27 Haziran 2009 Cumartesi
UEFA Country Ranking
Avrupa'dan Olası Transferler
Orlando Magic Uzun Avında
Hidayet'in Kıymeti
Engin Baytar
26 Haziran 2009 Cuma
Hidayet'in Yolu
Olan oldu, Hidayet'in Orlando'da kalma ihtimali yok denecek kadar az, demek ki artık Hidayet kendine bir yol belirleyecek. Biraz bu noktadan sonra neler yapabileceğini, nerelere gidebileceğini konuşalım.
Otis Smith'in yaptığı yeni kontrat teklifini kabul etmediğine göre, Hidayet'e gelen teklif 30-35 milyon civarında 4 ya da 3+1 takım opsiyonlu bir teklifti. Tahminen en fazla 7 - 8 - 9 -10 diye giden ve son senesi garanti olmayan bir teklifle geldi Smith. Bu Hidayet'i rahatsız etmiştir. Onun arzusu en az 4 yıllık ve 38-40 milyon civarında garanti bir kontrat diye tahmin ediyorum aylardır konuşulanlardan. Ortada bir Corey Maggette gerçeği var keza. 5 sene ve 50 milyonluk bir kontratı Maggette alıyorsa Hidayet'in onu referans almasında bir sorun göremiyorum. Yani mantık olarak Hidayet'in istediği kontrat en az 4 yıl ve 8-9-10-11 milyon şeklinde ya da sabit 9-10 arası bir mebla ile yine 4 yıllık ya da e az 9-9-9-9-9 şeklinde devam eden 5 yıllık bir kontrat olmalı. Şahsi kanaatim kesinlikle absürd veya uçuk bir kontrat değil Hidayet'in talep ettiği. Bu tarz bir teklifle gelmiş olsa Smith, asla geri çevrilmezdi.
Diyelim ki Hidayet ile Carter takası yapılmaksızın 10 milyon ve 5 senelik kontrat imzalanmış olsun. Toplam bütçe 72 milyon civarına denk geliyor, Lee elinde ve hala takas için kullanabileceğin 3 önemli kontrat Redick, Battie ve Alston'a sahipsin. Bu kontratlarla her halükarda bir 4 numara bir de veteran 1 numara bulamaz mısın rahatlıkla bulursun. Gortat'ı 2-3 senelik bir kontratla tutamaz mısın, tutarsın. Kısacası şu hareket Orlando'nun elini öyle bir bağladı ki, öyle zora düştü ki Orlando, ya şu 2 sezonda Hidayetsiz şampiyonluk kazanırlar ya da hem Smith hem Van Gundy gider.
Hidayet açısından artık yeni denizlere yelken açma zamanı geldi gibi. Bir mucize olmazsa gelecek sene başka bir formanın içinde göreceğiz onu. Peki kimler talip olacaktır Hidayet'e? Geçen senenin başından beri takıma veteran bir lider arayan Portland en ön sırada başlayacak yarışa. Bu aşamadan sonra Hidayet'in çok paraya kötü takıma gitmek gibi bir tercih yapacağını sanmıyorum. Portland'daki genç ve dinamik nüve onu mutlaka çekecektir. Oregon şu an için Hidayet'in yeni evi olmaya çok yakın.
Şu anki bütçe durumlarıyla Hidayet'i almaya en müsait takımlar Toronto, saydığımız Portland, Detroit, Minnesota, Sacramento, Atlanta, New Jersey ve Utah gibi durmakta. Oyuncu yapıları itibariyle Toronto, Atlanta ve Detroit'in Hidayet'e yönelmeyeceği, Minnesota'yı Hidayet'in tercih etmeyeceği görüşü ağır basıyor bende. Geriye kalan takımlar New Jersey, Sacramento ve Utah. Carter takasıyla Devin Harris önderliğinde genç bir ekip haline gelen Nets'te bir veterana şiddetle ihtiyaç var. Dooling dahil olmak üzere 4 arkadaşının Jersey'de olması Hidayet'in uyum sorunu yaşamaması için bir avantaj ama Jersey'deki muhtemel uzun sorunu oraya gitme ihtimalini düşüren bir faktör. Saacramento Hidayet'in ilk göz ağrısı, şu an onlar da genç ve dinamik bir kadroyu yetiştirmeye çalışıyorlar. Kevin Martin gibi bir yıldızları var ama onların da bir veterana ihtiyaçları aşikar. Sezon içinde Hidayet'e geleceklerini açıklamışlardı. Portland kadar büyük bir ihtimal olmasa da Hidayet ilk yuvasına dönebilir. Son aday ise Utah. Boozer'ın çok büyük ihtimalle ayrılacağı kadroda istikrarlı bir kısa forvet bulunmuyor. Kontratı biten Millsap'ı tutabilirlerse Hidayet'i katarak tıpkı Orlando gibi Kirilenko'lu bir kısa 5 kurabilirler. Ancak o kısa beşin 5 numarası Howard değil Mehmet olacağı için böylesi bir karar önemli riskler içerecektir. Millsap'in boyunun 5 numara için kısa kalması onları yedek bir 5 numara arayışına götürür ki kadro yapısı ve takım içi dengeler bundan etkilenirse Sloan sinir krizleri geçirir. O yüzden Utah ince eleyip sık dokur Hidayet mevzuunda.
Netice itibariyle 2 senedir ligin aranan ve en çok güvenilen adamlarından biri haline gelen Hidayet gelecek sezon başka bir takımın başarısı için ter dökecek. Şu anki görüntüde bana göre en yüksek ihtimalden en düşüğüne doğru sıralarsak, Hidayet'in yeni takımı şu 4 takımdan biri olacak.
Portland
Sacramento
Utah
New Jersey
Takasın hem Orlando Magic hem de Hidayet için güzel sonuçlar doğuran bir takas olması dileğiyle...
Criss Angel #3 - Hastasıyız!
Hidayet Orlando'dan Ayrılıyor
Aşağıdaki haber Orlando Sentinel'de Carter takası sonrası geçilmiş. Hemen haberin başında Otis Smith Hidayet'e takas öncesi uygun ya da başka bir deyişle fena olmayan bir teklif yaptıklarını ancak Hidayet'in bunu kabul etmediğini söylüyor ve Carter takasından sonra Hidayet'le kontrat yapmanın artık çok uzak bir ihtimal olduğunu hatta bunu "Artık çok zor" diye nitelendirebileceğini ekliyor.
Haberin devamında Kulüp başkanı Vander Weide Orlando Magic'in bu sezon bütçesini 75 milyonu aşmayacak şekilde ayarlayacaklarını, gelecek sezonlarda da bütçe aşımının 10 milyonu geçmemesi için bir planlama yapacaklarını söylüyor.
Orlando'nun bugünkü büçesine bakarsak kadroda kontratlı sadece 8 oyuncu olduğunu (Howard,Nelson, Carter, Lewis, Redick, Anderson, Johnson, Pietrus) ve bütçenin 68,2 milyona ulaştığını görmekteyiz. Bu da demek oluyor ki Magic başka takas yapmazsa kadronun geri kalanını minimum kontratlarla dolduracaklar ve Hidayet'e bu kadroda yer yok.
Zaten Hidayet'in menajeri Lon Babby de Smith'in yaptığı teklifi Hidayet'e bağları koparmak amaçlı bir teklif olarak nitelendirerek oyuncusunun bir umut tekrar Magic'le görüşeceğini ve sonrasında serbest oyuncu piyasasında duruma bakacağını açıklamış.
Netice itibariyle %99 ihtimalle Orlando Magic ve Hidayet'in yolları ayrılıyor. İçimiz buruk, kafamızda bir sürü soru işareti. Haberin orjinalden alıntısı aşağıda.
"Magic General Manager Otis Smith told the Sentinel that he made Turkoglu a "decent" initial offer before receiving Turkoglu's official letter this week notifying the team he had opted out of his contract.
Smith didn't go into details, but said that Thursday's acquisition of Carter — an eight-time all-star — will make re-signing Turkoglu something of a long-shot.
"It would be hard," Smith said.
Team President Bob Vander Weide said the club's payroll would be likely about $75 million, meaning the team will be taxed anywhere from $5 million to $7 million, and it could rise to as much as $10 million in the next few years. Vander Weide said the franchise's new arena, expected to open in 2010, will generate enough extra revenue to allow them to venture into the tax.
The Magic could have signed and traded Turkoglu to receive some compensation, but his opting out now makes that process difficult.
Lon Babby, Turkoglu's agent, confirmed that the Magic made an initial proposal to Turkoglu, adding that Smith characterized it as a "jumping off point."
Babby said Turkoglu will evaluate the free-agent market and continue talking with the Magic."
Magic Carter
Draft Sonuçları
Vince Carter Orlando Magic'te
Magic Cavs'in Shaq adımına önemli bir cevap vermiş oldu. Sağlıklı bir Carter Magic'i bir kademe yukarı taşıyacaktır.
Detaylar: Vince Carter + Ryan Anderson = Tony Battie + Rafer Alston + Courtney Lee + 3.2 milyonluk trade exception (Keyon Dooling takasında yine Nets'den alınmıştı)
25 Haziran 2009 Perşembe
Orlando Vince Carter'ı Almaya Çalışıyor
Gelişmeleri takipteyim, bir şey resmileşirse hemen geçerim burada.
NBA Draft 2009
Edit: Lakers 29. sırayı 3 milyon Dolara Knicks'e sattı.
Özlediklerimiz #2
Shaq Cleveland'da Gibi!
Bu takas Suns'a Pavlovic'i salıvererek bütçede 3,5 milyonluk bir hafifleme sağlayabilir. Keza Pavlovic'in 5 milyonluk kontratının sadece 1,5 milyonu garanti. Salıverme durumunda Pavlovic'in tekrar Cavs'e dönme olasılığından bile bahsedebiliriz. Böylece Phoenix'te Stoudemire'ın takas söylentileri sanırım son bulur. Shaq'ın gitmesiyle tek pota altı skor opsiyonu olarak kalan Stoudemire üzerine kurulu bir takım görebiliriz gelecek sene Phoenix'te.
Cavs kaç yaşında olursa olsun boyalı alanda her daim bir kalınlık yaratacak ve rakibe korku salıp sayı üretebilecek bir adamı alıp, hücumda takımı 4 kişi oynatan bir uzunu göndererek gelecek sene için tüm Doğu takımlarına önemli bir mesaj verdi. Suns ise Stoudemire'ın etrafında yeniden yapılanma ve bütçe daraltma çabalarına bir yenisini ekleyerek gelecek sezon için de şampiyonlukla pek ilgilenmeyeceklerini belli etmiş oldu. Tabii ki tüm söylemlerimiz takasın resmiyet kazanması durumunda geçerlilik kazanacak.
Edit: Takas gerçekleşti ve Shaq Cavs'e geçmiş oldu.
Bu arada diğer takımlardan da hamleler arka arkaya geliyor. Atlanta Hawks kontratı biten Mike Bibby'nin yüksek ücret istemesi üzerine Warriors'tan Jamal Crawford'u Acie Law ve Speedy Claxton karşılığında almış. Bu hamle büyük ihtimalle Atlanta'da Bibby'li günlerin sona erdiğinin bir göstergesi.
Öte yandan bu geceki draft öncesi Portland Dallas'ın ilk tur 22. seçim hakkını 24, 56. sıraları ve gelecek sezonki en kötü 2. tur seçim hakkını vererek almış. Demek ki peşinde oldukları adamı kaçırmak istemiyorlar.
Nihat ve Ötesi
Hem Nihat'a hem Beşiktaş'a hayırlı olsun demekten başka çare yokken bu transfere başka bir açıdan bakmak istedim. Son 10 yılda Türkiye'de yetişip Türkiye Ligi'nden Avrupa'ya transfer olmuş isimlere ve sonlarına bakmak kafamızda bazı şeylerin netleşmesini sağlayabilir.
Hakan Şükür: Kısa Torino seferinden sonra Inter'de 1 sezon devamlı olarak oynayıp, ertesi sezon üzeri silindikten sonra, 6 aylığına Parma forması giyen, sonrasındaki diz kapağı kırığı ve yine 6 aylık Blackburn macerası ile Avrupa defterini bir daha açmamak üzere kapatan Türk Futbolu'nun neredeyse tüm rekorlarını kırmış efsane ismi.
Arif Erdem: Galatasaray'daki devamlılığı ve başarıları sonrası İspanyolların dikkatini çekmiş, Sociedad'a 6 aylığına gidip, kaçarak dönmüş, Milli Takım'a Dünya 3.lüğünde fazlasıyla katkı vermiş, TSL gol kralı olmuş önemli bir tamamlayıcı forvet.
Emre Belözoğlu: Daha 16 yaşında GS forması giyip dikkatleri çekmiş, Milli takım'da kaptanlığa kadar yükselmiş, Inter'de ve Newcastle'da geçirdiği 7 sezonda toplamda ancak 126 lig maçında forma giyebilmiş ve Fenerbahçe'ye transfer olmuş, Türk futbolunun son yıllarda yetişdirdiği en yetenekli futbolculardan biri.
Okan Buruk: Emre ile birlikte Inter'e transfer olup 3 sezonda sadece 25 lig maçında forma bulabildikten sonra adeta kaçarcasına Türkiye'ye dönen, Milli Takım'ın oynadığı dönemde en önemli parçalarından biri, UEFA Kupasını kazandıran isimlerden biri olan sağ kanat oyuncusu.
Hakan Ünsal: Galatasaray'da hafızalarda yer eden, Milli Takım'ın değişmezlerinden olan, Türk futbolunun önemli sol ayaklı sol beklerinden biri. 6 aylık Blackburn seferinden Arif'in İspanya'dan kaçtığı gibi yeniden Galatasaray'a dönen savunma oyuncusu.
Tugay Kerimoğlu: Çok genç yaşta GS kaptanlığı yapmış, Milli Takım'da da aynı gururu yaşayıp sonrasında İskoçya üzerinden adaya transfer olup 10 sene boyunca İngiltere'nin sembol ve en çok saygı duyulan futbolcularından biri haline gelmiş, efasane Blackburn Rovers'lı orta saha oyuncusu.
Sinan Kaloğlu: Altay'dan yetişme, Beşiktaş'ta hayal kırıklığı, Bursa'da efsane olarak hatırlanan forvet oyuncusu. Geçen sezon başında transfer olduğu Bochum'da çok az forma bulmuş, bu sezonki durumu halen kesinleşmemiş golcü.
Gökdeniz Karadeniz: 2 yıldır oynadığı Rubin Kazan'da takımın banko oyuncusu olan, Milli Takım'da bir dönem el üstünde tutulan, Trabzon'un yetiştirdiği en önemli futbolculardan biri.
Fatih Tekke: Yine Trabzon'un futbolcu tarlasından yetişme, Türkiye'de çok önemli gollere imza atmış, Trabzon seyircisi için efsane olmuş önemli bir forvet oyuncusu. 2006'da transfer olduğu Zenith'te Rusya Ligi ve UEFA kupası şampiyonluğu yaşamış olsa da daha çok gördüğü kırmızı kartlar ve Teknik Direktör Dick Advocaat'la tartışmalarıyla gündeme oturmuş isim.
Hasan Kabze: 2007'de transfer olduğu Rubin Kazan'da da öncesinde Galatasaray'da da oynadığı her dönem alternatif, joker oyuncu olarak adlandırılmış, az sayıda ama kritik goller atan bir futbolcu olarak öne çıkmıştır. Bucaspor'un Türk Futbolu'na yetişdirdiği bir isim.
Caner Erkin: 4 Milyon Dolar'a transfer olduğu CSKA Moskova'da 2 sezonda sadece 23 Lig maçında forma bulabilmiş, Manisa çıkışlı, yavaş yavaş Milli Takım forması giymeye başlamış sol kanat oyuncusu.
Çağdaş Atan: Marmaris'ten yetişip, Trabzon ve Beşiktaş maceraları sonrası Bundesliga'nın 2. kalite takımların Cottbuss'da forma giyip, oradan İsviçre Ligi'nin iyi takımlarından Basel'e geçiş yapan savunmaoyuncusu.
Tuncay Şanlı: 2 sezondur Middlesbrough'da ter döken, agresif oyunu, hiç bitmeyen enerjisi ve farklı mevkilerde oynayabilmesi ile saygı toplayan, Türk Milli Takımının mevcut kaptanı. Boro'da 2 sezonda sakatlıklar dışında 67 Lig maçında forma bulup 15 gol kaydetmiş, takımı ligden düşünce transfer gündemine oturmuştur.
Yukarıda geçen isimlere baktığımızda Tugay Kerimoğlu dışında istikrarlı bir şekilde gittiği üst sınıf lig ve takımda forma bulup Türkiye'ye dönme ihtiyacı hissetmeden kariyerini orada sonlandırma cesaretini gösterebilmiş oyuncu görmüyoruz. Şu ana kadar kariyerini en iyi biçimde yönetmiş olan Nihat'ın daha 29 yaşında Beşiktaş'a dönmesine işte bu yüzden anlam veremiyorum. Gökdeniz, Hasan, Fatih ve Caner Avrupa'nın bizimkine eşdeğer kalitedeki ligi olan Rusya'da devam ediyorlar kariyerlerine, ancak oynadıkları takımlar bizim 4 büyüklerin ilerisinde olan takımlar değil. Son yıllardaki en büyük başarıları Galatasaray'ın UEFA Kupası kadar. Sinan kadroya giremiyor, Emre, Okan, Şükür, Arif, Ünsal Türkiye'ye kaçmışlar adeta hayal kırıklıkları sonrası. Çağdaş Almanya'dan İsviçre'ye geçmiş ama lig ve takım Türkiye ile kıyas bile edilmez. Bir tek Tuncay üst sınıf bir ligde, o da küme düşen bir takımın parçası ve transfer sezonu 1 ay önce başlamış olmasına karşın hala resmi bir teklif yok.
Bu görüntüde sanırım varacağımız nokta altyapı, futbolcu eğitimi ve oyuncularımızın bu spora bakış açısı. Yurtdışındaki gibi spor, futbol okullarından değil de, hobi olarak tercih edilen, görülen altyapı sistemlerinden yetişerek gelen, liseyi zorla bitiren, bitirenlerin %99'unun üniversite okumayı aklının ucundan bile geçirmediği, yabancı dil öğrenmeyi angarya olarak gören bir oyuncu ordusu ve sistemin içinde yetişen futbolcularımızın Avrupa'da önemli liglere transfer olup oralarda kalıcı olmalarını beklemek zaten en baştan hayalperestlik değil mi? Bir kaç önemli maçtan önce toplu olarak psikologlarla görüştürmeyi, hayat dersleri dinletmeyi yöneticilik sanan adamların kulüpleri idare ettiği şu ortamlardan kaç tane topçu çıkıp İspanya'da, İngiltere'de, Almanya'da fırtınalar estirecek Allah aşkına. Dün ortega yazmış Özgür Çek'i, geçen gün PCLion Antep'e giden Gökhan'dan bahsetmiş. Altyapıdan çıkan önemli adamları tutma gayreti bile göstermeyen adamlar nasıl olacak da bu çocuklar üzerine proje geliştirecek, onların psikolojisiyle uğraşacak, onları global bir endüstri haline gelen futbola hazırlayacak.
Üst sınıf liglerde, yetiştirdiğimiz en iyi adamlar denendi, sonuç ortada. Neden Türk Futbol ve Futbolcusuna eğilsinler ki! Adamlar daha restoranda çatal isteyemiyor, 2 hafta sonra evlerini özlüyorlar. Yöneticimizle, ailelerimizle, futbolcularımızın kendisiyle yurtdışındaki kredimizi bitirme noktasındayız. Hayırlı, uğurlu olsun!
24 Haziran 2009 Çarşamba
Galatasaray Kadrosu 2009-2010?
Aferin Hürriyet
NBA'de Hareketlenme
Richard Jefferson'a karşılık alınan Oberto'yu Bucks hemen Pistons'la takas etmiş. Karşılığında alınan isim enerjisi ve atletizmiyle çok iş yapabilecek Amir Johnson. Bu Pistons'ın bariz bir büte boşaltma çabası. Oberto'nun bugün yarın salıverilmesi bekleniyor. O da Spurs'e geri dönebilir, Spurs piyasadan keyfine göre uzun bulamazsa.
Resmi bir açıklama olmasa da Roto'dan Yahoo'ya, ESPN'den NBC'ye her yerde Boston - Detroit takasının ucundan dönüldüğü konuşuluyor. Ainge'in Rondo ve Ray Allen karşılığı Detroit'ten Stuckey ve Hamilton'ı istediği ama Dumars'ı ikna edemediği şu sıralar 1 numaralı dedikodu. Dumars'ın Hamilton karşılığında 4-5 sene verim alabileceği bir isim aradığı ve Allen'ın hem yaşından hem de sakatlığından ürktüğü belirtiliyor.
Takas piyasası Kapono'nun Sixers'a gitmesiyle açılmıştı, bakalım bu hareketlenme, draft gecesine nasıl yansıyacak.
Kendi adıma Magic sezon kapanış yazısını draftten sonraya saklıyorum, çünkü bir ümit Hidayet'i tutabilmek için o gece yapılabilecek takasları takipteyim. Bakalım Otis Smith Hidayet'i tutabilmek için Battie, Nelson, Alston, Redick dörtlüsünden herhangi birini kullanabilecek mi.
Spurs'ten Hamle
Tarih sayfası 23 Haziran'a döndüğünde huzurevine dönen Spurs "yeni sezonda ben de varım" anlamına gelen ilk hamlesini onunla yaptı. Jefferson Kurt Thomas, Bruce Bowen ve Fabricio Oberto karşılığında Spurs'e takas edildi. Spurs için çok önemli bir hamle. Parker, sağlıklı Ginobili, RJ ve Duncan aynı anda sahadayken çok tehlikeli ve daha enerjik bir takım haline gelebilirler. Verdikleri adamlar sırasıyla 36, 38 ve 34 yaşlarında. RJ ise henüz 29. Hem atletizmi hem de uzun seneler bu takımda oynayabilecek olması Spurs için çok büyük artılar.
Bucks'ın düşüncesi ekonomik kriz ortamında sanırım küçülmek ve olabildiğince lüks vergisinden uzak durmak. Gelecek sezonki zengin fa piyasasının da mutlaka bir rolü vardır. Bowen'ın kontratı satın alınır ve salınırsa tekrar Spurs'e döner. Spurs'ten de Mason'a güvenip sürpriz bir Ginobili hamlesi gelirse şaşırmam.
Not: Haberi veren ejikulat'a teşekkür, saygı sevgi.
23 Haziran 2009 Salı
Glen Johnson, giden Alonso+Arbeloa?
Liverpool bir kaç sezondur şampiyonluğu kazanmak yolunda önemli ve istikrarlı bir yönetim tarzı uyguladı fakat Manchester United’ın C.Ronaldo’lu hegemonyası buna izin vermedi. Cheslea’nin parası, Arsenal’in gençleri derken ilk dört istikrarına devam ettiler. Geçen sezon çok yaklaşmışlardı fakat rotasyonun nasıl yapılacağını çok güzel bir şekilde Rafael Benitez’e öğreten Alex Ferguson, yamulmuyorsam Şubat ve sonrasında liderliği tekrar ele geçirdi. C.Ronaldo’nun Real Madrid’e transferi sonrası “Artık sıra bizde” demişti F.Torres bir kaç gün evvel. Yani aslında Liverpool’un golcüsü bile kendilerini umutsuzmuş geçen sezon. Konuyu amma da dağıtmışım haberim yok. Var var bak nasıl toparlayacağım şimdi. En önemli rakipleri Manchester United’ın C.Ronaldo’nun gidişiyle kan kaybetmiş olması Liverpoolluları önümüzdeki sezon için heyecanlandırırken, kadroya da takviye yapılması planları gündeme gelmişti. Bunun ilk adımı olarak da yine yamulmuyorsam kadroya 17-18 milyon paund’a Glen Johnson transfer edildi. Glen Johnson’ı sanırsam Chelsea de istiyordu, Bosingwa’yı Bayern Münich’e gönderme planları içindeydiler bir ara… Bugün yapılan resmi açıklama sonra Glen Johnson’a forma giydirdi Liverpool. Şapkayı da taktırmış mıdır acaba? Fakat yine BBC’deki habere göre de 350milyon paund borcu olan Liverpool Kulübü’nün sahipleri Geroge Gillet ve Tom Hicks bankalarla borçları ödeme konusunda yapılandırma konuşmalarına başlamışlar ve sanırım da anlaşmışlar. Bunu duyan Florentino Perez durur mu? Durmaz! Daha önce Xabi Alonso için 20 milyon paund öneren Perez, fiyatı 30 milyon paund’a çıkartmış! Glen Johnson’un takıma katılmasıyla sağ bekte sürekli forma bulmakta zorlanan Alvaro Arbeloa da Liverpool’dan gidebilirmiş. Eh zaten Real Madrid istiyordu bu oyuncuyu. Perez boş durur mu? Durmaz! Yakında da ona bir teklif verir… Zaten Glen Johnson’ı 17-18 milyon paunda takıma katmak kibarca Arbeloa’ya kapıyı göstermek anlamına gelmiyor mu? Xabi Alonso ve Fernando Torres’in bu durumlar hakkında yaptığı açıklamalar ise ilginç oldukları kadar profesyonelce.
X. Alonso: “Tabi ki krizin yarattığı durumların farkındayız. Aptal değiliz, arada bir göz atıyoruz durumlara. Maaşının yüzde 30 oranında düşürelecek olması çok güzel bir durum değil. Ama sterlin-paund’un zayıf yanı da bu. Umarım durumlar önümüzdeki bir kaç ay içindeki düzelecek…”
F.Torres: “Tabi ki takım arkadaşlarımın takımdan ayrılacak olmasına üzülüyorum. Ama Liverpool gibi bir takımda oynuyorsanız bunlara kafayı takmamanız gerek. Üst düzey bir oyuncuysanız, muhakkak iyi bir sözleşme imzalarsınız. Biraz para kaybetmekten korkmanın anlamı yok.” Fernando Torres’in bir yılda kazandığı ücret: £6m
Kıssadan hisse Liverpool gelecek yıl şampiyonluk yolunda yine zorlanacak gibi gözüküyor, eğer Alonso ve Arbeloa giderse… Özellikle Alonso’nun yeri iyi bir oyuncuyla doldurulamazsa vah vah… Gelen Johnson da yine gidecek olan şampiyonluk olacak gibi...
Criss Angel #1 - Hastasıyız!
22 Haziran 2009 Pazartesi
"Baş"lar
Halbuki biz ne ‘Zan’mıştık!
Haftasonu geçti ses çıkmadı. Biraz gecikmeli oldu belki ama bugün patladı haber! GÖKHAN ZAN Galatasaray’da! Yerel transferlerin Adnan Sezgin’in elinden geçtiğini biliyoruz. Haldun’la gündemi meşgul ederken, A.Sezgin’le ters köşeye yatırdık hem gündemi hem de Beşiktaş’ı. Sanırım Kenan Öner’di Gökhan Zan’ın opsiyonunu uzatmayı unutan.. Artık bu haberden sonra istifa eder mi bilemiyorum. Ama ederse de şaşırmam. En azından ettirilir. Eğer yönetim Gökhan Zan’la bilerek sözleşme uzatmadıysa böyle komplo teorileri gerçekleşmez elbette. Ama Mehmet Topuz’u Fener’e, Gökhan Zan’ı da Galatasaray’a kaptıran Demirören ne yapar bilemiyorum. En azından 2 kupanın sarhoşluğunu üzerinden atmalı…
Gelelim transfer için yoruma. Evet Gökhan Zan 45 kez Ulusal Takım forması giymiş. Evet Şampiyonlar Ligi ve şampiyonlukları tecrübe etmiş biri.Bir önceki sezonda yaşadığı kronik omuz sakatlığı çok can sıkmıştı. Bu sene de yakar mı bilinmez. Geçtiği söylese de omuz bu çıkar mı çıkar… Umarız çıkmaz tabi… Kariyer istikrarı olan bir oyuncu. Sırasıyla Çanakkale Dardanel, Beşiktaş, Gaziantep (kiralık), Ulusal Takım, Galatasaray. Buraya kadar çok iyi… Ama 2007/08′de 20, 2008/09′da ise 19 maçta forma giymiş. Şampiyonluk yaşadığı sezonda forma giydiği sayısı beni kesmedi. Bu istatistiklerin farkında olarak takıma transfer edildiğini düşünürsek yönetimin kafasında da Gökhan Zan, Rijkaard’a önemli bir alternatif olarak sunulmuş olabilir.
Fizikli, güçlü, hırslı, buraya kadar da iyi ama defanstan çıkarken yaptığı pas hatalarını hatırladıkça, hele EURO 2008′de Portekiz maçında yaptığı bir pas hatası vardı ki.. Akıllara zarardı. Ben bu adamın oyun stilini bir türlü beğenemdim, ısınamadım. Emre Aşık kadar iyi olmadığını biliyorum, Semih Kaya kadar güvenemiyorum. Emra Göngör’le ikisinin başladığı maçları düşünmek istemiyorum. Çünkü ikisi de biraz savruk adamlar… O defans mahvolur.
Haldun yıldız avındayken, Adnan da yerli bonservisi olmayan ortalama adamları kadroya katmaya devam ediyor. (Bknz. Mustafa Sarp) Halbuki biz sıradaki stoperimizi yabancı ‘Zan’mıştık…
sevgiler volkanbk3
Beşiktaş'ta İngilizce Krizi!
Marrone'ye telefon etmişler (neyi nasıl konuştularsa) bu ayıp(!) durumla karşılaşanlar ve tepkilerini iletmişler hocalarına. Marrone'nin verdiği cevap ise oldukça manidar "Senelerdir Avrupa Kupaları'nda oynuyorsunuz, bu sene Şampiyonlar Ligi'nde mücadele edeceksiniz, az da olsa İngilizce bilmiyor olabileceğiniz aklımın ucundan geçmedi. Demek ki lisan konusunda gelişim sağlamalısınız." Şimdi adamın bu söylevine nasıl tepki verebiliriz, "Burası Türkiye burada Türkçe konuşulur" mu diyeceğiz. Bu kadar çok uluslararası temasta bulunan bu adamların basit bir antrenman programını anlayamayacak kadar İngilizce bilmemelerini, ötesinde çoğunun bu programı alır almaz incelemeyip tatile gittiği yerde açmasını mazur mu göreceğiz?
Bu olay sanırım Türk Futbolcusunun oyun kalitesi olarak bir çok açıdan üst düzey liglerde oynayabilecek potansiyelde olmasına karşın neden oralara gidemediğinin, gittiğinde de kolay uyum sağlayamadığının canlı bir örneği.
Bir kaç futbolcu demeci aktarayım da biraz gülelim.
Gökhan Zan: Eşim Kanada'da büyüdüğü için olayı çözdük, sıkıntı yaşamadım.
İbrahim Üzülmez: Burada tercümanlık bürosu yok. İngilizce bilen de çok yok. Ama bir şekilde sorunu çözdüm. İlk kez yabancı dilde yazılmış çalışma programıyla hareket ediyoruz. Bu bir anlamda bizim için de ders oldu. Futbolun dili birdir ama bu çalışma programının İngilizce yazılması keyfimi kaçırırken, zor duruma da düştüm. (İ.Ü. Artvin'deymiş)
Adını Vermek İstemeyen Futbolcu: Valla programı görünce bir şok yaşamadım değil. Moreno'yu aradım, ancak konuşamadık, İngilizce bilmediğimi sonradan hatırladım, zaten Türkçe'yi de zor konuşuyoruz. Neyse, tatile gittiğim bölgede çok fazla Rus vardı, bir tane İngilizce bilen Animatör bile bulamadım. Şehir merkezine indiğimde de durum aynıydı. Bunun üzerine akrabalarla yaptığım telefon görüşmeleri sonucu annemin dayısının dünürünün ufak kızının kayınpederinin amca oğlunun orta bire giden torununun İngilizcesinin 5 olduğunu öğrendim. Faksla kendisine gönderdiğim programı, ertesi sabah geri yolladı, sağolsun, çalışmamdan geri kalmıyorum. Ancak dönünce Moreno'ya soracağım, ördek yürüyüşünden sonra neden 4 dakika amuda kalkıyoruz, çözemedim. Bu adamın adı Moreno'ydu di mi?
Not: Bu yazı Hürriyet'teki şu haber, doğruluk ihtimali yüksek gözüktüğü için, kaynak alınarak yazılmıştır. Adını vermek istemeyen futbolcu da kişisel kaynağımdan uydurulmuştur :)