Sayfalar

14 Mart 2012 Çarşamba

Orlando Magic 104 - 98 Miami Heat

Bu tip maçlarda alınan galibiyetlerin oyuncu ve antrenörlerin haricinde taraftara da bir özgüven sağladığını belirtelim öncelikle. Takımınızın, Wade’li Lebron’lu ya da Rose’lu Bryant’lı takımlara karşı basketbol olarak yakın veya üstün işler yapabilmesi dışında mücadele ve sertlik bakımından da aynı şekilde cevap verebilmesi ve başa baş giden bir maçta galip gelebilmesi taraftarının da mutlu olmasını sağlayabiliyor. Hele bir de basketbol dışı haberlerin dedikoduların -hatta bu konuda NBA resmi yayın organı bile bir haftadır anasayfa üzerinde aynı anda üç tane haber koyup iyice sinir bozucu hale getirdiğinde olayları- bu kadar tavan yaptığı bu dönemde böyle mutlulukları arar olduk.
Öncelikle bu kritik maçtan önce çıkan bir iki ufak çirkinliğe değinelim, sonra maça geçebiliriz: Haber kaynağını net hatırlamıyorum ama- her ne kadar takım genel müdürü Alex Martins yalanlasa da- Howard’ı takımda tutmak için, sezon sonunda SVG ve Otis Smith ile ilgili kararın Howard’ın iki dudağı arasına bırakılması sözünün verildiği söylendi. Dün geceki galibiyetten sonra Howard’ın, sezonu Orlando’da tamamlamak istediğini söylemesi biz şüpheci gelenekten gelmişleri ne yazık ki derin düşüncelere gark etmiştir. Gerçi maçtan önce SVG’ye bunla alakalı gelen sorulara ‘ Birilerini mutlu edecekse beni kovabilirsiniz’ ve bu işlerde gösterilemeyen asgari ahlakla ilgili şövalyece soylu düşünceleri sadece basketbol kalitesi değil insanlık kalitesinin bu iklimin fersah fersah üzerinde olduğunu gösterdi bizlere. Howard’ın SVG ile mutlu olmadığını, coach’luk tarzını beğenmediğini biliyoruz; ve Howard’ın saçma sapan bir kafada olduğunu, basketboldan atladığı çağı SVG’ye borçlu olduğunu defalarca yazdık, tekrara düşmeyelim. Açıkçası SVG’nin bir hayal kırıklığı yaşadı aşikâr, aynı biz vicdan sahiplerinde olduğu gibi.
Her ne kadar bu satırlardan Otis Smith’e defalarca kızsak da o da zurnanın son deliklerinden biri SVG gibi. Eğer SVG ve Otis ile ilgili bu çirkin tezgâh kurulmuşsa, etik davranış hassasiyeti her geçen gün azalan bu organizasyonun diğerlerinden biraz daha farklı olduğunu düşündüğümüz Magic ile ilgili şahsen büyük hayal kırıklığı yaşayacağımı belirtip biraz da maçtan bahsedelim.
En son Indiana maçı ile ilgili yazarken, Reddick’in takıma önderlik etme hususunda aldığı büyük yolla ilgili daha dişe diş maçları da görüp değerlendirmek gerekir demiştim. Dünkü maç, o karakter sınavının gösterebileceği maçlardan biriydi ve bu sınavı da mükemmele yakın atlattı diyebiliriz. Aynı şekilde bu sene sadece attığı üçlüklerle değil, kafa olarak da çağ atlayan bir Anderson için aynı şeyleri söyleyebiliriz. Bir kere iki oyuncu da kesinlikle yılmıyorlar. Bir ara 20-0’lık bir seri yakaladığında Heat, seriyi bozan, sadece seriyi bozması değil, soğukkanlıca pozisyonu kovalayıp doğru şutu bulan Reddick oldu. Bu konuda Hidayet’in bir iki seneye sürelerinin azalacağını düşünürsek, eğer Reddick’in de içinde olduğu fantastik bir takas yapılmazsa, Magic saha içi liderliği için aday bir isim bulmuş diyebiliriz. İki sene önce Chicago’nun teklifini karşılayan Otis Smith’in kırk yılda bir de olsa olumlu işler yapabildiğini görmüş olduk böylece(sıkıntılı şu günlerinde biraz da övelim sevinsin dostumuz, o da kul sonuçta). Reddick’in bir diğer muazzam özelliğini de yazmadan geçmeyelim: Transition hücumda ya da fast-break hücumlarda, SVG etkisi tabi ama, mükemmele yakın derecede iyi pozisyon alabiliyor, yaptığı koşular kusursuza yakın doğrulukta.
Orlando’nun bu sene sıkça düşütüğü bir kabızlık durumunun da olduğunu arada belirtmişken açalım konuyu. İkinci periyodun ortalarında 8 farkla öndeyken, 20 sayı atamadan yiyen Orlando’nun bu hali anlaşılacak gibi değil. Hani sayı atamayabilrsiniz, ama neredeyse her dönen hücumdan da sayı yemenin, geçmiş senelerin savunma şampiyonu bir takım için izah edilebilecek bir yanı yok kolay kolay. Daha önceki Boston maçında altını çizmiştim. Boston 25’lerden gelip maçı aldığında, ekstra gözü dönmüş bir hücum yapmadılar, sadece savunmada bir ‘B’ planlarının olması ve tutması onlara maçı getirdi. Dün ve daha önceki izlediğimiz Orlando’nun ise savunma için bir ‘B’ planı ya da ‘B’ planı oyuncusu yok. En fazla rakibin kısa forveti Durant gibi uzunsa Clark’ı oyuna sürebiliyor Magic. Savunma katkısı verir diye takasla alınan ‘Baby’nin maçta kafasının çok gidip gelmesi de hiçbir maçın kolay kazanılamamasına neden oluyor. Dün 20-0 yaparken Heat, Jones attığı sekiz sayıyı hemen hemen aynı pozisyonlarda aynı yerden, hepsi de transition hücumdan atması ise Magic taraftarları üzerinde psikolojik sıkıntılar yaratmasına neden oluyor. Lebron, Wade ve Bosh’un buldozer gibi yıka yıka gittikleri penetreleri savunmada ortanın üzerinde, o bahsettiğimiz konsantrasyon kayıplarının olduğu dönemler hariç , bir takım savunması yapabildi Magic, hatta ikinci yarı kusursuza yakın yaptı savunma. Öyle ki içerideki trafikten, şimdiye kadar 21 üçlük denemiş Wade’den 3 tane olmak üzere, maç başı 15 üçlük kullanan Heat, 23 üçlük kullanmış bu maçta. Hücumda fark yaratan adamsa, adını anmadan geçmeyelim, Nelson oldu. Doğruluğu tartışılır kararlarla kullandığı hücumlar bir kenara koyarsak, dün için ‘sokan haklıdır’ diyebildik Jameer için. Yine de geçmişe nazaran daha delici oynaması olumludur, ama yılların verdiği hayal kırıklığı ve tecrübeden dolayı erkenden övgüler dizmeye başlamanın manası da yok diyebiliyoruz.
Aslında Heat karşısında 22 top kaybı yapıp, 16 tane de faul kaçıran bir takımın galibiyet çıkarması kolay iş değil. Daha önce bir Washington maçının yazısında Cenk hocam şöyle bitirmişti: ‘Savunmayı unutmuş insanlar topluluğu elbet bir gün özüne dönecektir.’ Sanırım birkaç maçtır o öze o kıvamına geri döndüğünün sinyallerini veriyor Magic.

Hiç yorum yok: