Sevgili Ozhano kardeşim ile girmiş olduğumuz fikir çatışmasında sıradaki sözü söylemek için sabah olmasını bekledim. İyi ki de beklemişim. "Gün doğmadan neler doğar" sözünün ne kadar doğru olduğunu görmüş olduk. Dün geceki itiraflarla Türk Futbolunun iki çınarı uygulamadaki yasa ve yönetmeliklerle UEFA Disiplin Talimatına göre küme düşmüştür. Güzel kardeşim ozhano'nun söylediği üzere bu işi -30, -40 puanlarla kapatıp, kulüplere değil kişilere ceza verme lüksü de ortadan kalkmıştır. Delil ayrı itiraf ayrı şeydir. Bu itirafların gelmesi ise benim dünkü yazımda asıl kastettiğim noktanın yani "ülke menfaatlerini ilgilendiren bir konuda bilgi paylaşımında bulunulması" noktasının artık gelinmesi gereken yer olduğunu aşikar bir vaziyete getirmiştir.
Yorumunun vurucu cümlesi olan "TFF'nin aldığı karar tamamen doğru ve şu an itibari ile alınabilecek en iyi karardı bana göre." cümlesindeki kanaatin zaten bu yaranma fiiliyatı sonucunda insanlarda oluşturulmaya çalışılan kanaatti. Bu doğrultuda liglerin planlanan tarihte başlaması ve Avrupa Kupaları'na gidecek takımlarda değişiklik yapılmaması ise Türk Futbolunda en büyük YARAyı açacak karardı. Avrupa Kupalarına bu belirsizlik ortamında ülke olarak katılmamak ya da takım değişikliği yapmak, hatta katılacak takım sayısını azaltmak yapılabilecek hareketlerdendi. Sen de yorumlarında zaten bu karar sonucunda bir çok takımın en az 2 sene birden kaybedeceğini kaleme almışsın. Bu noktada bir görüş ayrılığımız olamaz.
Ancak ve ancak hala YARAnmak fiilinin gerçekleşmiş olduğunu, bu fiiliyatı yaparken sanki ellerinde başka çare yokmuş gibi gösterilerek sempati kazanıldığını, ne şişi ne de kebabı yakarak herkese karanfil dağıtıldığını bazıları gördü bazıları göremedi. Sevgili kardeşim biliyorsun bir çok sefer Adli Bilirkişilik ve Resmi Değerlendiricilik görevlerinde bulunma fırsatı yakaladım. Bu görevlendirmelerde görev size bir dosya ya da belge karşılığında tebliğ edildiğinde bir yemin zaptı imzalayarak, kimseyle bu dosyalarla ilgili belge ve bilgi paylaşımına girmeyeceğinizi taahhüt alırsınız. Dolayısıyla aslen gizli içeriğe sahip olan yeri gelir trilyonluk anlaşmazlıklar, yeri gelir büyük proje destekleri, yeri gelir ölümlü vakalarla ilgili hem çalışır, hem kanaat oluşturur hem de sonucen raporunuzu, suç unsuru, kasıt, eksiklik, yapabilirlik düzeyi gibi konularda hazırlayıp ilgili adli ya da resmi heyete teslim edersiniz. Sizin raporunuza göre dava ya da karar şekillenir, yürütmeyi durdurma kararı alınır veyahut benzeri uygulamalar yapılabilir.
İşte bu yukarıda anlattığım konuyu şike soruşturması kapsamında örnek olarak tutarsak şu düşünceler hasıl oluyor bende:
1- TFF dünkü itiraflardan sonra Savcılıktan istediği bilgi paylaşımını aslında 4 Temmuz günü istemeliydi. Şifaen öğrendiği bir çok bilgiyi basınla paylaşan Aydınlar'a demek ki Sayın Savcı bir çok bilgiyi sözle aktarmıştı. Şifaen bu kadar bilgi paylaşılabiliyorsa resmi talep ile paylaşılabilecek bilginin miktarını tahmin bile edemiyorum.
2- TFF'nin yetkili Disiplin ve Etik Kurulları ya da bunlardan oluşturulacak bir komisyon TFF Başkanı Aydınların Cumhuriyet Savcısından talebiyle henüz 4 Temmuz'da Savcılıktan yemin zaptı imzalayıp, gizlilik yemini ederek bilgi alabilirdi. Sonuç itibariyle bu konu farklı Tüzel kişilik ve Devlet kurumlarını ilgilendiren ülke menfaatini etkileyen bir konudur ve yukarıda değim gibi her aklı selim Türk Vatandaşı, hele ki Özel Yetkili bir Cumhuriyet Savcısı böyle bir konumda ülkenin zarar görmesine izin vermez.
3- Hiç bir resmi kurum bir diğer resmi kurum kendisinden resmi yazıyla bilgi ve belge istemedikçe, eğer yasa ve yönetmeliklerle bilgi vermeye zorunlu bırkılmamışsa, "burada bir mevzu var, alın bunlar da belgeleri, siz de gereken bir hareket varsa yapın" demez.
4- Konu her ne olursa olsun sonucu Türk Futbolunu menfi şekilde etkileyecek ve itibar kaybına neden olacaksa hiç bir Federasyon ya da Başkanı çıkıp İlhan ağabeyinin tembihlediklerini tekrarlamaz.
5- Yıllar boyu, şike yasası çıktıktan sonra da, TFF kanaate dayalı olarak, sadece maç görüntüleriyle bile bir çok takıma şike cezası vermişken, belgeleri olduğu söylenen, delilleri Savcılıkta var denilen konularda elimizde delil yok diyerek işin içinden sıyrılamaz, buna hakkı yoktur.
10 gün boyunca delil, bilgi ve belge paylaşımı talebinde bulunmamış, itiraf dedikodularını duyunca birden alevlenmiş, o zamana kadar bazı "ağabeyler"in sözüne riayet etmiş, tehditlere sesini çıkarmayıp duruma Türk Futbolu adına isyan edenlere posta koymuş, hastalanan bazı kişileri hastanede hemen ziyarete giderken bazılarına 5-6 gün sonra ancak gitme fırsatı bulabilmiş bir Federasyon Başkanına benim güvenim maalesef kalmamıştır. Türk Futbolu, eğer ligler planlandığı tarihte başlar ve Avrupa'ya şike soruşturmasında adı geçen takımlar giderse en az 5 senesini kaybedecektir.
İşte bu düşünceler bağlamında sevgili ozhano kamuoyunda yaratılmaya çalışılan "başka çaremiz yoktu" havası ve akabindeki "kurumlar değil kişiler cezalandırılmalıdır" safsatası dün gece geçerliliğini kaybetmiştir. Uluslararası kuruluşlara üye olmak, onlara çeşitli taahhütler verip yönetmeliklerini kabul etmek, manzaraya karşı sigara yakıp göbeğini kaşırken yellenmeye benzemez. Bu hareketler sadece tecrübesizlikle açıklanacak hareketler değildir. Türk Futbolu para odaklı bir çark haline geldiğini kendi kendine ispatlamış, tuz kokmuştur. Gerçekler saklı kalamaz, ortaya çıktıklarında gerçekten acıtırlar. Bu yüzden, bu yönlendirici düşünceler seni bile böyle düşünmeye sevk ettiği için şaşırdım ben.
Yoksa Korkmaz unutulmaz bir YARAdır, ancak şunu da unutmamak gerekir ki Korkmazın o dönem attığı bugün bana yarın sanadır :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder