. Palermo onunla güzel... Baktıkça gıpta ediyorum ben de istiyorum...
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Serie A
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
12 Eylül 2011 Pazartesi
Rahat Uyu Spartacus...
Çok enteresan bir dizinin sıradışı kahramanı olarak hayatımıza girmiş, fazlasıyla beğenimizi kazanmıştı. Daha 38 yaşındaydı Spartacus'un 2. sezonu için rutin sağlık kontrollerini yaptırdığı sırada Lenf Kanseri olduğunu öğrenen Andy Whitfield. 15 aylık savaşını bu sabah eşinin kollarında kaybettiğinde ise 39 yaşına yeni basmış, 2 küçük çocuk sahibi, geleceği çok parlak olan ama kayıp giden bir yıldızdı o. Kolay kolay unutulmayacak onun Spartacus performansı. Rahat uyu Andy Whitfield.
Salata'da Neler Var?
Televizyon,
üzüntü
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
11 Eylül 2011 Pazar
Atletik Arda
Sahadaki duruşu çok daha dik, kendine güveni daha yüksek ve omuzlarındaki yük hafiflemiş gibiydi Arda'nın. Forma da renklerden dolayı sanırım hiç eğreti durmuyor üstünde. Yine 2. yarıda dahil oldu oyuna ama etkili de oldu. Eski takım arkadaşı Topal da onun gibi 2. yarıda onun aksine bir nevi sigorta gibi çıktı yemyeşil Mestalla'ya. Kazanan Topal olurken Arda kaçırdığı golle iz bıraktı hafızalarda. Bu çocuk rahat kafayla çok iş yapacak gibi İspanya'da. O ne kadar kendini geliştirirse Türk Futbolu o kadar yol alır. Dışarıdakileri takip etmek, desteklemek gerek. Rasgele, kolay gele...
Fotoğraflar: ÁNGEL GUTIÉRREZ (Atletico Madrid web sitesi)
Salata'da Neler Var?
Futbol,
La Liga
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
10 Eylül 2011 Cumartesi
Santa Totti
İtalya'da Serie A'yı yayınlayacak olan Sky TV'nin tanıtım kampanyası fotoğraflarından biri yukarıdaki. Özellikle metro durakları ve otobandaki duraklama noktalarında daha fazla yoğunluk kazanmış bir kampanya. Her takım için bir "aziz" seçilmiş. Roma'nın azizi tabii ki kaptan Totti. Inter'in azizi Eto'o ise lig başlamadan para peşine Rusya'ya kaçtı. Çok esprili ve mesaj dolu (İtalyanların dini inanışları bakımından) ötesinde futbolcuların verdiği pozlarla keyifli bir tanıtım.
Totti'nin arkasında ünlü Colosseo yani bildiğimiz adıyla Kolezyum ve futbol topu ilaveli bir antik sütun bulunmakta. Fotoğraf tarafımdan geçen hafta Salı günü Roma metrosunda çekilmiştir. Copyright bizzat ben yani :)
Totti'nin arkasında ünlü Colosseo yani bildiğimiz adıyla Kolezyum ve futbol topu ilaveli bir antik sütun bulunmakta. Fotoğraf tarafımdan geçen hafta Salı günü Roma metrosunda çekilmiştir. Copyright bizzat ben yani :)
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Serie A
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
25 Ağustos 2011 Perşembe
Trabzonspor B Grubunda!
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Trabzonspor,
UCL
1 kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
24 Ağustos 2011 Çarşamba
Trabzonspor Şampiyonlar Ligi'nde!!! Fener Şike'ye Karıştığı için İhraç Edilmiş!!!
Resme tıkla açıklamaya git!
Açıklamanın ilk ve en önemli paragrafı "The UEFA Emergency Panel, composed of the UEFA President and four members of the UEFA Executive Committee, met today following the decision of the Turkish Football Federation to withdraw Fenerbahçe SK from the 2011/12 UEFA Champions League due to the fact that the club has been involved in match-fixing." Yani diyor ki TFF Fenerbahçe'nin şike olayları içinde yer aldığı için ihracını istemiş, daha da yanisi TFF Fenerbahçe'yi çoktan düşürmüş!
Bugün Türk Futbolu için tarihi bir gün oldu. Trabzonspor ilk kez Şampiyonlar Ligi Gruplarına ihraç kararı ardından kalırken gözüken o ki Türk Futbolu'nun geleceği de çizilmeye başladı. Bu karar UEFA'nın Fenerbahçe'nin şike yaptığına, Trabzonspor'un hiç bir şey yapmadığına inandığının ispatıdır. Fenerbahçe küme düşmüştür dersek yalan olmayacaktır sanırım bu saatten sonra. TFF'nin güzide başkanı M.Ali Aydınlar UEFA'nın bugünkü manevralarının ardından hem Trabzonspor hem Fenerbahçe hem de Galatasarayı karşısına almayı başarmış, Futbolu yönetemeyeceğini alenen ispat etmiş bir adam olarak halen o koltukta nasıl oturmaktadır hayretler içerisindeyim.
Parmağımızı kesemedik, kolumuzu kestiler be Başkan!!!
Açıklamanın ilk ve en önemli paragrafı "The UEFA Emergency Panel, composed of the UEFA President and four members of the UEFA Executive Committee, met today following the decision of the Turkish Football Federation to withdraw Fenerbahçe SK from the 2011/12 UEFA Champions League due to the fact that the club has been involved in match-fixing." Yani diyor ki TFF Fenerbahçe'nin şike olayları içinde yer aldığı için ihracını istemiş, daha da yanisi TFF Fenerbahçe'yi çoktan düşürmüş!
Bugün Türk Futbolu için tarihi bir gün oldu. Trabzonspor ilk kez Şampiyonlar Ligi Gruplarına ihraç kararı ardından kalırken gözüken o ki Türk Futbolu'nun geleceği de çizilmeye başladı. Bu karar UEFA'nın Fenerbahçe'nin şike yaptığına, Trabzonspor'un hiç bir şey yapmadığına inandığının ispatıdır. Fenerbahçe küme düşmüştür dersek yalan olmayacaktır sanırım bu saatten sonra. TFF'nin güzide başkanı M.Ali Aydınlar UEFA'nın bugünkü manevralarının ardından hem Trabzonspor hem Fenerbahçe hem de Galatasarayı karşısına almayı başarmış, Futbolu yönetemeyeceğini alenen ispat etmiş bir adam olarak halen o koltukta nasıl oturmaktadır hayretler içerisindeyim.
Parmağımızı kesemedik, kolumuzu kestiler be Başkan!!!
Salata'da Neler Var?
Fenerbahçe,
Futbol,
Trabzonspor,
UCL
3
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Şikeyi Teşviği Bırak Podolski'ye Bak!
Eğer bu transfer olursa play-off da oynansa, 5 maç eliminasyon da oynansa, Galatasaray şampiyon olamayana kadar lig devam da etse, Galatasaray şampiyondur benim gözümde arkadaş! Podolski ile taraftarın gönlü kazanılır, taraftar mest-i hüda edilir, taraftar coşar, uçar, hoplar, zıplar, takla atar!
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Galatasaray,
Transfer
3
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
ArsenOff
Yeni Arsene Wenger bu sanırım. Öfleyen, püfleyen, elleri hep başının arasında, yüzü asık ve ne olup bittiğini anlamaz şekilde bakan bir adam. Çok fazla Fransızlaştırdığı ekibi tam da yeni yetme Britanyalılarına kalmışken bu sefer Wilshere'ın sakatlık haberiyle yıkıldı artık kocadığı söylenen kurt. Jack 3 hafta yok, Fabregas sonrası Nasrisiz de kalan orta sahanın ilacı Frimpong değil, bu da aşikar. Arshavin isteksiz, mutsuz ve yaratıcılıktan uzak, Rosicky eve ekmek götüremeyecek kadar yorgun, Ramsey tecrübesiz. Wenger'in 3 değil tam 4 direğe ihtiyacı var.
1 Kaleci: Seaman tadında takımı kurtarışlarıyla ateşleyebilecek bir adam
1 Defans: Tony Adams gibi gerektiğinde çirkef, gerektiğinde ağabey ama takımı hep teyakkuzda tutan bir stoper
1 Orta Saha: Viera gibi oyunu iki yönlü ve 90 dakika oynayabilecek, hem zeki hem kuvvetli bir dinamo
1 Forvet: Bergkamp ya da Henry'nin gençliği gibi kolay adam geçebilecek, yoktan gol çıkaracak, sahada olması rakibi ürkütecek bir santrafor
Wenger'in elindeki kadroyla işi çok zor. Senelerdir tecrübesi ve sürekliliği olmayan bir kadroyu kendi elleri hazırladı. Alternatif üretemedi, sadece yedek olabilecek adamları topladı durdu. Bu noktadan sonra çok ama çok düşünecek Wenger. Umarım ne yapacağını iyi kestirebilir. Yoksa sonu geçen sezonki Galatasaray gibi olacak koca çınar Arsenal'in.
1 Kaleci: Seaman tadında takımı kurtarışlarıyla ateşleyebilecek bir adam
1 Defans: Tony Adams gibi gerektiğinde çirkef, gerektiğinde ağabey ama takımı hep teyakkuzda tutan bir stoper
1 Orta Saha: Viera gibi oyunu iki yönlü ve 90 dakika oynayabilecek, hem zeki hem kuvvetli bir dinamo
1 Forvet: Bergkamp ya da Henry'nin gençliği gibi kolay adam geçebilecek, yoktan gol çıkaracak, sahada olması rakibi ürkütecek bir santrafor
Wenger'in elindeki kadroyla işi çok zor. Senelerdir tecrübesi ve sürekliliği olmayan bir kadroyu kendi elleri hazırladı. Alternatif üretemedi, sadece yedek olabilecek adamları topladı durdu. Bu noktadan sonra çok ama çok düşünecek Wenger. Umarım ne yapacağını iyi kestirebilir. Yoksa sonu geçen sezonki Galatasaray gibi olacak koca çınar Arsenal'in.
Salata'da Neler Var?
EPL,
Futbol
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
23 Ağustos 2011 Salı
Eğlenmek İçin Oynamak, Koşulsuzca...
Bir top, dört taş yeter. Forma, ayakkabı, stad, seyirci gerekmez. Futbol bir oyun, ama biz oynamayı çoktan unuttuk...
Salata'da Neler Var?
Futbol
2
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
20 Ağustos 2011 Cumartesi
Falcao, Papa, Aynı Senaryo
Ben demiştim demeyi seven bir milletiz. O zaman bizim de buna biraz katkı vermemiz gerekecek :) Şaka bir yana 2009'da Falcao Porto'ya gelirken yaşanacak muhtemel senaryoyu tahmin edip Salata'ya yazmış olduğumuzu hatırladım. Gün ve an itibariyle Pinto da Costa şu yazıdaki Falcao ismi yerine bir başkasını koyarak aynı vurgunu vuracaktır, hiç şüphem yok. NBA'de draft akşamları son sıralardan, ya da beklenenden düşük sıralardan seçilen oyuncular için "steal" yani "çalıntı" derler. Namı değer Papa bu çalıntı işinin üstatlarından işte. Hatta daha ileri gidip yazıdaki Mourinho ismini de Villas Boas'la değiştirin, Papa'nın ileri görüşlülüğünü takdir edin derim. Buyrun yazı aşağıda, linki de, en sona da Papa'nın transfer başarılarını ekledik...
"Kolombiya'nın son dönemdeki en önemli futbolcularından Radamel Falcao. River Plate altyapısına 15 yaşında transfer edilip bu takımda 2005'te 19 yaşındayken forma giymeye başladığından beri, River Plate kimi alırsa alsın hep forma bulan isimdi Falcao. Orta boylu, atik ve çabuk hızlanan yapısıyla Arjantin Ligi'nde hep ön planda kalmayı başardı. Geçirdiği en iyi sezon 40 resmi maçta 19 gol attığı 2007-2008 sezonudur Falcao'nun. FM takipçileri özellikle orta sıra veya liglerde ilk 5 için oynayan takımlarla mücadele ederken fiyatının da müsait olması nedeniyle Falcao için River Plate'e bir teklifte bulunurlar. Çoğunlukla da az bir paraya Avrupa macerasına çıkardı Falcao. Bu sanal transferler gerçek oldu ve Kolombiyalı 2 gün önce Porto'ya transfer oldu. 5.5 milyon €'ya bitti transfer ve 4 yıllık imza attı Falcao.
Lisandro Lopez'in boşluğunu doldurmak için geldi Porto'ya Falcao. Lisandro Lopez de zamanında Racing Club'tan 2.5 milyona gelmişti Portekiz'e. Porto onu 24 milyona Lyon'a gönderirken yerine aldığı adama vereceğinin paranın 5.5 milyon olması tam bir yöneticilik başarısı ve bu başarı Porto başkanı Pinto da Costa'ya ait. da Costa senelerdir ucuza aldığı kıta dışı oyuncuları parlatıp alış fiyatının kat be kat üstüne satmasıyla tanınıyor. Lakabı "Papa" Portekizli İlhan Cavcav'ın. Porto bugün ekonomik sıkıntı çekmiyor ve bütün işler tıkır tıkır yürüyorsa da Costa bu işin baş mimarı. Öğretmenden bozma Mourinho'ya ilk ciddi işini teklif edecek kadar da cesurdur Papa. Estádio do Dragão'yu sadece 98 milyon €'ya mal edip kısa sürede Porto'nun hizmetine sunmuştur. Kısacası oyuncu parlatıp satarak kulübü Avrupa'nın en önemli sportif ekonomi odaklarından biri aline getirmiştir da Costa. Ve işte bu yüzden 2-3 sene içinde 20-25 milyonluk bir ücretle Falcao takım değiştirirken ben hiç ama hiç şaşırmayacağım."
Radamel Falcao ve Papa
"Kolombiya'nın son dönemdeki en önemli futbolcularından Radamel Falcao. River Plate altyapısına 15 yaşında transfer edilip bu takımda 2005'te 19 yaşındayken forma giymeye başladığından beri, River Plate kimi alırsa alsın hep forma bulan isimdi Falcao. Orta boylu, atik ve çabuk hızlanan yapısıyla Arjantin Ligi'nde hep ön planda kalmayı başardı. Geçirdiği en iyi sezon 40 resmi maçta 19 gol attığı 2007-2008 sezonudur Falcao'nun. FM takipçileri özellikle orta sıra veya liglerde ilk 5 için oynayan takımlarla mücadele ederken fiyatının da müsait olması nedeniyle Falcao için River Plate'e bir teklifte bulunurlar. Çoğunlukla da az bir paraya Avrupa macerasına çıkardı Falcao. Bu sanal transferler gerçek oldu ve Kolombiyalı 2 gün önce Porto'ya transfer oldu. 5.5 milyon €'ya bitti transfer ve 4 yıllık imza attı Falcao.
Lisandro Lopez'in boşluğunu doldurmak için geldi Porto'ya Falcao. Lisandro Lopez de zamanında Racing Club'tan 2.5 milyona gelmişti Portekiz'e. Porto onu 24 milyona Lyon'a gönderirken yerine aldığı adama vereceğinin paranın 5.5 milyon olması tam bir yöneticilik başarısı ve bu başarı Porto başkanı Pinto da Costa'ya ait. da Costa senelerdir ucuza aldığı kıta dışı oyuncuları parlatıp alış fiyatının kat be kat üstüne satmasıyla tanınıyor. Lakabı "Papa" Portekizli İlhan Cavcav'ın. Porto bugün ekonomik sıkıntı çekmiyor ve bütün işler tıkır tıkır yürüyorsa da Costa bu işin baş mimarı. Öğretmenden bozma Mourinho'ya ilk ciddi işini teklif edecek kadar da cesurdur Papa. Estádio do Dragão'yu sadece 98 milyon €'ya mal edip kısa sürede Porto'nun hizmetine sunmuştur. Kısacası oyuncu parlatıp satarak kulübü Avrupa'nın en önemli sportif ekonomi odaklarından biri aline getirmiştir da Costa. Ve işte bu yüzden 2-3 sene içinde 20-25 milyonluk bir ücretle Falcao takım değiştirirken ben hiç ama hiç şaşırmayacağım."
Radamel Falcao ve Papa
17 Ağustos 2011 Çarşamba
Çoban Salata Baytar'a Karşı
Aşağıda Engin Baytar'ın Trabzonspor'a transfer olduğu tarihte Çoban Salata'nın yorumunu gösteren bir yazımız mevcut. O günden bugüne fikrimiz 1 gram değişmedi. Baytar varsa sorun var. Umarım bu transfer gerçekleşmez ve takımda yeni oluşan harmoni bozulmaz. "Fatih Hoca Baytar'ı adam eder" diyenlere ise cevabımız "Hadi canım!". Yukarıdaki resim Baytar'ın saha içinde Umut Bulut ile kavga ettiği bir ana ait.
"Engin Baytar'ın günlerdir üzerinde çalışılan transferi sonlandırılmış ve Baytar'ı Trabzon kadrosuna katmış. Bir türlü sevemedim şu adamı. İlhan Cavcav gibi bir adamla bile sorun yaşamış son 2 sezonda hem Gençlerbirliği'nde hem de kiralık gittiği Eskişehirspor'da defalarca kez kadro dışı kalmış, saha içinde ve kameralar karşısında arkadaşlarıyla bir çok kez kavga etmiş, yetenekleri tartışılmaz ama karakteri sorgulanabilir bir isim Baytar. Bu transfere yapabileceğim tek yorum Broos'tan malzemecesine Trabzon'da Allah herkese sabır versin."
Engin Baytar
"Engin Baytar'ın günlerdir üzerinde çalışılan transferi sonlandırılmış ve Baytar'ı Trabzon kadrosuna katmış. Bir türlü sevemedim şu adamı. İlhan Cavcav gibi bir adamla bile sorun yaşamış son 2 sezonda hem Gençlerbirliği'nde hem de kiralık gittiği Eskişehirspor'da defalarca kez kadro dışı kalmış, saha içinde ve kameralar karşısında arkadaşlarıyla bir çok kez kavga etmiş, yetenekleri tartışılmaz ama karakteri sorgulanabilir bir isim Baytar. Bu transfere yapabileceğim tek yorum Broos'tan malzemecesine Trabzon'da Allah herkese sabır versin."
Engin Baytar
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Galatasaray,
Trabzonspor,
Transfer
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
Çoban Salata Sportivi'de Canlı Yayın Konuğu
Blogumuzun kurucusu olan ben cenky ve yol arkadaşım, sevgili dostum ozhano bugün güzel insan Murat Türker'in Şeyda Baykal ile hazırlayıp sunduğu Blogtivi programında canlı yayın konuğu olacağız. Sportivi Tivibu'da 77. kanalda yayın yapmakta olan ülkenin yeni ve dinamik spor kanalı. Programın planlanan başlama saati 15:05. Çok keyifli olacağına inandığımız yayında tivibu üyesi dostlarla görüşmeyi diliyoruz. Aynı zamanda hem Sportivi'ye hem de Murat Türker'e yeni maceralarında sonsuz başarılar...
Salata'da Neler Var?
Blog
5
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
16 Ağustos 2011 Salı
İç Parçalayan Sakatlıklar #7
Seriye tekrar başladım. Birçok takip edeni olduğu gibi, görmek istemeyeni de çok olan bir seridir. Ama ben seviyorum bu seriyi :)
#1#
#3#
#4#
#5#
#6#
David Busst - Nisan 1996 Manchester United Coventry maçı
(Busst'ın kariyerinin bittiği anın görüntüsüdür)
Marcin Wasilewski - Ağustos 2009 Anderlecht Standard Liege maçı
(Futbolcu 8 ay sonra sahalara golle dönmüştür)
#1#
#3#
#4#
#5#
#6#
Salata'da Neler Var?
Futbol,
Sakatlık
0
kişi de çatalı bandırmış yorumunu yapmış
14 Ağustos 2011 Pazar
Yok Artık Djokovic!
Yeni bloggerlardan Çağlar Yakıt'ın blogunda gördüm ve ben de paylaşıyorum. Cidden muhteşem ve çok eğlenceli bir reklam olmuş. Bu arada "head" dünya çapında bir spor malzemeleri firması bilmeyenler için...
Milli Takıma Umut Olsun
Umut Bulut'un Fransa'daki ilk resmi golü. Umarım devamı gelir, devamında da Umut Milli Takıma tekrar seçilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)